Arap Baharı, Libya Kışı!
'Arap Baharı' neydi? Yozlaşmış gerici rejimlere karşı birikmiş öfkenin sübapları patlatması mı, emperyalist maniplasyon mu? Hangi etmenlerin tetiklemesiyle başladı, nasıl yayıldı, nereye evrildi? Bölge dengelerini nasıl etkiledi, emperyalistler ve bölgedeki rejimler olaylar karşısında nasıl stratejiler geliştirdi? Tunus'ta bir yoksulun bedeninden sıçrayan kıvılcımla başlayan halk coşkunluğu Libya'da nasıl trajik bir kışa dönüştü? Vijay Prashad Arap Baharı, Libya Kışı'nda, dumanı üzerinde tüten olayların, engin bilgiye dayanan Marksist bir analiz geliştiriyor.
ABD'nin her şeye kadir olduğuna, dünyadaki gelişmeleri onun düzenlediğine inananların hurafelerinin aksine, Arap İsyanlarının ilk kıvılcımları, Tunus ve Mısır'da, bütünüyle iç dinamiklerden kaynaklandı. Burada küresel ekonomik bunalımın etkisi dahi ikincil bir unsurdu. Bu sürece, özellikle stratejik alan Mısır'da, Amerikan emperyalizmi restorasyon çabalarına doğrudan müdahil olarak yanıt verdi. Restorasyonlarda olduğu gibi egemenlik sistemi isyana, ödünlerle geri adımlar atarak ve esasında ileri doğru hamle yaparak yanıt verdi. Bu süreci ABD yönetti ve rejimin askerî bürokrasisi kurumsal olarak önderlik yaptı gelişmelere.
Bölgede yayılma eğilimi gösteren 'yangın'a ilişkin olarak emperyalizm, ilki şaşkınlığın ardından geliştirdiği ikinci yöntemi Libya'da uygulamaya koydu. Durumdan, hareketlenmeye başlayan yaygın hoşnutsuzluk ve muhalefet dinamiklerinden vazife çıkartmaya dayanan bir yöntemdi bu. Genellikle olduğu üzere emperyalist müdahale, kışkırtmalarla, askerî ablukalarla, bombardımanlarla hükmünü icra etti.
'Devrim'i çalmak
Arap Baharı, Libya Kışı kitabının konusunu oluşturan bu süreçte, yazarın savladığı gibi amaç, gerçekten de sadece petrolü değil, 'Devrim'i çalmaktı. Petrolün yağması, Devrim'in çalınmasının bir sonucuydu sadece. İsyancı güçlerin içindeki ve arasındaki dengeleri işbirlikçi güçler lehine değiştirmekten muhalefetin meşruiyetini lekelemeye, psikolojik savaş ve üstünlükle gelişmeleri denetim altına almaktan geleceği inşada stratejik mevzi kazanmaya, isyancıların uluslararası demokratik desteğini berhava etmekten her türden gericiliği ön plana çıkartmaya uzanan bir dizi hedefe ulaşılmasıyla 'çalındı' Devrim.
Emperyalizmin, zalim rejimlerin ve yeni işbirlikçilerin halklara karşı mevzilenme, tahkimat ve saldırısının yol haritasını, 'bahar'ın ortasında 'kış'ın yaşatılmasının, Libya örneğini Arap Baharı, Libya Kışı kitabında okuyoruz. Vijay Prashad, kitapta Libya'nın hazin öyküsünü anlatırken pek çok bakımdan yetkin bir yaklaşım gösteriyor.
Her şeyden önce, Arapça bilmeyenlerin dahi saygın ve etkin 'Ortadoğu uzmanı' olarak boy gösterdiği Türkiye bakımından yöntemsel derslerle dolu bu kitap. Bizdeki bu zaaflı ve hatta sahte uzmanlık üretiminin, sağda da, solda da (yeterince bilinmediği için) olgulardan kaçarak somut bilgi içermeden, sadece zihinde üretilmiş 'teorik'-ideolojik genellemelerden oluşan 'çözümlemeler' kakofonisinin tam tersi bir yöntem izleniyor bu kitapta. Zihinde inşa edilen 'teorik' çerçeveye uymayan olguların göz ardı edildiği, kimi bariz gerçeklerin bile 'uzman analizi'nin mantıksal tutarlılığını bozmamak için tahrif edilerek 'kitaba uydurulduğu' bir entellektüel fukaralık ortamında, elinizdeki kitabın yazarının somut bilgiye ve sağlam yönteme dayalı uzmanlığı ibretlik değer taşıyor.
Tarihsel bağlamı içinde ve tüm bağlantılarıyla ele alınan somut olgulardan hareket eden sağlam bir teorik/yöntemsel altyapıdan ve bilgi birikiminden beslenen yazar, bu yoldan genellemelere ulaştıkça somut gerçekliği daha iyi kavramamızı mümkün kılan ve geleceği kestirmeye yönelen bir güncel tarih yazımı ve çözümlemesinin ufuk açıcı örneğini sunuyor okurlara.
Bütün engin bilgi birikimine, teorik yetkinliğine, bilimsel metodolojisinin sağlamlığına karşın, yazarın genellemelerinde gösterdiği özen, alçak gönüllülük ve dikkatli ölçülülük, bir başka ders olarak çıkıyor karşımıza.
Yazarın yönteminin bir başka değeri şu kavrayışında yatıyor: 'Arap toprakları için 2011'in ilk aylarındaki olaylar yeni bir tarihin başlangıcı değil, yüz yıllık bitmemiş bir mücadelenin devamıydı...' İlk bölümde özet halinde ve yer yer değinilmekle birlikte güncelliğin bu kavrayışı ve Arap tarihine olan hâkimiyeti elinizdeki kitabı çok değerli kılıyor. Bu tarih bilinci yazarın sağlam zemininin temelini oluşturmaktadır. Yazarın sistematik bir biçimde özel olarak incelemese de bu konudaki genel ifade ve saptamaları son derece sağlam bir çıkış noktası oluşturmakta, kitaba değer katmakta, günceli değerlendirmede ve geleceğe ilişkin tahminlerde bulunmada Yazarın teorik ve olgusal alanlardaki yetkinliğini pekiştirmektedir.
Gerçekten de Arap halklarının Osmanlı'ya ve Batı sömürgeciliğine karşı verdiği ulusal kurtuluş mücadelesi, Amerikan Soğuk Savaş saldırganlığına direnişi, Nasırcılık ve BAAS'tan oluşan Arap ulusalcı solculuğunun, onun devlet kapitalizminin, hayat projesinin özü, bu çerçeve içinde komünist partilerinin ve Sovyetler Birliği'nin yaklaşımları ve rolleri anlaşılmadan Arap (ve Ortadoğu) gelişmelerinin kavranması olanaksız. Kitap bu türden geri dönüşlerle analizlerini zenginleştiriyor ve okura zengin bir perspektif kazandırıyor.
Yakın tarihten örnekler
Unutmamak gerekir ki Arap ulusal solculuğunun devlet kapitalizminin öz dinamiklerinden neşet etmiş vahşi özelleştirmeci neoliberal uygulamaların sahibi olan ve milliyetçi retorik ardında siyonizme boyun eğmiş, sonunda halk düşmanı karakter edinmiş işbirlikçi diktatörlük yapılarınadır isyanlar. Bu, Mısır'dan Suriye'ye, Tunus'tan Libya'ya kendine özgü farklılıkları temelinde tüm rejimler ve emperyalizm çarpıtıp rayından saptırmaya çalışsa da demokratik muhalefet dinamikleri bakımından böyledir.
