40. yılında 12 Eylül-3
Hedef: Seçimlerin iptali, sol güçleri püskürtmek ve sol içi kavgayı körüklemek
1977 seçimleri öncesinde Özel Harp Dairesi tarafından planlanan 1 Mayıs 1977 katliamı, Çiğli’de Ecevit’e yönelik suikast girişimi ve CHP’nin Taksim mitingi için MİT’ten gelen “Ecevit’e suikast yapılacak” ihbarı hiyerarşik olmayan bir darbe girişiminin habercisiydi. Bu eylemlerin kontrgerilla tarafından yapıldığına emin olan Ecevit, bu konuda bildiklerini Cumhurbaşkanı Korutürk’e hem sözlü hem de yazılı aktardı.
Cumhurbaşkanı Korutürk, Ecevit’in sunduğu raporu Başbakan Demirel ve Genelkurmay Başkanı Semih Sancar’a gönderdi. Seçimlerden beş gün önce Kara Kuvvetleri Komutanı Namık Kemal Ersun, YAŞ toplantısı beklenmeden emekli edildi. Ersun’un emekli edilme nedeni Genelkurmay Başkanı Sancar’ın, “TSK macera peşinde koşanlara asla iltifat etmeyecektir” açıklaması ile ortaya çıktı.
12 Eylül’den önce aslında başarısız bir darbe girişimi daha olmuştu. Kamuoyunda “kontrgerilla” olarak bilinen Özel Harp Dairesi, 5 Haziran 1977 seçimleri öncesinde bir darbe hazırlığı içindeydi. Seçimlerde CHP’nin tek başına iktidara geleceği, DİSK başta olmak üzere örgütlü solun ülkenin geleceğinde belirleyici olacağı endişesiyle Özel Harp Dairesi, sivil uzantılarını kullanarak sokakta terör eylemlerini tırmandırdı. Sivil uzantılar da Özel Harp Dairesi tarafından kurdurulan ve silahlı eğitim verilen komando kamplarında yetişmiş ülkücülerden oluşuyordu.
1970’lerin ortalarından itibaren sol yeniden örgütlenip özellikle üniversitelere, DİSK eliyle de fabrikalara hâkim olunca Özel Harp Dairesi tarafından Komando Kampları yeniden açıldı ve eylemlerinde kullanılmak üzere ülkücü gençlerin eğitimine başlandı.
ECEVİT DE MESAJI ALACAK!
Özel Harp Dairesi, 5 Haziran seçimleri öncesinde “altın vuruş” niyetine büyük bir eylem planlandı. Bu eylem ve arkasından gelecek diğer eylemlerin iki amacı vardı: Seçimlerin iptali ve sol güçlerin püskürtülmesi, sol içi kavganın körüklenmesi. O günlerde seçim meydanlarında kontrgerilla eylemlerini diline dolayan Ecevit de verilecek olan mesajı alacak ve konrtgerilla konusunu ebediyyen kapatacaktı. Eylem tarihi olarak 1 Mayıs 1977, eylem yeri olarak da Taksim Meydanı seçildi. O gün gelip çattığında mitingin dağılmasından hemen önce meydanın beş ayrı yerinden on binlerce kişinin üzerine çarpraz ateş açıldı. Panik halinde kaçışanların güzergâhında da yollara barikat işlevi görmesi için kamyonetler, polis arabaları çekilmişti. Sonuç: 34 ölü 136 yaralı.
Katliam sonrası daha soruşturma bile başlamadan İstanbul Valisi Namık Kemal Şentürk olayı sol içi kavgaya bağladı. Olay günü ne polis telsiz kayıtları, ne camından tomsonla sağa sola ateş edilen beyaz Renault’un görevi, ne Samsun’da görevli iken o gün Intercontinental Oteli’nde bulunan Binbaşı Alaattin Sezginkurt’un orada ne aradığı ne de olay sonrası otelden ayrılan ABD’li grup soruşturuldu. 1 Mayıs katliamından 15 gün önce MİT kasasından Emekli Sandığı’na, oradan da şimdi avukatlık yapan bir MİT mensubuna ödenmesi istenen 8 milyon 42 bin liranın neyin karşılığı olduğu da...
SİLAH BİLMECESİ
1 Mayıs katliamından sadece 28 gün sonra Özel Harp Dairesi’nin ikinci provokatif eylemi yaşandı. Seçim çalışmaları için İzmir’de yapılacak miting hazırlığı sırasında seçim otobüsüne binmek üzere olan Ecevit’e 29 Mayıs 1977 günü yaklaşan biri ateş açmış ancak Ecevit’i sıyıran kurşun Mehmet İsvan’a isabet etmişti. Ateş edenin karakolda görevli bir polis olduğu ortaya çıkmış, yetkililer de polisin silahının yanlışlıkla ateş aldığı açıklamasını yapmıştı.
Polisin suikastta kullandığı silah güvenlik güçlerinin daha önce hiç görmediği Amerikan yapımı “Tengas” adlı bir silahtı ve Türkiye’de sadece üç adet bulunuyordu. Üstelik dünyada ilk kez bir insan üzerinde kullanılmıştı. Silah, Genelkurmay’a bağlı Özel Harp Dairesi’ne zimmetliydi ve depodan izinsiz olarak çıkarılmıştı. Bu silahın nasıl olup da İzmir’de bir karakol polisinin eline geçtiğini kimse açıklayamadı.
Art arda yaşanan bu iki olayın Özel Harp Dairesi’nin işi olduğunu düşünen Ecevit, Mayıs’ta Çankaya Köşkü’ne çıktı ancak Korutürk Ecevit’ten anlattıklarını yazılı olarak göndermesini istedi. Ecevit, Korutürk’ün isteğini yerine getirerek bir mektupla durumu Korutürk’e bildirdi. Sır gibi gizlenen Özel Harp Dairesi artık Cumhurbaşkanlığı’ndaki resmi belgelere girmiş oldu. Ecevit’in mektubu çok önemli bilgiler içeriyordu. Bunun üzerine Korutürk de mektuba resmiyet kazandırarak birer kopyasını Genelkurmay Başkanı Sancar ve Başbakan Süleyman Demirel’e gönderdi.
Seçimlere beş gün kala herkesi şaşırtan bir gelişme oldu. 1 Haziran 1977 günü Kara Kuvvetleri Komutanı Namık Kemal Ersun emekliye sevk edildi. Üstelik iki ay sonra yapılacak askeri şûra beklenmeden. Bir süre sonra açıklama yapan Genelkurmay Başkanı Sancar, “TSK, macera peşinde koşanlara asla iltifat etmeyecektir açıklamasını” yaptı. Ancak bir yıl sonra bu sözlerin anlamı ortaya çıktı.
Namık Kemal Ersun, CHP’nin iktidara gelmesini önlemek için darbe hazırlığına girişmişti. Sık sık darbe girişimi için İstanbul’a giden Ersun, Özel Harp Dairesi çıkışlı generaller subaylar ile bir araya geliyordu. 1 Mayıs katliamı, Çiğli Suikastı ve Taksim mitinginde Ecevit’e suikast hazırlığının arkasında Ersun ve ekibi vardı. İki ay sonra toplanan Yüksek Askeri Şûra’da Ersun’un ekibi de tasfiye edildi. Ordudan atılan 850 subay arasında Özel Harp’in eski başkanı Recai Engin ve Korgeneral Musa Öğün’de vardı.
5 Haziran 1977’de Ersun emekliye sevk edilerek Özel Harpçilerin darbe girişiminin önüne geçilmiş oldu. Başbakan Süleyman Demirel darbecilerin önünün tamamen kesildiğini düşünüyordu. Ancak Ecevit’in hükümeti kurmasıyla özel harpçiler tekrar harekete geçti. Unutulan bir isim vardı. Orgeneral Vecihi Akın. Özel Harp Dairesi’nin de kendisine bağlı olduğu Akın Ersun’a çok yakındı.
Doğan Öz cinayetinden sonra Akın, İzmir’de NATO karargâhına atanarak kızağa çekildi. Nedeni ise yeni bir darbe hazırlığıydı.
ABDULLAH ÇATLI İMZALI KATLİAMLAR
1977 yılı sonunda AP’den istifa eden 11’lerle birlikte CHP hükümeti güvenoyu alarak görevine başladı. 1978 yılında kontrgerilla yeniden harekete geçti. Bu kez Özel Harp Dairesi’nin sivil uzantıları işe koyuldu. Başında Abdullah Çatlı’nın olduğu 50 kişilik vurucu timin 1978 yılı başında ilk büyük eylemi 16 Mart katliamı oldu. 16 Mart 1978 günü İstanbul Üniversitesi giriş kapısında bomba patlatıldı ve 7 öğrenci yaşamını yitirdi. Olayda kullanılan bombanın Çatlı tarafından sağlandığı daha sonra sanıklar tarafından itiraf edildi. Olayın faillerinden biri de daha sonra firar eden polis memuru Mustafa Doğan’dı.
ÖZ, BALGAT, BAHÇELİEVLER, İPEKÇİ
Bu olaydan on gün sonra 24 Mart 1978 günü Ankara Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz katledildi. O günlerde pek çok öğretim üyesi ve savcı katledilmişti ancak Doğan Öz’ün katliam nedeni soruşturduğu dosyada gizliydi. Doğan Öz, çoğu kişinin adını anmaya korktuğu “kontrgerilla”yı soruşturmaya başlamıştı. O, karşısına çıkan olayları, Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullarla birlikte değerlendirmiş ve görevi gereği harekete geçmişti. Ulaştığı bilgileri iki sayfalık bir raporda topladı. Hazırladığı raporun bir sureti, öldürülmesinin ardından çekmecesinden çıktı.
10 Ağustos 1978’de gerçekleştirilen Balgat Katliamı ile 9 Ekim 1978’de TİP üyesi 7 öğrencinin katledildiği Bahçelievler Katilamı yine Özel Harp Dairesi ve bu daireye bağlı çalışan Abdullah Çatlı imzasını taşıyordu. Çatlı’nın bizzat yönettiği katliamın sanıklarından Ahmet Ercüment Gedikli’nin babasının Özel Harp Dairesi’nde görevli albay olması da tesadüf değildi tabii ki...
1978 yılının son aylarında MHP lideri Türkeş ısrarla hükümete sıkıyönetim ilan etmesini öneriyor. Ecevit hükümeti ise sıkıyönetime direniyordu. 19 Aralık-26 Aralık tarihleri arasında K. Maraş’ta ülküceler tarafından sahneye konan provokasyonun ardından Alevi mahallelerine yönelik bir kıyım yaşandı. Katliam sonucunda 120 kişi öldü, 176 kişi yaralandı. Türkeş’in isteği olmuştu. Hükümet 13 ilde sıkıyönetim ilan etmek zorunda kaldı. 1 Şubat’ta da Milliyet Gazetesi Başyazarı Abdi İpekçi öldürüldü. Patent yine aynı: Tetikçi M.A. Ağca olmasına rağmen olayın Özel Harp Dairesi ve Abdullah Çatlı işbirliğiyle gerçekleştiği...
Terör olayları sıkıyönetim ilanının dışındaki illere taşındı. Gizli bir el, sıkıyönetim kapsamının genişletimlesini istiyordu sanki. Genelkurmay Başkanı Evren ve diğer komutanların özellikle Güneydoğu illerinde bölücü faaliyetlerin arttığına dikkat çekip bu bölgenin de sıkıyönetim kapsamına alınmasını istediği biliniyordu. Sonunda Güneydoğu illerinde de sıkıyönetim ilan edildi. Ancak bu kez de CHP’nin Kürt milletvekilleri tepki göstermeye başladı ve üç milletvekili partisinden istifa etti.
En Çok Okunan Haberler
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Sette kavga çıkmıştı: Siyah Kalp dizisinde flaş ayrılık
- 6 asker şehit olmuştu