Melankoliden huzura

Melankoliden huzura

23.11.2025 11:07:00
Güncellenme:
Melankoliden huzura

Bağımsız müzik sahnesinin güçlü sesi Dilan Balkay, yeni albümü Tavşan Uykusu’nda melankoli, kabulleniş ve huzur arasında gezinen içsel bir yolculuğa davet ediyor.

Bağımsız müzik sahnesinde son yıllarda sesini duyuran isimler içinde en çok dikkat çekenlerden birisi Dilan Balkay. Kadıköy ve Taksim’de trompetiyle sokak müziği yaparak başladığı müzik yolculuğunda yer aldığı ortak projelerle isminden söz ettirdi Balkay. 2021’de çıkardığı ilk albümü “Kuyu” ile müzikal yaklaşımını ortaya koyma fırsatı yakaladı. Uzun bir döneme yayılan ikinci albümü “Tavşan Uykusu” kısa süre önce dinleyicilerle buluşan Balkay üretimini, “Uykuyla uyanıklık arasında bir iç dünya albümü” olarak tanımlıyor.

- "Tavşan Uykusu", zorlayıcı sözler, içsel yüzleşmeler ve rahatlatıcı yumuşak melodilerle bir araya gelen sanki insanın denge ve huzur arayışının bir yansıması gibi. Üretim süreci sizin için nasıl bir yolculuktu?

Üretim süreci birkaç yıla yayıldığı için özünde ortak ama yoğunluk ve biçim olarak çok kez ayrışan duygu durumlarıyla yoğrulmuş bir albüm oldu “Tavşan Uykusu”. Melankolimin bazen öfke bazen yenilgi bazense kabulleniş süzgecinden geçtiği parçalar var içinde. Bu ayrışma yer yer beni zorladıysa da günün sonunda aralarında bir ortaklık kurabilmiş olmak çok güzel. 

- Bir yandan çok içsel bir üretimle karşı karşıyayız ama bir yandan albümdeki her cümlenin çağımızda bir yansıması olduğunu da düşünüyorum. Örneğin, "Buğulu camda yansımam 28 yaşında/Zaman verdiğini almak için peşimde". Bu sözler sıkışmışlık ve yansımayı öznelleştirerek aynı zamanda kendinden kaçış anlamı taşıyor ve bugünlerde 28 yaşlarında olan pek çok insan bu sözlerle ortaklık kurabilir. Sözler üzerine çalışırken çıkış noktanız öncelikle kendiniz mi ve bu dışarıdan gelen yankılarla nasıl birleşiyor?

Kesinlikle çok kişisel hislerden bahsediyorum ama bu “çok kişisel” sandığım hisler aslında insan olma deneyiminin bir parçası olduğundan farklı şekillerde de olsa birçoğumuzun rahatlıkla ilişki kurabileceği hisler. Söz yazarken tamamen bana ait bir dertten bahsediyorum, o dert anlatısı benden çıktıktan sonra bir başkasında da halihazırda var olan gediğe oturuyor. 

- Daha önceki üretimlerinizde yer alan katmanlı anlatım becerinize bu albümde yalınlığı da eklediğinizi düşünüyorum. Bu üzerinde durduğunuz bir nokta mıydı?

Değildi kesinlikle. Söz yazarken kendimi bir yerlere ittirmekten hoşlanmıyorum. Akışa müdahale etmemek çok daha doğal ve kendi bir anlatım çıkarıyor ortaya. Bahsettiğiniz yalınlığın sebebi yaş almam olabilir. Genel olarak daha bir doğrudanlık ihtiyacı söz yazımıma da yansımıştır herhalde.

ADIM ADIM HUZURA

- Albümde başlangıçtaki şarkılar ani iniş çıkışlar veya durup yeniden yükselmeler içeriyor. “Nerde Ne Var”ın ardından gelenler ise daha sabit bir ritimde ilerliyor. Sözlerdeki psikolojik referansları da düşününce adım adım içsel barış ve huzura doğru ilerleyen bir albümden söz edebilir miyiz?

Bendeki hissi de bu yönde, kabullenişi merkezine alan bir albüm sanırım bu. Başından sonuna aynı hislerden bahsediyorum ama bahsetme biçimim gitgide yumuşuyor. Bu hislerle baş etme yolum da öyle.

- Tavşan Uykusu'nu hazırlarken keyif aldınız mı yoksa çileli bir yolculuk muydu?

Hem keyif aldım hem de çok çileli bir yolculuktu. Albüme bir ajandam olmadan kalkıştığım için ilk üretim süreci çok keyifliydi. Yeni sözler yazmak, onları bestelemek, bilgisayar başında aranjeleri için geçirdiğim saatler, hiçbir kaygım olmadan sadece seslerden hoşlandığım için denediğim yüzlerce şey… “Bu bir albüm olsun” dedikten sonraki süreç çok yıpratıcıydı. Çünkü mevzu paylaşacağın bir şeye dönüşüyor. Paylaşmak için “ihtiyacın olan” bir sürü şey devreye giriyor. Önce müzikal yolculuğunu tamamlaması gerekiyor albümün, estetik ve teknik kararların ağrıları başlıyor. Daha sonra albümün ambalajına dair telaşlar başlıyor. Ve birden müzik dışı bir sürü işle ilgilenirken buluyorsun kendini. Bu en sevmediğim tarafı müzik yayınlamanın. Keşke müzik yapmakla bitseydi. Tüm bu sürecin en sonu, yayınlamaya yaklaştıkça artan sancılar albüme dair duyduğum hevesi epey baltalamıştı. Heyecanımı ancak albümün yayınlandığı gün geri kazanabildim.

PAYLAŞMAK BAZEN ZORLUYOR

- Müzik yaşamınız ilerledikçe içinizdeki "ben" sesiniz daha yüksek çıkmaya başladı mı? Yoksa kolektif üretim ve icradan aldığınız keyif hâlâ aynı biçimde sürüyor mu?

Kolektif üretim ve icradan aldığım keyif aynı biçimde sürüyor ama daha az yapabiliyorum sanırım bunu. Özellikle üretim kısmını. Kendi müziğimde bahsettiğim şeyler çok kişisel bir yerden çıktığı için bir başkasıyla bu süreci paylaşmak zorlayıcı bir deneyim bence ama icrada kalabalık olmayı çok seviyorum. Keşke kendi parçalarımı seslendirirken de sahnede çok kalabalık olabilsek.

MÜZİK DİNLEMEKTEN UZAKLAŞMIŞTIM

- ÜRETİM SÜRECİNİZDE HANGİ MÜZİKLERİ EN ÇOK DİNLEDİNİZ VE NELER OKUDUNUZ?

Üretim sürecimin son bir yılında çok az müzik dinledim. Mesleki deformasyon herhalde, müzik üretmekle meşgulken başka müziklere de pür bir dinleyici olarak yaklaşamıyorum. Her şey tekniğe dönüşüyor, kafam karışıyor öyle olunca. Dolayısıyla müzik dinlemekten epey uzaklaşmıştım ama bu noktadan öncesinde yerli sahneden en çok Büyük Ev Ablukada ve Can Güngör dinledim. Hiatus Kaiyote, Frank Ocean ve BADBADNOTGOOD da yabancı sahneden en çok dinlediğim isimlerdi. Okuduklarıma gelince, bazen yeni bir cümle kurma şekliyle tanışayım diye şiir karıştırma huyum var ama bunun dışında üretim sürecimde özel olarak bir şeyler okumuyorum. Kurgu roman okumayı çok severim, onu üretim sürecimden bağımsız da yapıyorum zaten.

İlgili Konular: #Dilan Balkay