Bir galibiyetten fazlası

Tahincioğlu Basketbol Süper Ligi'nde Galatasaray, evinde Fenerbahçe'yi 84-74 mağlup etti.

Bir galibiyetten fazlası
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 23.12.2018 - 19:14
Pek çok kişi için kağıt üzerinde favori olan Fenerbahçe Beko olsa da Galatasaray, hiç de bu hesaplara bakmadan, rakibinin gücünü iyi bilerek ve de kendi bildiği basketboldan vazgeçmeyip hakederek kazandı.
 
Hafta içerisinde Eurocup defterini kapatıp ligde iyi bir sıralama peşinde koşmaya başlayan Galatasaray, bu maç özelinde, artı motivasyon sağlayacak unsurlara sahip olduğunu söyleyebiliriz. Fenerbahçe'nin Euroleague'de önüne gelen takımı yenip lider durumda olması, formunun zirvesinde bulunması, 2016'dan bu yana rakiplerini hiç yenememiş olmak ve de herşeyin ötesinde karşısındakinin bir ezeli rakip olması, Galatasaraylı oyuncuların sadece saha içinde değil, öncesinde de zihinsel olarak bu maça daha iyi hazırlanmış olmalarını sağlamış.
 
Rakibi iyi analiz etmişler
 
Coach Ertuğrul Erdoğan, Fenerbahçe'yi iyi analiz etmiş. Daha da en önemlisi kazanmak için bir bölümü değil, her bölümü iyi oynamak zorunda olmaları konusunda oyuncuları ikna etmiş. Ege'nin yokluğunda uzun eksikliği yaşamamak için Arapovic'i tercih edip, Klobucar'dan fedakarlık etmek zorunda kalan Erdoğan'ın 40 dakikaya yaydığı tüm planları işledi. Fenerbahçe'nin pota altındaki bu fiziksel üstünlüğüne karşı direnmek zorunda olan Galatasaray, bunu hem top içeri geçtiğinde yardımlaşmalarla hem de rakip kısalara müthiş bir baskı yaparak gerçekleştirdi. Kısalardan başlayan sert savunma sonucu Fenerbahçe'nin hücum organizasyonunu tamamen bozdular, düzenin dışına çıkardılar. Dixon ve Sloukas, kendilerine uygulanılan agresif savunma nedeniyle alışılmış organizasyonları, pas dağıtımlarını yapamadılar. Galatasaray, saha içinde bu yerleşimi ile bir anlamda rakip kısalarla uzunlar arasındaki pas alışverişini minimum seviyeye indirdi. Ayrıca rakiplerinin iyi yaptığı ikili oyunlara da, savunmadaki adam değilmeleri ile çok iyi önlem almış oldular. Zaten bunu yapamasalardı Vesely-Lauvergne ikilisinin Arapovic-Auguste ikilisine karşı pota altını domine etmesi kaçınılmazdı.
 
Dayanıklılık ve kararlılık
 
Daha önce bu şekilde agresif savunmayı Fenerbahçe'ye uygulayabilen takımlar oldu. Ancak Galatasaray'ın, bunu galibiyete de dönüştüren en önemli artısı, bu performansı 40 dakika boyunca uygulayabilecek dayanıklılığı ve kararlılığı göstermesiydi. Bu şekilde, genelde makine düzeninde işleyen Fenerbahçe'nin hücum performansını tüm maç boyunca çok iyi sınırladılar. Sadece mental olarak değil fiziksel olarak da geri adım atmayışları farklı bir anlam taşıyor olabilir.
 
Sadece savunma değil
 
Bu işin bir yönüydü. Diğer artıları ise sadece savunma ile maçı kazanamayacaklarını bilmeleriydi. Çünkü iyi savunma yapabilen bir takım olan Fenerbahçe'ye karşı sayı atabilme kapasiteniz ve kabiliyetiniz de, kazanıp kaybetmek konusunda belirleyici faktörlerden birisidir. Bu anlamda ters eşleşme ya da fiziksel eşleşme üstünlüğü yakaladıklarında çembere gitmeleri, şut öncelikli hücumlarda da topu sabırlı çevirip boş oyuncuyu bulmaları en az savunma yapmaları kadar önemli bir değerliydi. 
Yani akıllı hücum edip, rakiplerini ilerleyen her dakika, psikolojik anlamda daha fazla baskı altına soktukları gibi Fenerbahçe'nin savunma ile bunu kırıp geri dönmesine de izin vermediler. İyi savunma yapmanın getirdiği moral ve dirençle mi bilinmez ama Harrison, Webster, Hayes, Göksenin ve Can Korkmaz'ın elinden kullandıkları dış atışlar da kendilerine ihanet etmedi. Fenerbahçe gibi bir takıma karşı 40 dakika iyi savunma yapıp, üstüne üstlük % 45 iki sayı, % 54 üç sayı isabet oranı tutturmak önemlidir. 
 
Sezon başında daha yumuşak bir takım olan Galatasaray, Ertuğrul Erdoğan'ın elinde iyi şekillenmeye başlamış. Bu galibiyetle üst üste 5 maç kazandılar ancak kazanılan Fenerbahçe maçı onlar için galibiyette fazla anlam taşıyor olabilir. Üst düzey motivasyonla oynadıkları bu maçtan sonraki lig performansları da sıralamada belirleyici olacak.
 
Fenerbahçe'nin kazanımları
 
Kısalar baskı yediği zaman oyun düzeninin dışına zaman zaman çıkan bu durumlarda da skor üretimi olumsuz etkilenen Fenerbahçe Beko yine böyle maçlardan birini oynadı. Çok önemli katkılar sağlayabilecek potansiyelinin yanında zaman zaman böyle ritmden uzaklaşan Bobby Dixon'a Sloukas da eklenince hücumları hiç işlerlik kazanmadı. Dolayısıyla skor üretimleri bireyselliğe döndü. Hücum performansı düşük olunca maça savunma ile geri dönme becerisini de kullanamadılar. İçeride yakaladıkları fırsatlarla % 65'lik isabet oranı dış atışla yansımadı. Kullandığı 19 üç sayılık atışın 16'sını kaçırdılar. Bu atışların da çoğu belirli bir düzen içerisinde değil de daha çok panik ya da çözümsüz kalınan anların atışlarıydı. 

Bu maçı kaybetmesine rağmen Fenerbahçe'nin bu yenilgiden çıkaracağı, hem Euroleague'de hem de ligde işine çok yarayacak dersler olduğunu söyleyebiliriz. En azında oyuncuların "yenilmez" bir takım olmadıklarını görmesi bile çok önemli bir kazanç denilebilir. Kaybederken elde edilen kazanımlar da değerlidir. Savunmadaki hatalar, çoğunlukla bireysel kaynaklı olabilir fakat guard'ların çok baskı yediği maçlarda, bozulan hücum düzenleri için bir B planlarının olması da şart.