Birbirlerinin şiirlerine duydukları hayranlığı mektuplarında da dile getiren Gülten Akın ve Behçet Necatigil’in dizeleri, müzisyen Bade Nosa’nın girişimiyle çoksesli bir albümde buluşuyor. Nosa, “Şiir Eski Suç Ortağımız” adını taşıyan projenin ilk ayağı için şöyle diyor: “Tek bir şarkı yayımlamanın bile maddi olarak çok zorlaştığı bu dönemde, tamamen kendi imkânlarımızla kalkıştığımız çılgın bir proje. Ama öyle özel bir iş oluyor ki her zorluğunu severek göğüslüyoruz. Şiirimize damga vurmuş iki büyük şairi, dönemimizin en özgün sesleriyle buluşturabilmek benim için büyük bir onur.” Projenin ayrıntılarını ve Nosa’yı şiirlerle buluşturan öyküyü kendisinden dinleyelim.
- Behçet Necatigil ve Gülten Akın'ın şiirlerinden yapılan bestelerden oluşan “Şiir Eski Suç Ortağımız” albümü çok özel bir çalışma. Projenin ortaya çıkışının da ilginç bir öyküsü var. Anlatabilir misiniz?
Hayatımda hep şiir vardı, yazdığım şarkı sözlerinde de şiir sevgimin izleri hep hissedilir. Şiir bestelemeye ilk kez 2010-2011 yıllarında, Birhan Keskin’in “Penguen” ve “Penguen 2” şiirlerini bestelemeye çalışarak başladım. Ortaya çıkan şarkıları öyle sevdim, öyle içselleştirdim ki o günden sonra okuduğum her şiire ister istemez “Acaba bu bestelenir mi” gözüyle bakmaya başladım. Yaşam da bu tutkumun önünü açar gibi oldu, çok sevdiğim bir şairin torununu hayat arkadaşı olarak getirdi bana. Emre Can’la birlikte yürümeye başladığımızda, dedesi Behçet Necatigil’in şiirlerini besteleme fikri de doğdu. Tam o sıralarda, Emre Can’ın kuzeni, müzisyen Mehmet Esemen de Necatigil’in “Serin Mavi” şiirini kısmen bestelemiş ve bize dinletmişti. Biz de bestenin devamını getirerek şarkıyı tamamladık. Necatigil’in iki torunu ve ben, birlikte ilk Necatigil şiir bestemiz “Serin Mavi”yi ortaya çıkarmış olduk. İşte bu şarkı, bizi 10 yıl sonra bu albüme taşıyan ilk tohum oldu. İlk hayalimiz de yalnızca Necatigil bestelerinden oluşan bir albüm yapmaktı. Sonra pandemi geldi. Şiire daha da sarıldığım bu dönemde Gülten Akın’ı yeniden ve daha olgun bir gözle okumaya başladım, büyülendim. Bir gün kendimi, Birsen Tezer ile seslendirdiğimiz ve “Hüznümün Tüccarı” adıyla geçtiğimiz haftalarda yayımlanan “Aksata” şiirini bestelemiş buldum. Hemen ardından, yine albümde yer alacak olan ve Nilipek’le seslendirdiğimiz “Havada Hoş Aydınlık” geldi. Birden elimde iki Gülten Akın bestesi vardı. Bu bestelerin ortaya çıkışından sonra Necatigil ve Akın şiirinin sanki birbirinin ruh ikizi olduğunu fark ettim. Böylece, yaklaşık 2-3 yıl önce, elimizdeki tüm besteleri bir araya getirip bu iki büyük şairin şiirlerini buluşturan bir albüm yapma fikri doğdu. Şair Haydar Ergülen’in bu iki “birbirinden ince ve incelikli” şairin şiirleri üzerine yazılarının yer aldığı “Gülten ile Behçet” kitabı ve Necatigil ile Akın aile arşivlerinden çıkan mektuplaşmalarındaki incelikli ayrıntılar da bu albümle ilgili hislerimi oldukça kuvvetlendirdi.
– Şiirler nasıl seçildi? İki ölçütüm vardı: İlki, şiirin kalbime dokunması. Katman katman açılan, her dizesinde yeni bir yolculuk yaşatan şiirler… İkincisi, bestelenmeye uygun olmaları. Şiiri şarkıya dönüştürürken fazla değiştirmeyi sevmem. Dolayısıyla yapısı şarkıya oturan, küçük dokunuşlarla bestelenebilecek şiirleri seçtim. Bir istisna var: “Ters Çingene.” Onu bana Simge Pınar önerdi ve birlikte besteledik. Daha önce Akın’ın “Kestim Kara Saçlarımı” şiirini de bestelemişti. Bu denk gelişle çok tatlı bir şarkı ortaya çıktı.
‘SESİ KALBİME KAZINDI’
- Albümdeki ilk tekli, Birsen Tezer ile yaptığınız bir düet olan “Hüznümün Tüccarı”. Birsen Tezer'le bu şarkı için bir araya gelmek nasıl bir deneyimdi?
Birsen Tezer’i ilk kez 16-17 yıl önce Beyoğlu’nda bir kafede ders çalışırken duydum. O an sesiyle, şarkılarıyla kalbime kazındı. Sonrasında albümlerini, canlı performans kayıtlarını, çıkardığı her şeyi resmen içime çektim. Bu kadar hayran olduğum biriyle aynı şarkıda buluşmak tarif edilemez bir mutluluk. “Hüznümün Tüccarı”nı bestelediğim günden beri şarkıda hep Birsen’in de sesini, yorumunu duydum. Cesaretimi toplayıp ortak bir arkadaşımız aracılığıyla şarkıyı ona ulaştırdım. Bana çok sıcak bir dönüş yaptı, şarkıyı çok sevdiğini ve benimle söylemeyi kabul ettiğini yazdı. Araya onun yeni albümü, benim ilk albümüm girdi, üç yıl geçti ama her aşamada bize sevgiyle, destekle yaklaştı. Şarkının vokallerini kaydettiğimiz gün stüdyoda önce ayrı ayrı söyledik ama bir şeyler tam istediğimiz gibi değildi sanki. Sonra aynı anda kayda girdik, bir konserde söyler gibi söyledik, duygusunu aramızda büyüttükçe büyüttük ve orada sanki bir büyü oluştu. En sonunda gözlerimiz kapalı şarkıyı dinlerken, Birsen bana dönüp “Bu nasıl bir kadın işi oldu, nasıl incelikli, nasıl güzel!” dedi. Hayran olduğum birini tanıdıkça daha da çok sevmek çok özel bir duygu. İyi ki yaptık!
- Projenin ilk bölümü Gülten Akın'ın şiirlerinden oluşuyor. Hangi müzisyenlerle bir araya geliyorsunuz? Bu isimlerle daha önce bir araya gelmiş miydiniz?
Kayınvalidem, yazar ve çevirmen Ayşe Sarısayın’ın önerisiyle albüme “Şiir Eski Suç Ortağımız” ismini verdik. Bu, Gülten Akın’ın bir dizesi: “Şiir bizim eski suç ortağımız/Biz ne işledikse onunla işledik.” diye akan. Bu dizeler, tam da albümün özünü anlatıyor aslında. Benimle birlikte şarkılara can veren tüm sanatçılar, sözüne şiir sinmiş, şiirden beslenen besteciler. Dolayısıyla albümün ruhu da hepimizin eski suç ortağı olan bu şiirsellik. Gülten Akın bölümünde Birsen Tezer’le birlikte Can Güngör, Nilipek ve Simge Pınar var. Her biriyle ilk kez bu albümde ortak üretim yaptık.
SIRADA NECATİGİL ŞİİRLERİ VAR
- Behçet Necatigil'in şiirlerinden yapılan besteler ne aşamada? Birlikte çalışacağınız isimler belli mi? Albümün ikinci kısmı ne zaman bizlerle olacak?
Behçet Necatigil şiir besteleri albümün ikinci bölümünde yer alacak. “Dağlarda Ateşler Yandıkça” isimli bestemizi Ceylan Ertem ile seslendireceğim ve bunun için de çok heyecanlıyım. “Korkma karanlıktan! Odalar, evler, şehirler karanlıksa, sen dışarı çık ve ışığa doğru, yukarı yukarı yürü” diyen bir şiir. Bu şarkıyı bestelediğimiz andan itibaren de onun sesine çok yakıştırdım. Necatigil bölümündeki diğer şarkılar için ise birlikte çalışmayı çok istediğim müzisyenlerle görüşmelere devam ediyoruz. Özellikle bir kişi var ki bu albümde yer almak isterse havalara uçacağım.
ÖZEL BİR İŞ
- Bu albüm müzikal yaşamınızda ve genel olarak sizin için nasıl bir anlam taşıyor?
Şiir Eski Suç Ortağımız, tek bir şarkı yayımlamanın bile maddi olarak çok zorlaştığı bu dönemde, tamamen kendi imkânlarımızla kalkıştığımız çılgın bir proje. Ama öyle özel bir iş oluyor ki, her zorluğunu severek göğüslüyoruz. Şiirimize damga vurmuş iki büyük şairi, dönemimizin en özgün sesleriyle buluşturabilmek benim için büyük bir onur. Dilerim bu albüm, yıllar boyu bu şairleri ve şiirlerini yeni kalplerle buluşturmaya devam eder.
‘BAZI ŞİİRLER ŞARKI OLMAYA HAZIRDIR’
- Şiirleri şarkı biçimine dönüştürmek her zaman sanıldığı kadar kolay olmayabilir, bu aşamada nasıl bir çalışma yaptınız?
Şiirleri seçerken hep “Hiç değiştirmeden ya da çok az değişiklikle besteleyebilir miyim?” diye bakarım. Önce hangi bölüm nakarat olabilir diye düşünür, dizeleri bölüp uygun hale getiririm. Sonra şarkının “verse” denen bölümlerine hangi kıtaların oturacağını, melodik olarak uyum sağlayıp sağlamayacağını denerim. Bazı şiirler şarkı sözü olmaya neredeyse hazırdır, Necatigil’in “Gözleri Badem” şiiri gibi. Bazılarında ise -Ters Çingene örneğinde olduğu gibi- bazı bölümleri hiç bestelemeyiz ki şiir şarkıya baskın gelmesin. Böylece şiir ve müzik uyum içinde birleşir.