Sorun belli, çözüm ne?
Konya’daki kan donduran vahşetin ardından herkes eteğindeki taşları döktü. Şimdi çözümü konuşma zamanı.
Sahada etkin çalışan biri olmadığım için bugüne kadar fikir açıklamak bana düşmez diye düşündüm. Ancak en ufak bilgi sahibi bile olmayanın sokak köpekleri için çözüm önerisi sunduğu şu süreçte kendime haksızlık ettiğime karar kıldım. Çözüm fikrimi yazacağım. En başta, sokak köpekleri konusunda insanların sorun yaşadığı somut durumları önemsiyorum. Bu insanlar dert anlattıklarında “O, oyun oynamak istiyordur” gibi cevapları önemsenmediklerini söylüyorlar. Bu kişiler dikkate alınıp dinlenmeli. Çözümün ilk aşaması, belki özel kliniklerin de dahil olacağı bir kısırlaştırma seferberliği olmalı. İkinci aşama, barınak koşullarının yasayla düzenlenmesi, yerel hayvan koruma görevlileriyle, gönüllülerle işbirliğinin zorunlu hale getirilmesi, belediye yetkisine bırakılmaması. Barınaklar, yalnızca sokakta insanlar için sorun teşkil eden saldırgan köpekler (ırk değil karakter odaklı) ve sokakta yaşayamayacak engelli ve terk edilmiş hayvanlar için olmalı. Uysal, sosyal yaşama uyumlu, kısır ve aşılı köpekler yerinde kalmalı. Barınaklar sahiplendirme odaklı çalışmalı, buna yönelik sosyal medyaları olmalı ve güven veren alanlar olarak düzenlenmeli. Ziyarete her an açık, şeffaf olmalı. Personeli eğitimden geçirilip psikolojik teste alınmalı. Köpeklerin belli saatlerde serbestçe koşabileceği alanlar olmalı.
REHABİLİTASYON YOK
Yasadaki 5199 numaralı maddeye göre ısırma raporuyla saldırganlığı tescillenmiş bir köpek rehabilite edilip sokağa bırakılabilir, oysa bir rehabilitasyon sistemi yok. Bu değişmeli, ya eğitimci ile çalışılmalı (ki bu şartlarda bu bana ütopik geliyor) ya da barınakta düzgün koşullarda tutulup sahiplendirme yapılmalı veya onlara dernekler sahip çıkmalı ama sokağa bırakılmamalılar. Bu köpekler bekçi-koruma köpeği olma özelliği taşır, bu da sahiplenme açısından tercih edenlerin bulunabileceği bir özelliktir. Konya olayında da görüldüğü üzere barınak görevlileri son derece özensiz seçiliyor ve en hafif tabirle olabildiğince duyarsızlar! Bu nedenle barınaktaki yasaklı ırkların tehlike altında olduğuna dair kaygılarım var, örneğin el altından dövüşçülere satılma olasılıklarını eleyemeyiz. O barınaklarda iyi huylu bile olsa bir ömür küçücük alanlara tıkılan bu hayvanlar kısırlaştırılıp derneklere teslim edilmeli. Bunun yanı sıra özellikle sahipli köpeklerin serbest gezdiği kırsal bölgelerde, köylüler kısırlaştırma konusunda bilinçlendirilip yönlendirilmeli.
KAÇAK TİCARETE CEZA
Sokaktaki ve barınaklardaki köpeklerin çok büyük kısmı Kangal veya Kangal kırması. “Günah” diye köpeğini kısırlaştırmayan ama doğan yavruları istemeyip ormana, otoban kenarlarına atanlar var, sonra onlar da ürüyor. Kırsaldaki bu döngü kırılmalı. Köpek üretimi zorlaştırılmalı, lisans gerektirmeli, kota konulmalı. Hatta en azından terk edilmiş köpek nüfusu ortadan kalkana kadar tamamen yasaklanmalı. Ev içi üretime, kaçak ticarete caydırıcı ceza olmalı. Kedi-köpek satın alanlara vergi getirilmeli, barınaktan, sokaktan derneklerden sahiplenme teşvik edilmeli. Ve tabii terk etmeye ciddi ceza getirilmeli.
STK’LERLE İŞBİRLİĞİ
Sorunun çözümü zor olan kısmı, kısırlaştırma ile sonuç alınamayacak birikme olmuş bölgeler. Bu bölgeler için, STK’lerin ve yetkililerin bir araya gelerek sürüleri dağıtma odaklı projeler geliştirmesi gerekiyor. Sorumluluğu derneklere bırakılacak devlet destekli korunaklı yaşam alanları oluşturma buna bir çözüm olabilir.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi