Omicron Tanrısı

Virüsün her varyantı yeni canlar alırken, aşısızlar aşılıları ve bilimi aşağılarken, hatta aşı olunmaması için sokaklara akarken saplantılı yeni bir din de doğuyor değil. İsmi her yeni kışta değişecek adeta bir varyant tanrısı da oluşmuyor.

Omicron Tanrısı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 23.01.2022 - 13:17

Orta Çağ’da yaşasaydık eğer, Covid salgınını Tanrı’nın insanlığı lanetlediği bir felaket olarak görür, büyük olasılıkla dine, tövbeye, duaya sarılırdık.

Yakınların, akrabaların, komşuların, kentin ileri gelenlerinin, zengin, yoksul, genç, yaşlı ayırmadan gruplar halinde hayatlarını kaybetmesi hepimizi hurafeye, sahte ilaçlara, yalan tedavilere, şarlatanların istismarlarına, din simsarlarının iktidarlarını pek güzel pekiştirmelerine yol açardı.

Öyle ki, dönemin güçlü ve imtiyazlı kişileri kendilerini konforlu alanlarında pek güzel korurken, onlara hizmet edenlerin hayatlarını hiçe sayarlardı.
Eğitime, bilime düşman, fırsatçı kurnazlar, doktorları, uzmanları, bilim insanlarını Tanrı’ya rakip olmaya çalışmakla suçlar belki de yakılmalarına neden olurlardı.

Elbette, eğer Orta Çağ’da yaşasaydık…

Mesela bugün, Covid virüsünün varlığını reddeden gruplar yok. Hiç olmadı.

Salgının bir biyolojik silah olarak Çin ya da ABD tarafından yaratıldığını savunanlar olmadığı gibi.

ABD’li zengin bir adamın aşı ile milyarca insana çip takacağı iddiasını sosyal medyadan yüzbinlerce hayranına yayan fenomenler, ünlüler olmadığı gibi.
Aşırı görüşleri yüzünden kendine sosyal ve siyasi sahnede yer bulamayan fanatikler bu krizi fırsata çevirmek için kolları sıvamadılar.

Aşının insan genetiğini değiştirdiğini, fetüslerden yapıldığını, içinde domuz geni olduğunu ya da erkekleri kısır yaptığını temelsiz, ispatsız biçimde ileri sürenler olmadı.

Maske takmayı, aşı olmayı diğer insanların yaşam haklarına saygı değil, kendi özgürlüklerine ve inançlarına ciddi bir hakaret olarak gören ve başkaları hasta olsun diye yüzlerine tüküren kesimlerin olmadığı gibi.

Aşısızlar nedeniyle varyant üstüne varyant üreten virüsle küresel düzeyde süregelen mücadeleyi, büyük devletlerin insanları manipüle etmek ve onları sinsi planlarına alet etmek şeklinde tanımlayanlar olmadığı gibi.

Geçirdiğimiz iki salgın yılında ‘Türklere bulaşmıyor’ safsatasından, ‘burnunuza tereyağı sokun’, ‘sirkeyle yıkanın, atları tedavi eden ilaçları için’ düzeyine evrilen bir inkar mekanizması da yok.

Yeter ki bilim haksız çıksın, yeter ki bizim rahatımız bozulmasın, Tanrı’nın yazdığı yazgı bozulmasın, bizim sabit fikir ve inançlarımız başkalarının temel yaşam hakkından daha kıymetli’ inadı da görülmüyor.

Virüsün her varyantı yeni canlar alırken, aşısızlar aşılıları ve bilimi aşağılarken, hatta aşı olunmaması için sokaklara akarken saplantılı yeni bir din de doğuyor değil.

Peşimizi, hayatımızın her köşesini, geleceğimizi bırakmayan, ne zaman gücünü kaybedeceğini bilmediğimiz, ismi her yeni kışta değişecek adeta bir varyant tanrısı da oluşmuyor.

Zalim mitolojik tanrıların kulları gibi, ona hastalığın kendisinden daha fazla inanacak müritlerin Omicron Tanrısı tahayyülü de yok.

Halimiz, geleceğimiz, sağlığımız, aşısızların inançlarına ve inatlarına da bağlı değil.

Dedik ya…Gericilik çağlarında yaşasaydık eğer, bunları konuşuyor olurduk.

Bir sonraki varyant tanrısının nasıl olacağını, bizi nereden vuracağını, hangi gazabın üstümüze yağacağını düşünüyor olurduk.

Neyse ki bilim, akıl, iletişim çağının sağduyulu, akıllı çocuklarıyız…


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon