Mare of Easttown’un yazarı Brad Ingelsby, Mark Ruffalo ve Tom Pelphrey’nin başrollerinde yer aldığı nefis bir öyküyle dönüyor. “Task”, kusursuz bir polisiye gerilimin yanı sıra her bir karakterin suçluların yanında kendileriyle de mücadele ettiği, iyiyle kötü, beyazla siyah arasındaki çizginin silikleştiği bir dünyada, birbiriyle iç içe geçen yaşamların öyküsünü anlatıyor. HBO Max’te yayımlanmaya başlayan dizinin oyuncularından Fabien Frankel, Alison Oliver, Silvia Dionicio ve Emilia Jones ile karakterleri, Task’in seyircisini içine alan atmosferi ve deneyimlerini konuştuk.
- Task’te bir FBI ajanını canlandırıyorsunuz. Rolünüze hazırlanırken gerçek vaka ve uzmanlardan yararlandınız mı?
Fabien Frankel: Evet, biraz eğitim aldık. FBI’dan özel olarak eğitim almadık ancak FBI ile çalışmış kişilerden eğitim aldık. Pensilvanya Polis Departmanı üyeleriyle çalıştık. Easttown Belediye başkanı’nın görev yaptığı ve vurulduğu yere gittik. Emniyet müdürü, Şef Dave bize çok fazla şey öğretti.
- Bu hikâyede Lizzie’yi öne çıkaran şeylerden birisinin ilk başta sert yanı gibi görünürken sonradan kırılganlıkları olduğunu öğreniyoruz. Rolünüze hazırlanırken Lizzie’ye nasıl yaklaştınız?
Alison Oliver: Senaryoyu okuduğumda onun çok komik ve sevimli olduğunu düşündüm. Ne kadar rahatsız edici, kırılgan ve kaotik olduğunu... Çünkü Lizzie, bir boşanma sürecinin ortasında. Bu yüzden, bu kişinin nereden geldiğini ve neden böyle olduğunu anlamak için tüm yaşamını incelemek zorundasınız. Bence, Lizzie’yle ilgili hayatının nasıl olacağı konusunda pek fazla fırsatı veya desteği olmadığı fikrine odaklanmak gerekiyor. Çünkü bu işin içinde ama gerçekten istediğinden emin değil. Bunlar benim için önemliydi.
- Brad Ingelsby’nin karakterlerini tasvir etme şeklinden biraz bahsedebilir misiniz?
A. Oliver: Bence Brad çok nazik ve iyi bir insan ve sanki yazdığı karakterlere kendi kişiliği yansıyor gibi. Çünkü hepsi empatiyle yazılmış karakterler. Asla kötü insan veya aziz de değiller. Sanki hepsi bir şeyle mücadele ediyor veya yaptıklarının arkasında bir neden var gibi. Bence bunlar, oynamak ve izlemek için en doğru karakterler çünkü insan olmak tam anlamıyla böyle bir şey.
- Dizinin tamamını ilk kez izlediğinizde ne düşündünüz?
F. Frankel: Bu dizide yer aldığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. “Task” iş hayatımda yaşadığım en harika deneyimlerden biri. Popüler olsun olmasın bu diziyi yaparken geçirdiğim zamanlar, yaşamımda yeri doldurulamaz anılar olacak.
KARAKTERLERİN KATMANLARI
- Maeve ve Emily ikisi de genç, masum ve amcaları, kardeşleri gibi sevdikleri insanların yaptığı tüm hataların yükünü taşımak zorunda olan karakterler. Karakteri oynarken en çok hangi duyguyu hatırlıyorsunuz?
Silvia Dionicio: Bence bu karakterin birçok katmanı var. Emily için bir öfke katmanı ve bir de kalp kırıklığı katmanı var gibi hissediyorum. Ama bence o, bu duyguları gerçekten gösteremediğini hissediyor çünkü ailenin iyi çocuğu olmak zorunda. Çünkü birinin iyi çocuk olması gerekiyor. Birinin, ebeveynlere iyi bir karar verdiklerini hatırlatması gerekiyor. Bu yüzden, tüm bu duyguları bir süreliğine bastırdığını ve kendine saklandığını düşünüyorum.
Emilia Jones: Aynı şeyi Maeve için de söyleyebilirim. Hem karmaşık hem de birbiriyle çelişen duygular var. Çünkü Maeve, çok sıkışmış durumda ve onu böyle zor bir duruma soktuğu için amcasına çok kızgın. Ama aynı zamanda amcasını ve ailesini çok seviyor. Fakat bir yandan oradan ayrılmak da istiyor, öte yandan istemiyor da. Ve evet, tüm bunlar oldukça zorlayıcıydı.
- Maeve, bence bir karakter olarak kendi yaşamını bulmakla, değer verdiği insanlara bakmak arasında bir dönüm noktasında. Yaşadıkları, aslında hep kaçmak istedikleri sorumlulukların giderek artması üzerine kurulu. Bu karakterde en çekici bulduğunuz özellik nedir?
E. Jones: Maeve’in en zor tarafının öfke ve üzüntü olduğunu düşünüyorum. Çünkü birinin sonuna geldiğini, tamamen sıkışıp kaldığını ve yavaş yavaş kimliğini kaybettiğini görüyorsunuz. Bu kadar genç birinin bu kadar çok mücadele ettiğini görmek gerçekten yürek burkan bir şey. Maeve, yaşamının önemli bir döneminde bana geldi. Senaryoyu okuduğumda, Maeve’in herkese ve dünyaya karşı hissettiği öfkeyle gerçekten empati kurdum. Onu oynamak bana çok çekici geldi.
- Bu proje sırasında öğrendikleriniz nelerdi ve gelecekteki rollerinizde size nasıl yardımcı olacak?
S. Dionicio: Sanırım, sürekli iletişim kurma olanağı olan projelerde yer almak istediğimi fark ettim. Ayrıca bana bu projede çok yardımcı olan şeylerden biri, yine Brad’in kaleminden çıkan “Mare of Easttown”u tekrar izlemekti. Ve evet, Mark Ruffalo’nun sahne partneri olduğum gerçeğini bundan sonra yapacağım her şeye taşıyacağım!
E. Jones: “Mare of Easttown”u 11 kez izlemiş olabilirim. Özellikle hazırlık aşamasında “Mare of Easttown”ı izlemeye karar verdim ve “Task”ın dünyasını daha iyi anlamamı sağladı