Ağaç, çam ağacı ve Türkler
2023’ün son günü… Yeni yılda barış, kardeşlik, dostluk, hoşgörü, bolluk ve bereket önce ülkemizi sonra dünyayı kuşatsın istiyoruz… İstiyoruz ama yeni bir yıla girerken bile simgeler üzerinden birbirimize düşman olabiliyoruz… Üniversite öğrencilerinin kanımca umut yeşertmek için süslemek istedikleri bir ağaç nedeniyle karşı karşıya kaldıkları hoşgörüsüzlüğe tanık olabiliyoruz.
Oysa genelde ağaç, özelde çam ağacı biz Türklerin binlerce yıllık kutsalı... Ağaç süslemek yine binlerce yıllık geleneğimiz. Haydi birlikte yine geçmişte yolculuğa çıkalım. Yolculuğa çıkamadan önce bir akademisyenin hakkını teslim edelim. Dr. Öğretim Üyesi Şeyda Büyükcan Sayılır bugünkü yazımın “fikir annesi”. Çünkü geçen hafta tarih bölümünde öğrencilerimize bir konferans verdi. Etkileyiciydi. Onu dinlerken aslında bu yazı da düşüncemde olgunlaştı.
Sayılır’ın vurguladığı gibi ağaç motifinin Ötüken’in ruhu, Tanrı’nın “kut”u, Türk devletinin kuruluş müjdecisi, Türk askerinin moral ve Türklerin doğurganlık, refah, huzur, mutluluk, bereket ve uzun ömür kaynağı olduğunu görelim.
Türkler yüzlerce yıl doğa ile uyumlu yaşam benimsemiştir. Bu uyum doğaya saygıyı getirmiş; yıldırım, şimşek gibi hava ve buna bağlı gelişen doğa olayları onları Gök Tanrı inancına yöneltmiştir. Bu olayları anlamlandırırken ağaç saygınlık kazanmıştır. Kök, gövde ve dallarıyla bütün evreni yansıtan tek varlık olarak Gök Tanrı’ya ulaşma aracı görülmüştür.
Oğuz Kağan Destanı der ki: Oğuz Kağan ormanda ava gittiği zaman, gölün/adanın ortasında uzayan bir ağacın kovuğunda ışıklar saçan güzel bir kız görür. Yarsub/Yer-su=yeryüzü ile simgelenen bu kızla evlenir, üç oğlu olur: Gün, Ay ve Yıldız… Oğuz Kağan Destanı’nda vurgulanan ağaç kovuğu, Uygur Destanı’nda ana rahmine benzetilir, doğurganlığın, refahın, huzurun, mutluluk, bereket ve uzun ömrün sembolü olur. “Kıpçak” sözcüğünün anlamı da “ağaç kovuğu”dur. Türklerde ağaç türeyişin simgesidir. (B. Ögel, Türk Mitolojisi I: 147)
OSMANLI’NIN SEMBOLÜ ÇINAR
Ağaç eski Türkler için üç evreni, gökyüzü, yeryüzü ve yeraltını bağlayan medeniyet beşiğidir. Türkistan’da akçam, karaçam ve kayın kutsaldır. Anadolu’da çam, kavak, ardıç, sedir, servi, meşe, dut, söğüt, elma öne çıkar. Osmanlı Devleti’nin sembolü ise çınardır.
Türk ağaç geleneği yaşayan bir gelenektir. Ailemize yeni bir bebek katıldığında onun için ağaç dikeriz. Eski Türklerde bir kağanın oğlu doğduğu zaman başlamıştır bu gelenek. Zamanla yaygınlaşacak tek tek ağaçlar koruluk olacaktır.
Yaşamını yitiren yakınımızın mezar başına da ağaç dikeriz. Ruhun göçü, can kuşu/ruhun kuş olup uçmağa/cennete gitmesi inancıyla ilişkili eski bir Türk geleneğidir. Türk inanç kültüründe yeryüzüne doğru, yeryüzünden de göğe doğru ruh göçlerinin aracı ağaçtır. Tanrı katına ulaşma istencinin de simgesidir. Şamanlar ağaçları gökyüzüne ulaşmak için merdiven olarak kullanmıştır, gençler şaman olabilmek için ağaç dikmiş, şaman ölünce ağaçları da kesilmiştir. (Y. Çoruhlu, Türk Mitolojisinin Ana Hatları: 120).
Ağaç, Türk kültüründe yer bulan “saçı saçma” geleneğinin de baş aktörüdür. Göktürkler’de ve diğer Türk kavimlerinde hayvansal ürünler özellikle süt, kımız ya da yağın yere, göğe, atalara, ocağa, dört bucağa saçılmasıdır. Saçı yapılan mekânlar daha sonra ağaçlandırılmıştır ki bu gelenek de günümüzde Anadolu’da ağaçlara dilek ve adak amaçlı renkli bez parçaları bağlamaya dönüşmüştür. (Ş.B. Sayılır, Türklerin Ağaç ile Mitolojik ve Tarihi Bağları...)
Osman Gazi’nin uykusuna girip, egemenliğinin nereye kadar uzanacağını gösteren, dört bir yana dal-budak salan ve budaklarının gölgesi yine dört bir yanı örten de ağaçtır.
KUTSAL ÇAM AĞACI
Ülgen, Türklerin iyilik tanrısıdır. Altay mitolojisine göre Tanrı Ülgen, gökyüzüne doğru uzanan, dokuz dallı bir çam ağacının tepesinde oturur. (Nerin Yayın, Efsanevi Hayat Ağacı Munar: 155) Bu akçam ağacıdır ki Türk inanışına göre yeryüzünün tam ortasında bulunur. Diğer bir deyişle yerin göbeğinden göğe kadar yükselen hayat ağacı… Dalları ve yaprakları göğe uzanan, köklerinden nice ruhlar beslenen, dalları arasında altın kozalaklar bulunan Şamanizm’deki gargad ağacı... Biliyor musunuz yalnız Orta Asya’da yetişirmiş.
Türkler ilkçağlardan beri kutsal saydıkları çam ağacını evlerine alıp onuruna bayram düzenlemiş. Bayram, önceleri dünyanın merkezinde tanrıların ve ruhların dinlendikleri yerde yaşayan Yer-Su’ya adanmış. Yer-Su’nun yanında ise gür beyaz sakallı bir yaşlı olan Ülgen varmış. Gösterişli kırmızı bir kaftan içinde oturan Ülgen’e, Türklerin Gök Tanrısı’na Güneş ve ay da itaat edermiş ve Güneşin zaferi “Yeniden Doğuş Bayramı” olmuş.
Türklerde Güneş çok önemli. İnanışa göre gecenin kısalıp gündüzün uzadığı 22 Aralık’ta, gece ile gündüz arasında savaş olur. Savaşı kazanan Güneştir. Güneş doğmuştur. Bu nedenle zaferin ismi Nar (Güneş) D/Tugan (doğan) yani Nardugan olur. Nar doğumun, yaşamın, bolluk ve bereketin simgesidir. Türkler “Doğan Güneş Bayramı”nı kutsal saydıkları akçamın yani hayat ağacının altında yaptıkları şenliklerle kutlar. Dallarına koydukları hediyelerle, süslerle Tanrı’ya minnetlerini sunar. Ağacın etrafında “ilderbay” adını verdikleri halka oyunu oynarlar ki bu oyun da Güneşi şimgeler. Kopuz eşliğinde şarkılar söyleyerek bayram kutlamaları yapılır. (M.İ. Çığ, Çam Bayramı)
ÇAMIN ALTINA HEDİYE
Bu kutlamayla da yetinmezler. Duaları Tanrı katında kabul görsün diye Akçam’ı evlerine getirip, ağacın altına hediye koyanlar da atalarımızdır. Dallarına kurdele bağlayıp o yıl için dilek dileyenler de onlardır. Hatta bu bayram öncesi evlerini temizleyip, güzel giysiler giymeleri de Ülgen’in iyiliğini çekmek içindir. Ve Ülgen de onları hiç yanıltmamış, bayramdan sonra gece daima kısalmış, Güneş gökyüzünde hep daha uzun kalmıştır. (B. Keykubat, Apelasyon, 86)
Hayatın sembolü olan akçam ağacı bu nedenle Çuvaş Türklerinde olduğu gibi bayraklarda yer bulmuş, Türk halı ve kilimlerinde işlenmiş, seramiklerle evlerimizde, işlemelerle çeyizlerimizde yüzlerce yıllık geleneğin uzantısı olarak bugüne ulaşmıştır.
Milletler tarihleri ve kültürleriyle yaşarlar. Tarihlerinin bilincine varamayan, kültürlerini gelecek kuşaklara aktaramayan milletler özünü de yitirir. Unutmayalım ki insan bilmediğinin düşmanıdır.
Bu gece çam ağaçlarımızı süsleyelim, kötü ruhları kovalım, bolluğu, bereketi huzuru çağıralım. Geleneklerimize sahip çıkalım. Mutlu yıllar.
KUTU
Devlet kuşunun kökeni
Kayın ağacı Altay Türkleri için özeldir. İnsan türediği zaman Umay ana ile iki kayın ağacının da yere indiğine inanılır. Umay Ana yeryüzüne kanatlı bir kuş kılığında iner ve bu kuşa “Hüma kuşu” adı verilir ve “devlet kuşu” olarak da bilinir. Hüma’nın ağaçla betimlenmesi ise Türklerde yönetme kutu/erki ve devlet anlayışının simgesidir. Sıklıkla kullandığımız “başına devlet kuşu kondu” söylencesinin kökenidir bu simge…
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- 6 asker şehit olmuştu
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi