Hakikatin ötesine yolculuk

Hakikatin ötesine yolculuk

28.09.2025 11:26:00
Güncellenme:
Hakikatin ötesine yolculuk

“Gündüz Apollon Gece Athena”da ölümle yaşam arasında bir rolle karşımıza çıkan Barış Gönenen, Hüseyin karakterini yaratırken klişelere kulağını kapattığını söylüyor.

Barış Gönenen, tiyatro için çok özel bir isim. Bugüne kadar rol aldığı onlarca oyun ve aldığı ödüller de bunun kanıtı. İşin içine kamera girdiğinde ise işler biraz karışıyor. Kendi deyişiyle, fotoğraf çektirmek bile onun için çok zor. Ancak bu zorluğu aştığında ortaya çıkan şey ekranda izleyiciye taşan bir oyunculuk gösterisi oluyor. Geçen yıl Tokyo Uluslararası Film Festivali’nde “Asya’nın Geleceği-En İyi Film” ödülünü kazanan “Gündüz Apollon Gece Athena” da Barış Gönenen’in becerilerini sonuna kadar izleme olanağı bulduğumuz bir film oldu. Cuma günü vizyona giren filmi ve kişisel oyunculuk yolculuğundan satır başlarını Gönenen ile konuştuk.

- “Gündüz Apollon Gece Athena”da “yaşam” verdiğiniz Hüseyin, toplumsal vicdanı simgeleyen bir karakter. Bu yönüyle de bir anlamda oyunculuk dokunuşu istiyor. Senaryoyu okuduğunuzda Hüseyin’le ve genel olarak filmle ilgili ne düşündünüz?

Senaryoyu okuduğumda hem Hüseyin’den hem de hikâyeden çok etkilendim. Çok incelikli yazılmış roller ve hikâye. Aslında Hüseyin gibi rolleri oynamanın şöyle bir zorluğu var: Bu tarz roller seyircinin kalbine, yaşamına hızlı dokunan roller oluyor ve bu bir avantaj aslında. Ama öte yandan herkesin zihninde de bir “Hüseyin” var. Hepimizin gözünde canlanan, 1990’lı yıllardan bir fotoğraf gibi… Bizim kuşağın ve bizden önceki kuşakların ailesinde, mahallesinde mutlaka bir Hüseyin vardır. Mert, namuslu, vicdanlı solcu genç. Dolayısıyla oyuncuyu çok rahat klişeye düşürebilir. Benim de hazırlık sürecinde öyle anlarım oldu ama sonra bütün bunlara kulağımı kapatıp kendi Hüseyin’imi bulmaya çabaladım. Benim için çok kıymetli bir rol; bu anlamda kendimi çok şanslı hissediyorum.

- Anadolu’da yer alan pek çok mitolojik öğeyi hikâyesi için referans edinen bir yapım “Gündüz Apollon Gece Athena”. Hüseyin de varlığıyla bu mitolojik anlatının önemli bir parçası. Sizin açınızdan bu katmanları inşa etmek nasıl bir süreçti?

Ben kendi adıma hikâyenin mitolojik kısmıyla veya Hüseyin’in bir hayalet olduğu gerçeğiyle çok ilgilenmedim. O zaten suyun üstü, ayan beyan ortada olan bir durum. Dolayısıyla suyun altını çalışmak fikri her zaman benim oyunculuğumda daha iyi işliyor. Hüseyin’in filmde durduğu kavramlar nedir mesela? Büyük bir acı ve özlem taşıması, dünyayı değiştirmek istemesi, gerçek bir yoldaşlık ve tertemiz bir kalp… Ben Barış olarak bu kavramları kendi hayatımda çalışıyorum. Öncelikle benim için ne ifade ettiklerini anlamam gerekiyor. Onların içinde durmayı başarabildiğim zaman artık Hüseyin hakkında konuşabilirim. Yani o katmanları böyle kurmayı seviyorum. Bir rol karşıma geldiğinde öncelikle o durumun içinde kendimi çalışıyorum.

- Film sürekli ölüm ve yaşam arasında ince bir çizgide seyrediyor. Bu da merak duygusunu tetikliyor. İzleyiciyi bu konular üzerine düşünmeye zorluyor. Ancak bir yandan da toplumsal yönü güçlü bir anlatı süregeliyor. Sizce filmde bireysel anlatı mı önde yoksa kolektif bir bakış açısı mı?

Film çok bireysel hikâyelerden oluşuyor gibi görünse de aslında çok politik ve kolektif bir bakış açısıyla kurulmuş. Bütün roller, sistemin dışına itilmiş ve hikâyesi bu dünyada yarım bırakılmış insanlar. Dolayısıyla tüm roller arasında politik olarak bir kesişimsellik mevcut. Ayrıca film gerçek bir feminist bakış açısına sahip.

- Kamera önündeki çekingenliğinizi artık yendiğinizi söyleyebilir misiniz?

Hayır (Gülüyor). Kameraya alınan her şey beni çok strese sokuyor. Fotoğraf çektirmek de benim için çok zor bir şey.

HİÇBİR ROLE BENZEMİYOR

- "Gündüz Apollon Gece Athena"yı mesleki yolculuğunuzda nereye koyarsınız?

Bir oyuncu klişesi gibi olacak ama gerçekten çok özel bir roldü benim için. Bizim memlekette oyuncuları bir tipin içine sıkıştırıp duruyorlar. Kariyerleri boyunca hep aynı şeyleri oynamak zorunda kalıyorlar. Hüseyin ise benim daha önce oynadığım hiçbir role benzemiyor. Birçok yönetmen de bu rolü bana vermezdi zaten (Gülüyor). O yüzden Emine’ye (Yıldırım) buradan da teşekkür etmiş olayım. Kendisi gerçekten vizyoner bir yönetmen.

- Günümüzde hakikat ötesi bir dönemde yaşıyoruz. Bu durum sinema ve tiyatroya da yansıyor. Sizce bu soyutlaşma politik tavrı zorlaştırıyor mu?

Benim için soyutlaşma bir kaçış değil tam tersine bir yoğunlaştırma biçimi. Bazen gerçeği doğrudan söylemek özellikle bizim coğrafyamızda yaftalanmaya veya sansüre uğramaya yol açabiliyor. Oysa soyut bir anlatım, metafor veya simgesel bir dil hem baskıyı aşmanın yollarından biri oluyor hem de izleyiciye daha geniş bir düşünme alanı açıyor. Ancak şunu da söylemeliyim: Soyutluk tek başına politik değildir. Onu politik yapan, hangi niyetle ve hangi bağlamda kullanıldığıdır. Yani sahnede ya da perdede soyut bir imge kurduğunuzda, izleyicide çok somut bir politik yankı yaratabiliyorsa, işte o zaman hakikatin ötesine geçen bir politik etki oluşuyor. Dolayısıyla ben soyutlaşmayı politik tavrı zorlaştıran değil dönüştüren bir süreç olarak görüyorum.

KENDİ TİYATROSU VE OYUNCULUK ATÖLYESİNİ AÇIYOR

- Yakın zamanda sizi hangi projeler bekliyor?

Kendi tiyatromu ve oyunculuk atölyemi açıyorum bu sene. İsmi “gu”. Bu yıl ve önümüzdeki yıllarda en büyük heyecanım bu olacak.

- Yönetmen Barış Gönenen, oyuncu Barış Gönenen ile neden her projesinde çalışmak isterdi (veya istemezdi)?

Çok detaycı biriyim; bu yüzden kendimle çalışırdım. Ama aynı nedenle çalışmazdım da. Bazen yönetmen için yorucu biri olabiliyorum (Gülüyor).

- Sizi tanımlayan üç kelime nedir?

Disiplinli, takıntılı, sıkıcı (Gülüyor).

İlgili Konular: #Yunan Mitolojisi