Atatürk’ün anlatımıyla 23 Nisan 1920 ve milli egemenliğin anlamı

23 Nisan 1920’de Meclis’in kurulması, Osmanlı’nın dinsel/geleneksel kökenli ‘kişisel egemenliğinin’ sona ermesini ve ‘Milli Egemenliğin’ ilanını simgeler.

Yayınlanma: 23.04.2018 - 09:12
Abone Ol google-news

Sevgili okurlarım, bayram törenleri, bayram kutlamaları kimi zaman insanların bu törenleri ve kutlamaları kanıksamış olmalarından dolayı, nelerin niçin kutlandığının unutulmasına yol açabiliyor.

23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı, ülkemizde genellikle çocukların katıldığı şenlikler olarak kutlandığından bu bayramın Türkiye Cumhuriyeti bakımından sahip olduğu önem ve İstiklâl Savaşı içindeki siyasal/ideolojik ve işlevsel anlamı gözden kaçırılıyor sanıyorum. Ben bu yazıda hem 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi’nin açılışının anlam ve önemini vurgulamaya çalışacağım, hem de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu olayı nasıl anlattığını sizlere günümüzün konuşma diline çevirdiğim kendi sözleriyle aktaracağım.

***

Önce hemen, tam da 23 Nisan 1920’de Meclis’in açıldığı gün, hain Şeyhülislam Dürrizade’nin Mustafa Kemal ve arkadaşlarının halifeye karşı geldikleri için katledilmeleri gerektiğine ilişkin fetvası üzerine başlayan iç isyanların bütün şiddetiyle devam ettiğini belirtmeliyim. Atatürk’ün aşağıda alıntıladığım sözleri, durumun ne kadar vahim olduğunu ve Meclis’in hangi koşullar altında çalışmaya başladığını bütün açıklığıyla anlatıyor. “Her taraftan, asiler üzerine kuvvet gönderdik. Bu arada, Geyve’de bulunan 24. Tümen de, Komutanı Yarbay Mahmut Bey başta olarak Düzce’ye hareket etti. Mahmut Bey, Meclis’in açıldığı gün, yani 23 Nisan 1920’de Hendek’ten Düzce’ye geçerken, Hendek’te de isyan başladı. Adapazarı da asiler tarafından elde edildi.

Mahmut Bey, 25 Nisan 1920’de Hendek- Düzce yolu üzerinde asiler tarafından aldatılarak pusuya düşürülmüş ve ilk ateşte şehit edilmiştir. Kurmay Başkanı Sami Bey, yaveri ve daha birkaç subay da aynı zamanda şehit düştüler. Bunun üzerine, 24. Tümen çarpışamadan tamamen asiler tarafından esir edildi. Bütün tüfekleri, topları alındı. Ağırlıkları yağma edildi. Bu sırada İstanbul’dan İzmit Mutasarrıfı Çerkez İbrahim Adapazarı’na geldi. Halka Padişah’ın selamını iletti ve yüz elli lira maaşla gönüllü kaydına başladı.” Toplanan asi kuvvetler, bütün o çevreye egemen olduktan sonra Geyve Boğazı’ndaki kuvvetlerimize saldırmaya başladılar.” Bizzat Atatürk’ün bu sözleri 23 Nisan 1920 tarihindeki durumun ne kadar korkunç olduğunu belirtiyor sanırım.

***

Değerli okurlarım, İstiklâl Savaşı zaferi ve Cumhuriyet ilanı olaylarına mucizevî bir nitelik kazandıran özellik, Mustafa Kemal’in bu başarıları, hâlâ feodal bir din/tarım toplumu yapısına sahip olan, yani sadece eşraf ve ayan denilen toprak ağaları ile okuma yazma bilmeyen köylülerden oluşan, Osmanlı halkı ile gerçekleştirmiş olmasıdır.

Bugün bize çok doğal gelen temsili demokrasinin kurum ve kuralları o dönemde henüz yerleşmemiştir. Üstelik de halk uzun süren ve yenilgiyle biten savaşlardan çok yıpranmış ve bıkmıştır. Böyle bir yapıda, hem Kurtuluş Savaşı yapmak, hem de onu kazandıktan sonra Cumhuriyet ilan etmek, gerçekten ancak tarihi değiştirecek bir görüş ve iradeye sahip olan olağanüstü bir liderin gerçekleştirebileceği inanılmaz başarılardır. Mustafa Kemal, bir yandan düşmana karşı direnişi ve orduyu örgütlerken öte yandan Cumhuriyet ilanı için gerekli kurumsal hazırlıkları yapıyordu. Bu iki işi birlikte aynı anda yürütebileceği yöntem, yeni bir “Kurucu Meclis” oluşturmaktı. Nitekim kararının bu olduğunu bir önceki bölümde aktardığım sözlerinden anlıyoruz. Ama Gazi Paşa müthiş bir zamanlama ve halkla ilişkiler uzmanıdır da: Sırf “Kurucu Meclis” deyimi iyi bilinmediği ve çok sıcak karşılanmayacağı için bunu “Olağanüstü Yetkilerle Donatılmış Meclis” nitelemesi ile değiştirmiştir.

Elbette önündeki en önemli engel, henüz demokratik bir bilinç sahibi olmayan toplumda bir Meclis toplamanın ve bunu işlevsel kılmanın zorluklarıydı. Atatürk bu zorlukları, hem düşman işgaline karşı yapılan savaşın kutsallığına işaret ederek, hem de o günkü toplumsal gelenek ve göreneklere uygun davranarak aşmıştır. “Zamanlama” ve “Zamanın gereklerine uyma” davranışı, Meclis’in açılışında da açıkça görülür. Şimdi bu açılışı bizzat onun anlatımıyla izleyelim. Mustafa Kemal Paşa önce Padişah yanlılarının Kuvayı Milliye’ye karşı isyanlarının Meclis’in açılışını nasıl engellemeye çalıştığına değiniyor ve sonra aşağıdaki sözlerle devam ediyor.

***

“Efendiler, bu tür olaylara bundan sonra büyük ölçüde rastlayacağız. Büyük Millet Meclisi’nin toplanmasını ve açılmasını sağlamak için çalıştığımız günlerde bizi en çok uğraştıran, Düzce, Hendek, Gerede gibi Bolu bölgesindeki yerlerden başlayıp, Nallıhan, Beypazarı üzerlerinden Ankara’ya yaklaşma eğilimini gösteren irtica ve isyan dalgaları olmuştur. Ben, bir taraftan bu dalgaların durdurulmasına çalışırken, bir taraftan da Ankara’da toplanmakta olan ve genel durumu henüz gereği gibi bilmeyen milletvekillerini dehşete düşürecek görüntüler karşısında bırakmamanın ve buna benzer durumların ortaya çıkmasıyla Meclis’in toplantısının engellenmesi gibi uğursuz olasılıklara meydan vermemenin çarelerini düşünüyordum. Bunun için, Meclis’in açılmasında çok acele ediyordum. Sonunda gelebilmiş milletvekilleriyle yetinerek Meclis’in, Nisan’ın 23. Cuma günü açılmasına karar verdik. Bu karar üzerine 21 Nisan 1920 tarihinde yayınladığım genelgenin içeriğini, o günün duygu ve anlayışlarına ne derece uymak zorunda kalındığını gösterir bir belge olması dolayısıyla, aynen bilginize sunmayı uygun görüyorum. Tel: Gayet aceledir Ankara, 21.4.1920 Ankara’ya acele yazı Kolordulara (14. Kolordu Vekâleti’ne) 61.Tümen Komutanlığına, Refet Beyefendi’ye Bütün İllere, Bağımsız Sancaklara, Müdafaai Hukuk Merkez Heyetlerine Belediye Başkanlıklarına

1. Nisan’ın 23. Cuma günü, cuma namazından sonra, Allah’ın yardımıyla, Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılacaktır.

2. Vatanın bağımsızlığı, yüce hilafet ve saltanat makamının kurtarılması gibi en önemli ve hayati görevleri yapacak olan bu Büyük Millet Meclisi’nin açılış gününü cumaya rastlatmakla, anılan günün kutsallığından yararlanılacak ve açılıştan önce bütün değerli milletvekilleriyle beraber Hacıbayramı Veli Camii Şerifi’nde cuma namazı kılınarak Kur’an’ın ve namazın ışıklarından da yararlanılacaktır. Namazdan sonra Hz. Peygamber’in sakalı ve kutsal sancak taşınarak Meclis Binası’na gidilecektir. Meclis Binası’na girmeden önce bir dua okunarak kurbanlar kesilecektir. Bu merasimde camii şeriften başlayarak Meclis Binası’na kadar Kolordu Komutanlığı’nca askeri birlikler ile özel merasim ve güvenlik önlemleri alınacaktır.

3. Anılan günün kutsallığının halka aktarılması için bugünden itibaren il merkezinde Vali Beyefendi Hazretleri’nin düzenlediği hatim indirilmeye ve Buharii Şerif okunmaya başlanacak ve hatim indirmenin son kısımları uğurlu sayılarak Cuma günü namazdan sonra Meclis Binası önünde tamamlanacaktır.

4. Kutsal ve yaralı vatanımızın her köşesinde aynı biçimde, bugünden başlayarak Buhari okunmasına ve hatim indirilmesine başlanarak, Cuma günü ezandan evvel minarelerde sala verilecek ve hutbe esnasında Halifemiz Padişahımız Efendimiz Hazretleri’nin adları söylenirken Padişah Hazretlerinin bütün vatanla birlikte bir an evvel kurtuluş ve saadete kavuşması duası ek olarak okunacak ve cuma namazının kılınmasından sonra da hatim indirilmesi tamamlanarak yüce hilafet ve saltanat makamının ve vatanın her yerinin kurtuluşu amacıyla yapılan milli çalışmanın önem ve kutsallığı ve milletin her bireyinin kendi vekillerinden meydana gelen bu Büyük Millet Meclisi’nin vereceği vatani görevleri yapmak zorunda olduğu hakkında vaazlar verilecektir. Ondan sonra Halife ve Padişahımızın, din ve devletimizin, vatan ve milletimizin kurtuluşu, huzuru ve bağımsızlığı için dua edilecektir. Bu dini ve vatani merasimin yapılmasından ve camilerden çıktıktan sonra Osmanlı topraklarının her tarafında, hükümet makamına gelinerek Meclis’in açılmasından dolayı resmi kutlamalar yapılacaktır. Her tarafta cuma namazından evvel uygun bir biçimde mevlit okunacaktır.

5. Bu bildirinin hemen yayımlanması ve yayılması için her yola başvurulacak ve en uzak köylere, en küçük askeri birliklere, ülkenin bütün örgüt ve kurumlarına ulaştırılması sağlanacaktır. Ayrıca, büyük levhalar halinde her tarafa asılacak ve olanaklı olan yerlerde basılacak, çoğaltılacak ve parasız olarak dağıtılacaktır.

6. Yüce Allah’tan tam bir başarı dilenir.

Temsil Heyeti adına Mustafa Kemal

22 Nisan 1920 tarihinde de şu küçük bildiriyi yayınladım: Telgraf 22.4.1920 Dakika geciktirilmeyecektir Bütün İllerle Bağımsız Sancaklara Kolordulara, Nazilli’de Albay Refet Beyefendi’ye Bursa’da 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa Hazretleri’ne Bursa’da 56. Tümen Komutanı Albay Bekir Sami Beyefendi’ye Balıkesir’de 61. Tümen Komutanı Albay Kâzım Beyefendi’ye Nisan’ın 23. Cuma günü Büyük Millet Meclisi Allah’ın yardımıyla açılarak göreve başlayacağından, anılan günden başlayarak bütün sivil ve askeri makamların ve bütün milletin yönetim ve başvuru yerinin belirtilen Meclis olacağı bilgilerinize sunulur.Temsil Heyeti adına Mustafa Kemal."

***

Sevgili okurlarım, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kendi anlatımından da açıkça anlaşılacağı gibi, Büyük Millet Meclisi’nin açılışı, toplumun bütün gelenek ve göreneklerine uygun olarak mukaddes bir olay biçiminde düzenlenmiştir.

Ayrıca bu Meclis derhal, İstiklâl Savaşı’nın en üst makamı olarak bütün sivil ve askeri makamlara bildirilmiştir.

Böylece Gazi Paşa, hem İstiklâl Savaşı’nın “bir isyan hareketi” değil, “milli bir hareket” olduğunu bütün dünyaya ilan ediyor, hem de Halife-Sultan’ın yani Padişah’ın yerine geçecek olan siyasal otoriteyi biçimlendiriyordu.

23 Nisan 1920’de Meclis’in kurulması, Osmanlı’nın dinsel/geleneksel kökenli “kişisel egemenliğinin” sona ermesini ve “Milli Egemenliğin” ilanını simgeler.

Şimdi yine “milletin egemenliğine”, kişisel çıkarları adına el koymak isteyenlere karşı, tarihimizin bu dönüm noktasını anımsatmak “milli egemenliğin” ne zorluklar içinde ve nasıl ilan edildiğini anlatmak, bütün demokratik güçlerin görevi olmalıdır.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler