Bir Riya Örneği -Graham Fuller- Ilımlı İslam

Bir Riya Örneği -Graham Fuller- Ilımlı İslam
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 25.08.2008 - 07:32

Türk akademisyen, ülkesinin 85 yıldır laiklik gibi yanlış bir siyasi rejimde yönetildiğinden hareketle gelecek rejim tasavvurlarına karanlık bir adamla işbirliği yaparak yabancı ülkelere teslim etmekte bir sakınca görmemiştir. Halen Sabancı Üniversitesi’nde odak kuran meslektaşlarıyla ülkülerini Rand Corporation ve USIP gibi hayırsever ABD kuruluşlarının mali katkılarıyla ve sabırla canlı tutmaktadırlar.

CIAnın muteber ajanı, uzun yıllar Türkiye Masası Şefliğini yapan, 20 yıl önce emekli olduğu halde uğursuz ellerini hâlâ üzerimizden çekmeyen ve bu şeytani görevini geçim kaynağı haline getiren, maalesef başta Sabancı, Boğaziçi, Bilgi gibi malum üniversiteler olmak üzere akademik ve tabii AKP ve yörüngesindeki medya çevrelerinde birçok oydaşı bulunan bu casus eskisinin, sürekli bu neviden kitapları yayımlamaya odaklanmış TİMAŞta bir kitabı yayımlandı: Yükselen Bölgesel Aktör, Yeni Türkiye Cumhuriyeti.

Kitabın orijinal adı The New Turkish Republic - Turkey As A Pivotale State in The Muslim Worldyani, Yeni Türkiye Cumhuriyeti - İslam Dünyasında Eksen Ülke.

Başlığın Türkçeye çevrilişindeki değişiklik kolaylıkla fark edilmektedir: Türkiyeye biçtiği eksenlikgörevi burada çok sırıttığı için olmalı ki çeviride bu Yükselen Aktöre dönüşmüş.

Fuller, İngilizce başlığın sorumluluğundan kaçmak için önsözde (s.17) bunun ABDdeki yayıncı tarafından seçildiğini (!) öne sürmektedir.

Suret-ı haktan görünmek

Türkiyeye yapılabilecek kötülüklerin en hainini para karşılığı yerine getirirken suret-i haktan görünmeyi de ihmal etmemektedir: Güya 1957de henüz üniversite öğrencisi ve CIAnın adını bile bilmezken, büyülendiği ve dilini öğrendiği Türkiyeye, halen aynı temiz duygularla ilgi duyuyormuş (!). Okuyuculardan küçük de bir ricası varmış: 1960’larda Türkiyede istihbarat görevlisi olarak hizmet verdiğini ve CIAda çalıştığını unutmalılarmış; zamanla her şey değişmiş; onun da görüşleri değişmişmiş; lütfen kitabı arkasında özel amaç güdüyormuş gibi okumamalılarmış; gizli kanaldan ABD politikasına yardım etmek için yazmıyormuş; tersine ABDli politikacıların çoğu kitaptan hoşlanmayacaklarmış vs..

Yalanın bini bir para: Barış gönüllülerinin 1950lerde Türkiyeye yarı istihbarat amaçlı geldiklerini; Türkçe öğrenmenin ajanlığın zorunlu bir koşulu olduğunu, peşinden hemen CIAda görev almasının bunu kanıtladığını itiraf ederek, değiştim demekle, Türkiyeye karşı geçmişte nasıl haince çalıştığını ağzından kaçırmaktadır.

Teşekkür ettikleri

Diğer bir itirafı da Teşekkürbölümünde kolaylıkla fark edilmektedir: Burada Birleşik Devletler Barış Enstitüsü (USIP) ve Earhart Vakfından destek gördüğünü söylemektedir.

Bunlardan ilki USIP, üyeleri ve başkanı ABD Başkanı tarafından atanan istihbarat kuruluşlarının sınıflandırılmış (teyit edilmiş) belgelerinin dağıtımını gerçekleştirmekte ve dış ülkelerde -bu arada Türkiyede- para karşılığı araştırmalar yaptırmaktadırşeklinde tanımlanan, yasa ile kurulmuş bir devlet örgütüdür. (Mustafa Yıldırım, Project Democracy, SİVİL ÖRÜMCEĞİN AĞINDA, Ulus Dağı Yayınları, 2008 s. 346)

Bu kuruluş hakkında bir fikir edinebilmek için Türkiyede destekledikleri bazı projeleri anımsamak yeterlidir:

1) Boğaziçi Üniversitesi, KEMAL KİRİŞÇİ, Türkiyenin Kürt Politikası, fon parası: 24.500 dolar

2) George Washington Üniversitesi, SABRİ SAYARI, -halen Sabancı Üniversitesinde görevli, Fullerın can dostu- yine Türkiyenin Kürt Politikası, fon parası: 27.500 dolar

3) Türkiye dışında yapılmakla birlikte Türkiye ile ilgili 8 projeye, bir tanesi de Fuller tarafından olmak üzere, 366.000 dolar ödenmiştir. Ayrıca USIPin 1984te ABD Kongresince kurulduğunu, 1985te ABD Savunma Yetki Yasası ile kurumsallaştırıldığını, bütçesinin 10-15 milyon dolar arasında değiştiğini, Yıldırımın bu yetkin araştırmasından öğreniyoruz. (a.g.e. s. 384)

Fuller ise kitabında, kendisinin ABDnin dış politikasına karşı çıktığını dolayısıyla bu devlete bağlı örgütlerle ilgilendirilmemesi gerektiğini öne sürüyor ve hararetle Türkiyeye de aynı yolu öğütlüyor.

Finanörler ve \tbağımsızlık

Kitabını finanse eden bu kuruluşların yapısı ile Fullerin bağımsızlık savının pek bağdaşmadığını okurlarımız elbette kolaylıkla fark edeceklerdir.

Gelelim Fullerin Türkiye hakkındaki müthiş gözlem ve önerilerinin birkaçına:

1) ABD, 11 Eylül 2001 saldırılarının da etkisiyle Bush yönetimi altında tek yanlı ve hegemonik bir politika izliyormuş.

Bush tüm İslam devletlerini toptan suçluyor (!). Bu politika Türkiyenin aleyhine imiş. Kişilik sahibi, ılımlı İslamcı demokrat AKP de buna karşı çıkıyormuş (!) ve AKPnin bu bağımsız politikası İslam dünyasınca takdir ediliyormuş (!).

2) Batı dünyası AKPye kadar (2002) kendisine sadık kalan Türkiyenin bu politikasının evrilmesinden hoşnutmuş; bu zenginlik yaratıyormuş (!).

3) Zira 1950den sonra Türk tarihi, Kemalist aşırılıkları törpüleyen ve milletin cumhuriyet öncesi geçmişiyle daha rahat ve normal ilişkiye geçmesi sürecine girmişmiş; bu da Türkiyenin Müslüman dünyadaki yerinin daha iyi anlaşılmasına yarayan sağlıklı bir evrimleme imiş (!).

4) Artık Türklerin Araplarla konuşması gerekiyormuş. Onlar esasen sadık Osmanlı tebaası imiş; Türkleri arkadan vurmamışlar ve Lawrence popüler bir söylem imiş; Atatürk hilafeti kaldırmakla büyük hata işlemiş, İslam âlemi başsız kalmış (!) vs...

Bu makaleye sığmayacak daha yüzlerce model ve öneri.. Ilımlı İslam, Fethullah, Nurcular ve AKPye müthiş övgüler (Fethullaha tam 20 sayfa).

Osmanlı ve Türk tarihinden zerre kadar nasip almamış bu casus emeklisi, parasını aldığı ABD hükümetine (USIP) sözde karşı çıkıyor izlenimi yaratarak AKPye de aynı politikayı izlemesini öğütlüyor ve izlediği için de takdir ediyor (!).

Teşekkür ettiği ikinci kuruluş Earhart Vakfı, Türkiyedeki Nurculuk araştırmalarını RAND (yine yarı askeri bir kuruluş olmakla birlikte dışarıya karşı şirket ve think-thank düşünce topluluğu gibi gösterilen kuruluş) üzerinden finanse ederken Fullere 2 milyon dolar veren sabıkalı kuruluş.

Fuller bu parayla meğer tek tek projelere yılda 100 bin dolar ödemekte imiş. Bu profesörlerin çoğu ekonomi, felsefe ve siyaset bölümlerinde görevli imişler. (Yıldırım a.g.e.s. 379 dipnot 596, Endowing The Right-wing Academic Agenda- Sara Diamond CAQ, s. 46-47)

Gülen için çırpınan medya güllerinin, anlı şanlı malum hocalarının bu işlerini (Abant Toplantıları vs.) Allah rızası için yapmadıkları böylece yabancı kaynaklarca da doğrulanıyor.

CIA’nın muteber adamı

Son olarak genelde ABD hükümetlerinin özelde Fullerin Türkiye üzerindeki hedefleri konusunda çok deneyimli bir kaynaktan söz edeceğiz.

Gazeteci Yılmaz Polat, 26 yıldır Washingtonda görevli olarak edindiği gözlemlerini CIAnin Muteber Adamı(Ulus Dağı Yayınları, 2008) isimli kitabında aktarmaktadır:

Türkiye deneyi başarıya ulaşır ve İslamcılar siyasi iktidarı kuvvet kullanarak ele geçirmeyi hedeflemek yerine demokratik hükümet şeklinin bir parçası olursa, o zaman Türkiye, bölgede İran örneğine alternatif bir model olarak ortaya çıkar. Bunun başarısızlığa uğraması, ılımlı İslamcı güçleri parlamento ve seçimler yoluyla siyasete katmaya çalışan Mısır gibi diğer bölge ülkelerinin çabalarını da olumsuz etkileyecektir.(Sayfa 1)

Bu görüşleri içeren 80 sayfalık bir raporu Fuller, The Prospect for Islamic Fundamentalism in Turkey(Türkiyede İslam Köktenciliğinin Geleceği) adıyla ve o tarihlerde ABDde bulunan Prof. Sabri Sayarının katkısıyla hazırlayıp 1989 sonlarında Pentagona sunar.

BOP’un mimarları

İşte bugünlere Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) adıyla gelen tezgâhın mimari bu adam ve Sayarıdır.

Bu Türk akademisyen, ülkesinin 85 yıldır laiklik gibi yanlış bir siyasi rejimde yönetildiğinden hareketle gelecek rejim tasavvurlarına karanlık bir adamla işbirliği yaparak yabancı ülkelere teslim etmekte bir sakınca görmemiştir.

Halen Sabancı Üniversitesinde odak kuran meslektaşlarıyla ülkülerini Rand Corporation ve USIP gibi hayırsever ABD kuruluşlarının mali katkılarıyla ve sabırla canlı tutmaktadırlar.

Son yılların yıldız partisi AKP ve tüm ülke kendilerine sonsuz borçludurlar.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler