Allan Peterkin'den 1001 Sakal ve 1001 Bıyık: "Kıldaki keramet..."

Allan Peterkin'in, kitaplarda bıyığın ve sakalın kökeninin tarih öncesi zamanlardan Eski Mısır’a ve Eski Yunan’a; Fransızlardan İngilizlerin Viktorya dönemine uzanan geniş bir yelpazede anlatıyor. Sonrasında ise modern zamanlardan bugüne sakal ve bıyığın hangi şekillere girdiği, hangi ideolojileri ve tarzları ifade ettiği hususu üzerinde duruyor. Meriç Balkanlı'nın değerlendirmesiyle...

Allan Peterkin'den 1001 Sakal ve 1001 Bıyık:
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 05.12.2014 - 15:23

Allan Peterkin'den “1001 Sakal ve Bıyık”

Kıldaki keramet

Çocukluğumuzda, geçmişin ve geleceğin silik olmasından olacak ki bolca vaktimiz ve merakımız olur. Dünyadaki nesnelerin ve olayların tümünü gözlerimizi kocaman açarak, uzun uzun seyreder, anlamaya çalışırız. Zamanla bilhassa nesneler sıradanlaşır, onları seyretmeye ve anlamlarını düşünmeye daha az vaktimiz kalır. Büyüyünce ise seyretme ve şeyler üzerine düşünme, kitaplar aracılığıyla devam eder diyebiliriz. Metinler gözümüze artık sıradan görünen olay ve nesneleri görünür kılar. Mesela Freud rüyaları, sakarlıkları, şakaları öyle anlatır ki günlük hayatımızda artık üzerinde durmadığımız bu yaşantılar hakkında anlamlar üretebiliriz. Calvino’nun çocuklar için İtalyancaya çevirdiği sabun, kömür ve patates metinleri de yine basit bir sabuna bakarak düşünce üreten metinler. 

Kanadalı psikiyatrist Allan Peterkin, kendi anlattığına bakılırsa bir gün yolda yürürken pek çok erkeğin sakallı ve bıyıklı olduğunu fark eder. Daha sonra internette yaptığı küçük bir araştırma ile bu konuya ilgisi daha da artar. Sakal ve bıyık gibi gözümüzün bakmaya alıştığı yüz kılları hakkında düşünmeye ve daha detaylı araştırmalar yapmaya başlar. Bu sürecin sonunda ise 1001 Sakal: Sakalın Kültürel Tarihi adlı kitabı yayımlar. Yüzün belli bölgelerinde kümelenmiş bu sempatik kıl yığınları, tarihte hangi anlamlara gelmiş, bu kılların cinsiyet rollerinde önemi, vücudumuzda kaç kıl var, tıraş ritüeli, hatta sakallı kadınlar gibi tanıdık olduğu kadar ilginç konulara yolcuğumuz başlar.

BİLİNÇDIŞI NEDENLER

Yazar, girişte bu kitabı yazmasının amacını şöyle açıklıyor: “Sakal bırakmamızın altında yatan bilinçaltı sebepler nedir? Sakal, bıyık neden karanlıkla, sapkınlıkla ve şeytani şeylerle ilişkilendirilir? Tıraş olmanın törensel sembolizminin altında yatan nedir? Ya gey sakalına ne demeli: toplumsal cinsiyeti değiştirmek için yüzdeki kılların kullanılması, sakallı kadınlar, drag kings. Eğer bazı sakallar arketipsel ise (Noel Baba ya da Şeytan’ınki gibi), biz modern erkeklerin sakal ya da bıyığımızla ele verdiğimiz şey nedir?”

Büyük Budapeşte Oteli filmindeki otel görevlisi Moustafa’yı hatırlayın! Moustafa yaşını büyük göstermek için her sabah uyanınca, yüzüne özenle incecik bir bıyık çizer. Bir kızın regl olması gibi bıyık ve sakal da çocukluktan erkekliğe sembolik bir köprü işlevi üstlenir. Öyle ki ilk tıraş da bu nedenle önemli ve törensel. Hatta asker tıraşı, damat tıraşı gibi ritüeller de erkek bireyin toplumsal rolündeki geçişleri temsil ettiği için ayrıca ilginç.

Sakal ve bıyık bazı dönemlerde benimsenmiş, bazı dönemlerde ise küçümsenmiş. Kimi zaman itaati, kimi zaman başkaldırıyı simgelemiş. Bilgelikle, babalıkla, güvenle özdeşleştirilen bu kıl kümeleri ( aklıma kıvır kıvır sakallarıyla Persepolis’teki Tanrı geliyor) nasıl oluyor da hem şeytaniliğin ve kadınsılığın bir sembolü olarak görülürken hem de barbarlığı, homoseksüelliği, deliliği de akla getirmiş? Bıyığın ve sakalın tarihte gözden düştüğü zamanlar olsa da heyhat devir hep değişmiş, sakal-bıyık yeniden sevilmiş.

Öyle ki Allan Peterkin 90’larda tamamıyla pornocularla, marjinallerle ve homoseksüellerle özdeşleşen bıyık modasının tekrar başlayacağını tahmin etmiş. Hatta şimdilerde sokaklarda gezen burma bıyıklı delikanlılar aşkına 1001 Sakal kitabının daraltılmış, azıcık değiştirilmiş, ısıtılmış halini 1001 Bıyık: Bıyığın Kültürel Tarihi olarak yeniden yazmış.

TARİHTE SAKAL VE BIYIK

Kitaplarda bıyığın ve sakalın kökeninin tarih öncesi zamanlardan Eski Mısır’a ve Eski Yunan’a; Fransızlardan İngilizlerin Viktorya dönemine uzanan geniş bir yelpazede anlatıldığı görülür. Sonrasında ise Sanayi Devrimi sonrası modern zamanlardan günümüze sakal ve bıyığın hangi şekillere girdiği, hangi ideolojileri ve tarzları ifade ettiği hususu üzerinde durulur. Devirler, hükümdarlar, sistemler gelip geçerken bir nokta dikkat çekici: Kapitalizmden önce bıyık ve sakal modasını hükümdar ve onun çevresindeki seçkin sınıf belirlerken; günümüzde bıyığın ve sakalın kaderi endüstriye ve satış politikalarına emanet.

Bıyık ve sakal bir ideolojinin, bir dünya görüşünün, hayat tarzının ifadesi olarak ya da sadece erkek yüzünde bazı anlamları ya da izleri gizleyen, onu daha genç ya da daha olgun gösteren bir uzuv olarak dahi çeşitli ve çok anlamlıdır. Sakal bize bir şey anlatır! Bir badem bıyık, üç günlük kirli sakal ya da favori… Bunları erkeğin zihnine ya da bilinçdışına giden küçük teller olarak nitelendirmek abartılı olmaz. Örnek vermek gerekirse naçizane fikrim, top sakalı olan bir erkek bunun farkında olmasa bile entelektüel olma kaygısı içindedir. Bir de Türkiyeli herkesin hemen gözünün önüne getirebileceği 'solcu' bıyığı, 'ülkücü' bıyığı gibi ideolojik tarzları da belirtmeden geçmeyelim.

“Aslına bakılırsa onların yaşamları ve başarılarına dair bildikleriniz yüzlerindeki kıllarla tuhaf ve karmaşık şekilde iç içe geçmiş olabilir. Bir diğer deyişle alameti farikaları olan görünüşleri bir şekilde karakterlerinin özünü sembolize ediyor gibidir.”

Nice ifade şeklini kendi başına sembolize edebilen sakal ve bıyığın yokluğu da bir dönemin anlayışını ya da gizli bir anlamı dışavurabilir. 20. Yüzyılın sinekkaydı tıraşlı ve bir örnek takım elbiseli erkekleri, çoğulculuğun aksine aynı olmayı yücelten bir görünüşe sahiptiler. Neyse ki günümüzde bu algı değişmeye başladı ve postmodernizme yaraşır şekilde farklı tarz sakal ve bıyıklarıyla erkekler de çeşit çeşit ve rengarenkler.

TARİHİ ERKEKLER YAZDI, KADINLARI DA ÖNEMSEMEDİLER

İçeriği zamandan zamana değişse de bir erkeğin bıyığı, sakalı ya da bıyık sakal bütünü kadınlara ve çevreye pek çok mesaj da verir. Yine kitapta yer bulan bir araştırmaya göre kadınların bıyıklı erkekleri evliliğe daha uygun adaylar olarak gördüğünü okuruz ama şaşırmayız. Sakalların erkeksi bir süs olduğu daha küçük kızlarken babalarımızın, dedelerimizin yüzlerini göre göre istemeden de olsa zihnimize kazınır. Örneğin dedemi bıyıksız düşünmem mümkün değil, hatta kendisi bıyığını kesse gözümüze burnunu kesmiş kadar tuhaf görünebilir. Günümüzde sakal, bilgeliği ya da otoriteye başkaldırıyı simgeleyen bir fenomenken, bıyık toplumda ve resmi yerlerde daha hoşgörülür olduğu için belki de, sıradan aile babalarının da homoseksüellerin de ortak paydası olabilir.

Peki sakal ve bıyık tarih sahnesinde bir görünüp bir kaybolurken kadınlar bu meselenin neresinde olmuşlar?

Erkeklerin bıyıklarını balmumuyla şekillendirdikleri, parfümledikleri, altın tozuyla boyadıkları ya da lanetleyip yasakladıkları, gözden düşürdükleri zaman kadınların tüm bunlar hakkında ne düşündüğünü maalesef bilmiyoruz. Tarihi erkekler yazdı, kadınları da önemsemediler doğrusu. Günümüzde ise kadınların bazıları bu tüyleri fetişliğe varan derecelerde estetik ve erotik bulsa da kimileri yumuşak yanaklı, tıraşlı yanakları öpmek istiyor.

Bıyıklar ve kadınlar demişken Frida’yı da anmadan etmeyelim. Frida; kadının asla kıllı, bıyıklı olmaması gerektiğini söyleyen normlara inat bıyıklarını yok etmeyerek bu sefer bir kadın olarak yüzdeki kılları başkaldırı aracı olarak kullanmıştır. Toplumsal cinsiyet tabularına içtenlikle kafa tutan kadınlar bugün de onun izinden gidenlerdir.

Son olarak ey okur! Sakalım yok ama bir dinle hele..

Kıl tüy deyip geçme, sakalı sev bıyığı koru!

1001 Sakal: Sakalın Kültürel Tarihi/ Allan Peterkin/ Çeviren: Zarife Biliz/ Sel Yayıncılık/ 278 s.
1001 Bıyık: Bıyığın Kültürel Tarihi/ Allan Peterkin/ Çeviren: Zarife Biliz/ Sel Yayınclık/ 128 s.

 

 

 

 

 

 

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon