Yoğun Bakım Uzmanı Yücesoy uyardı: 'İnsanlar bir nevi boğularak ölüyorlar! Sadece...'
"Bu hastalık akciğerleri çok güçlü, ağır bir şekilde etkilediği için insanlar bir nevi boğularak ölüyorlar. Hastalığın kesin bir tedavisi yok, kimin ne zaman ve nasıl geçireceği belli değil. Sadece maske takmak, mesafeyi korumak ve hijyen olayı bitirebilecek bir şey ama maalesef bunu çok zor uyguluyoruz..."
'Kimse 'Virüs bana gelmez ben gencim' demesin'
Bartın'da pandemi hastanesinde görevli Yoğun Bakım Uzmanı Dr. Yücesoy, "Biz burada çok genç insanları da kaybettik. Kimse 'Virüs bana gelmez ben gencim' demesin" diye konuştu.
Bartın'da pandemi hastanesinde görev yapan Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Burçin Sanlı ve Yoğun Bakım Uzmanı Dr. Faruk Seçkin Yücesoy ile Trabzon Vakfıkebir Devlet Hastanesinde görevli Acil Tıp Uzmanı Dr. Metin Yadigaroğlu, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla mücadele sürecinde yaşadıklarını anlattı.
Pandemi hastanesi olarak belirlenen Bartın Devlet Hastanesinde görev yapan Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Burçin Sanlı Sanlı, AA muhabirine, salgının ilk günlerinden itibaren cephenin ön safında özveriyle çalıştıklarını belirterek, "Tüm hemşire arkadaşlarımız ve personelimizle o korkuyu, yoğunluğu hep beraber yaşadık, gerçekten çok yorulduk." dedi.
Virüsün ilk görülmesiyle kendilerini izolasyona aldıklarını ve çocuğuna 3 ay sarılamadığını anlatan Sanlı, şöyle devam etti:
"Evde ayrı odalarda, ayrı katlarda yaşam sürdük ve çocuklarımı uzaktan sadece bakarak sevmeye çalıştım. Biri üniversite, diğeri ilkokul öğrencisi olan iki çocuğumun da psikolojisi iyi değil, hala üzerilerinde bir korku var. Özellikle kendi adıma benim o günlerde yaşadığım korkuyu anlatamam. Çok ağır bir durumdaydık. Korkumuz kendimizden değil, bizim yüzümüzden büyüklerimize, arkadaşlarımıza, ailemize bir şey bulaştırma korkusuydu. Tek korkumuz buydu."
Profesyonel olarak bu işi yaptıklarını belirten Sanlı, "Eğitimimiz de var. Biz sağlık camiası olarak yerimizdeyiz, görevimizin başındayız ama bu mücadelede ancak halkın da topyekun bir katılımıyla başarılı olabiliriz. Özellikle son zamanlarda vatandaşlarda 'Bana bir şey olmaz.' düşüncesi hakim ve duyarsızlık söz konusu. 'Bana bir şey olmaz.' olsaydı, biz sağlık çalışanlarından kayıp vermezdik ki biz en korunaklı şekilde çalışan insanlarız. Biz profesyonel olarak çalıştığımız halde kayıplar verebiliyorsak herkese her zaman her şey olabilir."
Sanlı, bu yüzden sosyal mesafenin minimum 1,5 metre olması, maske takılması ve temizliğe dikkat edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
"Bu hastalık akciğerleri ağır bir şekilde etkiliyor"
Yoğun Bakım Uzmanı Dr. Faruk Seçkin Yücesoy da ülkenin ve dünyanın zor ve yorucu bir süreçten geçtiğini söyledi.
Sağlık çalışanlarından 6 aydır evinden, ailesinden ve çocuklarından uzakta kalan meslektaşlarının olduğuna dikkati çeken Yücesoy, "Salgının başlamasıyla ailesinden ayrı ev tutan doktorlar, hemşireler, yurtlarda kalanlar, çocuklarını memlekete gönderenler, uzun süre çocuklarını göremeyenler oldu. Bunlar hastanelerde çok rutin bir şekilde yaşandı. Sevdiklerinizden ayrı kalıyorsunuz, bu sizi hem de manevi olarak etkiliyor. İş yerinizde motivasyonunuzu etkiliyor ve ülkede sağlık çalışanlarının hepsi bu şekilde." dedi.
Kendisinin de uzun bir süre ailesiyle görüşemediğini anlatan Yücesoy, salgının başından beri ailesiyle kucaklaşmadığını, tokalaşmadığını söyledi.
Dışarıda maskesini takmayarak dolaşan insanların salgını ciddiye almadıklarını, sorumsuz davrananlar yüzünden hiç tanımadıkları kişilerin yoğun bakımda can çekiştiğini, hayatını kaybettiğini dile getiren Yücesoy, "Bu hastalık akciğerleri çok güçlü, ağır bir şekilde etkilediği için insanlar bir nevi boğularak ölüyorlar. Hastalığın kesin bir tedavisi yok, kimin ne zaman ve nasıl geçireceği belli değil. Sadece maske takmak, mesafeyi korumak ve hijyen olayı bitirebilecek bir şey ama maalesef bunu çok zor uyguluyoruz." diye konuştu.
Yoğun bakıma aldıkları hastaların yakınlarının hastanın yanına giremediğini ve onlara telefonla bilgi verdiklerini anlatan Yücesoy, "İnsanlar, yakınlarını göremeden kaybetmek zorunda kalıyor." dedi.
"Şu maskeyi kendimiz için değilse lütfen başkaları için vicdanen takmamız lazım. Bu işi ciddiye almamız lazım." ifadesini kullanan Yücesoy, virüsün ileri yaş veya kronik hastalarda etkili olmasına karşın sağlıklı kişilerde de ciddi olumsuz etki oluşturabildiğine işaret etti.
Yücesoy, "Genç hastamızın çocuğu, 'Doktor amca babamı görebilir miyim?' diyor ama o çocuğa babasını göremeyeceğini söylemek çok zor oluyor, nutkunuz tutuluyor. Biz burada çok genç insanları da kaybettik. Özellikle solunum cihazına bağlanan hastaların kurtarılma, iyileşme şansı çok daha azalıyor. Hasta yakınlarına bilgi verdikten sonra oturup ağladığım zamanlar oldu. Çaresizlik, onların üzüntüsü size de sirayet ediyor ve bunları her gün yaşıyoruz. Kimse 'Virüs bana gelmez.', 'Ben gencim.' demesin." ifadelerini kullandı.
"Sosyal mesafe kuralının hiçe sayılması motivasyonumuzu altüst ediyor"
Trabzon Fatih Devlet Hastanesinde görevli olan ancak ihtiyaç dolayısıyla Vakfıkebir Devlet Hastanesi Acil Servisinde geçici görevlendirilen Acil Tıp Uzmanı Dr. Metin Yadigaroğlu ise hekimden hemşireye, sağlık memurundan hasta taşıyıcıya tüm sağlık personelinin özverili bir mücadele içinde olduğunu söyledi.
Yadigaroğlu, tüm hastalara kendi anne, baba ve kardeşleri gibi davranmaya özen gösterdiklerini söyleyerek,"Vatandaşlarımızdan ricamız, maske ve mesafe kuralına mutlak suretle riayet etmeleri çünkü biz pandeminin başında hastalıkları Kovid olanlar ve olmayanlar şeklinde sınıflandırırdık şimdi ise Kovid artı travma, Kovid artı darp, Kovid artı idrar yolu enfeksiyonu, Kovid artı inme, kalp krizi olarak değerlendiriyoruz. Biz acile gelmiş bir hastaya yaklaşırken öncelikle Kovid'i ekarte etmek zorunda kalıyoruz." diye konuştu.
Sağlık personeli olarak had safhada emek verdiklerini ancak bir yerde kurallara uyulmadığını görünce motivasyonlarının düşebildiğini belirten Yadigaroğlu, duygularını şöyle dile getirdi:
"Biz bu yoğunluğun içinde koştururken, bir nevi kendi anne, babamızdan zaman çalıp buraya harcadığımız dönemde bu kadar uğraşırken dışarıda yapılanları sosyal medyadan görüyoruz. Doğum günü partilerinde, yat partilerinde, düğünlerde sosyal mesafe kuralının hiçe sayılması inanın motivasyonumuzu altüst ediyor. Babaevim bana çok yakın bir yerde ama şu iki aylık zaman zarfı içerisinde toplasanız iki kere gidebildim ve ancak uzaktan görebildim. Çocuğumu onların yanlarına götüremiyorum çünkü görüp çocuğa sarılıp koklamak isteyecekler, biliyorum. Motivasyonumuzu yüksek tutmaya çalışıyoruz, sosyal hayattaki insanlar bizim kolumuz kanadımız, elimiz ayağımız, bu mücadelede bizi kör topal bırakmasınlar. Bu virüsle mücadelede bize destek verme şekilleri ancak acillerin gereksiz yoğunluğunu azaltmaları, artı dışarıda maske, mesafe ve hijyen kurallarına uymalarından geçiyor."
Vaka sayıları göz önünde bulundurulduğunda çemberin artık herkes için biraz daha daraldığının görülebildiğine işaret eden Yadigaroğlu, "Durum böyle olduğu için 'Evimize virüsü taşır mıyız?' korkusunun yanında bir de 'Acaba halktan bunu kendimiz alıp hastanemize de götürür müyüz?' korkusunu da yaşıyoruz." ifadesini kullandı.
Yadigaroğlu, eşinin de doktor olduğunu belirterek, "O da tedirgin ve miadında bir gebeliği var. Ben buradan virüsü alıp eve getiririm korkusuyla sürekli yaşamak zorundayım. Ben bunu artık hayatımın bir parçası olarak addettim ve bu şekilde yaşıyorum. Ricam, insanlarımız da bu şekilde yaşasın çünkü bizim yeni normal sosyal hayatımız bu şekilde olacak. İlerleyen dönemlerde değişebilir ama şimdilik bu şekilde." dedi.
Farklı şikayetlerle acil servise gelen kişilerde de Kovid-19 tespit edildi
Virüsün artık herkesin çok yakınında olduğuna dikkati çeken Yadigaroğlu, şu örneği paylaştı:
"Pozitif tespit edilen vakalar gerekli ise hastanelerde tedavilerini almakta, gerekli değilse de izole olarak kalmaları önerilmekte ve takipleri yapılmakta ancak taşıyıcı olanları bizim tespit etmemiz çok zor, mümkün değil. Bir süre önce acil servise incir ağacından düşen bir amca getirildi. Bu kişi incir ağacına çıkabilecek kudrette bir insan, Kovid-19'a ilişkin herhangi bir semptomu da yok. Hastayı biz travma açısından değerlendirirken bir bakıyoruz ki akciğer tomografisinde Kovid-19'un tutulumları var ama bu amca hasta olduğundan habersiz, etrafındakiler habersiz, o manada çevrenize dikkat etmek oldukça önemli. Pozitif olanların da paniğe kapılıp acil servislere, polikliniklere koşmasına lüzum yok, şayet hafif şekilde semptomlar varsa Alo 184'ü arayarak bu konuda bilgi alabilirler."
Yadigaroğlu, farklı bir durum nedeniyle acile gelen ancak Kovid-19 pozitif olduğu belirlenen hastalarla karşılaşınca hem onların yakınları hem de sağlık personeli için ayrıca endişelendiklerini anlattı. Trafik kazasında ağır yaralanan bir gencin Kovid-19 olduğunu belirlediklerini ifade eden Yadigaroğlu, "O genç kardeşimizi kaybettik. Onu kaybettiğimize mi üzülelim, temas ettiği arkadaşları var ve hastalığından haberdar değiller, onlara mı üzülelim, onun için koşturan acil servisin personelini mi düşünelim? İnanın çok duygusal bir ruh haline bürünebiliyoruz. Bunların hepsini biz insanlarımızın, halkımızın desteği ile aşacağız. Bu konuda bize yardımcı olsunlar." dedi.
"Sigarayı azaltalım demiyorum keselim artık"
Metin Yadigaroğlu, Kovid-19'un akciğerleri etkilediğine dikkati çekerek, "Sigarayı azaltalım demiyorum keselim artık, bu dönemde bize oldukça yardımcı olacaktır. En azından akciğer semptomlarını iyileştirecek, klinik olarak sizi daha iyi bir yere götürecektir. Bir insan maskesini indirip sokak ortasında sigara içip dumanı etrafa üflüyorsa inanın biz bu işten hiçbir şey anlamayız, yaptığımız hiçbir şeyin önemi kalmaz. Bu konudaki uyarıları lütfen kulak ardı etmeyelim." sözlerine yer verdi.
En Çok Okunan Haberler
- Garipoğlu'nun mezarından kefen çıkmadı
- Son seçim anketinde ayrım 1'in altında!
- Erdoğan’ın ‘İsrail’in hedefi Türkiye’ mesajına tepki
- Hiroşima’ya atom bombası atan pilotun sözleri gündemde!
- ‘Beni Erdoğan görevden’ aldı diyen CHP’li
- 'Nasrallah öldürülmeden birkaç gün önce...'
- Aile hekimlerine 'hasta garantisi'
- Arda Güler hayal kırıklığına uğradı!
- Kalkışa hazırlanan yolcu uçağı alev aldı!
- İmamoğlu'ndan 'ahmak' davası için yeni hamle