‘Artık kimse hapisten korkmuyor'
‘Bir İşsizin Günlüğü’ adlı yeni kitabı piyasaya çıkan gazetemiz köşe yazarı gazeteci Doğan Satmış’la konuştuk
Kitabınızda “Gazeteci, yazdıklarıyla para kazanan bir işçidir” diyorsunuz. Bugün bu işçinin hakkı hangi seviyede?
Sıfır hakkı var. Çünkü sendika diye bir şey kalmadı. Şu anda bu işçinin hiçbir hakkı yok. Sadece kendisi çıkarıldığı zaman aldığı tazminat söz konusu. İşte onu da bir katakulliye getirip alabilirse ne âlâ. Alamazsa, o da gider.
Kitapta kıdem, ihbar tazminatı ve sendika gibi unsurlara da yer veriyorsunuz...
Bu bizim hiç farkına varmadığımız, bilmediğimiz ama gazetecilerin gerçeği olan şeyler. Anca kapıyı kapattıktan sonra farkına varıyoruz. İş işten geçmiş oluyor. Önceden bilmemiz lazım halbuki.
Yazılı basının gücü giderek zayıflıyor mu?
Maalesef. Çünkü, yazılı basının satışı azalıyor, okur kaybediyor. Yazılı basın, okurunu “dijital”e kaptırıyor ve en önemlisi ilan gelirleri “dijital”e kayıyor. Son bir yılda, yazılı basının ilan gelirinden yüzde on düşüş, dijitalde ise yüzde yirmilik artış var.
Eski gazeteniz Habertürk’te neler yaşandı?
Habertürk’ün patronu, çok iyi bir gazete yapma iddiasıyla ortaya çıktı. Ve ciddi yatırım yaptı. Babıâli’nin umut veren kadrolarını oluşturdu, fakat sonra gazeteyi kendi ekonomik avantajları için kullanmayı tercih etti. En başta Bekir Coşkun’u, Ece Temelkuran’ı, Elif Şafak’ı, Nuran Yıldız’ı çıkardı. Bu ve benzer isimleri çizip yerine de iktidara sıcak görünen gazetecileri tercih etmeye başlayınca, okur farkına vardı. Sadece yazar noktasından kalınmadı, kelime hataları bahane edilerek editoryal kadrolar da tıraşlanmaya başlandı. Bakan kızdı diye 2 kişi kovuldu, yok başbakan kızdı, yok vali kızdı, yok işadamı kızdı diye insanlar atıldı. Böyle olunca, mızrak çuvala sığmadı. Okur farkına vardı. Maalesef 300-400 binlik tirajlar da eridi. Sonra daha da ileri götürdüler. İşin içine “Alo Fatih”leri koydular. İktidarın bir adamını gazetenin en tepe yönetimine ekleme gibi bir cin formül geliştirdiler ve bu sonuçta gazeteyi alanlar ahmak değiller; bunu herkes gördü, gazete sıkıntıya girdi.
Son dönemde medyada neler oluyor?
Son dönemlerde siyasi iktidara meydan okuyan güçlü gazeteciler çıktı. Mesela bizim Can Dündar çıkıp MİT belgelerini yayımladı. Bu Türkiye’de son yıllarda rastlayamadığımız bir gazetecilik cesaretiydi. Ben kişisel olarak bile tereddüt ettim bunu göze alır mıyım diye? Böyle cesur gazeteciler var Türkiye’de. Cesur gazeteciler şimdi daha yüksek sesle ortaya çıkıyorlar. Öyle, hapse girmekten kimse artık korkmuyor yani. Mustafa Balbay, Ahmet Şık, Nedim Şener girdi. Birçok kişi yattı ve başları dik çıktı, milletvekili oldu. Hele 7 Haziran seçiminden sonra geriye dönüşü yok. Şimdi Mehmet Baransu’ya haksızlık yapılıyor. Ama bunlar gazetecileri korkutmayacak. Artık eski “Alo Fatih” atmosferine Türk basınının geri dönmesi ihtimali bence yok.
Türkiye’de adını en çok hak eden gazete hangisi?
Türkiye’de adını en çok hak eden gazete dersek ben iki tane sayarım. Hürriyet ve Cumhuriyet. Cumhuriyet 90 yıllık bir çizgiye sahip. Mütevazı bütçesiyle, mütevazı okuruyla çok iyi gazetecilerin yetiştiği, medyaya yayın yönetmeni ihraç eden bir kurum. Hürriyet de hâlâ habere en çok para harcayan müessese. Bu ikisi ismini hak ediyor. Zamanında çok istikbal vaat eden gazeteler, “havuz” operasyonlarıyla, dinlemelere takılan ağlama seanslarıyla maalesef büyük bir itibar kaybettiler. Üzücü.
‘En demokratik toplantıları Cumhuriyet’te gördüm’
Cumhuriyet’in yönetim şekli yeterince demokratik mi?
En demokratik toplantıları Cumhuriyet’te gördüm. Geldiğim ilk gün yazıişleri toplantısı masasında oturuyordum. “Bu haber bizde niye yok” gibi bir tartışma yapılıyordu. Sonuçta muhabir eksikliği söz konusu. Kültür servisinden bir arkadaş, “Bu gazeteye durmadan müdür alacağınıza muhabir alırsanız sorun çözülür” dedi. Kendimi tutamadım, bir kahkaha attım. Böyle bir ortam, bence hiçbir sakıncası yok bu itirazın. Tamamen haklı da olabilir arkadaş. Gazeteler muhabire dayanır. Hakikaten keşke diyorum çok daha kaliteli muhabirler olsa da köşe yazarlarına da gerek kalmasa. Böyle demokratik bir ortam ancak Cumhuriyet’te olur. Bunu birkaç defa daha yaşadık.
Peki, nasıl bir gazeteydi ve şu an neye dönüşüyor?
Cumhuriyet, tutucu ve statükocu bir görünüme sahipti. Genç nesilden koptuğu söyleniyordu. Araştırmalar da yaşlı bir okurdan söz ediyordu. Türkiye değişti. Nüfusu hem genç hem de yakın zamana kadar AKP’ye oy veren yüzde 50’lik bir kitle var. Ve artık insanlar vesayet istemiyor, asker veya sivil. Cumhuriyet de o eski algısını ortadan kaldırmak için birtakım yenilikler yapıyor. Bence zamanlaması falan da çok iyi oldu. Bunun böyle olması gerekirdi. Türkiye’nin de Cumhuriyet gibi köklü bir gazeteye ihtiyacı var.
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü