30 Ağustos

30 Ağustos

31.08.2025 12:20:00
Güncellenme:
Üstün Dökmen
Takip Et:
30 Ağustos

Bana göre Türk tarihinin en büyük zaferi olan Büyük Taaruz, Türk askerinin büyük özverisi ve gözüpekliğinin yanında Mustafa Kemal ve savaşı yöneten kurmay heyetinin öngörülemez taktiğiyle başarıya ulaşmıştı. Mustafa Kemal düşmanın zayıflıklarını belirleyerek akıl oyunları oynamış ve kendi ordusundan güçlü olan Yunan ordusunun yüzde 25’ini savaş dışında bırakmayı başarmıştı.

Bence dün Türk tarihinin en büyük zaferinin kazanıldığı 30 Ağustos’un yıldönümüydü. Kutlu olsun. Bugüne kadar Kurtuluş Savaşı ve 30 Ağustos üzerine pek çok kitap, yazı okudum, okuduk. Lord Kindros’un, Şevket Süreyya Aydemir’in, İzzettin Çalışlar’ın, Turgut Özakman’ın, Naim Babüroğlu’nun, Sinan Meydan’ın ve daha nicelerinin kitaplarını okudum, okuduk. Ancak bu alanda birbiri ardınca yeni ve değerli yazarlar çıkıyor ortaya. Bunlardan birisi Selim Erdoğan. Kitabının ismi “Büyük Taarruz: Dağlarda Tek Tek Ateşler Yanıyordu.”* Bu yazıda önceden edindiğim bilgilerin yanı sıra bu kitaptaki bazı bilgileri de aktarmaya çalışacağım. 

29 AĞUSTOS

Büyük Taarruz 26 Ağustos sabahı Afyon Kocatepe’de başladı. İşgal Kuvvetleri çok iyi mevzilenmişlerdi. Bu mevzileri gezen bir İngiliz generalin, “Eğer Türkler bu mevzileri altı ayda aşabilirlerse altı günde aştıklarını iddia edebilirler” dediği söylenir. Türkler o mevzileri altı saatte aştılar. Bir topçu subayı olan İsmet Paşa toplarımızı çok mahirane bir şekilde yerleştirmişti.

Taarruzu takip eden dört gün boyunca her iki taraf çok yoğun bir taktik savaşı içine girdi. Yunan birlikleri sürekli geriye atılıyordu. Ulaşmak istedikleri bölge Dumlupınar’dı. Orada toplanıp karşı koymak istiyorlardı. Zaten Mustafa Kemal Paşa da onları Dumlupınar’a doğru sürüyordu. Kimi Yunan birliğinin batıya, kiminin kuzeye, kiminin güneye, kiminin kuzeybatıya doğru çekilmesini sağlıyordu. 

29 Ağustos gecesi sıtma krizi geçiren başkomutan bir battaniyeye sarılmış halde titriyordu. Bu haldeyken Türk birliklerden ulaştıkları son noktaya ilişkin telgraflar geldikçe uzanıp ortadaki masada duran haritaya bu noktaları işaretliyordu. Gece yarısını geçe son bir telgraf geldi. Bu birlik de istenen hedefe ulaşmıştı. Bunu gören başkomutan battaniyesini atıp “Sardık” diye bağırarak ayağa kalktı. Türk kuvvetleri düşman kuvvetlerini sarmışlardı. Düşman kuvvetleri sarıldıklarını bilmiyorlardı, Türk kuvvetleri de henüz onları sardıklarını bilmiyorlardı. Sadece tüm bilgileri elinde toplayan Mustafa Kemal Paşa bunu biliyordu.

Mustafa Kemal, Fevzi ve İsmet paşalar bir araya geldiler sabaha kadar uyumadılar. 30 Ağustos sabahı Dumlupınar Meydan Savaşı başladı. 

Dumlupınar’da düşman kuvvetleri çember içine alınmıştı ancak batı yönünde çemberin bir kenarı açık bırakılmıştı. Savaşın ilerleyen saatlerinde birçok düşman askeri bu açıklıktan İzmir’e doğru kaçmaya başladı. Bir kenarın açık bırakılmasının iki nedeni vardı. Tam bir çember içine giren düşman ölümüne savaşmak zorunda kalırdı, eğer bir açık görürse oradan kaçardı. Çembere alan taraf yine kazanırdı ama zayiatı fazla olurdu. Diğer neden ise çok fazla düşman askeri öldürmemekti. Kaçmaları yeterliydi. 

İKİ TUZAK

Türk ordusunun başkomutanı Mustafa Kemal Paşa asker ve mühimmat bakımından daha üstün olan düşman kuvvetlerinin yaklaşık yüzde 25’ini, Büyük Taarruz sırasında savaş dışında tutmayı başarmıştı. Nasıl? Onları kuzeyde ve güneyde korkutarak.

Başkomutan, kuzeyde Kocaeli bölgesine Miralay Deli Halit Bey’i nispeten zayıf bir kuvvetle konuşlandırmıştı. O güne kadar tüm cephelerde büyük bir atılganlıkla zafer kazanan bu yüzden de “deli” lakabını alan Halit Bey muhtemel savaş bölgesi dışında görevlendirilmişti. Yunanlılar bu duruma bir anlam veremediler, Türklerin Kuzey’den işgalleri altındaki İstanbul’a taarruz etmesinden endişe ettiler ve birliklerinin bir kısmını Halit Bey’in karşısına yerleştirdiler.

Güney’de ise Denizli-Uşak kesiminde süvari birlikleri düşmana sürekli taarruz ederek ciddi bir tehdit oluşturdu. Yunanlar da bu süvari birliğinin karşısına asker yığdılar. Böylece Büyük Taarruz sırasında Yunan ordusunun yüzde 25’i sıcak çatışma alanı dışında kaldı.         

Yunan Başkomutanı General Trikopis esir edildikten sonra Mustafa Kemal Paşa onu kibarca ağırladı. Daha sonra da masaya haritayı serdirip yaptığı temel hatayı gösterdi. Trikopis’in temel hatası Uşak civarında yedekte beklettiği kuvvetlerini savaşa sokmamaktı.          

HALİT BEY KAPANI

İzmir düşman işgalinden kurtulduktan sonra Miralay Deli Halit Bey batıya yürüyerek Bandırma’yı ve Erdek’i işgalden kurtarmıştır. Uyguladığı taktik Dumlupınar’daki taktik gibidir. Düşman askerlerini çembere almış ancak çemberin bir kenarını açık bırakmıştır. Çember içinde kalan askerlerin çoğunluğu bu açıklıktan kaçmıştır. Erdek’te bu kahraman komutanın adını taşıyan bir mahalle ve bir okul vardır.  

___________________

* Erdoğan, S. (2023). Büyük Taarruz: Dağlarda Tek Tek Ateşler Yanıyordu. İstanbul: Kronik Kitap