Eserleriyle tanıdığımız sanatçıların sanat dışındaki üretimlerini görmek onların sanatsal pratiğine her zaman yeni bir bakış açısı kazandırır. Florida’daki Norton Sanat Müzesi, 20. ve 21. yüzyılın en tanınmış sanatçılarının mücevher tasarımlarına odaklanan bir sergi için geri sayıma başladı. 12 Nisan’da açılacak olan “Kübizmden Pop’a Sanatçı Mücevherleri: Diane Venet Koleksiyonu” başlıklı sergi, tasarım ve sanat arasındaki bağlantıları keşfedecek.
Sergide, Salvador Dali, Pablo Picasso, Georges Braque, Roy Lichtenstein ve Jeff Koons gibi sanat dünyasının önde gelen isimlerinin tasarladığı mücevherler yer alacak. Bu eserler, sanatçıların heykel, resim ve kavramsal sanat gibi disiplinlerdeki yaklaşımlarını küçük ve takılabilir biçimlere nasıl uyarladıklarını gözler önüne serecek.

Sergilenen tüm tasarımlar, Fransız koleksiyoncu Diane Venet’nin özel koleksiyonuna ait. Venet, koleksiyonunu “Samimi bir müze” olarak tanımlıyor çünkü bu mücevherlerin, sanatçıların iç dünyalarının kişisel bir yansıması olduğunu düşünüyor. Sanatçıların farklı teknik ve estetik kısıtlamalar karşısındaki tutumlarını gösteren broş, kolye, küpe gibi tasarımlar onların asıl üretimlerine de yeni bir ışık tutuyor.
Mücevher tasarımı, sanatçıların kişisel hikâyelerine ilişkin de bize birçok ipucu veriyor. Örneğin Picasso’nun, Dora Maar için denizden topladığı çakılları, kemikleri veya diğer buluntu objeleri üstlerini kazıyarak veya boyayarak ürettiği takılar, sanatçının özel yaşamına olduğu kadar aynı dönemde yaptığı “Guernica” gibi eserlere yönelik de yeni bir bakış açısı sunuyor. Venet’nin Frank Stella ve Robert Rauschenberg gibi sanatçılarla kurduğu yakın dostluklar sayesinde koleksiyonunda ona özel olarak üretilen takılar da bulunuyor.

DALİ İÇİN UZUN ARAŞTIRMA
Venet, Dali'nin mücevherlerini koleksiyonuna eklemekte zorlandığını belirtiyor. Dal’'nin mücevherlerinin özel bir müzede toplanmış olması ve müzenin hiçbir objeyi ödünç vermemesi veya satmaması, Venet’yi Paris’teki galerilerde uzun araştırmalar yapmaya yöneltmiş. Sonunda ise tamamen gerçeküstü bir tasarım olan, içinde saat ve altında tarak bulunan kahve kaşığını bulmuş. Altı adet üretilen ancak günümüzde sadece üç tanesinin varlığı bilinen bu parça da Venet koleksiyonunda yer alıyor.

Venet’nin 30 yılı aşkın süredir topladığı bu koleksiyon, sanat tarihinin alternatif bir okumasını sunuyor. Her parça, yaratıcısının sanatsal DNA’sını taşıyan, ticari kaygılardan uzak, samimiyet ve deneysellikle şekillenmiş birer eser olarak karşımıza çıkıyor.
YAPAY ZEKÂ MÜZAYEDESİNDE REFİK ANADOL İMZASI
Dünyaca ünlü müzayede evi Christie’s, 5 Mart günü tamamen yapay zekâya adanmış ilk büyük müzayedesine imza attı. 20 Şubat - 5 Mart tarihleri arasındaki çevrimiçi olarak yapılan müzayede beklentinin üstünde bir başarı yakaladı ve toplamda 728 bin 784 dolar getirerek 600 bin dolarlık tahminleri aştı, yüzde 82’lik bir satış oranı yakaladı. Müzayedede Refik Anadol’un “Machine Hallucinations - ISS Dreams - A” isimli NFT eseri en yüksek fiyata (277 bin 200 dolar) satıldı ve bu eser öngörülen değerinin (200 bin dolar) üzerinde bir fiyata ulaştı. Dikkat çekici bir şekilde teklif verenlerin yüzde 48’i, kendilerini Y kuşağı (Millennial) veya Z kuşağı olarak tanımlarken yüzde 37’si Christie’s’ten ilk kez alım yaptı. Bu veri, genç kuşakların sanatta yapay zekâ uygulamalarını benimsediğinin bir kanıtı.

SANATÇILARDAN TEPKİ
Ancak, bu müzayede sanat dünyasından önemli tepkiler de çekti. Yaklaşık 4 bin sanatçı tarafından imzalanan bir açık mektupta, yapay zekâ modellerinin sanatçıların çalışmalarını izinsiz kullandığı ve içerikleri tazminat ödemeden veri olarak kullandığı iddia edildi. Bu sanatçılar Christie’s’ten müzayedeyi iptal etmesini talep ettiler. Christie’s ise yanıt olarak müzayedede yer alan sanatçıların meşru sanat uygulamalarına sahip olduğunu ve yapay zekânın sanat yaratımında bir araç olarak kullanıldığını savundu.
Alanında öncü olan satış, sanatta insan ve makine arasındaki gerilimi yansıtırken bir yandan da değişimin kalıcı olabileceğini gösterdi.