‘Hayallerine çok yüklenme’

‘Hayallerine çok yüklenme’

21.12.2025 11:54:00
Güncellenme:
Orhun Atmış
Takip Et:
‘Hayallerine çok yüklenme’

Melis Karaduman’ın hayatında yenilikler, değişim ve dönüşümlerin yaşandığı bir yıl.

Melis Karaduman, müzik yolculuğunun önemli bir yılını geride bıraktı. Geçen yıldan bu yana teker teker yayınladığı şarkılarını bu yıl başında “Ütopya” albümünde toparladı. Geçen ay ise beş şarkıdan oluşan “Istanbul Sessions” isimli yeni çalışmasını dinleyicileriyle buluşturdu. “Istanbul Sessions” kısa albümünde, Türk müziği repertuvarından seçilmiş üç önemli yeniden yorum yer alıyor: Ayten Alpman'dan “Ben Böyleyim”, Cem Özkan'dan “Dön Bana” ve Sezen Aksu’dan “Kaybolan Yıllar”. Sanatçı, bu zamansız eserleri kendi özgün müziğiyle yeniden yorumluyor. Cover şarkıların yanı sıra projede, Melis Karaduman'ın imzasını taşıyan iki yeni beste bulunuyor: “Sevemezsin” ve “Eksik”. Melis Karaduman’la yılın kendi kariyerindeki yeniliklerini, yaşama karşı pozitif duruşunu ve “değişimi” konuştuk.

*Yılın başında, “Ütopya” albümü yayınlandı, geçen ay “İstanbul Sessions” geldi. Bu albümlere gelen tepkiler ve senin için yeni bir tecrübe olan bu süreçle birlikte, 2025’i nasıl değerlendiriyorsun?

2025 kariyerim açısından güzel bir yıldı. Özellikle “Biz Bize Live” serisine bu sene başladım ve onunla beraber hayatıma birçok yenilik girdi. "İstanbul Sessions" projesinin çıkış noktası da burası oldu. "Ütopya"yı biraz geride bıraktım diyebilirim. “Ütopya” daha böyle benim kustuğum bir albümdü. Uzun zamandır biriken şarkıların bir toplamasıydı. Aslında albüm benim için 2024’te çıkmıştı. O yüzden benim için 2025'in bir konusu olamıyor. Ama benim için özel, renkli ve benim birleşimim olan bir albümdü. Bu sene “Biz Bize Live” çok iyi gitti. Oradaki cover’larla bağdaştığım bir yer oluşunca, “Eskiden hangi cover’ları söylerken keyif alırdım?” diyerek İstanbul Sessions’ı ortaya çıkardık. Dijital dünya ile kendimi ve İstanbul’u birleştirdiğim, içime sinen bir iş. Bu yıl kariyerimin güzel bir yılı oldu.

*Sen şarkıları bunu kendine has bir tarzla yeniden yorumluyorsun. Sence iyi bir “cover”ın olmazsa olmazı ne?

Aslında kişinin “imza”sı. O imzanın parçayı acayip yerlere götürmesi gerekmiyor; ses rengi veya okuma şekli de bir imza olabilir. Kişi, şarkıyı “kendi gibi” okuduğu sürece o cover, cover'dır. Ama taklit ediliyorsa o saatten sonra cover olmuyor. Benim için önemli olan bu; reggae de söylesem, rock da söylesem her parçayı kendim gibi okuyorum. Kendin olduğun sürece sorun yok.

‘BİZ BİZE’NİN SAMİMİYETİ...

* “Biz Bize Live” videolarındaki o samimi ev ortamı izleyicinin çok ilgisini çekti. Bu konsept yurt dışındaki örneklerden mi esinlenildi, yoksa zaten hayatının içinde olan bir durum muydu?

Tamamen hayatımın içinden, çok doğal gelişen bir süreçti. Davulcumuzun eski evinde, kurduğu stüdyoda prova alıyorduk. Bir gün “Şuraya GoPro’yu koyup çekelim” dedim. İlk videolarda davulcu bile görünmüyordu, mix yoktu, ham haliyle Instagram’a attım. İnsanlar sevmeye başlayınca işi ciddiye aldık; konuklar çağırmaya başladık. O ev bir aile apartmanındaydı. Gelen konuklar, kapının önünde ayakkabılarını çıkarıp çorapla içeri giriyordu. O samimiyet oradan geliyor. 

