Cami hocası dede 3 yaşındaki torununu taciz etti

6 yaşındaki D.K., 2,5 yıl önce, cami hocası da olan öz dedesi tarafından 3 kez cinsel istismara uğradı. Dava dosyası Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda, henüz hüküm verilmedi. Aile, davadan emsal bir karar çıkmasını bekliyor.

Cami hocası dede 3 yaşındaki torununu taciz etti
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 05.04.2016 - 16:40

Skandal bir cinsel istismar olayı bu kez olay Antalya Ahatlı Mahallesi ve Burdur Ağlasun’da yaşandı. 6 yaşındaki D.K., 2,5 yıl önce, cami hocası da olan öz dedesi tarafından 3 kez cinsel istismara uğradı. Ve ablasına anlatmasıyla ortaya çıktı olay. Çocuk, psikolojik destek görüyor. Dede M.B. de 2,5 yıldır tutuklu yargılanıyor. Dava dosyası Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda, henüz hüküm verilmedi. Aile emsal bir karar çıkmasını bekliyor.

Baba İ.K. ve anne A.K. devlet memuru. Baba İ.K. bu olayların başlarına gelmesiyle birlikte, davanın daha yakından anlayarak takipçisi olabilmek için şu anda hukuk öğrencisi oldu. "Hakkımızı sonuna kadar arayacağız, davanın sonuna kadar da takipçisiyiz" diyorlar.

Geçen hafta Antalya’da anne A.K. sanık sandalyesindeydi, eşi İ.K. da tanık. Peki mağdurken neden sanık sandalyesindeydi?

CNN Türk’ten Büşra Sanay, D.K.'nın anne ve babasıyla konuştu. İşte o röportaj:

- Cinsel istismarları ne zaman nasıl öğrendiniz?

A.K. : 14 Ağustos 2013 tarihinde öğrendim. Burdur’un Ağlasun ilçesindeydik. Eşime bu tarihten iki gün sonra söyledim. Kızım, ablasına anlatmıştı ve bana da büyük kızım söyledi.

- Ne kadar süre sonra haberiniz olmuş?

- Annem hastalanmıştı, 3 gün hastanedeydik ve refakatçi olarak kaldık eşimle. Zaten yanlarında değiliz, madem buradayız yanında biz duralım diye düşünmüştük. Tabi biz hastanedeyken evde farklı olaylar cereyan etmiş. Hastane dönüşünde büyük kızımın bana anlatması, sonra da benim küçük kızımla konuşmamla olay ortaya çıktı. İlk başta çok utanıyordu bunu anlatırken. Vereceğim tepkiyi görmek için sürekli gözlerimin içine bakıyordu. Ara ara ellerini yüzüne kapatıyordu anlattığı şeylerden dolayı. Olayı öğrenir öğrenmez yanımızda büyüyen kuzenimi çağırdım ve bu olaydan haberin var mı, hiç böyle bir şey hissettin mi diye sordum. Böyle bir şey hissetmediğini söyleyince dedim ki sana yaptı mı böyle bir şeyi?

- Kimden bahsediyoruz?

- Öz babam bu kişi.

"DEDEM DUDAKLARIMDAN ÖPTÜ ONA CEZA VER ANNE!"

- Kızınız ne anlattı? Nasıl anlattı?

- Anlatmak istemedi. Sonra, biz arkadaş değil miyiz her şeyimizi paylaşmıyor muyuz, anlatmanda hiçbir sakınca yok diye yaklaşınca anlatmaya başladı. Dedesinin ona dokunduğunu, dudaklarından öptüğünü söyledi. Önce inanmak istemedim, acaba kızım yanlış mı değerlendirdi diye düşündüm. Sonra detaya girince çocuk, dedesinin yaptıklarını detaylı olarak anlattı ve o zaman bunun istismar olduğunu net bir şekilde anladım. Fakat bu konuşma esnasında kızım sürekli, dedeme ceza ver diyordu. Dedene ceza verilecek dedim. Bu olay 2 katlı bir evin üst katında oldu. Kızımı ananesinin yanına gönderdim ve o arada sinir krizi geçirmişim. Yanımda büyük kızım da vardı. Kasıldı tüm vücudum. Toparlandım ve ne yapmam gerektiğini önce büyük kızıma sordum, o zaman 13 yaşındaydı o. 37 yaşındaki bir annenin 13 yaşındaki kızından medet umması durumunu yaşadım orada.

"AMCAM DEDİ Kİ, AĞZININ FERMUARINI ÇEK VE SUS!"

- Olaydan, ne kadar sonra haberiniz oldu?

- Hemen. Hastaneden geldiğimiz gün. Büyük kızım odanın kapısının önünde bana bunları anlattı. Tam olarak anlayamadım ne demek istediğini anne, böyle bir şeyden bahsetti. Televizyonlarda hep duyuyoruz ya, istismar gibi şeyler olmuş dedi. Aslında o da tam algılayamamıştı, yani kimsenin konduramadığı, hayal edemeyeceği, düşünemeyeceği bir insanın yapabileceği bir davranış. Bu kişiler asla kendilerini dışarıda belli etmiyorlar. Gizleme yöntemlerini çok geliştirmişler. Ben 37 yıllık babamı 37 yaşımda tanıdım. Evet, o gün benim babam öldü, yeni biri dünyaya geldi ve ben o kişiyi hiç tanımıyorum. Amcamla konuştum öğrendiğim akşam. Babamdan büyük bir adam. Sosyal statüye sahip, yıllarca müdürlük seviyesinde görev yapmış birinden bahsediyorum amca derken. Kızımı çağırdım ve utana sıkıla bana anlattıklarının aynısını amcama da anlattı. Sonra amcama dedim ki, ben ne yapacağım? Allah kahretsin, olmaz olsun böyle kardeş dedi. Yapman gereken tek bir şey var. Ağzının fermuarını çekip, bir daha bunları görmeyeceksin, sadece kimliğinde kalacak bu isimler dedi.

Eşime söyleyemedim çünkü nasıl tepki vereceğini bilmiyordum!

Öyle kötü bir haldesiniz ki hiçbir şey düşünemiyorsunuz. Doğruyu yanlışı düşünemiyorsunuz. Bir kere, bunun ne olduğunu anlayamıyorsunuz. Bu adam, aydın, okumuş, kültürlü bir insan. Doğrusu, şuan da söylediği şey yanlış olamaz diye düşünürdüm. Fakat vicdan kabul ediyor mu böyle bir şeyi? Asla kabul etmiyor.. Ertesi sabah planladığımız tatile gidecektik. Eşime dedim ki annemi zaten giderken götürmeyi planlıyorduk. Kuzenim A.B.'yi de burada bırakmam onu da götüreceğiz giderken dedim. Onun sorumluluğunu alamam, o yoktu planlarımızın içinde bu nereden çıktı dedi. Bu arada eşime yalvarıyorum, ne olur bir şey sorma, verdiğim karar doğru bir karar diye. Israr etti neden diye ama ne diyebilirim. Diyemedim bizim kızımızın başına böyle bir şey geldiğini. Bunu deme şansım yok, çünkü nasıl bir tepki vereceğini bilmiyorum.

- Peki öğrendiğin anda nasıl sustun?

- Eşim bir şey yapar diye korktum. Üstelik susmak zorundaydım çünkü o gece aynı evde kaldık ve 2 çocuğum var. Sorumlu olduğum bir ailem var. Kuzenim ve annemi yanımda götürebilirsem onları da bu zulümden kurtarabilirdim diye düşünüyordum.

- Annenize söylediniz mi?

- Öğrendiğinde, kocama iftira attınız dedi. Yani aslında benim bu kadar endişelenmemi gerektirecek hiçbir şey yokmuş. Aslında o bunun üstesinden nasıl gelmesi gerektiğini doğru veya yanlış biliyormuş meğer.

KIZIMA ÜÇ KEZ CİNSEL TACİZDE BULUNMUŞ

- Bu süreçte D.K. da yani kızınızda ne gibi değişiklikler gözlemlediniz?

-ilk öğrendiğimiz tarihten altı ay önce şubat tatilinde kış aylarında kaldıkları Antalya Ahatlı Mahallesi'ne gelmiştik. 1 haftalık aile ziyaretiydi. İlk tarihle bize anlattığı tarih arasındaki o 6 aylık süre içinde kızımda karanlıktan korkmalar ve sürekli benim yanımda yatmak istemeye başladı, seninle birlikte uyumak istiyorum diyordu. Bana, sen hayatından memnun musun şeklinde sorular soruyordu sık sık. Yani o 6 ay içinde, kendinin baş etmeye, anlamaya çalıştığı o süreçte. Sen hayatından memnun musun, hayatta en çok kimi seviyorsun diyordu her gün. Evet hayatımdan memnunum, en sevdiğim kişiler çocuklarım, eşim sonra ailem diyordum. Çok mu seviyorsun aileni diyordu, ve sürekli...

- Belli ki takılmış kalmış bir yerlere... Sebebi neydi bu kadar sık sormasının?

- Sebebini ağustos ayında ortaya çıkan olaydan sonra anladık. Öncesi varmış çünkü..

- O zaman başka istismarlar da var. Peki ilk istismar nasıl olmuş?

Aynı yılın şubat ayında Antalya’ya gelmiştik ve o süre zarfında yaşanmış. Eşim, büyük kızım, annem ve ben pazar alışverişi yapmak için dışarı çıkacaktık. D.K. ı banyo yaptırdım ve uyuyakaldı. Ayaz vardı. Hasta etmeyeyim düşüncesiyle, babama şunu sordum: "Kalmasında sakınca var mı? Uyanırsa bakabilir misin?" "Kalsın, gidin siz işinize bakın" dedi. Aslında babam çocukların sorumluluğunu hiç sevmeyen bir insan. Onun o şekilde yaklaşması bende şunu düşündürdü. Yaşlanıyor demek ki mülayimleşmeye başladı diye düşündüm. Ama meğerse öyle değilmiş. Pazardan döndüğümüzde kızım tuvaletten çıktı ve dedi ki anne, benim altımdan kan geliyor. Bir anda durdum düştün mü diye sordum? Hayır dedi. Peki neden oldu dedim. Bilmiyorum dedi. Defalarca sordum bilmiyorum dedi. Yatırdım onu ve peçeteyle baktım ve evet kandı. Korktum annemi çağırdım. Annem geldi o da baktı ve aynını sordu düştün mü, bir yerden mi atladın dedi. Hayır bir anda kanamaya başladı dedi bize. Yarın da devam ederse doktora götürürürüz dedim. Aklınıza gelmiyor ki evde ne olabilir çocuğa. Babanıza emanet edip gitmişsiniz. Kimsenin aklına gelmez ki hiçbir annenin, kızın aklına gelmez böyle bir şey. D.K. Ağustos ayında bize bunu söyledikten sonra benim direkt jetonlar düşmeye başladı. Taşlar yerine oturmaya başladı

-2 abiniz var. Onlara nasıl söylediniz ve onların tepkisi ne oldu?

Eşime olayı anlatmak zorunda kaldım fakat farklı şekilde. Biz hastanedeyken babamın komşunun kızlarına böyle bir istismarda bulunduğunu kuzenimin bu durumdan haberdar olduğunu, bu sebeple de onu burada bırakamayacağımızı söyledim. Bunun çocuğuma yapıldığını öğrenseydi orada katliam olurdu. Eşim, ağabeylerine söyleyelim götüreceğimizi, bilmeye hakları var dedi. İki abim var. Eşim de küçük abime, buraya gelmen lazım, nedenini sorma ve kimseye belli etme dedi. Gece saatlerinde geldi, eve uzak mesafede buluştuk. S.B.'ye her şeyi anlattım, ilk duyduğunda kahretsin, emin misin dedi. Eşim bilirse gerçekten ne yapacağını bilmiyoruz. Ne yapabiliriz bunu düşünelim dedi. Sonra bana dedi ki, biz ortaokula giderken bu adam bir çocuğu kucağına oturtmuş, dudağından öperken görmüştüm ve bunun normal bir öpme olmadığını ben o zaman anlamıştım fakat yılarca kimseye söylemedim dedi.

Çocuklarımızı onlara emanet etmiştik!

-Peki babası olarak, duyduğunuzda nasıl tepki verdiniz ne hissettiniz?

Ağlamaya başladım. Biz, bu insanların hastanede başındaydık bu insanlara emanet ettik çocuğumuzu. Önce hemen savcılık aradık, araba kullanıyorum o an ama gözüm hiçbir şey görmüyordu. Jandarmaya gittik ifade verdik o akşam. Savcı giderken talimat vermiş bizi o akşam İzmir, Çocuk İzleme Merkezi’ne götürdüler, muayene yapılması için. Bedeni muayenesi yapıldı, ifadesi alındı. Sonra çocuk savcısı ve barodan bir avukat geldi. Sonra Behçet Uz çocuk hastanesine sevk ettiler. 3 gün çocuğun testi sürdü. Sonra heyet kurulu raporu aldık ve Burdur’a yola çıktık. 5 gün sonra evrak geldi Burdur Savcılığı’na. Sonra da tutuklama gerçekleşti. Bize koruma kararları verildi. Burdur Ağır Ceza Mahkemesi’nde süreçler başladı. İddianamede, cinsel istismar ve nitelikli cinsel istismar diye iki konudan dava açıldı. 6 Mayıs’ta duruşma oldu 3 avukatları vardı. O gün mahkemenin asıl hakimi yoktu, yedek kadın bir hakim görevliydi. Adli tıp raporu mahkemeye ulaşmamıştı ve raporu geciktirdiğimizi iddia etti karşı tarafın avukatları. Hakim de denetimli serbestlikten yararlandırarak bu kişiyi serbest bıraktı. 3 gün sonrasında rapor geldi fakat bir sonraki duruşma beklenmek durumundaydı. Hala hüküm verilmedi. İftira attılar, kızım sürekli alkol alıyordu sarhoş geziyordu diye. 71 gün bu şahıs dışarda kaldı. 5 gün kaçtı, yerini tespit ettim ve ihbar ettim. 877 gündür, yani 2 yıl 4 aydan beri içerde. Karşı taraf 8. celsede savcının, suçun niteliğini değiştirmesinden dolayı 12,5 yıl ceza aldı. Eğer nitelikli istismar olmuş olsaydı 15 yıldan az olamaz diyor kanun ama normal istismarda 3 ila 8 yıl arasında.

-Elde adli tıp raporu var. Nasıl basit istismar olarak değerlendiriliyor?

-Problem orada.

-Ne olması gerekiyordu ki nitelikli olsun?

-Kızlık zarının bozulması gerekiyordu. Bir şeyin vücudunuza girmesi kızlık zarınızı bozmuyorsa bu basit istismardır. Bunu gözardı ederek karar verdiler. Yargıtay 14. Ceza Dairesi mahkemenin kararını bozdu. Başavcılık dedi ki, mahkemenin kararı hatalıdır, basit değildir, nitelikliden verilmesi lazım. Ve dosyamız şuan Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda. Emsal karar çıkmasını bekliyoruz.

-Bugün bu duruşmada sanıktınız, neden?

Mağdurken sanık sandalyesine oturdum. En ağırı bu. Abime hakaret ve tehdit etmişim, o yüzden abim eşini tanık göstererek dava açtı ve ilk mahkemesi yapıldı bugün. 6 ay ve 2 yıl arasında yargılanıyorum.

- D.K. psikolojik destek alıyor mu?

İki kızım da psikolojik tedavi görüyor. D.’nin karanlıktan korkuları azalmaya başladı, bazı kelimelere karşı hassasiyet kazanmaya başlamıştı dede demekten önceden çekinirken, şimdi rahatlıkla konuşuyor. Özgüveni geri geldi.

-İnsanlar susuyor, duyulmasını istemiyor. Üstelik kendilerini savunamazlar diye korkuyorlar. Nasıl bir yol izlemeliler?

İsmen biliyorduk hakim, savcı nedir fakat prosedürü bilmiyorduk mesela. O zaman savcıya demiştik ki, şimdi ne yapmamız lazım? Avukat mı tutmamız gerekiyor diye. Fakat şu an hukuk öğrencisiyim. Çünkü en ufak bir şeyin gözden kaçmaması gerekiyor. Hukuki destek almaları lazım. Paranız olmayabilir ve bilginiz de. Fakat TKDF'nin 0 212 656 96 96 numaralı Aile İçi Şiddet Acil Yardım Hattı'nı arayabilirler. 10 yaşındaki çocuk da arayabilir. Onlar sizi yönlendirecektir. Paranız yoksa zaten olması gerektiği gibi barodan bir tane avukat görevlendiriyor.

Biz ailecek destek alıyoruz!

Biz ailecek destek alıyoruz, çıkamadık işin içinden. Temmuz ayına kadar 2 yıl boyunca biz mücadelemizi ettik ama iki yılın sonunda bu işin içinden psikolojik olarak çıkamıyoruz. En son Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü’ye ulaştık, sonra Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na ulaşıldı. Bakanlık, şu an bizim davamıza müdahil oldu ve davamızı takip ediyorlar. Bu kişilerin içimizde yaşadığını bilmemiz lazım ve böyle bir durumda da bu kişi yaptı diyebilme erdemine sahip olmamız lazım.

Anne baba olarak bir gün çocuğunuz sizin karşınıza gelip, anne baba ben bu suça senin annen baban tarafından maruz kaldığımı sana söyledim. Sen neden bu olayın üzerini kapattın? O zaman verilecek cevabınızın olması lazım. Bizim verilecek cevabımız var. Biz 2,5 yıldır gizlilik içinde devam ettirmeye çalıştık.

-Aileler neye dikkat etsin?

-6 ila 10 yaşındaki çocukların, beyinlerinin gelişiminden dolayı, annelerine babalarına bir şey söylediklerinde bunların yüzde 90’ı doğru çıkıyor. Kurgulama yetenekleri gelişmiyor çünkü. Annen de olsa baban da olsa çocuklarını kimseye bırakma. Benim eşimin babası imam hatip mezunu, camide hocalık yapan birisi. Etrafındaki herkes onun ağzından çıkan kelimeye değer verir. Etrafındakiler için bir liderdir.

-Olanları anlatmasını nasıl sağlayabildiniz?

Çocuklarımla sıkı bir ilişkimiz, kuvvetli bağımız var. Uzmanlar söylüyorlar arkadaş olmayın çocuğunuzla, anne olun diye. Hayır, hem anne hem arkadaş olmayı becermek önemli ve zor. Güven duygusu önemli. İlk kaçınma davranışları oluşmaya başladı. Yani kendi kendine şunu söylüyordu. Böyle bir şey yaşamadım böyle bir şey yok. Fakat sonrasında her şey çorap söküğü gibi geldi.

Bu vaka tek değil, ne yazık ki bunun gibi pek çok vaka gündeme geliyor. Peki mağdur ve aileler neler yapmalı? Bunu da duruşmayı takip eden TKDF Başkanı Canan Güllü'ye sordum.

Ensest, ülkemizin halı altına süpürülen en büyük sorunu ve kanayan yarası olmaya devam ediyor. Biz her konuda olduğu gibi sonuç odaklı değil önleyici tedbirleri hayata geçirme adına çalışmalar yapılması için uğraşıyoruz. Sürecin uzunluğu, adli süreçte yasananlar ailenin travma sürecinde yükünü ağırlaştırıyor. Ensesti görünür kılarak mağdur sayısını azaltmak adına rehber öğretmenlerin aile hekimlerinin eğitilmesi; söz konusu ensest ise avukatların bu konudaki dava sürecinde tacize uğramış mağdurun yıpratılmaması adına gayret sarfetmesini istiyoruz. Bir şeyin iyi bilinmesi gerekir ki mağdur utanmamalı, failin suçu saklanarak kapatılmamalı. Bu nedenle 0 212 656 96 96 numaralı acil yardım hattımıza ve www.aileicicinselsiddet sitemize bildirim yapılabilir.




Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler