Yapay zekâ ve ideoloji

Yapay zekâ ve ideoloji

14.12.2025 10:47:00
Güncellenme:
Ayşe Acar
Takip Et:
Yapay zekâ ve ideoloji

Ekranlarda, sosyal medyada gördüğümüz akademisyen veya akademiden olmayan yapay zekâ anlatıcılarının bir bölümü bilinçsizce bir heyecana kapılarak yapay zekâyı kitlelerin gündemine taşıyor. Neoliberal ideolojik sistemin sözcüğünü üstelenen bu popüler karakterler asıl faili gizlemek için yapay zekânın fail olduğunu zannetmemize neden olan ideolojik söylemin kurucuları olarak değerlendirilebilir.

Yapay zekâ teknolojilerinin merkezi kavramlarından biri olan “otonomi”, insan özgürlüğü ve iradesinden hareketle, insan düzeyinde yapay zekâ yapıldığına veya yapılacağına ilişkin bir imadır. İçinde bulunduğumuz “dar kapsamlı yapay zekâ” aşamasında böyle bir otonomiden söz etmek mümkün değildir.  

Oysa yapay zekâ dendiğinde genel takipçi kitle bunun tam tersine ikna olmuş durumdadır. Yapay zekâ diye otonom, özerk bir varlık olduğu sanısı son derece yaygın bir durum. “Robotlar tek başına koliyi kaldırdı”dan “Yapay zekâ bakan oldu, yapay zekâ hâkim oldu, yapay zekâ cerrah oldu”ya kadar giden geniş bir yelpazede yapay zekânın bir fail olduğuna yönelik inanç yaygındır. Bu inanış kolaylıkla manipüle edilmemizin temel nedeni olabilir. 

Ekranlarda, sosyal medyada gördüğümüz akademisyen veya akademiden olmayan yapay zekâ anlatıcılarının bir bölümü bilinçsizce bir heyecana kapılarak yapay zekâyı kitlelerin gündemine taşıyor ve son derece popüler olan bu konu üzerinden alkış almaya çalışıyorlar. Anlatıcıların bir kısmı ise sıkça Davos’a davet edilen akademisyen ve yazarlardan oluşuyor. Bunlar neoliberal ideolojik sistemin sözcüğünü üstelenen popüler karakterler, epistemik emperyalizmin bilim kurumlarındaki temsilcileridir diyebileceğimiz kişiler. 

ASIL FAİLİ GİZLEMEK

Anlatıcılar arasında Elon Musk gibi teknokrasinin dünya çapında söz sahibi olabilmesi için çaba sarf edenler de var. Tüm bu anlatıcılar asıl faili gizlemek için yapay zekânın fail olduğunu zannetmemize neden olan ideolojik söylemin kurucuları olarak değerlendirilebilir. 

Pew Reserch Center tarafından 25 ülkede yetişkinler üzerinde yayınlanan bir araştırma, yanlış ve yalan haberlere internet kullanıcılarının yüzde 72’sinin maruz kaldığını belirtiyor. Bu haberler genelde ekonomi ve teröre ilişkin içeriklere sahip. Yalan haberleri yayan kaynakların yüzde 49’u botlardan oluşuyor. Botlar internet üzerindeki genel trafiği yüzde 60 oranında sağlayan unsurlar. 

Modern yapay zekânın öncülerinden Goeffrey Hinton, sinir ağları üzerine yaptığı çalışmalar nedeniyle 2024’te Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü.

Hinton, Nobel Ödülü konuşmasında yapay zekânın artık yalnızca ilerleme için bir araç olmadığını vurgulamış, internette yankı odaları yaratarak hükümetlerin kitlesel gözetim yapmasını mümkün kıldığını belirtmişti.

BİLİNÇ YANILGISI

Yapay zekânın bu ideolojik söylem inşasından bağımsız özerk bir fail zannedilmesinin bir başka nedeniyse bilinci işlevsellik üzerinden tanımlıyor olmamız ve sanırım bu çok yaygın olarak yapılan bir hata. Nörobilimciler gibi bilincin girdi-çıktı döngüselliği olduğunu zannediyoruz. Chatgpt’den aldığımız çıktıdan hareketle orada, içeride bir bilinç olduğu yanılgısına düşüyoruz. Oysa Chatgpt insan aklının veya insanlık aklının total bir uzantısı. Tek tek insan bireylerinin aklı değil, “Biz” diyebileceğimiz bir akıl türü. Kendimizi karşımıza alıp seyrediyoruz aslında ama seyrettiğimizin insanlık bilinci olduğunu unutuyoruz. Buna rahatlıkla insanın kendine yabancılaşması diyebiliriz. 

Antik Yunandaki “tekhne” (teknoloji kelimesi de oradan geliyor), insanın tüm yaratma faaliyetini kapsayan bir kavram. Taştan yapılan bıçakla yapay zekâ arasında bu bağlamda bir fark olduğunu söylemek mümkün değil, kendini bilme arzusu hâlâ iş yapıyor.

Elbette bu kendini bilme arzusunun tüm yansımalarının son derece masum olduğunu da düşünmemek gerekiyor. Yapılacak şey asıl faillerin kim olduğuna her zaman dikkat etmek olmalıdır. 

İlgili Konular: #Yapay zeka