Antalya’nın serin yaylalarında, Toros Dağları’nın eteklerinde saklı bir cennet: Elmalı Likya Bağları. Doğası, tarihi ve şarapçılık geleneğiyle hem bedene hem zihne hitap eden bu bölge, Akdeniz’in saklı hazinelerinden biri.
Elmalı, 1100 metre rakımıyla yüksek irtifa bağcılığı için ideal bir iklime sahip. Gündüz ve gece arasındaki sıcaklık farkı, üzümlerin şeker ve asit dengesini mükemmel kılıyor. Bu da şaraplara hem derinlik hem de karakter katıyor.
Likya şaraplarının bağları, ziyaretçilere açık. Tadım etkinlikleri, bağ gezileri ve yöresel yemeklerle dolu sofralar, bu deneyimi unutulmaz kılıyor. Dilerseniz bağın hemen yanındaki otelde konaklayabilir, restoranında yerel tatları eşsiz şaraplarla eşleştirebilirsiniz.
Antalya şehir merkezinden D635 karayolunu takip ederek yaklaşık bir buçuk saatlik bir yolculuk ile Elmalı’ya ulaşabilirsiniz. Tadım ve bağ gezileri için randevu almanızı öneririm.
Elmalı, antik Likya uygarlığının önemli yerleşimlerinden biri. Bölgede yapılan arkeolojik kazılarda şarap üretimine ilişkin pek çok iz bulunmuş. Bu da Elmalı’nın şarapçılık tarihinin ne denli eskiye dayandığını gösteriyor. Ancak Elmalı’nın önemi antik dönemle sınırlı değil.
Likya, helenistik kültürle erken temas kurmuş, felsefe ve bilimle tanışmış bir uygarlık. Arykanda, Komba ve Balboura gibi çevre antik kentlerde stoacı ve epikürcü yaşam izlerine rastlanıyor. Elmalı bu yönüyle, felsefenin Anadolu'ya geçişinde bir kültürel köprü işlevi görüyor.
ELMALILI HAMDİ YAZIR
Elmalı’nın felsefi anlamda zirveye ulaştığı dönem, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır ile başlar. 1878 doğumlu düşünür, Cumhuriyet döneminin ilk Türkçe Kuran tefsiri olan “Hak Dini Kur’an Dili”nin yazarıdır. Tasavvuf, kelam ve felsefe alanında eserler vermiş İbni Sina, Gazzali ve Mevlana geleneğini Anadolu'da sürdüren nadir entelektüellerdendir.
Elmalı, bu yönüyle yalnızca doğasıyla değil düşünce dünyasıyla da farklı bir evren sunar. Tasavvufi gelenek açısından da zengin olan bu yöre, Mevlevi ve Nakşibendi gibi tarikatlara ev sahipliği yapmış, Sinanı Ümmi gibi önemli sufileri yetiştirmiştir.
ELMALI’DA GÖRMENİZ GEREKENLER
Elmalı Müzesi: Arkeolojik ve etnografik eserlerle dolu bu müze, özellikle Lidya dönemine ait Elmalı Definesi ile biliniyor. Bu define, Lidya dönemine ait dünyanın en zengin sikkeleri arasında yer alıyor.
Ömer Paşa Camii: 1602 yılında tamamlanmış. Zarif Osmanlı mimarisi ve ince ahşap işçiliğiyle Elmalı’nın tarihi kimliğini yansıtan simgelerden.
Sinanı Ümmi Türbesi ve Tekke Camii: Az önce söz ettiğim Mevlevi tarikatına mensup önemli bir derviş olan Sinanı Ümmi’nin türbesi. Mistik yapısıyla dikkat çeker.
Semahöyük antik kenti: Likya'nın izlerini taşıyan antik kentte Kızılbel ve Karataş höyükleri başta olmak üzere çok sayıda lahit ve kaya mezarı bulunuyor.
Gömbe Yaylası ve Yeşilgöl: Akdağ’ın eteğindeki Yeşilgöl, buz gibi sularıyla doğaseverler için mükemmel bir rota.
Elmalı pazarı ve el sanatları: Cuma günleri kurulan pazarda yöresel peynirler, Elmalı tarhanası, el yapımı kilimler ve örgüler öne çıkıyor.
Doğa yürüyüşü ve fotoğrafçılık: Likya Yolu’nun yan güzergâhlarından geçen Elmalı, özellikle sonbaharda eşsiz manzaralar sunar.
Elmalı yağlı güreşleri: Kırkpınar’dan sonra Türkiye’nin en prestijli yağlı güreş organizasyonu. Her yıl ağustos ayında düzenleniyor.
Tahtakale ve Elmalı Evleri: Taş ve ahşap mimarisiyle dikkat çeken Osmanlı evleri restore edilerek pansiyon olarak hizmet veriyor.
DİNGİNLİĞİN VE DERİNLİĞİN MEKÂNI
Elmalı, görünürde sakin bir Anadolu kasabası olsa da altında derin bir entelektüel damar barındırıyor. Antik çağlardan bu yana felsefeyle teması, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e düşünsel üretimi, tasavvufla bütünleşmiş Anadolu İslam anlayışı burayı sırf bir seyahat noktası değil bir düşünce coğrafyası haline getiriyor. Bugün Elmalı’yı gezerken hissedilen dinginlik, bu çok katmanlı kültürel ve felsefi mirasın sessiz bir yankısı gibi...
YÖRESEL TATLAR
- Elmalı tandır kebabı
- Kabak çintmesi
- Katıklı ekmek
- Şiş piyaz
- Cevizli ev baklavası
- Keçi sütlü dondurma