* Bir söyleşinde kendine günlük bir saat şarkı sözü yazma ödevi verdiğini okumuştum. O disiplin hâlâ devam ediyor mu?

O dönem “Sanatçının Yolu” kitabını okuyordum ve oradaki ödevleri uyguluyordum. Herkese tavsiye edebileceğim bir kitap. Ben bir dönem tıkanıklık yaşıyordum bir şeyler yazmak konusunda. Artık her gün şarkı yazmak gibi değil ama “sabah sayfaları” tutuyorum. Uyandığımda kafamda ne varsa yazıyorum. Günlük tutmak gibi aslında. 

*Böyle bir beş sene önce sana saçma gelen, uygulamadığın ama bugün uyguladığın pratiklerin var mı?

Var, çok fazla var. İnanılmaz fazla var yani. Şu an bu soruyu dinlerken bu kadar fazla olduğunu düşünmemiştim. Meditasyon var. Yoga var. Spor, spordan nefret ediyordum. Şu an bayılıyorum. 

*Bunlar sana nasıl katkı sağlıyor?

Bunların hepsi bana özellikle düzenli olman konusunda katkı sağlıyor. Yani bir şeyi rutine dökebilmek adına, mentalimi toparlayabilmek adına, kendi içimi dinleyebilmek adına, özellikle spor, meditasyon, yoga bu üçlü de tamamen zaten anksiyetimi yenmek adına başladığım bir şeydi. Bir dönem, bir panik atak süreci yaşamıştım ve o dönemle beraber benim hayatımda bir değişiklik oldu. Biraz sakinleşeceğim derken bunlara başladım ve bu benim işime karşı saygımı da arttırdı. Çalışma rutinimi düzenledi. Birçok şey kattı hayatıma. O yüzden çok mutluyum.

‘SEVECEN HALİM BENİM GERÇEĞİM’

*Sosyal medyada, konserlerde ve kayıtlarda seni hep güler yüzlü görüyoruz. Zorlukların olduğu bir sektörde bu pozitif duruşun sana neler kazandırıyor, arkasında nasıl bir motivasyon var?

Bu aslında benim hayattaki mottom. İnsanlara “iyi gelen biri” olarak anılmak istiyorum. Hayat zaten yeterince zor; bunca kötü şey olup biterken insanların birbirine somurtması beni çıldırtıyor. Enerji temiz geçsin, herkese iyi geleyim istiyorum. Sektörde sürekli bir maske takmanız gerekiyor ama ben kendim olmak için büyük çaba harcıyorum. Gördüğünüz o sevecen, biraz çocuksu halim benim gerçeğim. Ama şunu da eklemeliyim; şarkılarımdan da anlaşılacağı üzere iç dünyamda aslında fırtınalar kopuyor. Çok duygusal biriyim. Duyguları çok yoğun yaşadığım için mutluluğu da dışarıya o denli coşkulu yansıtıyorum.

*Son olarak, sırada bekleyen projeler veya konserler var mı?

Düzenli konserlerimiz devam ediyor. Bu sene ilk kez İstanbul dışına çıkıp Kırklareli, Bursa, Bodrum, Ayvalık gibi yerlere gittik. Kırklareli ve Bursa’da seyirci katılımı beni çok şaşırttı ve mutlu etti. İzmir, Mersin ve Denizli’ye gitmeyi çok istiyorum. Konserler benim için çok değerli, seyirciyle buluşmak paha biçilemez.

‘HAYALLERİNE BU KADAR YÜKLENME’

*Gençliğindeki haline bir tavsiye verebilsen ne derdin?

“Hayallerine ve kendine bu kadar yüklenme, biraz sakin ol” derdim.

*Arkadaşların sana bir ödül verecek olsa, bu ne ödülü olurdu?

Kesinlikle "Pot Kırma Ödülü" olurdu. Bir şey düşünüyorsam onu o an belli etmeme veya söylememe ihtimalim yok.

*Güçsüz hissettiğinde ne yaparsın?

Ağlıyorum; yok, dışarı çıkarım. Yürüyüş yaparım, sinemaya giderim. Özellikle Kadıköy Sineması’na gidip film izlemek ya da sadece insanları izlemek bana iyi gelir. Evde durmak beni daha çok boğuyor, hareket halinde olmak iyileştiriyor.

‘KENDİMİ KABULLENMİŞ HİSSEDİYORUM’

* Çok küçük yaşlardan beri müzikle iç içesin. Olgunlaşmak sende neleri değiştirdi? 

Kendimi kabullenmiş hissediyorum. Birkaç yıl önce, özellikle sektör içerisinde kalbimi çok fazla kıran şeyler oluyordu. Çılgın bir sektör içerisindeyiz, her şey bir yarış, bir koşuşturma şeklinde ve ben bunun için biraz naif kaldım açıkçası. Kalbim çok kırıldı ama daha sonrasında bu dünyanın böyle olduğunu ya da gördüğüm şeylerin gerçek olmayışını, her şeyin bu kadar büyük ve önemli olmadığını kabullendim. Olgunlaşmamın böyle bir yararı oldu. Yani yararlı mı onu bilmiyorum, kabullenmek istiyor muydum bilmiyorum ama zorunda kaldım ve kabullendim.

2000’LER TÜRKÇE ROCK

* Şu sıralar neler dinliyorsun, neler sana esin veriyor?

İstanbul Sessions ile birlikte biraz değiştim galiba. Şu sıralar çok fazla 2000’ler Türkçe Rock dinliyorum. Sakin grubuna ve Onur Özdemir’e bayılıyorum. Anima, Çilekeş gibi grupları, o dönemin ruhunu yeni keşfediyorum meğer ben bunları bilmiyormuşum. Bu aralar hem modern sound’ların hem de o 2000’ler rock havasının birleştiği, biraz daha hüzünlü parçalar yapıyorum. “Eksik” adlı parçam da bu dönemin bir ürünü.

‘BAŞLANGIÇLAR SANCILIDIR’

*Ankara’dan İstanbul’a taşınma hikâyen de bir dönüm noktası sanırım. Bu süreç nasıl gelişti?

İstanbul’a gelişim “La Casa de Papel” dizisinin soundtrack’ini söylemem ve o videonun paylaşılmasıyla başladı. Bir menajerlik şirketi beni buldu, “Seni buraya taşıyalım, sana kaset yapalım” gibi o klasik vaatlerle geldim. Ama işler vaat edildiği gibi gitmedi. Ne ben ne de beni çağıranlar tam olarak ne yapacağını biliyordu. İlk geldiğimde büyük bir boşluk ve depresif bir dönem yaşadım. Ama o kaotik ortamdan ayrılıp kendi yolumu çizdiğim için şu an çok mutluyum.  O süreç, gözümün boyanabileceği ve yanlış bir yola sapabileceğim bir dönemdi, atlattığım için memnunum. Başlangıçlar her zaman sancılıdır zaten.

‘GERÇEKÇİ OLMAYAN HAYALLER KURMUŞUM’

* Gençliğindeki hedeflerine ulaştığını hissediyor musun?

Küçükken fark etmeden çok büyük ve o zaman için gerçekçi olmayan hayaller kurmuşum. Mesela henüz şarkım yokken Harbiye’de konser vermeyi hayal ediyordum. 

* Şu an senin için çok büyük bir hayal değil gibi...

O zaman için öyleydi. Ben başlangıçta bunu hayal ediyordum. Daha şarkım yoktu o zaman (gülüyor). Başlangıç için bence büyük bir hayaldi. Önce bir şarkı çıkarttığını hayal etmeliydim. Şimdi ise daha “görev odaklı” gidiyorum. Önümdeki adımı tamamlamadan diğerine geçmemeye çalışıyorum.

‘SPONTANENİN KENDİSİYİM’

*Hayatında spontanelik ne kadar yer kaplıyor? Planlı mı ilerlersin yoksa anlık kararlar mı seni yönlendirir?

Çok büyük yer kaplıyor. Ben spontanenin kendisiyim. Spontane demek, ben demek (gülüyor). Ama bayılıyorum da bu özelliğe. Bir anda aklıma bir proje gelip "Hadi bunu yapalım" diyerek ertesi gün o işe başlayabiliyorum. Küçük bir proje de değil yani. Bu durum beni harekete geçiriyor. İstanbul'u da bu yüzden çok seviyorum, Antalya'yı ise eskisi gibi sevemiyorum. İstanbul'daki harekete geçme hızı çok yüksek, enerjinle herkesi tetikleyebiliyorsunuz.

İlgili Konular: #oyuncu