12 Eylül 1980’de meydana gelen askeri darbenin ardından 6 Kasım 1981 tarihinde kurulan Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Ege Üniversitesi öğrencileri tarafından protesto edildi. Polisin geniş güvenlik önlemleri aldığı 1 No’lu Merkez Yemekhane önünde toplanan öğrenciler, “YÖK kalkacak, polis gidecek, üniversiteler bizimle özgürleşecek” yazan pankart ellerinde dövizlerle, Üniversiteler bizimdir, bizimle özgüleşecek”, “AKP elini üniversiteden çek” sloganları atarak rektörlük binasına yürüdü.
“AKP-MHP’NİN ‘KÜLTÜREL İKTİDAR’ OLMA HAYALİ”
Rektörlük önünde yapılan basın açıklamasında, “80 faşist darbesinin ardından, üniversitelerdeki ilerici unsurlara yönelik saldırı politikalarını hayata geçirme ve kampüsleri sermayenin arka bahçesine çevirme misyonunu taşıyan YÖK’ün kuruluşunun üzerinden 44 yıl geçti. YÖK’ün kurulmasının ardından yüzlerce öğretim üyesi üniversitelerden uzaklaştırıldı, on binlerce öğrenci disiplin soruşturmalarına tabi tutuldu ve üniversiteden atıldı. Toplumsal muhalefet ve gençlik hareketinin mücadelesiyle elde edilmiş her türlü hak, YÖK eliyle gasp edildi. Kuruluşundan bu yana birçok değişikliğe uğramış olsa da, bu kurum her zaman iktidarların, sermaye sınıfının ve kapitalist sömürü düzeninin hizmetinde oldu. Bugün ise iktidarın saldırıları katmerleşirken, üniversitelerin sermayenin ihtiyacına göre dizaynı da giderek arttı. AKP-MHP iktidarı, gençlik üzerindeki "kültürel iktidar" olma hayalini gerçekleştirebilmek için, YÖK sonrası sözde var olan rektörlük seçimlerini de eleyerek kayyım atamaları gerçekleştirdi. Atanmış rektörler, iktidara sadık ve itaatkâr kadrolar ile akademiyi ve gençliği baskı ve denetim altında tutmak için her türlü kirli yol ve yöntemi kullanmaya devam etti” denildi.
“BASKILARA RAĞMEN MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRDÜK”
“YÖK ile tüm yetkilerin tek elde toplanması, özgür-bilimsel düşüncenin alanı olması gereken üniversitelerin özerk-demokratik yapısını tamamen yok etti” diye devam edilen açıklamada, “Üniversiteler, medya-polis-ÖGB işbirliğiyle gençliğin haklı taleplerini bastırarak apolitizmin ve gericiliğin kalesi haline getirilmeye çalışıldı. Ancak gençlik her dönemde, kendi taleplerini, toplumun gündemlerini tartışmaya-eylemeye devam etti. Ne eli palalı faşistlerin ilerici-devrimci gençliğin üzerine salınması ne en ufak hak talebinin-siyasi söylemin soruşturma malzemesi haline getirilmesi ne de ilerici-devrimci öğrencilerin uzaklaştırma ve atılma tehdidi ile sindirilmeye çalışılması sonuç vermedi, vermeyecek! Gençlik eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim talebini dile getirerek, bunun gerçekleşeceği özerk ve demokratik üniversite mücadelesini sürdürdü” ifadeleri kullanıldı.
“İKTİDARIN BASKI VE ZORBALIKLA SİNDİRME ÇABASI”
Ekonomik krizin hatırlatıldığı açıklamada, “Bugün ise ekonomik kriz nedeniyle üniversite kapıları emekçi çocuklarına fiilen kapanıyor. Üniversite gençliği, geçinemiyor, barınamıyor. Emekçi çocukları paralı eğitim uygulamaları ile okul sıralarından günbegün uzaklaştırlıyor. Parası olan okuyabilirken parası olmayan ise koyu bir geleceksizliğe sürükleniyor. Giderek derinleşen ekonomik krizle beraber içinde bulunduğumuz toplum birçok hareketliliğe sahne oluyor. Ekonomik kriz ile birlikte iktidarın artık yönetememe hali ise ortada. AKP- MHP iktidarının meydana gelen her türlü hareketliliği baskı ve zorbalıkla sindirmek dışında bir çaresi kalmadı. Bugün TELE1’e atanan kayyımlar da, düzen muhalefetine dönük saldırılar da, kampüslerdeki en ufak hareketliliğin boğulmaya çalışılması da bunlardan bağımsız değil.. Ama artık tüm bunlara geçit yok! 19 Mart ile beraber gençlik kampüslerden sokaklara taşarak önündeki barikatları birer birer yıkmıştır. Şimdi ise haklarımız ve geleceğimiz için verdiğimiz mücadele; ne yapacağını şaşıran iktidarın saldırılarıyla karşı karşıyadır. Yeni dönemin açılması ile beraber kampüslerin yeniden eylem ve özgürlük alanına dönüşmesinden korkan iktidar; YTÜ’de kulüpleri kapatarak, hakları için mücadele eden öğrencileri yurtlarından atarak, okuldan uzaklaştırmalar vererek, soruşturmalar açarak mücadelenin önünü kesmeyi hedefliyor” denildi.
“YÖK KALKACAK, POLİS GİDECEK”
Üniversitelerde son dönemde yaşanan olaylara değinen açıklamada, “Hacettepe’den, Ege’den, DTCF’den günbegün yansıyan polis-ÖGB-faşist çeteler işbirliğiyle gerçekleşen saldırılar da tüm bunlardan bağımsız değildir. "OHAL yönergesi" ile İstanbul’daki üniversitelerde kolluk birimlerinin arttırılması da aynı şekilde bu sürecin bir parçasıdır. Tüm bunlar, YÖK ve kayyım düzeninin iktidarını kalıcılaştırma çabası ve iktidarın yönetememezliğinin faturasının gençlik üzerinden yansımalarıdır. Bugün eğitimin tüm kalemlerine fahiş zamlar getiriliyor, niteliksiz barınma-beslenme sorunları yaşanıyor. Öğrenciler bunları yaşarken sermaye yönetmelikler, ders programları, işleyiş, iş birlikleri vs. ile üniversitelerden gerekli ihtiyaçları karşılamaya devam ediyor. Mühendislik öğrencilerine nitelikli ve toplumun ihtiyaçlarına göre eğitim vermek yerine, kariyer odaklı projelerle onları TEKNOKENT’lere yönlendirmekte, savaş sanayisine yani emperyalist çıkarlara hizmet etmeleri sağlanmaktadır. Bizler biliyoruz ki, bugün 6 Kasım’da özerk-demokratik üniversite talebini yükseltmek kampüsleri gericiliğin kalesi olmaktan çıkarıp özgür-bilimsel düşüncenin merkezi haline getirmektir. Emperyalistlerin çıkarları uğruna kan kusturulan halklara yağan bombaları üretmek değil, savaşı durdurmanın yoludur. Bizler üniversitelerin öğrencileri-bileşenleri olarak, bizden bağımsız alınan kararları tanımayalım! Söz, yetki, karar hakkımızın gasp edilmesine geçit vermeyelim! Bizleri sindirmeye, sermayenin kuklaları yapmaya çalışanlara; soruşturmalarla, faşist saldırılarla bizleri alıkoyacaklarını düşünenlere karşı haklarımız, özgürlüğümüz ve geleceğimiz için örgütlü mücadeleyi yükseltelim! Üniversitelerimiz de ne kayyımlığa, ne faşist çetelere ne polise ne ÖGB’ye geçit vermeyeceğiz! YÖK kalkacak, polis gidecek, üniversiteler bizimle özgürleşecek” ifadeleri kullandıldı.