Bu yöntemsel açıdan ve bilgi birikiminden bakıldığında, 'bugün, bir ölçüde dünde' gizlidir ve tarih bilinci o gizi çözmektedir. Güzel bir örnek başka bir Ortadoğu ülkesi İran'dır. 1952'de, halk baskısı ve seçimle gelmiş meclis kararı gereği, komünizmle hiçbir bağı olmayan toprak sahibi Musaddık başkanlığındaki İran hükümeti, 1 Mayıs 1951 günü İngiliz şirketi Anglo-Iranian Oil Company'nin denetimindeki petrol sanayiini millileştirdi. O dönemde, İngiliz şirketinin İngiltere'ye ödediği gelir vergisi, İran'a petrol imtiyazı karşılığı yaptığı ödemeden daha fazlaydı. Millileştirme kararı üzerine; CIA, İngiliz istihbaratının da yardımıyla, bir darbe planı yaptı. Emperyalizmin tezgâhladığı her darbede olduğu gibi gazeteciler, din adamları ve subaylar satın alındı. Camilere bombalar atıldı, sokaklarda kargaşa çıkartıldı, dükkânlar yakıldı ve komünistler suçlanarak para verilmiş profesyonel kışkıştıcılarca halk sokağa döküldü, istikrarsızlık yaratıldı. Sonunda satılık bir general, ABD'nin 'terörist ulusal cephenin önderi' olarak tanımladığı Musaddık'a karşı darbeyi 19 Ağustos 1952'de gerçekleştirdi. Darbenin ardından konuşma yapmak için gelen darbeci General Zahidi'yi karşılamak üzere İran Radyoevi'ne koşan CIA yetkilileri o acele içinde askeri marş yerine yanlışlıkla kısa bir süre Amerikan Milli Marşı'nın plağını çalmaya başladılar. Darbe başarıya ulaştı, ülkeden kaçmış olan Şah geri getirildi, SAVAK kuruldu, ülke onun diktasına devredildi ve İran petrolü yeniden özelleştirilip emperyalistler arasında dönemin yeni güç dengelerine göre paylaştırıldı. Eski ve adi bu oyun işte şimdi Libya'da oynanıyor. Bunda Kaddafi rejiminin payı, elbette, emperyalizmin ve işbirlikçilerinin suçunu örtmeye yetmiyor ve kitap tam da bunu anlatıyor.
Kitabın bir başka değeri, emperyalizmin karakteri ve hedefleri konusundaki berraklığıdır. Petrol, enerji kaynaklarının ve dağıtım ağının denetim altında tutulması, işbirlikçiliğin tahkimi, İran'ın hedef alınması, İsrail'in hegemonik konumunun dokunulmazlığı, bölgenin uluslararası kapitalizme eklemlenmesi gibi amaçların Batı oryantalizmine hâkim hurafelerle ve sermayenin organik halk korkusu/düşmanlığı ile birleşerek emperyalist dinamiği oluşturmasının tespiti kitaba ayrı bir değer kazandırıyor.
Bu kitapta, ABD başta olmak üzere emperyalizm ile işbirlikçiliğin kirli yüzünün, halk düşmanı karakterinin, feodal despotluk rejimlerini desteklerken gerici özünün, bu haliyle 'demokrasi havariliği'ne soyunurken de ikiyüzlülüğünün, 'insancıl emperyalizm' hurafesini pazarlamasındaki ahlaksız cüretinin, saldırgan ve yıkıcı dinamiklerinin açığa çıkartılması; bununla beraber, Soğuk Savaş ürünü, Amerikan imalatı 'ulusal güvenlik rejimleri'nin sahte halkçılığının, aldatıcı popülizminin ve genel olarak burjuva milliyetçiliğinin emekçi yığınları dolandırmaya dönük gerçek özünün, sınıfsal kaynaklarıyla işbirlikçiliğe bağlanması, elinizdeki kitabın analitik değerini daha da arttırmaktadır.
Arap Baharı, Libya Kışı/ Vijay Prashad/ Çeviren: Şükrü Alpagut/ Yordam Kitap/ 256 s.
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!