Bozcaada Caz Festivali, 5-6 ve 7 Eylül’de dokuzuncu kez düzenlenecek. Bu yıl “Bedenlenme/Embodiment” temasıyla yapılacak festivalde Türkiye’den ve dünyadan Kokoroko, Electro Deluxe, Mohini Dey, Kerem Görsev Quintet’in de aralarında bulunduğu cazın önemli isimleri sahne alacak.
Festival bu yıl, Ayazma Manastır’a ek olarak Habbele Beach ve Salhane’de müzik programlamasıyla gündüzden geceye zengin bir deneyim sunacak. 3dots ve allaturca tarafından düzenlenen festivalin ana sponsoru ise Paribu olacak.
Dokuzuncu festivalin bir de ilki var. Bu yıl mart ayında müziğinde yeni yollar keşfeden müzisyen ve gruplar için bir açık çağrı yapıldı. Bu çağrı sonucunda yeni sesler ve yeni projeler dinleyiciyle buluşacak, alışılmışın dışında bir caz deneyimi yaşatacak.
Çağrıya yanıt veren toplululuklar arasında yer alan Fungistanbul’un kurucusu Roni Aran, Nehir Özzengin ve TekTonic grubuyla konuşarak hem onları tanıma fırsatı bulduk hem de nasıl bir deneyim sunacaklarını öğrendik.

- Bozcaada Caz Festivali’nin sizdeki izlenimi nasıl?
RONİ ARAN (FUNGİSTANBUL): Merhaba. Öncelikle bu röportaj için teşekkür ederim. Ben Fungistanbul grubu kurucu üyesi Roni Aran. İlk olarak söylemem gerekir ki biz salt bir müzik grubu değiliz. Doğa ve çevre için besteler yapan ve tamamen atık malzemelerden enstrümanlarla müzik yapan bir müzik grubuyuz. Bizi de bu festival ile birleştirdikleri için festival ekibine teşekkür ediyorum.
NEHİR ÖZZENGİN: Bozcaada Caz Festivali’ni uzun süredir uzaktan da olsa ilgiyle takip ediyorum. Gerek program çeşitliliği, gerekse adanın doğal atmosferiyle bütünleşen yapısı sayesinde Türkiye’deki caz dünyasında çok özel bir yeri olduğunu düşünüyorum. Müzik ile doğayı bu kadar iyi bir şekilde bir araya getirmesi bana her zaman ilham verdi.
TEKTONIC: Cazla ilgilenmeye başladığımızdan itibaren dünyada ve ülkemizdeki, özellikle bulunduğumuz şehir İstanbul’daki caz konserlerini ve festivallerini sıkıca takip ediyoruz. Bozcaada Caz Festivali radarımızda olan ve ilham aldığımız sanatçıların sahne aldığı festivallerden biri. Bu yüzden bu sene böyle bir festivalde sahne alacak olmaktan büyük onur duyuyoruz.
- İzleyici sahnenizde neyle karşılaşacak?
TEKTONIC: Biz TekTonic, 15-18 yaş arası gençlerden oluşan bir caz füzyon grubuyuz: saksafonda İdil Duru Koyuncu, elektro gitarda Melis Öğüt, bas gitarda Can Yaşlı, davulda Yankı Karan Aydın. Dinamik, renkli, genç bir performans vermek için can atıyoruz. Sahnede doğaçlamaya ve müziğimizi birlikte geliştirmeye önem veriyoruz. Sizleri; hem Miles Davis, Mike Stern, Chick Corea gibi son derece önemli ve bize ilham veren sanatçıların eserlerini hem de “Üsküdar’a Gideriken” gibi tanıdık melodileri “TekTonic’çe” yorumladığımız bir performans bekliyor. Festivalin ilk günü, 5 Eylül Cuma, saat 14.00’te Salhane Sahnesi’ndeyiz. Tüm doğaçlama ve müzikseverleri bekliyoruz!

RONİ ARAN (FUNGİSTANBUL): Genellikle izleyiciler sahnelerimizde atıklardan yaptığımız enstrümanların seslerini canlı duyduklarında oldukça şaşırıyorlar. Ayrıca atıktan yapılan kostümlerimizle yaratmaya çalıştığımız bütünlüklü projemiz sahnede oldukça dikkat çekici oluyor. Genelde “Aa bu sesler bu enstrümanlardan mı çıkıyor” gibi tepkileri alıyoruz. Bozcaada Caz Festivali’ndeki dinleyici kitlesinin müzikle olan yakınlığı düşünüldüğünde bizim performansa verecekleri tepkinin daha anlamlı olacağına inanıyorum. Umarım müzikal olarak da beğenilerini kazanırız. Ben ve grubum için Bozcaada Caz Festivali’nde yer almak farklı bir deneyim olacak. Çok sayıda ve çeşitli konser vermemize rağmen bu festivalde yer alacağımız performans için heyecanlıyız.
NEHİR ÖZZENGİN: Sahnemde izleyiciyi alışılmışın dışında bir caz deneyimi bekliyor. Aynı anda piyano ve bateri çaldığım performanslarımda, tek bir müzisyenle çok sesli bir trio hissi yaratmayı hedefliyorum. Bu çok katmanlı yapı içinde hem groove hem de melodik anlatı eş zamanlı olarak ilerliyor. Doğaçlama her zaman merkezde; bu da her konseri özgün ve o ana ait kılıyor.
- Caz müzisyenleri olarak en çok sorun yaşadığınız konular hangileri?
NEHİR ÖZZENGİN: Uluslararası alanda görünürlük kazanmak isteyen genç bir müzisyen olarak en büyük zorluklardan biri, fırsatlara ulaşımın hâlâ çok sınırlı olması. Yarışmalar, masterclass’lar, festivaller dünyanın dört bir yanında düzenleniyor ama oraya gitmek, kabul almak, maddi manevi olarak o süreci yönetmek her zaman kolay değil. Ben bu anlamda kendimi yine de şanslı hissediyorum; bazı kapılar açıldı, bazı yolları kendim inşa ettim. Ama bu yolda destek sistemlerinin ne kadar eksik olduğunu görebiliyorum. Özellikle kadın müzisyen olmak da bu tabloya ayrı bir katman ekliyor. Caz gibi hâlâ çoğunlukla erkek egemen bir alanda, hem sahnede hem de sahne arkasında kendine yer açmak, görünür olmak, ciddiye alınmak için fazladan bir mücadele gerekiyor. Sanatınızı sadece icra etmekle kalmıyorsunuz, bunun yanında sürekli olarak alanınızı savunmanız ve varlığınızı kanıtlamanız gerekiyor. Bu zorluklara rağmen üretmeye, paylaşmaya ve sahnede kendim olabilmeye devam etmek benim için en değerli motivasyon kaynağı.
TEKTONIC: İlk olarak, yaşadığımız zorluklar pek çok caz müzisyenini ilgilendiriyordur muhtemelen. Kariyerinin başında genç müzisyenler olarak sahne imkânı yakalamak maalesef kolay değil. Ayrıca diğer müzisyenlerle birlikte “jam”leyebileceğimiz mekânlar hem sayıca az, hem de buralarda yaş engeline takılıyoruz. Bizim kadar genç müzisyenler için her yaşa açık sahnelerin varlığı çok önemli. Bu konuda bizi ve diğer müzisyen arkadaşlarımızı Açık Çağrı’yla destekleyen ve bize bu fırsatı tanıyan Bozcaada Caz Festivali’ne gönülden teşekkür ederiz.
RONİ ARAN (FUNGİSTANBUL): Aslına bakarsanız hepimiz uzun yıllardır profesyonel müzik hayatının içerisindeyiz. Projemiz "Fungistanbul"ın da 11 yıllık geçmişi var. İlk olarak normal enstrümanlarımızla doğa temalı besteler yaparak yola çıktığımız projemizde 2019 yılında atıktan yaptığımız enstrümanlarla müzik yapmaya evrildiğimiz bir proje yürütmeye başladık. Fakat bu kadar emeğe ve yıla rağmen bir yandan inandığımız projeyi ayakta tutmaya çalışırken bir yandan da deyim yerindeyse hayatta kalmaya çalışıyoruz. Açıkçası kişisel olarak söyleyebilirim 37 yıldır müziğin ve enstrümanların içinde bir kişi olarak aranjörlük ve Fungistanbul projesi dışında bir gelir kaynağım yok ve vaktimin büyük kısmını bu proje almakta. Grup arkadaşlarımın da durumları benzer.

300’ÜN ÜZERİNDE BAŞVURU
Bozcaada Caz Festivali’nin kurucularından Murat Sezgi ve Doğukan Çokşeker açık çağrıyla ilgili şöyle konuştu:
“Salhane Sahnemiz için bu yıl ilk kez bir Açık Çağrı gerçekleştirdik. Bu fikir aklımıza ilk düştüğü andan itibaren de oldukça heyecanlıydık. Fırsat arayan müzisyenler için bu gibi alan açan uygulamaları çok çok kıymetli buluyoruz. Gerçekleştirdiğimiz bu Açık Çağrı sayesinde Türkiye’nin her yerinden gelen başvurularla 300’ün üzerinde yeni grup ve kendilerinin üretimleriyle ile tanışma fırsatı yakaladık. Hepsine tek tek vakit ayırdık ve bir kürasyon yaptık. Buradaki çarpışmalardan, ihtimallerden dolayı çok heyecanlıyız. Salhane sahnemiz Bozcaada’da olan herkese açık katılımlı bir sahne olması açısından da bizler için ayrı bir öneme sahip.
Çağrıya yanıt veren projeler arasından oluşturulan seçkinin yanı sıra Türkiye’de caz ve doğaçlama programlamasında harika işler yaratan Bova ile kürasyon ortaklığı yaptık ve her gün bir saati kendileriyle birlikte programladık. Son olarak da, Aheste, Hollanda’dan Sanem Kalfa ve özel projesi, Atina Caz Festivali ortaklığıyla Salhane’de ağırlayacağımız Los Tre gibi isimler olacak. Salhane için bu sene çok heyecanlıyız.”

Doğukan Çokşeker: “Bu yıl ilki gerçekleşecek olan bu fikir aklımıza geldiğinde çok heyecanlandık. Ben eski bir müzisyen olarak bu gibi alan açan oluşumların çeşitli fırsatlar arayan müzisyenler için ne kadar değerli olduğunu bizzat biliyorum. Bu sayede müzisyen arkadaşlarımızı müzikseverler ile buluştururken aynı zamanda festival ekibi olarak 300’ün üzerinde yeni grup ile tanışmış olduk.”
- Müzik yolculuğunuzda hayalleriniz neler? En çok sahne almak istediğiniz mekân neresi?
RONİ ARAN (FUNGİSTANBUL): Özel proje kapsamında doğanın içinde çok sıradışı bir mekânda belki bir çevre festivalinde konser veya klipler çekmek istiyoruz. Aslında klip olarak yurt içinde bunu biraz yaptık ama mesela Antartika’da ya da Himalaya dağları eteklerinde veya dünyanın en büyük ağaçları olan sekoyaların ormanında klip çekmek gibi hayallerimizde yok değil. Ayrıca zamanla dünyaya daha fazla açılmak ve derdimizi ve müziğimizi her kültüre ulaştırmak istiyoruz. Bunun için çalışmalarımız devam ediyor. Zira çevre sorunları evrensel sorunlar ve uluslararası bir konumda olmamızın daha fazla insana ve özellikle çocuklara ulaşmamızın çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca küçük de olsa sanatın diliyle hatırlatmalar yaparak da doğa ile uyumlu bir yaşamın tekrar mümkün olabileceği fikrinin altını çizmek istiyoruz.

NEHİR ÖZZENGİN: Müzik yolculuğumda en büyük hayalim, Türkiye’den çıkan bir müzisyen olarak uluslararası sahnelerde kendi sesimi duyurmak ve ülkemi temsil etmek. Özellikle geliştirdiğim bu özgün performans dili beni klasik formatların dışına çıkarıyor. Bu performans biçimini daha geniş kitlelere ulaştırmak, farklı coğrafyalarda izleyicilerle buluşturmak istiyorum. Benim için en önemli olan, bu yenilikçi anlatım biçimiyle dinleyicide gerçek bir bağ yaratmak.
TEKTONIC: En büyük hayalimiz, ilham aldığımız ve grubumuzun sound’unu etkileyen sanatçıların ışığında (Kenny Garrett, Mike Stern, The Brecker Brothers, Vincen Garcia, Dave Weckl, Melissa Aldana, Esperanza Spalding, Jeff Beck, Miguel Zenon, Eric Gales...) müzikal ve sanatsal benliğimizi TekTonic’le beslemeye devam etmek. Bizi en çok heyecanlandıran ise özellikle bizim yaş grubumuzdaki gençleri doğaçlama müzik ile tanıştırmak ve onlara ilham kaynağı olmak. Efsaneler efsanesi Blue Note Tokyo, Beyoğlu’nda bulunan Bova Caz Kulübü ve Bozcaada’da bulunan Ayazma Manastırı, sahne almayı en çok istediğimiz mekânlardan.