Bulanık bir ayna

Altay Öktem’in uzun bir suskunluk döneminden sonra çıkardığı Fazla Elli’yi öncelikle derin bir hesaplaşma ve yüzleşme kitabı olarak nitelemek mümkün. Şairin elli yaşına kadar yaşadığı, gördüğü ve tanıklık ettiği bir hayatın izlerine rastlıyoruz tüm dizelerde.

Yayınlanma: 03.06.2016 - 13:36
Abone Ol google-news

Altay Öktem, yirmiyi aşkın yıldır edebiyatımızın hemen her türünde ürün veren yetkin bir isim. Yakın bir zaman önce yeni baskısı Yitik Ülke Yayınları tarafından yapılan Eski Bir Çocuk’u 1992'de ve ertesi yıl Beni Yanlış Öptüler Aslında’yı yayımlatan daha sonrasında Çamur Şiir (1995), Her Şey; Oda Kırbaç Ayna (1998), Sokaklar Tekin Değil (2003), Parça Tesirli (2005) ve Dört Kırıtık Opera (2009) adlı şiir kitaplarıyla verimliliğini sürdürdü. Almış olduğu Ali Rıza Ertan (1988), Yaşar Nabi Nayır (1990), Orhon Murat Arıburnu (1995) ve Cemal Süreya (2000) Şiir Ödüllerini göz önünde bulundurarak rüştünü ispatlamış bir şair diyebiliriz Öktem için.

Öküz ve Penguen gibi çok okunan ve diğer başka dergilerde yayımladığı yazılarını Hayat Bazen Çentiklidir, İçimde Bir Boşluk Var, Yaram Yanlış Yerde ve Sık Rastlanan Hastalıklar Atlası adlı deneme kitaplarında toplayan Öktem’in aynı zamanda Aslında Saçları Siyahtı ve Sonsuz Sıkıntı adında iki öykü kitabı; Filler Çapraz Gider, Tanrı Acıkınca, Bu Kitaptan Kimse Sağ Çıkamayacak ve O Adam Babamdı adlı dört romanı var. Bunca başarılı ve verimli işlerin yanı sıra kendisi, yeraltı edebiyatı hakkında yapılan hemen her söyleşide, bildiride, röportajda; kısaca yazılı ve görsel tüm çalışmalarda fikir beyanında bulunması için öncelikle aranan isimlerin başında geliyor. Özellikle “illegal” okur ve yazarların gözdesi olan fanzinlerden bahsedilince Öktem, yine bilirkişi olarak ulaşılan isimlerden biri. Yüzlerce fanzini incelediği ve âdeta birer başvuru kitabı olarak okunması gereken Şeytan Aletleri’nin yanı sıra maalesef şu an için yeni baskıları bulunmayan, Genel Kültürden Kenar Kültüre 101 Fanzin ve Şehrin Kötü Çocukları adlı kitaplarında da tüm bunları görmek mümkün. Bir dönem edebiyat dergiciliğinde önemli bir durak sayılan Karakalem dergisinin de editörlüğünü üstlenen Öktem, yedi yıllık bir aradan sonra çıkardığı şiir kitabı Fazla Elli’yle yeniden şiirin gündeminde.

BARDAKTAN TAŞAN ŞİİRLER

Öktem’in uzun bir suskunluk döneminden sonra çıkardığı Fazla Elli’yi öncelikle derin bir hesaplaşma ve yüzleşme kitabı olarak nitelemek mümkün. Şairin elli yaşına kadar yaşadığı, gördüğü ve tanıklık ettiği bir hayatın izlerine rastlıyoruz tüm dizelerde. Kitabın aynı zamanda açılış şiiri de olan “Fazla Elli”de “artık yaşım elli/ artık açıyorum defteri” diyen Öktem, kendi hayatında ve içinde bulunduğu toplumda olan biten her şeyi gerçekçi bir bakışla dile getiriyor. Yedi yıl süren bu uzun sessizliğin şairde bıraktığı izler, aslında içinde yaşadığımız toplumun meseleleriyle büyük oranda örtüşüyor. Böylesi uzun bir süreç elbette herhangi bir bireyin özel yaşamını değiştirebileceği gibi bir ülkenin kaderini de değişime ve dönüşüme uğratabilir. Kişisel buhranların temelinde siyasî ve otoriter bir sistem anlayışının egemen olduğunu kabul edersek Fazla Elli’de yer alan şiirleri de bozulmaya ve çürümeye terk edilmiş bir ülkenin toplum üzerinde oluşturduğu tahribatla ilişkilendirebiliriz.

Oldukça güçlü imgelerle örülü “bira bardaktan taşıyor, bardaktan taşıyor bira” adlı şiirde bireyin ve toplumun, dayatılan onca baskı karşısındaki kayıtsız tavrı açık bir biçimde işleniyor. Buradaki bira sözcüğü dışlanan ve istenmeyen bir azınlığı işaret etmesi bakımından önemli. Bardağın taştığını artık neredeyse yasak bir sözcük olan “bira” ile dile getiren şair, sözcüklerin yer değiştirdiği ikinci cümledeki “bardaktan taşıyor bira” dizesiyle de esaslı bir uyarıda, hatırlatmada bulunuyor. Gittikçe bastırılmış bir topluluğa dönüştüğümüzü ve çeşitli yaptırımlar sonucunda yaşantımızın nasıl da “düzeltildiğini” yine bira imgesi üzerinden ifade ediyor Öktem: “İçip içip şişe çevirmiyoruz en azından/ boşalan şişeyi tezgâhın üstüne/ koyuyoruz efendice.” Aynı şiirin öteki dizelerinde de bu etki karşısındaki “tepkisizliğimize” dikkat çekiyor şair: “Farkında bile değiliz, sanki hepimiz/ camekândan bakıyoruz kendimize// yan yana iki saksı gibiyiz artık/ değmeden duruyoruz birbirimize.”

'YÜZLEŞMEKTEN KAÇINMA'

Öktem’in kitap için seçtiği Fazla Elli başlığı ilk bakışta şairin yaş dönümünü işaretleyen bir gönderme olarak anlaşılsa da bu başlığın kendi içerisinde kalabalık bir anlam taşıdığını da belirtmek mümkün. Elliden fazla olmak ve fazla eli olmak arasındaki bağlantıyı, yaş aldıkça çoğalan ve büyüyen bir güç olarak düşünebiliriz. Yaş almak ve çoğalmak arasındaki ilişkiye şu dizelerde dikkat çekiyor Öktem: “Yaşamak, geçmişi kalabalıklaştırmaktır yalnızca// insan yaşlandıkça kalabalıklaşıyor mu ne?”

“Fazla el” nitelemesindeki gizil güç, bize, yaşam mücadelesi karşısındaki donanımımızı hatırlatması bakımından da ayrıca önemli. Öktem, yaşamımızdaki onca haksızlığa ve zorbalığa karşı koyabilmenin mümkün olduğunu dolaylı biçimlerde belirtiyor Fazla Elli’de. Tam da burada George Orwell’in, halkı ilgilendiren büyük olaylar karşısında sessiz kalmayı tercih eden romancılar için yaptığı “aylak” benzetmesini hatırlatarak Öktem’in şair sorumluluğu ve bilinciyle hareket ettiğini de ayrıca belirtmemiz gerek.

İçinden geçtiğimiz bu sancılı dönemde gerçekleşen nedensiz ölümlere iyimser bir cevap niteliğinde okunabilecek “Karşılaşma” adlı şiirdeyse bu saklı umudun var olduğunu şu dizelerle dile getiriyor şair: “Yüzleşmekten kaçınma/ şunu bil ki, hiç kimsenin boş yere/ kanatları dökülmez yeryüzüne.”

Kendimizle hesaplaşıp yüzleşebilmek için bir ayna da bizim için tutuyor Öktem. Bu ayna biraz karanlık, biraz bulanık ama her seferinde gerçeği yansıtıyor. Sessiz kalmamak ve umudu her zaman diri tutmak için şairin “Kuşku” şiirindeki dizelere kulak vermeli: “Bir kuşun ölmeden önce/ geçtiği son gökyüzünü hiç kimse/ kaldıramaz coğrafya kitaplarından/ o kitaplar yabancı olsa da bize.”

Altay Öktem/ Fazla Elli/ Mylos Kitap/ 80 s.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler