6 Mart 1953 günü Milliyet gazetesinde bir vefat ilanı yer alır: “Acı Bir Kayıp” başlığıyla “Cemile Sultan torunu Mehmet Celaleddin Bey’in kızı Münire Ertuğrul’un ablası, Sara Korle’nin teyzesi (…) Mevhibe Celaleddin vefat etmiştir. Cenazesi 7 Mart Cumartesi günü öğle namazından sonra Teşvikiye Camii’nden kaldırılacaktır”. İlan birçok insan için bir anlam ifade etmemiştir ama sözü edilen kişi özel bir isimdir.
Mevhibe Celaleddin (Yazla) Hanım’ı tanımamız için tek kaynak vefatından önce anlattığı anılarıdır. Hanedan üyesi olması nedeniyle önemli aile bağları mevcuttur. Örneğin babaannesi Cemile Sultan II. Abdülhamit’in kız kardeşi, dedesi ise Kanuni Esasi’yi hazırlayanlardan Mahmut Celaleddin Paşa’dır. “Prenses” olarak anılan Mevhibe Celaleddin’in çocukluğu Fındıklı ve Kandilli’deki saraylarda geçer. Evlilik çağına gelince Ali Paşa’nın oğlu Mehmet Bey ile evlendirilmiş ancak mutlu olamamıştır. Evliyken Kıbrıslı Şevket Bey’e gönlünü kaptırır. Boşanarak Şevket Bey’le evlenmiş ve bu aşk için altı aylık bebeğinden bile vazgeçer. Şevket Bey siyasi düşünceleri yüzünden hapse girip çıkmış ve bu nedenle yurt dışında yaşamak durumunda kalırlar. Ancak bu aşk uzun sürmez, Mevhibe Celaleddin kocasının başka kadınlara ilgisinden dolayı ayrılmaya karar verir ve I. Dünya Savaşı’nın son evresinde İstanbul’a döner.*
MUSTAFA KEMAL’LE TANIŞMA
Mevhibe Hanım, Nişantaşı’nda bir daire kiralar, 13 Kasım 1918 günü İstanbul’un işgaline şahitlik eder ve bu acı tanıklığı da şöyle dile getirir:
“O günü hiç unutmayacağım. Bu yalnız benim için değil memleket için en kara bir gündü. Gün geçtikçe vaziyet kötüleşiyordu. Sokaklar türlü asker ve neferlerle doluydu. Fransızlar, İngilizler. İtalyanlar, Senegalliler. Hintliler mağrur ve küstah, sokaklarımızda dolaşıyor, türlü rezaletler yapıyordu.”
Mustafa Kemal Paşa da Mondros Ateşkes Anlaşması’nın ardından 13 Kasım 1918 günü İstanbul’a dönmüştür. Bir akşam Müşir Kazım Paşa’nın damadı İsmail (Tokgöz) Bey’in Şişli’de Karlo Apartmanı’ndaki evine yemeğe davet edilen Mevhibe Hanım, Mustafa Kemal Paşa’yla tanışır. Gecenin sonunda onu bir umut olarak görerek “Bu kara günler devam ederken, talih beni memleketi kurtarmaya azmetmiş imanı pek biri ile karşılaştırdı. Bu, vatanın kurtarıcısı Mustafa Kemal’di. Memleketin bu karanlık günlerinde Paşanın sözleri yaralarımıza merhem oluyor” der.
Mütareke günlerinde Mustafa Kemal Paşa’nın Şişli’deki evi kurtuluş çarelerinin arandığı bir merkez oldu. Mevhibe Hanım da bu gizli toplantılara katılarak, “Mustafa Kemal, yeni planlar hazırlıyor, memleketi kurtarmak çareleri düşünüyordu” diye anlatmıştır. Bir akşam Mustafa Kemal Paşa, Mevhibe Hanım’dan İtalyan karargâhı olarak kullanan köşkte düzenlenecek baloya gitmesini ve istihbarat toplamasını ister. Celaleddin o özel görüşmeyi şöyle aktarır:
“Paşa, ‘Gelecek hafta Roletto’nun şu karşımızdaki evinde bir balo verilecek, sizin bu baloya muhakkak gitmenizi istiyorum’ dedi. Şaşırmıştım. ‘Aman Paşam, davetsiz baloya gidilir mi? Hem ben kimseyi tanımıyorum ki’ diye cevap verdim. Paşa ‘bu sizin için basit bir şeydir. Bunu halledebilirsiniz bunu sizden bekliyorum’ dedi.”
Mevhibe Celaleddin, istihbarat toplama görevini yerine getirmek için önce Pera Palas otelinin müdürü Mösyö Martin’in eşine ulaşır ve Doktor Pelligrini aracılığıyla da baloya girer. Mustafa Kemal Paşa’nın istediği istihbaratı toplar, baloda kimlerin bulunduğunu ve neler konuşulduğunu iletir. Bir istihbaratçı gibi çalışan Mevhibe Hanım bu yaşananları “Sanki ben saraydan çıkmış, saraya mensup bir insan değildim. Bir tek düşüncem, memleketimin bir an evvel selamete kavuşmasıydı. Vatanımın feci akıbetini düşündükçe çıldıracak gibi oluyor, onu kurtarmak için çalışanlara elimden geldiği kadar yardım etmek istiyordum” diye anlatır.
Mevhibe Celaleddin Mustafa Kemal Paşa için istihbaratçılığın yanı sıra hemşirelik de yapmıştır. Anılarında 17 gün boyunca mide rahatsızlığı çeken Mustafa Kemal Paşa’ya Dr. Tevfik Rüştü (Aras) ve Dr. Rasim Ferit (Talay) beylerle birlikte baktıklarını aktarır. Samsun’a gitmeden önce Paşa “Bize faydanız çok olacak, Halide Edip Hanım da Anadolu’ya geçiyor, yalnız kalmazsınız” diyerek davet etmiş ancak bu istek karşılıksız kalır. Mustafa Kemal Paşa Samsun’a çıkarken Mevhibe Hanım Almanya’ya geçmiş ve Dresden Konservatuvarı’na kaydolur.

SARAYDAN SAHNEYE İNEN PRENSES
Kurtuluş Savaşı’nın ardından Mevhibe Hanım İstanbul’a dönmüş, Muhsin (Ertuğrul) Bey ile görüşerek tiyatro topluluğuna girmiştir. Ercüment Behzat (Lav), Muammer (Karaca), Hazım (Körmükçü) beylerin yanı sıra Kınar ve Neyire Neyir hanımlarla birlikte tiyatro yapar. 31 Mart 1925 günü Vedat Nedim (Tör) Bey’in yazdığı “İşsizler” piyesinde ilk kez sahneye çıkmış, öyle ki gazeteci Said Ulvi Bey saray mensubu bir kadının tiyatro sahnesine çıkmasını ilginç bularak “Saraydan sahneye inen prenses” başlığıyla kendisiyle bir de röportaj yapmıştır. Celaleddin böylece ilk kadın tiyatroculardan olur.
Ancak Muhsin (Ertuğrul) Bey’in Avrupa’ya gitmesiyle topluluk dağılır. Mevhibe Hanım bir süre Şadi (Karagözoğlu) Bey’in topluluğunda tiyatro yapar. * Falih Rıfkı (Atay) Bey’in eşi Şefika Hanım’ın yardımıyla 1 Temmuz 1926'da Liman İdaresi’ne santral memuresi olarak girer, 16 Eylül 1928 tarihinden itibaren de Osmanlı Bankası’nda aynı görevi sürdürür. 5 Mart 1953 günü zatürree nedeniyle yaşamını yitirene kadar da bu işte çalışır. ***
Vefatının ardından Ahmet Emin Yalman kitabında kendisine yer vermiş ve “Günün birinde Fatih Camii’nde babasının mezarının yanına gömülmek istediğini çevresindekilere söyledikten sonra öğle uykusuna yatmış bir daha uyanmamış ancak son arzusuna kavuşmuştu” diye yazmıştır. **
Onu özel kılan Osmanlı hanedanına mensup olmasına karşında vatanı için canını hiçe sayarak Mustafa Kemal Paşa’ya istihbarat taşımış olmasıdır. Belki Halide Edib gibi Anadolu’ya geçmiş olsa Cumhuriyet ile birlikte Türk kadın hareketinin sembol isimlerinden biri de olabilirdi. Evet, bu dünyadan Mevhibe Celaleddin geçti. Ardında anı kitabına girmeyen sırlar ve fırtınalarla dolu film gibi bir yaşam bırakarak.
* Sara Korle Ertuğrul, Geçmiş zaman olur ki, Çağdaş Yayınları, 1953.
** A. E. Yalman, Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim, Cilt II, Pera Turizm Yayınları, 1997, s.1629.
*** Edhem Eldem - 135 Yıllık Bir Hazine: Osmanlı Bankası Arşivinde Tarihten İzler, Tarih Vakfı Yay., 1997, s.286.
Osmanlı Bankası Arşivi, Osman Darcan – Uğur Kavas Koleksiyonu