Balkanlar'da kimlik bunalımı

Yunanistan Ortodoks Arnavutların Arnavutça konuşan Helenler olduğunu iddia ediyor. Böylece, 3.5 milyon nüfuslu Arnavutluk'un resmi rakamlarına göre yüzde 3 olan Yunan azınlık oranı Yunanistan'a göre yüzde 12'lere kadar tırmanıyor.

Balkanlar'da kimlik bunalımı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 22.09.2008 - 12:23

Balkanların kapalı kutusu Arnavutluk, güney sahillerinde sıcak günler yaşıyor. Yunanistan’ın Korfu Adası’nın hemen karşısında yer alan beş bin nüfuslu Himara kenti, genelde seçim zamanlarında bölgede yaşayan Yunan azınlığın taşkın gösterileri ile gündeme gelirken bu kez Vasilis Bollano hakkında kamu malına zarar vermek ve yetkilerini kötüye kullanmak suçlarından açılan kamu davası ile konuşulacak. Himara Belediye Başkanı Bollano, Vlora limanına uzanan otoyoldaki trafik işaretlerini Yunanca yazılmadığı gerekçesiyle söktürtmüştü. Meseleyi sorun haline getiren ise yoğun olarak Arnavutluk’un güneyinde yaşayan Yunan kökenlilerin azınlık, mülkiyet ve dil hakkı konusunda hükümetle yaşadığı anlaşmazlıktı. Yunanistan’ın Arnavutluk’un güneyindeki “Kuzey Epir” bölgesini kendisine bağlama planları da gerginliğin temel sebebini oluşturuyor. Söz konusu Yunanistan olduğunda gerginlikler tek taraflı baskı politikalarına dönüşebildiği için Arnavutluk bir anlamda köşeye sıkışmış durumda. Yunanistan sadece AB ve NATO’daki veto hakkını değil ekonomik sıkıntılar nedeniyle Yunanistan topraklarına yasal ya da yasadışı yollardan göç eden yaklaşık 500 bin Arnavut göçmeni de Arnavutluk üzerinde baskı kurmak için kullanıyor. Nitekim 1993’te Arnavutluk’un güneyini Yunanistan sınırları içinde gösteren haritalar dağıtan bir Yunan papazın sınır dışı edilmesini Yunanistan 2.500 Arnavut’u sürerek cevaplamıştı. Aynı şekilde 1994 Nisan’ında Arnavut Yunan sınırında yaşanan silahlı çatışmada iki Arnavut askerin ölmesi üzerine Yunan azınlığı temsil eden Omnia yöneticilerinden beşi, yasadışı silah bulundurmak ve casusluk suçundan tutuklanınca Yunanistan beş kişiye misilleme olarak 70 bin Arnavut göçmeni sınır dışı etmişti.

 

Zorunlu ilişkiler

Soğuk Savaşın bitişi ardından 1992’deki ilk demokratik seçimleri kazanan Demokratik Parti lideri Sali Berişa, ülkesine yönelik emellerini gizlemeyen Yunanistan ve Sırbistan’a mesafeli kalırken Türkiye ve Makedonya’yla yakın ilişkiler kurmuştu. Şüphesiz ki böylesi bir tercih, Yunanistan’ın Bosna-Arnavutluk-Kosova-Türkiye ekseninde oluştuğunu iddia ettiği -Müslüman- Yeşil Kuşak’ı kesmek üzere Rusya-Bulgaristan-Sırbistan-Yunanistan ekseninde Ortodoks Hattı oluşturma girişimi ile son derece ilintiliydi. 1997’de patlak veren banker krizi Arnavutluk’ta derin bir kaosa sebep olurken iktidar da Sosyalist Parti’ye ve lideri Fatos Nano’ya geçti. Bu tarih aynı zamanda Arnavutluk-Yunanistan ilişkilerinde de bir dönüm noktası oldu ve Arnavutluk tamamen Yunanistan’ın nüfuz alanına girdi. Ortodoks Arnavut olan Nano’dan iktidarın 2005 seçimleriyle tekrar Berisha’ya geçmesi Yunanistan’ın Arnavutluk üzerindeki denetimini hafifletmedi. Çünkü Yunanistan Karamanlis iktidarı ile 2004’ten itibaren “Yeşil Kuşak” teorisinden vazgeçiyor ve komşularıyla sorunlarını artık AB havucunu kullanarak ve Balkanların başat ekonomisi haline gelerek çevre ülkelerin ekonomisine sızma ve siyasi bağımlılık yaratma politikasıyla çözme yoluna gidiyordu. İletişim, inşaat, petrol ve bankacılık sektörlerinde Balkanları etkisi altına alan Yunanistan Arnavutluk'la ticaret yapan şirketlerini destekleyen programları da devreye soktu. Böylece Arnavutluk sadece siyasi olarak değil aynı zamanda ticari ve ekonomik açıdan da Yunanistan'ın etki alanına girdi. AB fonlarının Arnavutluk’a ulaşmasını engelleyebilme gücü, yüzbinlerce Arnavut işçi üzerinde uyguladığı siyasi - ekonomik baskılar ve elbette ki AB ve NATO üyeliğini veto edebilme gücü de eklenince artık Arnavutluk’un Yunanistan ile iyi ilişkiler sürdürmek dışında herhangi bir dış politika seçeneği de kalmadı. Yunanca’nın ülkenin ikinci resmi dili kabul edilmesi, Yunan azınlığa otonomi verilmesi gibi talepleri nedeniyle Himara Belediye Başkanı Bollano’ya ve bu tür bir siyaseti körükleyen Yunanistan’a karşı duyulan tepkiler Arnavutlar’ın tahammül sınırlarını çoktan aşmasına rağmen Tiran’ın son sıcak gelişmelere tedbirli ve yumuşak yaklaşacağı aşikar. Yani son etnik gerilimden her halükarda zarar görecek olan Arnavutluk olacak.

 

Kimlik bunalımı

Yunanistan Ortodoks Arnavutların Arnavutça konuşan Helenler olduğunu iddia ediyor. Böylece, 3.5 milyon nüfuslu Arnavutluk’un resmi rakamlarına göre yüzde 3 olan Yunan azınlık oranı Yunanistan’a göre yüzde 12’lere kadar tırmanıyor. Yunanistan, 1913’te Arnavutça konuşan binlerce insanın bulunduğu Tsamerya bölgesini Londra Konferansı ile sınırlarına katmış ancak “Kuzey Epir” olarak adlandırdığı Arnavutluk’un güneyinde yer alan Gjirokaster ve Korçe bölgesini de almaya izin koparamamıştı. Bu nedenle resmi politikasının öncel başlıkları arasına bir “Kuzey Epir Sorunu” alan Yunanistan, Arnavutluk’la ilişkilerini bu sorunun ekseninden ele almıştır. Yunanistan, bir yandan önce Ortodokslaştırma ardından Helenleştirme çalışmalarını sürdürürken diğer yandan da etnik ve dini aidiyetlerin belirleneceği bir sayımın yapılmasını ve Makedonya’daki “kurucu halk” sayılan Arnavutlarınkine benzer bir statünün Yunan azınlık için sağlanmasını resmi dille talep ediyor. Halbuki siyasi parti kurabilen, parlamentoda temsil edilen, anadilde eğitim alabilen; üç gazetesi-iki dergisi, iki lisesi-on ortaokulu olan, gerekirse tek bir öğrenci için açık tutulan sınıfları bulunan bir Yunan azınlıktan bahsediyoruz. Bundan sonra Yunan bayrağı çekmek, özerkleşmek belki sonrasında Yunanistan’a bağlanmak özlemi çeken bir azınlık gurubu var Arnavutluk’un. Arnavutluk-Yunan sınırının bir de diğer tarafı var. Etnik kimliklerini söyleyemeyen, ana dillerini kullanmaları yasak olan bazı Arnavutlar da Yunanistan’ın azınlığı.

Sınırın doğu yakasındaki Arnavutlar kendilerince varlar Yunanistan’a göre yoklar. Tıpkı Yunanistan’da Makedonların değil Slav dilini konuşan Helenlerin; Türklerin değil Müslüman Helenlerin yaşıyor olması gibi. Ama nedense o Helenlerin Slav dili konuşanlarından 40 binini sürmüş, Müslümanlaşmış Yunanlıların 60 binini vatandaşlıktan atmış, Müslüman Çamerya (Arnavutları) Helenlerini ise soykırıma tabi tutup kalanlarının da 130 binini sınır dışı etmiştir.

Yunanistan’ın eski Cumhurbaşkanı Kostis Stefanopulos’un Arnavutluk ziyaretinde kendisini “Yaşasın Helenizm” pankartları ve Yunan bayraklarıyla karşılayan Yunan kökenli Arnavutluk vatandaşlarına: “Kuzey Epir Yunanlıları için uluslararası sözleşmelerin azınlık için öngördüğü hakları talep ediyoruz…Herkesin kendini tanımlama hakkı vardır. Adalet herkese eşit dağıtılmalıdır… Yalan söylüyorlarsa Arnavutluk AB yüzü göremeyecek”(1) sözleriyle seslenmesi, Yunan politikalarındaki çift dilliliği sergiliyor. Yine Stefanopulos’un “Kıbrıs ile Güney Arnavutluk Yunanistan’ın esaret altında olan yerleridir”(2) beyanatı gibi Arnavutluk’un güneyi ile ilgili olarak yaptığı “Arnavutlar Yunan topraklarını işgal altında tutuyor. İyi komşuluk ilişkilerimiz, bu durumu unutmamız gerektiği anlamına gelmemektedir” şeklindeki açıklaması bazı politikaların eskimeyeceğini gösteriyor.

Tarihin her döneminde azınlıklar, zorunlu entegrasyondan soykırıma uzanan devlet politikalarının öznesi olmuşlardır. Uluslararası alanda ise devletlerin iç işlerine müdahale amacıyla kullanılan bir tür az masraflı diplomasi aracı/silahı işlevi görmüşlerdir.

Azınlıkların ortaya çıkışının çizilen sınırlarla bağlantılı olması genel anlamda azınlıkların komşu devletlerin çoğunluklarından oluştuğu sonucuna götürüyor. Bu da azınlıkların durumunun karşılıklı anlaşmalarla düzenlenmesi imkanını doğuruyor. Ne var ki, devletlerin etkinlikleri ve ittifakları, azınlıklar konusunda da hukukun güce ve siyasete dayalı bir biçimde şekillenmesine yol açıyor. Yani çifte standartlara… İşin aslı bağlayıcılığı bakımından taraf gözetmemesi gereken uluslararası anlaşmalar da çözüm getirmiyor. Dolayısıyla, egemen devletlerin eşitliği prensibiyle bağlanmış uluslararası hukuk açısından bazı güçlü ya da koruma altındaki devletler diğerlerinden daha eşit oluyor… Uluslararası hukuk bir kez daha güç ve çıkar olmaksızın başvurulamayacak iyi niyetler bütünden ibaret oluyor.

(1)http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=132128&tarih=24/10/2004

(2)http://www.ntvmsnbc.com/news/308225.asp

 

gyasin@tusam.net


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler