Derler ya, “Ne yaptığından daha çok nasıl yaptığın önemli.” Konu atlar ve onların öğrenmesi olduğunda da neyi, nasıl ve ne zaman yaptığımız çok önemlidir. Atlar, insanlardan aldıkları geri bildirimleri çok hassas biçimde algılar. Geri bildirimin zamanlaması ve uygulanma biçimi öğrenme süreçlerini doğrudan etkiler. İlginç olan, atların öğrenme şekillerinin insan ilişkilerine de ışık tutabilmesi ve bizi daha yapıcı, daha farkında, daha objektif bir hale getirebilmesidir. Atların dört temel öğrenme şekli vardır: Pozitif pekiştirme, negatif pekiştirme, pozitif ceza ve negatif ceza.
Pozitif pekiştirme: İstenen bir davranışın ardından at için hoş bir şeyin verilmesiyle, o davranışın tekrarlanma olasılığı artırılır. Örneğin, at doğru bir hareket yaptığında ona havuç gibi sevdiği bir ödül verilir. Bu ödül, atın aynı davranışı tekrar etme isteğini pekiştirir. Bu öğrenme şekli, güven duygusuyla beslenen bir iletişim kurar. Ancak pozitif pekiştirme bazen istenmeyen davranışları da öğretebilir. Diyelim ki elinizde havuçla duruyorsunuz ve atınız onu almak için sizi burnuyla itiyor. Siz de bunu tatlı bulup havucu veriyorsunuz. O zaman at, burnuyla sizi itince havuç almayı öğrendiği için bu davranış pekişmiş olur.

Negatif pekiştirme: At için hoş olmayan bir baskının, istenen davranış sonrası kaldırılmasıyla çalışır. Örneğin, bir atın ileri gitmesini istediğimizde bacağımızı sıkarız. At ileri gittiğinde ise baskıyı bırakırız. Öğrenme, aslında baskının yapıldığı anda değil; at hareket ettiğinde, baskı kaldırıldığında gerçekleşir. Bu yöntem atçılık dünyasında en sık kullanılan ve genellikle “baskı ve bırakma” olarak bilinen yöntemdir. Burada zamanlama çok önemlidir. At, doğru tepki verdiği anda baskıyı kaldırmak, hem davranışın net öğrenilmesini sağlar hem de atın komutlarımıza daha duyarlı kalmasına yardımcı olur.
Pozitif ceza: İsmi olumlu gibi görünse de, at için hoş olmayan bir şeyin verilmesini tanımlar. Amaç, istenmeyen bir davranışın tekrarını azaltmaktır. Örneğin, at bir engeli atlamayı reddedip önünde durduğunda, binicisinin sert biçimde kamçı kullanması bu öğrenme türüne girer. Bu yöntem kısa vadede işe yarar gibi görünse de temelinde korku yatar ve güven kaybına yol açar. At, verilen cezadan daha çok korktuğu bir durumla karşılaştığında yine istenmeyen davranışı gösterecektir.
Negatif ceza: At için hoş olan bir şey ortamdan kaldırılır ve böylece istenmeyen davranışın tekrarlanması engellenmeye çalışılır. Örneğin, elinizde havuçla atınızın yanında duruyorsunuz ve o da havucu almak için sizi burnuyla itiyor. Bu durumda havucu saklayıp yanından uzaklaşmanız, bir süre sonra atınıza bu davranışın istenilen sonuca ulaşmadığını öğretir.
DUYGUSAL TETİKLENME
Hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın, en önemli nokta önce kendimizin farkında olmaktır: Niyetimiz ne? Yaklaşımımız yapıcı mı, yıkıcı mı? Verdiğimiz tepki o anki duruma mı ait, yoksa içimizde bir duygunun tetiklenmesiyle mi ortaya çıkıyor?
Bir gün atımı manejde (atların egzersiz ve eğitim için kullandığı alan) çalıştırırken geri geri yürümesini istedim. Her zamanki gibi göğüs kısmına hafifçe bastırdım ve ona doğru bir adım attım. Biraz direnir gibi oldu, sonra üzerime doğru birkaç adım geldi ve hareketi yapmaktan kaçındı. Başta sinirlendim, “Saygısızlık bu!” dedim içimden. Daha sert biçimde tekrar yapmasını istedim. Sonradan düşününce fark ettim ki bir at, bir davranışı asla “saygısızlık” olsun diye yapmaz. Bu, insanlara özgü bir yakıştırmadır. O anki algımın attan değil, tamamen içimde tetiklenen başka bir duygudan kaynaklandığını anladım.
İlginçtir ki bu durumu insan ilişkilerinde de sıkça gözlemliyorum. Herkes, karşısındaki kişinin dürüst olmasını bekler çünkü yalan, güveni sarsan ve insanı derinden yaralayan bir şeydir. Düşünelim ki erkek arkadaşım geçmişte sık sık yalan söylemiş ve ben bir gün bir yalanını yakalıyorum. O an doğal olarak kendimi ihanete uğramış, kandırılmış hissedeceğim. Bu duyguların etkisiyle vereceğim tepki büyük olasılıkla duygusal ve yıkıcı olacaktır; çünkü onun yalanını kişisel bir saldırı gibi algılarım.

İNSANLARIN ÇIKARACAĞI DERSLER
Atların öğrenme biçimlerinden yola çıkarsak bu tepki –kızmak, bağırmak, öfkeyle tepki vermek– pozitif ceza olur. Oysa yalanın neden söylendiğini anlamak, duygusal tepkilerden önce gelir. Çoğu zaman insanlar yalanı kendilerini korumak için ve bazen de karşısındakini üzmemek için söylerler. Böyle bir durumda, asıl hedefim onun bir daha yalan söylememesi ve aramızdaki güvenin yeniden inşa edilmesi ise, yaklaşımımın yapıcı olması gerekir. Yani, yıkıcı bir öfke yerine sakinleşip onun yalan söylemesine neden olan duyguyu anlamaya çalışmam, ardından dürüstlüğün ilişkimizde nasıl bir yer tuttuğunu anlatmam gerekir. Bu, atlarla çalışırken uyguladığımız negatif pekiştirme yöntemine benzetilebilir: İstenilen davranış ortaya çıktığında baskıyı kaldırmak. Burada “baskı” kelimesi fiziksel değil; duygusal olarak hissettirdiğimiz bir yoğunluk. Bir insanın, yalan söyledikten sonra dürüst davrandığında daha fazla kabul gördüğünü, yargılanmadığını, duygusal olarak cezalandırılmadığını fark etmesi, onu daha dürüst olmaya teşvik eder.
Siz insan ilişkilerini gözlemlediğinizde, atların öğrenme şeklinden yola çıkarak tanıdık gelen durumlar hangileri?