Bikini ile yaşanan şok...
Baden Württemberg eyaleti Tuna ve Ren nehirleriyle Konstanz gölü arasında, çoğu Karaormanlar’da tam 60 kaplıcasıyla Almanya’da en çok kaplıcaya sahip eyalet.
Stuttgart da kaplıcalarıyla Budapeşte’nin ardından en çok şifalı suya sahip Avrupa kenti. Stuttgart’ın yarım saat kuzeyindeki tarihi üç kaplıcadan biri de Bad Rappenau. Bu küçük kente şu sıralar insanlar sadece tuzlu sularda şifa aramaya gitmiyor, gitmişken iki ay önce açılan BikiniARTmuseum’u da ziyaret etmeden dönmüyor.
II. Dünya Savaşı’nın hemen ardından atom bombalarıyla güçlenmek isteyen ABD, Pasifik Okyanusu’ndaki doğa harikası Bikini atolünü nükleer deneme sitesi olarak seçmişti! 30 Haziran 1946’da bu adada patlattığı ilk atom bombasıyla da tüm insanlığı şoke etmişti. Bu bombanın hemen ardından, 5 Temmuz 1946 günü, Paris’te başka bir “bomba” patlamıştı! Fransız moda tasarımcısı Louis Réard, kent sosyetesini kapalı yüzme havuz Molitor’daki bir defileye davet etmişti. Bu etkinlikte, Casino de Paris’te çıplak sahneye çıkan Micheline Bernardini, ilk bikiniyi sunmuştu! Louis Réard, iki küçük kumaş parçasından oluşan mayoya, beş gün önce şoke olmuş insanları daha çok “şoke etmek” amacıyla, Pasifik atolü “Bikini”nin adını vermişti! Kadınlar “küçücük mayo”yu hemen giyememiş, çünkü ilk yıllarda birçok ülke kumsalında yasaklanmıştı. Soğuk ülke insanlarının sıcak ülkelerin kumsallarına, denizine koşmaya başladığı 1950’li yılların sonundan günümüze özgür kadın bikiniden vazgeçmiyor.
Bad Rappenau’daki BikiniARTmuseum’u ziyaret edenler binin üzerinde değişik, şaşırtıcı, güzel, çirkin mayoyla karşılaşıyor. Bunlardan dört yüzü bikini. İçlerinde Marilyn Monroe’nun, Brigitte Bardot’un, Esther Williams’ın giymiş oldukları da var. Dior, Chanel, Pucci markaları göze batıyor. Bikinin yaratıcısı Louis Réard’ın kalıtı on altı bikiniden on ikisi burada. İçlerinde en değerlisi 1948 yapımı “Golden Réard”. Salonlarda gezinenler “yüzme kültürü”nün on sekizinci yüzyıl sonlarından günümüze geride bıraktığı aşamaları yaşıyor.
İki yüz yıl önce Avrupa’nın kıyılarında erkekler çıplak denize girerken kadınlara tepeden tırnağa kapanmaları -burkini örneği- şart koşulurmuş! İki cinsin bir arada yüzmesine ancak 1920’lerde izin verilmiş. Almanya’da iktidara gelen Hitler ise 1932’de çıkardığı bir yasayla insanların daha kapalı mayolar giymesini şart koşmuş! Bad Rappenau’daki Almanya’nın ilk bikini müzesinin kurucusu Alexander Ruscheinsky, otoyol yakınındaki büyük benzinci, tamirci ve lokanta tesisinden kazandıklarının bir bölümünü bu müzeye yatırmış!
TEKNİK MÜZESİ BİR ‘CENNET’
Concorde, Tupolev, Rolls-Royce, Bentley... 20. yüzyıl tarihine damga vurmuş buluşlar. 1970, 1980’li yıllarda saatte 2 bin 300 km. hızlarıyla ses duvarını aşan, 18 bin metre yükseliğe çıkan, Paris-New York arasını 3.5 saatte alan süpersonik yolcu uçakları Concorde F-BVFB ile Tupolev Tu-144 sanki ikiz. Yan yana duruyorlar. Biri Fransa’da, diğeri Sovyet Rusya’da inşa edilmiş olan bu iki uçak birbirlerine çok benziyor! Bu nedenle uzun yıllar karşılıklı bir “endüstri hırsızlığından” söz edilmiş, ancak bu sav hiç kanıtlamamıştı. Tupolev, Ruslarla yapılan uzun görüşmelerin ardından, deniz ve karayolundan getirilip 2001’de müzeye konmuş. Yaşamında 5 bin 473 uçuş yapmış olan Concorde da 2003 yılında Paris’ten Sinsheim’e gelmiş!
Bikini müzesine sadece on beş dakika uzaklıktaki küçük Sinsheim inanılmaz bir teknik müzesiyle ünlü. Önündeki alanda duran iki dev uçağı kilometlerce öteden görmek mümkün. Sinsheim müzesinde sadece Concorde’la Tupolev yok. Dünyanın dört bir köşesinden getirtilmiş 60 sivil ve askeri uçak da büyük alanı kaplıyor. İçlerinde Junkers, Douglas, Iljuschi gibi tarihi uçaklar var. Müzenin salonlarını 300 tarihi otomobil dolduruyor. Hepsi de çalışır durumda. İçlerinde 1920’li, 1930’lu yıllardan 16 Mercedes, 1921-1941 arası sipariş üzerine yapılmış zengin otomobili 11 Maybach dikkatleri çekiyor. Tabii böyle bir müzede tarihi Rolls-Royce, Bugatti ve Alfa Romeo’lar da eksik olamaz!
Sinsheim’daki müzenin tarihi lokomotifler bölümü de bir “cennet”. Burada sergilenen ve hemen hemen hepsi çalışan 20 dev buharlı lokomotifin yanında insanlar cüce kalıyor. İçlerinde Çin’den getirtilmiş 152 tonluk buharlı lokomotif “Qian Jin”, 1975 yılında 250 km. hıza ulaşmış Alman yapımı Transrapid, 1920-1980 arasında Avusturya, İsviçre ve İtalya Alpleri’nde çalışmış 110 tonluk “Krokodil” de var.
mail@ahmet-arpad.de
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Edirne'de korkunç kaza