Sanatta demode kalmayın

Sanatta demode kalmayın

5.01.2025 12:00:00
Güncellenme:
Sanatta demode kalmayın

Önümüzdeki aylarda sanat dünyasını şekillendirmesi beklenen üç ana akım, sanatçılar ve izleyiciler için yeni deneyim ve ifade olanakları yaratacak. Ekoloji, teknoloji ve disiplinler arası yaklaşımların sanat dünyasındaki etkisi, önümüzdeki dönemde daha da belirginleşecek.

Farkındalık, teknoloji ve kavramların bulanıklaşması yaşamın her alanını olduğu gibi yaşamın yansıması olan sanatı da etkiliyor.

Artık bir tablonun önünde durup yaratıcının verdiği mesajı anlamaya çalışan sanat izleyicisinin yerini katılımcı, eserle etkileşime giren ve soru sormaktan çekinmeyen yeni bir sanat katılımcısı biçimi alıyor. Doğal olarak eser üretimi de değişkenlik gösteriyor. 2025 bu çerçevede ekoloji, teknoloji ve disiplinler arası yaklaşımın öne çıktığı bir sanat yılı olacak.

Küresel sanat dünyası, radikal bir dönüşümün eşiğinde. 2024’ün ekonomik dalgalanmaları ve durgun piyasanın ardından, 2025’te sanat dünyasını heyecan verici gelişmeler bekliyor.

Sanat kurumlarının ortak öngörüsüne göre, yapay zekâ teknolojilerinin yaratıcı süreçlere entegrasyonu, sürdürülebilirlik odaklı sanat uygulamaları ve disiplinlerarası yaklaşımlar bu yılın en dikkat çekici eğilimleri arasında.

Bu dönüşüm yalnızca sanatsal üretimi değil izleyicinin sanatla kurduğu ilişkiyi de temelden değiştirmeye hazırlanıyor.

ÇEVRE DOSTU SANAT: DOĞAYA DÖNÜŞ

Pandemi sonrası hızlanan dijitalleşmenin getirdiği stres ve doğadan uzaklaşma duygusu, sanat dünyasında doğaya dönüş temasını öne çıkardı. İklim değişikliği ve çevre kirliliği konusundaki artan farkındalık, sanatçıları hem gereç hem de tematik anlamda sürdürülebilir yaklaşımlara yöneltiyor. Çevresel sanatın öncülerinden Agnes Denes'in 1982’de Manhattan’ın finans merkezine buğday tarlası kurarak yaptığı ve bu yıl Art Basel Miami’de yeniden canlandırdığı “Wheatfield - A Confrontation”, kent ve doğa arasındaki çatışmayı vurgulayan bir eser olarak gündeme geldi.

İstanbul Modern’deki sergisi ile dikkat çeken Olafur Eliasson, yenilenebilir enerji kaynakları ve sürdürülebilir gereçlerle oluşturduğu eserlerinde, insan-çevre ilişkisine dikkat çeken güçlü iletiler gönderiyor. İngiliz sanatçı John Sabraw’ın toksik atıklardan elde ettiği pigmentlerle yarattığı canlı renkli tablolar, çevre sorunlarını sanat üzerinden ele alıyor.

Bu akım yalnızca bireysel sanatçıların çalışmalarında değil tasarım ve mimarlık projelerinde de karşılık buluyor. Danimarkalı mimarlık firması BIG’in sürdürülebilir ve doğayla uyumlu yapıları, bu dönüşümün mimari boyutunu gözler önüne seriyor.

YAPAY ZEKÂ VE SANAT: YENİ UFUKLAR

Yapay zekâ teknolojilerinin sanat üretimindeki kullanımı son yıllarda büyük bir hızla arttı. 2025’te bu yükseliş daha da etkili uygulamalarla sanat dünyasında derin bir etki yaratacak. AI sayesinde sanatçılar daha önce ulaşılamayan estetik ve kavramsal noktalara erişerek yaratıcılığın sınırlarını genişletecek. Makine öğrenimi algoritmalarındaki gelişmeler, sanatçıların çevresel etkenlere veya izleyici etkileşimlerine yanıt veren dinamik eserler yaratmasına olanak sağlayacak.

Refik Anadol'un büyük veri setlerinden oluşturduğu etkileyici veri heykelleri, bu yenilikçi uygulamalara güçlü bir örnek. Mario Klingemann’ın sinir ağları, kod ve algoritmalarla ürettiği soyut eserler ve Sougwen Chung’un yapay zekâ destekli robotları içeren çalışmaları, insan ve makine işbirliğini vurguluyor. Bu tür eserler, hem teknolojiye aşina olan genç nesillerin ilgisini çekiyor hem de sanatçılara yeni ifade biçimlerini keşfetme fırsatı sunuyor.

HİBRİT SANAT BİÇİMLERİ: DİSİPLİNLERİN BULUŞMASI

2025'te sanatsal disiplinler arasındaki sınırların giderek belirsizleşmesi ile hibrit sanat biçimleri önem kazanacak. Sanatçılar, geleneksel teknikleri çağdaş teknolojilerle birleştirerek sınıflandırması zor, yenilikçi eserler yaratıyor. Ryoji Ikeda'nın bu yaz ilk defa Avrupa’da, Brüksel’de sergilediği "Data-Verse" üçlemesi, büyük veri setlerini ses ve görüntüye dönüştürerek bilim ve sanatı ustaca harmanlıyor.

Universal Everything stüdyosunun dijital ve etkileşimli enstalasyonları ile Çinli sanatçı Cao Fei'nin sanal gerçeklik üzerinden deneyimlenen dijital yapıtları, farklı disiplinlerin bir araya geldiği yeni ifade biçimlerine örnek oluşturuyor. İngiliz tasarımcı Es Devlin, büyük boyutlu enstalasyonlarında sahne tasarımı, mimari öğeler ve ışık teknolojilerini birleştirerek izleyicilere sürükleyici deneyimler sunuyor.