Burası 'girilir ama çıkılmaz' Sinop Cezaevi...
Burası; “girilir, ama çıkılmaz” denilen, nemden kibritin bile yanmadığı söylenen, mahkumların çürümek veya ceza sürelerini tamamlayamadan ölmekle karşı karşıya kaldıkları Sinop Cezaevi... 1997 yılına kadar Karadeniz’in deli dalgalarına göğüs geren bu cezaevi, toplumdan tecrit edilmek istenen şair, yazar, sanatçı ve politikacılara yaptığı ev sahipliği ile biliniyor. Refik Halit Karay, Mustafa Suphi, Ahmet Bedevi Kuran, Refi Cevat, Burhan Felek, Hüseyin Hilmi, Osman Cemal Kaygılı, Zekeriya Sertel gibi isimlere zincir vurmuş hapishanenin esirleri arasında en ünlüsü ise, Sabahattin Ali...
Tarihi Sinop Cezaevi’nin girişinde “Eşkıya Dünyaya Şiirinin Öyküsü” yer alıyor. Öyküde Rizeli Sandıkçı Şükrü’nün hayatı anlatılıyor. Öyküyü dinleyen cezaevi esirlerinden Sabahattin Ali de, “Sene 1341 nefsime uydum/Sebep oldu şeytan bir cana kıydım/Katil defterine adımı koydum/Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz” diye başlayan “Eşkıya Dünyaya” şarkısını bu öyküden esinlenerek yazıyor. Sabahattin Ali, 1932 yılında girdiği Sinop Cezaevi’nden Cumhuriyetin 10. yılı nedeniyle gelen afla faydalanıp çıkıyor. Ancak burada geçirdiği bir yıl bile, ona birçok eser yazdırtacak kadar derin acılar çektiriyor. “Kuyucaklı Yusuf” romanı, “Aldırma Gönül Aldırma” ve daha niceleri şimdilerde hapishanenin duvarlarını süslüyor. Sabahattin Ali, “Duvar” adlı öyküsünde Sinop Cezaevi’ni şu sözlerle anlatıyor:
“Uzun zamanlar deniz kenarında ve surlar içindeki bir hapishanede kaldım. Kalın duvarlara vuran suların sesi taş oralarda çınlar ve uzak yolculuklara çağırırdı. Tüylerinden sular damlayarak surların arkasında yükseliveren deniz kuşları demir parmaklıklara hayretle gözlerini kırparak bakarlar ve hemen uzaklaşırlardı.”
‘Kuş bile uçurtmazlar’
Evliya Çelebi ise, 1640 yılında Sinop ziyareti sonrasında Sinop zindanlarına dair yazdığı notlarında şöyle diyor: “Dev gibi gardiyanlar kolları demir parmaklıklara bağlı ve her birinin bıyığından 10 adam asılır nice azılı mahkumlar vardır. Burçları da gardiyanlar ejderha gibi dolaşır. Tanrı korusun, değil mahkum kaçırtmak kuş bile uçurtmazlar.”
Dev zincirler ve demir kelepçeler
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca müze statüsüne çevrilen Tarihi Sinop Cezaevi’ni ziyaret edenler, çocuk ıslah evi, kadınlar koğuşu, metrelerce yükseklikte taş surlar, gözetleme kuleleri, tarihe meydan okuyan demir kapılar, ürpertici zindanlarla karşılaşıyor. Cezaevinin girişinde zindan bulunuyor. İçerisi karanlık, dev zincirler, el, ayak ve boğaz için demir kelepçeler tarihi hatırasıyla insanları ürpertiyor. İlerlediğinizde zindanlar, hücreler, koğuşlar, atölyeler, bahçeler, gözetleme kuleleri, idari bina, çok eski bir mahkum nakil aracı, revir, muhasebe, savcı odası gibi odalar, eski yataklar görülüyor.
‘Aldırma Gönül Aldırma’
Sabahattin Ali’nin şiirlerinin ve öykülerini yazdığı koğuş ise yürek burkuyor. Koğuşun paslanmış demir kapsındaki küçük pencereden “Aldırma Gönül Aldırma” şiiri, sazı ve yattığı yatak görünüyor. Koğuşun bulunduğu koridordaki panoda da şiirleri sergileniyor. SİNOP
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi