Afganistan'da kadınlar Taliban'ın değiştiğine inanıyor mu?
Taliban'ın geçmişte Afganistan'ı yönettiği dönem (1996-2001), kadınlara yönelik acımasız kural ve cezalarla hatırlanıyor. Bazı kadınların başlarının kesildiği, taşlanarak öldürüldüğü ve burka giymeye zorlandığı dönem, Taliban'ın 2001'deki 11 Eylül saldırıları sonrası ABD liderliğindeki koalisyon güçlerince iktidardan uzaklaştırması ile sona ermişti. Afgan kadınların özgürlük alanı genişlerken, bazı kadınlar bakan, belediye başkanı, hakim ve polis olarak çalışmaya başlamıştı. Ancak Afgan kadınların önünde artık belirsiz bir gelecek var.
Taliban'ın geçmişte Afganistan'ı yönettiği dönem (1996-2001), kadınlara yönelik acımasız kural ve cezalarla hatırlanıyor. Bazı kadınların başlarının kesildiği, taşlanarak öldürüldüğü ve burka giymeye zorlandığı dönem, Taliban'ın 2001'deki 11 Eylül saldırıları sonrası ABD liderliğindeki koalisyon güçlerince iktidardan uzaklaştırması ile sona ermişti. Afgan kadınların özgürlük alanı genişlerken, bazı kadınlar bakan, belediye başkanı, hakim ve polis olarak çalışmaya başlamıştı. Ancak Afgan kadınların önünde artık belirsiz bir gelecek var.
'Çaba ve fedakarlık gerekli'
Dünyanın başka yerlerinde bir kadın gazetecinin bir üst düzey yetkili ile röportaj yapması haber niteliği taşımazdı belki. Afgan haber kanalı Tolo News'ın programında kadın sunucu Beheshta Arghand'ın Taliban'ın liderlerinden Mevlevi Abdulhak Hamid ile röportaj yapması ise örgütün kadın ve kız çocuklarına zalim kurallar dayattığı geçmişi nedeniyle, şaşkınlık yarattı.
Salı günü yayınlanan bu röportajda bir başka ilk daha gerçekleşti ve ilk kez bir Taliban lideri televizyon stüdyosunda konuştu.
Öte yandan sunucu Arghand, örgütün bazı imtiyazlar tanıdığı izlenimi veren bu gelişmelere rağmen tedirgin.
BBC'nin sorularını yanıtlayan Arghand, Taliban'ın "Afgan kadınlarla bir problemi olmadığı ve kadınların çalışmalarını desteklediği" yönündeki açıklamalarına karşın hâlâ "korktuğunu" söylüyor.
Çalıştığı televizyon kanalının haber stüdyosu kadar, bulunduğu başkent Kabil'in de değiştiğini belirten Arghan, artık tartışmalı konularda konuklarına özgürce sorular yöneltemediğini, kelimelerini çok dikkatli seçtiğini de sözlerine ekliyor.
"Bir ya da iki ay sonra bize yönelik kanunlar getirecekler" diyen Arghand, sözlerine şöyle devam ediyor:
"İstediğimizi yapmamıza izin vermeyeceklerini, bağımsız olmayı zorlaştıracaklarını düşünüyorum. Şu an bir tepki göstermiyorlar ama çok dikkatli olmalıyız. Ben çok dikkatliyim."
Taliban, 1990'lı yılların sonu ile 2000'li yılların başında kendi şeriat anlayışı üzerinden çok sıkı kurallar getirmişti. Televizyon, müzik ve sinema yasaklanmıştı. Taliban'ın gücünü kaybetmesi sonrası onlarca televizyon kanalı ve 170'den fazla radyo kanalı kurulmuştu.
Ancak Taliban'ın dönüşü sonrası bazı televizyon kanallarının kadın sunucularını yayına çıkarmadığı hatta siyasi içerikli programların yerine ilahiyat konulu sohbetlere yer verilen programlar getirildiği görüldü.
Örgüt misilleme amaçlı eylemleri hayata geçirmediği için kanallar normal akışını sürdürüyor.
Ülkede yaşayan 39 milyon insanın yönetimini devralacak olan Taliban, bu hafta düzenlediği basın toplantısında kadınların "şeriat yasaları çerçevesinde" çalışmasına ve eğitim görmesine izin verileceğini açıkladı.
Öte yandan Taliban savaşçılarının bazı vilayetlerde işe giden kadınları durdurduğu bildiriliyor. BBC'ye konuşan bazı kadınlar, korktukları için sokaklardan uzak durduklarını anlattı.
Bu kritik yol ayrımında haber merkezinde olması gerektiğini hissettiği için işine döndüğünü söyleyen gazeteci Arghand, "Kendi kendime, 'Gitmelisin çünkü bu, Afgan kadınlar için çok önemli bir zaman' dedim" şeklinde konuşuyor.
Taliban savaşçılarının haber merkezine gittiği sırada onu durdurarak, neden yanında bir erkek refakatçi olmadan tek başına seyahat ettiğini sorduğunu kaydeden Arghand, "İyi bir durumda değiliz ve bunun Afganistan'daki kadınlar için de iyi olmadığını biliyoruz. Gelecek kuşakların yararına, çaba ve fedakarlık göstermek gerekli" diyor.
'Geçen seferki gibi değil'
BBC'ye konuşan ve Kabil'de özel bir klinikte hastalarına hizmet veren bir kadın jinekolog, siyasi çalkantıların çalışma yaşamına bir etkisi olmadığını söylüyor.
İsmini vermek istemeyen jinekolog, "(Taliban'ın Kabil'i ele geçirmesinden) üç gün sonra işe geldim. Durum normaldi" diyor.
Taliban'ın kadın doktorların hastanelerde ve özel kliniklerde çalışmasına izin vereceği yönündeki açıklamasını hatırlatan kadın doktor, Taliban'ın bazı noktalarda insanlara aktif olarak işe dönmeleri çağrısında bulunduğu ancak korku iklimi nedeniyle birçoğunun işe gitmediğini belirtiyor:
"Çok sayıda doktor ve ebe, Taliban'ın duyurusundan ikna olmuş değil ve korktukları için de hastanelere gitmiyorlar."
Ülkede özellikle kırsal bölgelerde sağlık hizmetleri ya çok kısıtlı ya da hiç yok.
Gebelikte anne ölümlerinin önüne geçmek için yetkililer, hemşire ve ebelerin sayısını artırmak amaçlı önlemler almıştı. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu, bütün hamile kadınların ve yeni annelerin "hayat kurtaran ebe hizmeti ve diğer hamilelik ve çocuk bakım hizmetlerine erişme hakkı" olduğunu vurguluyor.
Kabilli jinekolog, her şeye rağmen umutlu. Hastaneye giderken sokakta daha az insan gördüğünü ve çok sayıda dükkanın kapalı olduğunu ama Taliban'ın kimseyi durdurup ne giydiğini kontrol etmediğini kaydediyor. "Son yönetimleri gibi değil. Geçen seferkine göre biraz daha iyi" diye vurguluyor.
'Kadınlar örgütün gündeminde yok'
Afganistan'da Meclis'teki 250 koltuğun yüzde 27'si kadınlara ayrılmış durumda ve şu anda Meclis'te 69 kadın milletvekili bulunuyor.
Anda Taliban'ın hiyerarşisinde kadınlara yer vermiyor olması nedeniyle, kapsayıcı bir hükümet kurup kurmayacakları da belirsizliğini koruyor.
Kadın milletvekillerinden Farzhana Kochai, "Gündemlerinde ne var bilmiyoruz. Kadınlar hakkında hiç konuşmuyor olmaları bizi endişelendiriyor" diyor.
Kadınları dışarıda bırakan bir hükümet yapılanmasının uluslararası toplum ve sivil toplum nezdinde sorumlu görülmeyeceğini belirten Kochai, "Kadınlar toplumun dışına atılmamalı. Çalışmaya devam etmeli, hükümette ve istediğimiz her yerde var olmayı sürdürmeliyiz" diyor.
Sokaklardaki kadın sayısının azalması gibi ani değişimlerin kendisini çok rahatsız ettiğini söyleyen Farzhana Kochai, bazı kadınların işe ve okula geri döndüğünün de farkında.
"Tüm kadınlar korkup kendilerini eve kapadı gibi bir şey yok ancak kadınlar sosyal, psikolojik ve politik bir değişimden geçiyor" diyen Kochai, şöyle devam ediyor:
"Çoğumuz saklanıyoruz. Sosyal medyada bile olamıyoruz, işimizi yapamıyor, evlerimizden çıkamıyoruz."
"Kabil'de çok sayıda kadın burka satın alıyor. Televizyon ekranlarında ve başka yerlerde kadınları göremiyoruz."
Kochai Taliban'ın dönüşünden önce de silahlı gruplardan tehdit alıyordu. Şimdi onun gibi radikal gruplara muhalif çok sayıda kadın siyasetçi gizleniyor.
Haber sitesi Independent'a konuşan Afganistan'ın en genç ve ilk kadın belediye başkanı 26 yaşındaki Zarifa Ghafari de "Oturmuş gelmelerini bekliyorum. Bana ya da aileme yardım edebilecek kimse yok. Benim gibiler için gelecekler ve beni öldürecekler" sözleriyle öldürülmekten korktuğunu anlatmıştı.
'Onlara güvenmiyorum'
Afgan öğretmen ve insan hakları aktivisti Pashtana Durrani'ye göre, Taliban'ın kadın hakları konusunda söyledikleri ile yaptıkları farklı.
Can güvenliğinden korksa da sesini çıkarmak zorunda olduğunu söyleyen Durrani, "Bugün savaşacağım ki gelecek kuşaklar tüm bu çatışmalar ile yüzleşmek zorunda kalmasın" diyor.
Taliban liderlerinin kadın hakları konusunda muğlak açıklamalar yaptığını belirten Durrani, geçtiğimiz günlerde sokaklardaki savaşçıların ise tahmin edildiği gibi davrandığını belirtiyor ve şöyle devam ediyor:
"Herat'taki kızlar üniversitelerine gidemedi, Kandahar'da kız çocuklarına eve gitmeleri söylendi ve kadınların erkek akrabalarına bankalardaki pozisyonlarına geçmeleri söylendi."
"Taliban farklı ülkelerden gelecek meşruiyetin arayışında, Afganistan'ın meşru hükümeti olarak tanınmak istiyor. Peki uygulamada ne yapıyorlar?
"İki seçenek var. Ya sahada savaşçılarını kontrol edemiyorlar, ya da gerçekten meşru sayılmak istiyor ama işe koyulmaya da yanaşmıyorlar. Bunlar iki tamamen farklı şey."
Taliban'ın "kadın haklarından" bahsettiğinde neyi kast ettiği de, Durrani için bir soru işareti.
Durrani, "Taliban'ın kast ettiği hareket hakkı mı, sosyalleşme hakkı mı, siyasi haklar mı, yoksa oy verme hakkı mı?" diye soruyor.
Öte yandan Almanya, Taliban'ın kadın haklarını güvenceye almaması durumunda ülkeye tüm yardımları durduracağını açıkladı.
Bazı yorumcular Taliban'ın küresel liderlerin kalbini kazanmak için kadınlara daha fazla özgürlük tanıyacağı görüşünde.
Malala Yardım Kuruluşu'ndan eğitim alanındaki çalışmaları nedeniyle ödül alan Durrani, kız çocuklarının Taliban'ın okula gitmeyi yasaklaması durumunda internetten eğitim almak zorunda kalacağını vurguluyor.
Örgütün okul müfredatını da değiştireceğinden endişe eden Durrani, "Kızlar her Afgan'ın zaten aldığı İslam konulu dersleri mi alacak yoksa genel müfredattaki diğer dersleri almaya devam edebilecekler mi?" diye soruyor, "Bu konuda onlara güvenmiyorum" diye de ekliyor.
'Tek istediğim özgürlük'
Kabil'de güvenliği nedeniyle ismini gizleyen ve Azada lakabını kullanan genç bir kadın girişimci de Taliban'ın vaatlerine kuşkuyla yaklaşıyor.
"Azada, özgür olan anlamına geliyor. Benim de tek istediğim özgürlük. Bu yüzden bu ismi seçtim" diyen Azada, tüm Afganların dahil edildiği bir hükümet istiyor:
"Taliban'ı, direnişçi grubu, normal grubu , farklı dinlerden herkesi kapsayan yeni bir hükümet istiyorum. Bunu başarabilirsek yeni bir ülke, yeni bir gelecek inşa ederiz. Belki daha bile parlak bir gelecek..."
Öte yandan gerçeklik şimdiden yüzünü göstermeye başladı. Dükkanı kapanan Azada ekonomik özgürlüğünü kaybederken, çok sayıda insan gibi ülkeyi terk edebilecek koşullara sahip değil.
Taliban'ın eski dönemindeki kurallarına dair anılar hâlâ Azada'nın hafızasında. Kadınlara karşı saldırgan davranan Taliban'ın şimdi de daha iyi davranacağını beklemediğini belirtiyor Azada. "Kıyafetlerini, saç ve sakalını değiştirmemişler, niye fikirlerini değiştirmiş olsunlar ki? Bu söylentilere inanmıyorum" diyor.
Taliban'ın kadınlar kadar farklı etnik grupları da dışlayacağı yorumunu yapan Azada, yeni bir şiddet sarmalının baş göstereceğine inanıyor:
"Savaş çıkacak. Savaşmazsak, hayatta kalamayız. Ben de onlardan biri olacağım. Belki hayatımı kaybedeceğim ama sorun değil. Cesur olmak zorundayım. Afganistan'dan kaçamam. Tek seçeneğim bu."
En Çok Okunan Haberler
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!