AKP Bilgi Toplumu'nda ülkeyi yerinde saydırdı!
Bilgi toplumu ve bilgi teknolojileri konuları, 8 yıldır TBMM'de büyük bir çoğunluğa dayanan AKP iktidarı için, bu konularda ana muhalefetin verdiği tüm desteğe rağmen, daima çok arka planda kalmıştır.
Bilgi toplumunu ve teknolojilerini yakından ilgilendiren kriterlere göre, Türkiye’nin diğer ülkelere göreceli olarak durumu son 8 yılda ya kötü bir düzeyde kaldı ya da giderek daha kötüleşti.
Bilgi toplumu politikaları için 9 ilke ve ayrıntıları
Bu yazının başlığında kullanılan kavramlar iki kısa açıklama gerektiriyor. Birincisi, “CHP Politikaları” kavramı ile ilgili. CHP’nin resmi politikaları ya Genel Başkan, ya Parti Meclisi ya da Kurultay tarafından belirlenir. Dolayısıyla, bu yazı 22-23 Mayıs’ta toplanacak olan CHP Kurultayı öncesi, konuya ilgisi olanların katkı ve değerlendirmeleri için bir öneri olarak görülmelidir.
İkincisi, “bilgi toplumu” kavramıyla ilgili. Bu kavram, ilk olarak bilişim ve iletişim teknolojilerini akla getiriyor. Bu doğal, çünkü bilgi çağı, bilgi toplumu gibi kavramlar, bilişim ve iletişim teknolojilerinde son 20 yılda gerçekleşen ve süregiden önemli gelişmeler sonucu ortaya çıktı.
Fakat, bilgi toplumuna sadece bu teknolojilerle sınırlı yaklaşım eksik kalır. Bilgi toplumu, çiftçiden öğretmene kadar, ev hanımından engellilere ve çacuklara kadar toplumun her kesimini; devlet veya belediye hizmetlerinden sanayinin rekabet gücüne kadar; kentleşmeden inovasyona kadar toplumun her konusunu, aktivitesini ve her sektörü kapsayan bir kavramdır.
Dolayısıyla, temel politika ilkemizi baştan belirtelim: Bilgi teknolojilerine ilişkin politikalar, sadece ilgili teknolojiler bağlamında değil, toplumu tüm kesim, boyut ve aktiviteleri ile bilgi toplumuna taşıma anlayışıyla ve perspektifiyle belirlenmelidir.
Durum saptaması ve analizi
Ekteki tablo, zaman üzerinde ülkemizin diğer ülkelere göreceli olarak bilgi toplumunu yakından ilgilendiren kriterlere göre nasıl bir gelişme içerisinde olduğunu gösteriyor. Tablonun tamamını tek bir cümle ile özetlemek gerekirse: Bilgi toplumunu ve teknolojilerini yakından ilgilendiren kriterlere göre, Türkiye’nin diğer ülkelere göreceli olarak durumu son 8 yılda ya kötü bir düzeyde kalmıştır, ya da giderek daha kötüleşmiştir.
Bu genel durumun nedenini tek bir cümle ile özetleyecek olursak: Bilgi toplumu ve bilgi teknolojileri konuları, 8 yıldır TBMM’de büyük bir çoğunluğa dayanan AKP iktidarı için, bu konularda ana muhalefetin verdiği tüm desteğe rağmen, daima çok arka planda kalmıştır. Bu genel iddianın önde gelen somut destekleri:
Politikadan, plandan ve stratejiden yoksun bir dönem geçmiştir. Örneğin, ihale sonucu çalışmalarına 2003’de başlanan ve Temmuz 2006’da Resmi Gazete’de yayımlanan Bilgi Toplumu Stratejisi uygulanmamıştır; 2010’da tamamlanması öngörülen stratejinin Eylem Planı’nda yer alan 111 eylemin yarısından fazlası hala tamamlanmamış, önemli bir kısmına hala başlanmamıştır.
Gerekli politikaları geliştirmek ve uygulamak için kurumsal yapılanma yerine tam bir kurumsal kargaşa yaşanmıştır. Örneğin, Ulaştırma Bakanlığı, DPT ve başbakanlık arasında anlamlı ve etkin bir eşgüdüm sağlanamamış, konular sahipsiz kalmıştır; Türksat gibi uydu teknolojileri ile ilgilenme amacıyla kurulmuş kuruma, e-devlet kapısından kablo TV’ye kadar ilgisiz konularda görevler verilmiştir.
Çok sayıda ve ivedi gerekliliği olan yasalar daima arka plana atılmıştır. Örneğin, e-ticaretin önünü açacak yeni Türk Ticaret Kanunu tasarısı TBMM’de görüşülmeye başladıktan sonra kenara bırakıldı ve TBMM gündeminde aylardır bekliyor, E-devlet ve Bilgi Toplumu Kanun taslağı daha bakanlar kuruluna bile gelmedi, bilgi toplumuna ve e-devlete ilişkin uygulamalara kurumsal düzenleme getirecek olan bir torba yasa taslağı da hala bakanlar kurulunda bile görüşülmedi…
Bilgi teknolojileriyle ilgili piyasalarda rekabet düzeni sağlanmadığı için, ilgili sektörlerde arzu edilen büyüme sağlanamamıştır. Örneğin, her sene AB tarafından hazırlanan Türkiye İlerleme Raporlarında bile belirtildiği gibi, 5 yıl önce serbestleşmesi gereken telekomünikasyon sektöründe, yasaya rağmen, rekabet ortamı sağlanmamıştır. Elektronik Haberleşme Yasası ile Türksat’a birçok alanda tekel gücü verilmiştir.
Genel olarak, her konuda, yasalar hazırlanırken, bilgi toplumu olma yönünde ivme sağlama, bilgi teknolojilerinin üretim ve kullanılmasını teşvik gibi unsurlar dikkate alınmamıştır. Örneğin, 5084 sayılı Yatırımları ve İstihdamı Teşvik yasasında veya 5746 sayılı ARGE Teşvik yasası önceliklerden ve stratejiden tamamen yoksundur.
Ekteki tabloda, sıralamaların her biri bir endekse göre yapılmıştır. Her bir endeksin ise alt endeksleri vardır. Türkiye’nin sıralamadaki yerini olumsuz etkileyen alt endeksleri inceleyince, özellikle zayıf olduğumuz dört alan kendini gösteriyor:
1- Enformasyon ve iletişim teknolojilerinde vizyonsuzluk
2- Bu alanlardaki regülasyon ve politika eksikleri.
3- Risk (girişim) sermayesinin yetersiz olması
4- Kalifiye insangücü yetersizliği
Bilgi Toplumu Stratejisi yukarıdaki konuları içeriyordu; ama, stratejiyi hazırlatan ve kabul edip Resmi Gazete’de yayımlayan AKP hükümeti, stratejinin eylem planını uygulamadı.
İlkeler ve yaklaşımlar
Aşağıdaki 9 ilke ve her birinin altındaki yaklaşımlar, beraberce önerdiğimiz bilgi toplumu politikalarını oluşturuyor.
1- Katılımcılık ve saydamlık: Şimdiki gibi, kapalı kapılar ardından yürütülen ilişkiler, yaranmalar yerine, toplumsal ve sektörel bağlamda farklı çıkar odakları arasında bir kazan-kazan ilişkisi oluşturulmasını sağlayacak, saydam ve katılımcı bir yöntem egemen olmalıdır. Yandaş odaklı kişisel ilişkiler yerine ilgili ve paydaş STÖ’ler dikkate alınarak, demokrasinin temelinde yeri olan STÖ’lerin de güçlenmesi, sorumluluk yüklenmesi ve katkı yapması sağlanabilir.
Ekonomik ve Sosyal Konsey benzeri bir yapılanma ile, şimdiki işlevsiz E-Dönüşüm İcra Kurulu yerine, geniş katılımlı, düzenli toplanan ve hem izleme hem de hedef ve strateji belirleme konularında işlevsel bir Bilgi Toplumu Konseyi kurmak.
TBMM İçtüzüğünde değişiklik yaparak, yasa tasarı ve teklifleri komisyonlarda görüşülürken STÖ’lerin katkısını sağlamak.
İlgili STÖ’lerin güçlenmesine ve etkin çalışmalarına yardımcı önlemler almak, destekler sağlamak.
2- İzlemek, ölçmek ve hesap verilebilirlik: Şimdiki gibi el yordamıyla gelişmeleri izlemek yerine, kullanılan kaynakların ve uygulanan politikaların etki analizinin yapılması için standart ölçütler belirlenmeli ve veri toplayarak gelişmeler ölçülmeli. Bu hem hesap verilebilirlik için, hem de politikaların uygulama sürecinde revize edilmesi için gerekli.
Otomobil sektöründe iki STÖ’nün (Otomobil Sanayicileri Derneği ve Oto Distribütörleri Derneği) yaptığı gibi ilgili STÖ’lerin düzenli ve ayrıntılı istatistiksel verilerin toplanması için TÜİK ve BTK ile ortak çalışmasını sağlamak.
Uygulamaların ve politikaların etkilerinin düzenli olarak analizinin yapılmasını sağlayacak düzenlemeleri yapmak.
3- Somut öncelik, hedef ve stratejiler belirlemek: Şimdiki gibi, genel temenniler veya “serbest” adı altında “başıboş” piyasanın görünmez eli yerine, katılımcı bir şekilde somut ve iddialı hedefler belirlenmeli ve o hedeflere ulaşma stratejileri geliştirilmelidir. Belirlenen hedeflere doğru ilerlemenin izlenmesi ve sapmalar karşısında hızla stratejileri ve uygulamaları revize etmeli, gerekirse sapmaları önlemek için yaptırım uygulanmalı.
Şu üç temel belgeyi hızla güncelleyip, somut öncelikleri, hedef ve stratejileri belirleyen tek bir belgeye indirgemek: Türkiye Ulusal Enformasyon Altyapısı (TUENA), Bilgi Toplumu Stratejisi ve Vizyon 2023.
Uygulamaları sürekli izleyecek ve varsa hedeflerden sapmaları önceden belirleyecek kurumsal altyapıyı kurmak.
Ülkemizi yazılım sektöründe iddialı bir vizyona kavuşturmak ve bu vizyonun gereğini yapmak.
4- İnsan ve talep odaklı olmak: Şimdiki gibi sadece arz odaklı olmak yerine, ağırlıklı olarak talep ve insan odaklı olmak gerekir. Örneğin, e-devlet politikalarında sadece uygulamaları geliştirip sunduktan sonra yurttaşın talep etmesini beklemek yerine, yurttaşların talep etmesi teşvik edilmeli. Tüketici hakları, yurttaşın farkındalığı ve ihtiyaçları, bireyin kendini geliştirme ve girişimcilik olanakları ve ön planda olmalı. Ekonomik girdi olarak fiziksel sermaye odaklı olmakla yetinmeden, beşeri sermaye ve bilgi girdilerine de önemle odaklanmalı.
Bilgi teknolojilerinin günlük yaşamın her boyutuna katkı koyabilmesini sağlayacak anlamlı, yararlı, eğlendirici ve kültürel içerikler sunmasını desteklemek.
Yaygın kullanımını teşvik edecek içerikler yanında, erişimin hızını artırırken vergileri dolayısıyla maliyetleri düşürmek.
STÖ’lerle ortak ve ülke çapında yaygın programlarla, her toplumsal kesimde bilgi toplumu konusunda bilinci ve farkındalığı geliştirmek.
İnsangücü planlamasını, beşeri sermayenin gelişmesini, her düzeyde eğitimin bilgi toplumu gereklerine göre yeni en düzenlenmesini sağlamak.
5-Teknoloji üretimi odaklı olmak: Şimdiki gibi sadece iyi kullanıcı olmaya odaklanmak yerine, teknoloji geliştirme ve üretmeye yönelik olmalı.
Kritik teknolojileri ve dünya konjonktürünün açtığı fırsat pencerelerini iyi izleyerek, geriden gelmenin “yakalama” avantajını iyi değerlendiren atılımları kamu-özel ortaklığında konsorsiyumlar ile gerçekleştirmek.
Üretime ve Ar-Ge’ye yönelik yabancı yatırımı çekmek için gerekli fiziksel, kurumsal ve beşeri sermayeyi geliştirmek.
6- Beşeri sermaye odaklı olmak: Şimdiki gibi, okullara bilgisayar koyarak bilgi toplumuna doğru ilerlendiğini sanmak yerine, her yaşta insanımızı bir sermaye gibi görüp en iyi gelişmesi sağlanmalı.
İnsangücü planlamasını, beşeri sermayenin gelişmesini, her düzeyde ve yaşta eğitimin bilgi toplumu gereklerine göre yeniden düzenlenmesini ve zenginleşmesini sağlamak.
Stratejik ve öncelikli alanlarda mükemmeliyet merkezleri kurarak, uluslar arası düzeyde iddia sahibi araştırmacılar yetiştirmek ve bu alanlarda önde gelen araştırmacıları ülkemize çekmek.
7- Girişimciliğin ve yatırımın önünü açmak: Şimdiki gibi, girişimciliğin ve yatırımın önüne baştan zorluklar çıkarıp, sonra da denetimsiz bırakmak yerine, tam tersine baştan önünü açıp destek olmak fakat sağlanan desteğin kullanılmasını bürokratik engeller çıkarmadan izleyip denetlemek gerekir. Girişimciliğin ve yatırımın önündeki en büyük engellerden birisi olan rekabet ortamının, siyasi kayırmacılıktan uzak bir şekilde işlemesi sağlanmalıdır.
Risk sermayesini, inovasyonu ve kuluçka ortamlarını devlet eliyle desteklemek.
Rekabet ortamını düzenleyen kurumların (BTK; RK) güçlü ve bağımsız olmasını sağlamak.
8- Konuları bilgi toplumu ile ilişkilendirmek: Şimdiki gibi, sadece genel söylem ve bazı teknolojiler söz konusu olunca değil, her konuda bilgi toplumu kriterlerini dikkate alıp gereğini yapmak gerekiyor.
TBMM’de yasaların AB müktesebatına uygunluğuna bakıldığı gibi, bilgi toplumu gereklerine uygunluğuna da bakmak.
Sektörlerimizin her birinde bilgi teknolojilerinin rekabet gücü için kaldıraç görevi görme potansiyelini belirlemek.
Eğitim müfredat ve ortamında bilgi toplumu konusunda bilgi ve bilinç sahibi olunmasını sağlayacak düzenlemeleri yapmak.
9- Mevzuat ve kurumsal yapıyı oluşturmak: Şimdiki gibi, “bilgi toplumu” konusunu her ortamda klişe haline getirerek dillendirmekle yetinip ülke gündemini gereksiz yerlere çekmek yerine, bilgi toplumu yolunda ivme kazanmamız için gerekli yasalara, düzenlemelere ve kurumsal yapılanmaya öncelik vermek.
Yukarıdaki politikalar bu yazı için ayrılan yer sınırları içerisine sığdırılırken, kaçınılmaz olarak eksikler içermektedir. Ayrıca, yukarıdakilerin her biri için ayrıntılı eylem planları gereklidir. Bu eksiklikleri, birinci ilkemizin gereği olarak, katılımcı bir süreç ile tamamlamayı dilerim.
Osman Coşkunoğlu, CHP Uşak Milletvekili,
En Çok Okunan Haberler
- Op. Dr. Dericioğlu başında poşetle ölü bulundu
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- 500 bin TL'nin aylık getirisi belli oldu
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- Suriye'de herkesin konuştuğu ölüm listesi
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- Erdoğan'dan işgale 'isimsiz' tepki
- Suriye'nin yeni başbakanından ilk açıklama