Dandun Tiyatro’da kadınlar seslerini yükseltiyor: İstismara karşı sesimizi kısmayacağız
Her gün kadınlara ve çocuklara karşı çeşitli baskının ve istismarın görüldüğü bugünlerde Dandun Tiyatro, cinsiyet eşitliğini sağlamak için sahnede mücadele veriyor. Theresa Ikoko’nun Girls oyunuyla izleyebileceğimiz Dandun Tiyatro; savaş, kadına şiddet, çocuk hakları, kız kardeşlik, arkadaşlık gibi temaları seyirciyle buluşturuyor.
Geçen hafta ülkemizde, vicdanların kanadığı, adaletin can çekiştiği bir olayın yıllar sonra ortaya çıkarılışına tanık olduk. Çocuk istismarının “din sömürüsü” ile birleştiği bu kan donduran olayın mağduru 6 yaşında bir kız çocuğuydu. Bir kez daha gördük ki, kadını kendi içlerindeki karanlığa tutsak etmek isteyen gerici zihinlere karşı verilen savaş yaşamsal önemde. Bambaşka biçimlerde kısıtlanan kız çocuklarına bir sesleniş de üç genç kadının kurduğu tiyatro sahnesinden geldi. Theresa Ikoko’nun eserinden Türkçeye çevirdikleri Girls oyunları ile izlediğimiz Dandun Tiyatro ekibi, “Yaratılan karanlık dünyayı aydınlatmak için bir an bile sesimizi kısmayacağız" diyor. Şimdi sözü Bahar Seki, Deniz Ekinci ve Eda Akalın’a bırakalım...
- Türkiye’de daha önce sahnelenmemiş, ödüllü bir oyun olan “Girls” ile izledik sizi. Nasıl karar verdiniz oyunu sahnelemeye?
Deniz Ekinci: LAMDA’dayken her gün okul çıkışı kütüphaneye gidip tiyatro oyunu araştırıyordum. Girls ile karşılaştığımda bir çırpıda okudum ve kalben büyük bir bağ kurdum. Savaş, kadına şiddet, çocuk hakları, kız kardeşlik, arkadaşlık... Dile getirmek istediğim temaları çocuk gözünden ele alışı, oyunu Türkçeye çevirmek ve en iyi ekibi oluşturmak için durdurulamaz bir motivasyon oldu.
Eda Akalın: Deniz konuyu paylaştığında oyunun nasıl ele alındığı çok dikkatimi çekti. Genç kızlık ve savaş konularına 14 yaşındaki genç kızların gözünden tanık olmak, karakterleri ajitasyondan tamamen uzağa konumlandırarak hayata bir şekilde “yeni” akışına göre devam edebilme çalışması bana çok etkileyici geldi.
Bahar Seki: Eğer bir savaş varsa bundan ilk etkilenenler kadınlar oluyor. Sistemi yaratan erkekler, bu sistemi yüzyıllardır kendileri döndürüyor ve hâlâ mutsuzlar. Çıkarları tehlikeye düştüğünde hiç tereddüt etmeden savaş çıkarabiliyorlar yani aslında erkekler aralarında oyun oynarken olan kadınlara ve çocuklara oluyor. Metin bunları eleştirdiği ve sözünü sakınmadığı için oyunda var olmak istedim.
HER OYUN BİR PROTESTO
- Kadına şiddeti, iktidar baskısını, çocuk istismarını günbegün yükselen dozlarda yaşayan, yanı başında daima savaş olan bir ülkeyiz. Geçtiğimiz hafta ne yazık ki çocuk istismarı ve dinsel istismarın kesiştiği çok acı bir örnek gördük. Sizin de “Bunu mutlaka sahneye koymalıyız” dediğiniz bir olay var mı?
D. Ekinci: Dünyanın her yerinde, hâlâ tarikatların din kisvesi altında çocukları istismar ettiğini, sistematik olarak tecavüz ettiğini üzülerek takip ediyoruz. Ülkemiz maalesef tüm bunlar nedeniyle hüznün ve acının bol olduğu bir yer. Hiçbir şey yapamamakla beraber sahne üzerinde bunun protestosunu yapmak en büyük amacımız.
B. Seki: Yaratılan o karanlık dünyayı aydınlatmak için bir an bile sesimizi kısmayacağız. Biz bir olay yerine olayın hissettirdiği duygu ve imaj üzerinden gitmeyi tercih ediyoruz. Bir şey yazarken “Nasıl bir bakış açısı koyabiliyoruz, altını doldurabiliyor muyuz” diye bakıyoruz.
E. Akalın: Oyunumuzun isminin orijinal halinde bırakmamız da aslında tüm bu mücadelelerin evrensel olmasından kaynaklanıyor. Sahnelediğimiz oyunların ortak noktası bir derdinin olması. Her oyunu birçok konuyu kapsayan protestolar olarak nitelendiriyoruz.
- Oyunda sistem eleştirisi sonuna kadar hissediliyor. Medya da buna dahil. Kadınlara biçilen roller, örülen duvarlar, aynılaştırma çabaları... Bu döngüyü nasıl kırmalı?
B. Seki: Erkek çocuklarına eşitliğin ve saygının kurallarını öğretmeliyiz. Cinsiyet eşitliğini hayatlarının doğal bir parçası haline getirmemiz gerekiyor. Galiba kafa tutmak gerekiyor, senin sen olmanı engelleyen herkese sözünü söylemen gerekiyor.
D. Ekinci: Eğitim sisteminin bir döngüyü uzun vadeli kırmak için en önemli araç olduğuna inanıyorum. Medya da çok değerli bir araç. Maalesef ki şu an medyadaki kadın rol modeli ezilen, güzel olmak zorunda olan, bağımlı sıfatlarını taşıyor. Bizler sanat alanında bu döngüyü farkındalık yaratarak kırma peşindeyiz.
E. Akalın: Ailede kalıplaşmış rol dağılımında da köklü değişikliklere, “kadın”ın yeri için erkekler tarafından oluşturulmuş normatif algıyı kırmaya, korkmadan her gün savaş vermeye ihtiyacımız var. Dilimizi, cinsiyet kalıplarının zorladığı alışılagelmiş görevleri her gün bıkmadan ve yorulmadan değiştirmemiz gerekiyor. Bizim savaş malzemelerimiz tiyatro ve orada mücadele etmeye gayret ediyoruz.
UMUT EN GÜÇLÜ SİLAH
- Oyunda Haleema, Ruhab ve Tisana’nın dostluk, dayanışma ve umudu izleyene de geçiyor. Gerçek hayatta umut hep var mıdır?
D. Ekinci: Umut hep vardır. Anı yaşamak için geleceğin geçmişimizden daha iyi olacağını hayal etmeye ihtiyacımız var. Bir gün her şeyin daha adil, daha eşit, daha barışçıl ve daha sevgi dolu olacağına inancım var.
B. Seki: Kadınlar direnerek İran’da ahlak polisi birimini kaldırttı. Bir sürü kötü şeyin içinde çok güzel şeyler de var. Umuda hep tutunmamız gerekiyor, diğer türlü nasıl ilerlenir bilmiyorum.
- Sahnede birliktesiniz, aynı zamanda Dandun Tiyatro’nun kurucularısınız. Yeni bir ekip fikri nasıl ortaya çıktı?
B. Seki: Aynı atölyede tanıştık. Deniz, Girls oyununu sahneye koymak istiyordu ve Eda ile çalışmaya başladılar. Pandemi nedeniyle oyunu rafa kaldırdık. Ben yazdığım No Name Queen oyunun yönetmenliğini Deniz’e teklif ettim. Elimizde iki güzel oyun ve içimize sığmayan hayaller vardı. Böylelikle Dandun Tiyatro’yu kurduk. Özgürce çalışabileceğimiz, hataya ve denemeye açık olduğumuz ama hiçbir zaman durmadığımız, susmadığımız, sektördeki kadın istihdamını artırmak için alan yarattığımız ve en iyisini yapmaya çalıştığımız bu süreç “dandun” başladı.
- Pandemi sektördeki diğer özel tiyatrolar gibi sizi de etkilemiş. Peki bu süreçte en çok zorlandığınız şey ne oldu?
D. Ekinci: Birçok özel tiyatronun kapanması bu alanın yok olmaya yüz tuttuğuna dair korkularımı ortaya çıkardı, gelecek kaygısı ve güvensizlik, üretim yapmamızı geciktirdi. Yine de yılmadık, üretmeye devam ettik. Bu süreçte bizi destekleyen maalesef ki yine bizdik.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Edirne'de korkunç kaza