Ayşegül Yüksel’den ‘Güneşin Sofrasında - Genco Erkal’ın Dostlar Tiyatrosu Serüveni’

Akademisyen ve eleştirmen Ayşegül Yüksel’in kaleme aldığı “Güneşin Sofrasında - Genco Erkal’ın Dostlar Tiyatrosu Serüveni” adlı incelemesi Kırmızı Kedi etiketiyle basıldı. Yüksel’in incelemesi Erkal’ın 60 yıllık profesyonel geçmişinin bir dökümünü sunuyor.

Ayşegül Yüksel’den ‘Güneşin Sofrasında - Genco Erkal’ın Dostlar Tiyatrosu Serüveni’
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 07.02.2020 - 12:18

FOTOĞRAFLAR: NECATİ SAVAŞ

- Genco Erkal’ın 60 yıl (aslında öncesi de var ama profesyonel olarak 60 yıl), Dostlar Tiyatrosu’nun ise 50 yıllık bir geçmişi var tiyatro tarihimizde.. 300 sayfalık çok şık bir kitapla bu tarihçeyi sizden okumak ayrıca büyük bir keyif. Öncelikle şunu sorayım. Genco Erkal ve Dostlar Tiyatrosu memleketimizin tiyatro tarihinde neyi temsil ediyor?

Her şeyden önce, ülkemizin sponsorsuz ve bağımsız en uzun ömürlü özel tiyatrolarından biri olarak öne çıkıyor. Ayrıca, politik tiyatro yapma ilkesine 60 yıldır sırt çevirmemiş bir topluluk olarak önem taşıyor.

Bir önemli özelliği de yerli/yabancı metinlerden yapılan uyarlamalar ve özgün oyunlarla tiyatromuzu 60 yıldır zenginleştiriyor olması.

Örnekleyeyim: Turhan Selçuk'tan ‘Abdülcanbaz’, Aziz Nesin’den ‘Azizname’, Yaşar Kemal’den ‘Ağrı Dağı Efsanesi’, Brecht’ten ‘Analık Davası’ uyarlamaları. Ayrıca, unutmayalım, Genco Erkal’ın kaleminden çıkan, ‘tek kişilik’ ve ‘iki kişilik’ gösterilerin metinleri de uyarlama özelliği taşıyor. Dahası, topluluk sanatçılarının yazdığı özgün belgesel oyunlar var: Macit Koper’den ‘Sabotaj Oyunu’, Yavuzer Çetinkaya’dan ‘Gün Dönerken’ gibi.

Dostlar, bütün bu söylediklerime ek olarak, nitelikten hiçbir zaman ödün vermemiş, çoğunlukla yüksek düzeyde oyunculuk sunan, dekor, giysi, ışık tasarımları, koreografi ve dans çalışmaları, müzik düzenlemeleri ve şarkı sunumları her zaman özenle gerçekleştirilmiş bir topluluk olarak ülkemizin tiyatro tarihinde sağlıklı bir ‘kurumlaşma’yı temsil ediyor.

Genco Erkal, hem eskimeyen bir ‘yıldız’, hem de öğrenmeyi 60 yıldır sürdürmekte olan bir tiyatro eri olarak tüm bu başarıların arkasındaki kişidir. Bir tiyatroyu ayakta tutmanın yalnızca parlak oyunculuğa dayanmadığını bildiğinden, sahne olayının tüm boyutlarını değerlendirmede emek harcayan bir dramaturg, yönetmen, çevirmen, uyarlamacı ve yazar olarak karşımızdadır.

Dahası, yaşının 80’i aşmış olmasına karşın, 2019 yılında toplam 173 oyunda, ülkenin her yanında sahneye çıkarak, alt edilmesi olanaksız bir rekor kırmıştır. Tiyatro tarihimize sahnelerin en büyük maratoncusu olarak geçecektir.

KENTERLER, REJİ VE GENCO...

- Siz bu tarihin büyük bir kısmının canlı tanığısınız. Genco Erkal’ı sahnede ilk gördüğünüz oyunu anımsıyor musunuz ve ne düşünmüştünüz o zaman?

Genco Erkal’ı ilk kez, Kenterler’in Ankara Devlet Tiyatrosu’nda da oynamış oldukları, 1959’da da Muammer Karaca Tiyatrosu’nda yeni bir yapım olarak sundukları, popüler bir bulvar komedisi olan ‘Çöl Faresi’ oyununda tanımıştık. Başrolleri Kenterler ve başka ünlüler oynadığı için Erkal’ın oyunculuğunu değerlendirme durumunda değildim pek. Ne ki, dikkat çeken bir fiziği vardı.

Temiz yüzlü çocuk’ olarak tanımladığımız 21 yaşındaki Genco’yu, erkek kardeşime benzettiğimizden, ailecek hemen benimsemiştik. (Genco’nun bu oyunda rol almasını, kendisini amatörlük yıllarında izleyip beğenmiş olan Muhsin Ertuğrul’un önerdiğini ise yıllar sonra öğrenecektik).

Daha sonraki birkaç yıl içinde Kenter’lerde gitgide daha önemli roller üstlenen Genco artık iyice tanınmaya başlamıştı. Ne ki, bana göre, Kenterler için çalışırken ortaya koyduğu en parlak çalışma Ionesco’nun ‘İskemleler’ ve ‘Ders’ oyunlarına yaptığı rejidir. Genco Erkal, ilk profesyonel rejisi olan bu tek perdelik iki oyunda oynayan Yıldız ve Müşfik Kenter’i ilk kez ‘absürd’ tiyatro oyunculuğunda değerlendiren kişidir. İki ustasıyla yaptığı çalışmadan yüksek not almıştır.

Oyuncu Genco’yu ‘yıldız’ düzeyine ulaştıran çalışma ise 1962 yılında Taksim’deki Arena Tiyatrosu’nda sunulan, Asaf Çiyiltepe’nin sahnelediği, Jaroslav Hasek’in ‘Aslan Asker Şvayk’ındaki Şvayk rolüdür. Bundan sonra Genco’yu kimse tutamamıştır.

GENCO, BİR BAVUL DOLUSU BELGE İLETTİ’

- Kitapla ilgili belge ve fotoğraflar için nasıl bir araştırma yaptınız? Bizde arşiv her zaman sıkıntılı bir konudur çünkü.

Tiyatro seyircisi olduğum günden bu yana kendi arşivimi oluşturma alışkanlığım var. Oyun broşürleri, beğendiğim eleştiri yazıları, tiyatro dergileri gibi malzeme yıllar içinde yer yer yitip gitse bile, çoğunlukla elimdedir. (İtiraf edeyim, 60 yıllık tiyatro izleyiciliğinden sonra, artık aradığımı bulamadığım bir belge kalabalığı ile yüzleşmek durumundayım).

Ne ki Dostlar’ın kurulduğu dönemde yurt dışındaydım. Genco Erkal bana ilk üç tiyatro dönemini içeren bir bavul dolusu belge iletti. Bu belgelerle boğuşurken, pek çok yararlı yazı ve haber yanında, basının yanlış bilgilendirmeleriyle de karşılaştım.

Gazeteler sanki birbirleriyle ‘telefon oyunu’ oynarcasına, gerçekliğini gitgide yitiren bir haberler silsilesi oluşturmuştu. Neyse ki kuşkucu bir yaradılışım var. Genco’yla konuşma şansını da kullanarak uydurma haberlere yenik düşmekten kurtuldum.

DOSTLAR’IN İLK 20 YILINI DA BEN YAZMIŞTIM’

Daha sonraki dönemleri incelerken ise daha donanımlıydım. Dostlar’ın ilk 20 yıllık öyküsünü de ben yazmıştım. (Ne ki o yazının hiçbir bölümü kitaba girmedi, çünkü 50 yıla bakıştaki odak noktaları farklıydı). O dönemde Dostlar tarafından bana verilen oyun metinleri, basın bültenleri, vb. elimdeydi. Dahası, Dostlar için yazdığım 30’u aşkın gazete/dergi yazısı yanında, eleştirmen meslektaşlarımın kitapları ve gazete/dergi yazıları vardı elimde.

Zeynep Oral’dan, Zehra İpşiroğlu’ndan, Seçkin Selvi’den, Dikmen Gürün’den, Üstün Akmen’den çok yararlandım. Ayrıca belleğimin epeyce güçlü olması da kitabın oluşmasında kolaylık sağladı.

Ayrıca yayınevinin öngördüğü kitap boyutuna göre yazmam gerekiyordu. (Kitabın 2019 yılı içinde yayımlanması koşulu yayınevini de yazarı da bağlıyordu çünkü). Dolayısıyla daha derin araştırmalara girmem söz konusu olmadı. Girseydim, daha akademik boyutlu bir kitap çıkardı ortaya. Ancak, amaç bir 50. Yıl kutlaması sağlamaktı daha çok.

SEÇİCİ VE YARATICI BİR SANATÇI’

- Birçok meslektaşının aksine Genco Erkal sinemada seyrek olarak çalıştı. Televizyon dizilerinde ise hiç oynamadı. Asıl mesleğini hep sahnelerde icra etti. Yeni kuşaklar bunun kıymetini pek bilmeyebilir ama sizce Erkal’ın bu tavrı ne anlama geliyor?

Sinemada seyrek oynayışı ‘seçici’ bir sanatçı olmasıyla açıklanabilir. Her zaman senaryosunu beğendiği, anlam yüklü filmlerde oynamayı seçmiştir. Her zaman önemli yönetmenlerle çalışmıştır.

Televizyon dizilerinde çalışmayışınınsa birden çok nedeni vardır. Her şeyden önce dizi çekimi, sürekli olarak tiyatro yapmasını engelleyecekti.

Oysa Dostlar’ın son 40 yılında ‘itici’ ve ‘yaratıcı’ güç Genco Erkal’ın kendisidir. Dahası, televizyon dizilerinin ‘rating’ alma zorunluğu, yapılan işi ‘tecimsel’ kılmakta, çoğunlukla niteliğini de düşürmektedir. Genco Erkal gibi denetimli bir sanatçının, sonunun nereye varacağının bilinmediği öykülerle işi yoktur.

Dahası ve en önemlisi, içinde bulunduğumuz toplumsal/politik koşullar gereği, televizyon ortamında, Genco’nun dünyaya ve toplumuna bakışına denk düşecek, sinema ve/ya da dizi senaryolarına yanaşılamamaktadır. Bu durum Genco’ya seçme şansı bırakmamaktadır sanırım.

BAKANLIK DESTEĞİ USLU TİYATROCULARA’

- Politik tiyatroyu Genco Erkal kadar istikrarlı ve inatlı bir biçimde uygulayan, bu tavrından taviz vermeyen pek kimse kalmadı galiba. Politik tiyatro zor mu geliyor acaba sanatçılarımıza? Yoksa eski moda mı görüyorlar, ne dersiniz?

12 Eylül dikta rejimi toplumun üstünden silindir gibi geçtiğinden bu yana politik tiyatro yapanlar gitgide azaldı. Bunun bir nedeni, oyunların yasaklanma ya da engellenme tehlikesidir. Kimi oyunlar büyük kentlerde sahnelenebilse bile, turneyle küçük kentlere gidildiğinde şu ya da bu gerekçeyle engellenebilmektedir.

Günümüzde de geçerli olan bu tür zararlara girmeyi göze alamayan özel toplulukların politik tiyatro yapması düşünülemez. (Şehir tiyatroları ve Devlet Tiyatroları gibi, ödenekleri devletten sağlanan topluluklar için politik tiyatro zaten söz konusu değildir).

Bir de Kültür Bakanlığı’ndan ‘özel’ tiyatrolarca her yıl alınabilen ‘oyun projelerine parasal destek’ durumu var. Bu destekten yararlanmak için usta tiyatrocu olmak yetmiyor. ‘Uslu tiyatrocu’ olmanız da gerekli. Ferhan Şensoy’un Ortaoyuncular topluluğu, Ankara Sanat Tiyatrosu, Oyun Atölyesi, Dostlar Tiyatrosu, vb, uzunca süredir bu destekten yararlandırılmıyor.

SİVAS 93, HER ŞEYİ DEĞİŞTİRDİ’

Politik tiyatronun modasının geçmiş olması olasılığına gelince, unutmayalım, 1980’li yıllarda doğmuş olan kuşak politik gelişmelerden habersiz olarak büyütüldü. Anne ve babalar çocuklarını politikadan uzak tutmaya çalıştılar.

Bu arada 1970’li yıllarda, önüne gelenin politik tiyatro yaptığı düşüncesiyle sergilediği ‘slogancı’ yaklaşım, insanları bu tür tiyatrodan uzaklaştırmıştı.

Dahası, Turgut Özal’ın ‘liberallik’ kokan politikalarının gölgesinde, bir yandan birdenbire oluşan özel televizyonların ‘vur patlasın, çal oynasın’ yaklaşımıyla, öte yandan ‘tüketim’ çılgınlığının toplumu sarmasıyla, paradan para kazanmanın engellenemez çekiciliğinin savunulmasıyla, gençler çok farklı bir yerlere gittiler. Orta yaşlıların bir bölümü ise politikadan yılmışlardı.

Ancak, Genco Erkal’ın 2000’li yıllarda ‘olay yaratan’ ‘Sivas ‘93’ oyunu seyirciyi öylesine sarstı ki, durum değişti. 30’u aşkın sanat erinin ölümüne neden olan Madımak Oteli yangınını hepimiz (o yıllarda çocuk olan günümüzün genç insanları da) radyodan ve bir oranda da televizyondan dehşet içinde izlemişti. ‘Sivas ‘93’ün yıllar sonra bu korkunç olayı sahnede canlandırması, duyarlı insanlar için politik tiyatronun işlevi bağlamında yol gösterici oldu. Genco Erkal’in oyunlarına ve politik tiyatroya artık gençlerin de yoğun ilgisi var.

POLİTİK TİYATRO ZORLU BİR UĞRAŞ’

Politik tiyatro yapmak zorlu bir uğraş gerektiriyor. Erkal’ın ve Dostlar’ın yıllardır yapmaya çalıştığı gibi, bu tür bir oyun hem iyi bir tiyatro örneği sunacak, hem irdelediği toplumsal - politik konu seyircinin anlayabileceği biçimde dile gelecek, hem de iletisini ‘sloganlar’la ya da bağırıp çağırarak değil, incelikli biçimde sunacak.

Dostlar’ın pek çok politik oyunu anlaşılır ve/ya da nitelikli kılmak için, sahneleme aşamasına gelmeden önce yoğun bir dramaturji çalışması yapması ve yer yer uyarlamaya gitmesi boşuna değil. Unutmayalım, aynı politik oyun Anadolu seyircisini ve Afrikalı ya da Çinli seyirciyi farklı biçimde etkileyebilir.

- Öte yandan Bertolt Brecht gibi devasa bir ismin oyunlarını da neredeyse sadece Genco Erkal oynadı bir dönem ve hâlâ da oynuyor, oynayacak. Onun Brecht’i ele alış önceliğine ne diyorsunuz?

Genco Erkal pek çok söyleşisinde Brecht’in toplumcu düşünceyi tiyatroda ele alış biçimini bütünüyle benimsediğini dile getirdi. Bu nedenle Dostlar’da sahnelediği ve/ya da oynadığı Brecht oyunlarının ya da Brecht’li gösterilerin her birinin ‘Brechtçe’ sunulmasını öngördü.

Dahası, hiçbir Brecht oyununu da sırf ‘Brecht olsun’ diye oynamadı. Mehmet Akan’ın Brecht’in ‘Kafkas Tebeşir Dairesi’ oyunundan uyarladığı ‘Analık Davası’, ülkemizin 12 Mart öncesi ve sonrasına politik göndermeler içerir.

NÂZIM VE BRECHT METİNLERİ...

Mehmet Ulusoy’un Dostlar’da özgün biçimiyle sahnelediği aynı oyun bu kez 12 Eylül faşizmine bakışı yansıtır. ‘Galileo Galilei’ ile 12 Eylül sonrasında sesi soluğu kesilen aydınların açmazını irdelemek için, ünlü gökbilimci Galile’nin Katolik Kilisesi’nin Engizisyon olarak anılan ‘işkence’ kurumu karşısında boyun eğişi sahneye çıkartılmıştır.

Bay Puntila ve Uşağı Matti’ 1980’lerin sonuna doğru ‘neo-liberalizm’ anlayışıyla buluşan ‘güler yüzlü kapitalizm’in yok saydığı ‘sınıfsal uçurum’u anımsatmak için sahnededir.

Son yılların parlak ikili gösterisi ‘Ben Bertolt Brecht’le başlayan ‘savaşa karşı uyarı’ niteliğindeki bölümler, ‘savaş’ olgusu bir türlü ülkemizin gündeminden düşemediği için, Brecht metinleri içeren ‘Nâzım ile Brecht Güneşin Sofrasında’ ve ‘Merhaba’da da sürmektedir.

BİR SHAKESPEARE OYUNUNDA OYNAMASINI İSTERDİM’

- Sizce Genco Erkal’ın bunca yıl içinde eksik yaptığı bir şey, ‘Ah bir de şunu oynasaydı keşke’ dediğiniz bir oyun var mı?

Bir Shakespeare oyununda oynamasını isterdim. Çünkü Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu yapımı ‘Othello’da eşsiz bir Iago karakteri yaratmıştı. Yıllar önce bir fırsat çıksaydı, Hamlet karakterine de yeni bir enerji getirebilirdi. ‘Kral Lear’de Soytarı’yı herhalde müthiş oynardı. Ama en çok ‘Venedik Taciri’nin ünlü Shylock karakterini yorumlarken izlemek isterdim Genco’yu. Bugün de oynayabilir.

Doğal ki bütün bunlar birer düş… Dostlar’a büyük bir Shakespeare yapımı için destek yağdıracak sponsorlar nerede…

Güneşin Sofrasında - Genco Erkal’ın Dostlar Tiyatrosu Serüveni / Ayşegül Yüksel / Kırmızı Kedi Yayınevi / 336 s.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler