Edebiyatta mektup türü

Dünya edebiyatından okuduğum ilk mektup-romanlar Caderlos Laclos’un Tehlikeli İlişkiler’i, yanı sıra Dostoyevski’nin ilk romanı “İnsancıklar/ya da Zavallı İnsanlar”), daha sonra da Goethe’nin Genç Werther’in Acıları’dır…Bunlara dilimize benim çevirdiğim, Puşkin’in bu türde küçük bir denemesi olan Mektuplarla Roman’ını ekleyebilirim…

Yayınlanma: 27.11.2020 - 18:20
Edebiyatta mektup türü
Abone Ol google-news

     Mektup da roman, şiir vb. gibi bir edebiyat türü sayılabilir mi?

       Söz konusu olan edebiyatçılar arası mektuplaşmalarsa sorunun yanıtı kuşkusuz evet olacaktır.

  Günün birinde bu mektupların yayınlanacağı düşünülerek özel bir özenle yazılanları da, böyle bir özen gösterilmeyenleri de.

      Yine edebiyatçıların, başka bir nedenle yazılmış mektuplarının da, onların yaşamları ve yapıtları üzerine kendi ellerinden çıkmış belgeler olarak yazınsal anlamda mektup türü içinde görülmeleri gerektiğini düşünürüm.

       Sözgelimi Balzac’ın,  örneğin kiracı olarak ev sahibine ya da ev sahibi olarak kiracısına yazdığı bir mektubun neden edebi değer taşıması gerektiği düşünmeye ,tartışılmaya değer…

         Kendi payıma, varsa eğer, böyle bir mektubu okumak isterdim…

         Hem el yazısını görmek, hem sıradan bir konuda yazarkenki üslubuyla yapıtlarındaki üslubu karşılaştırabilmek için…

          Edebiyatçıların edebiyatçı olmayan yakınlarına, aile fertlerine mektupları da kuşkusuz hem üslup bakımından; hem yaşamlarını, sorunlarını, duygu dünyalarını daha yakından görebilmek için  hiç kuşkusuz okunup irdelenmeye değer ve sonuç olarak o mektuplar da edebiyatın mektup türü içindeki ürünleri arasında sayılmalıdır.


                                                       ***

            Dünya edebiyatında yazarlar arası mektuplaşmalar denildiğinde, benim aklıma ilk gelen, kendi edebiyatımız dışında en yakın olduğum Rus edebiyatında Anton Çehov-Maksim Gorki mektuplaşmasıdır. 

      Bir bölümü dilimize de çevrilen bu mektuplarda unutamadığım yerlerden biri, Gorki’nin Çehov’a Lev Tolstoy’la karşılaşmasını anlatırken kullandığı (yaklaşık olarak)şu  cümledir: “Tanrıya inancından söz ederken bakışlarında söylediklerle bağdaşmayan kurnaz kıvılcımlar vardı.” Bu tek cümle bence  Tolstoy’u, hakkında yazılmış pek çok kitaptan çok daha özlü ve doğru anlatır…

     Yine herhalde  büyük ölçüde Rus edebiyatıyla ilgili olması gereken bir başka mektuplar kitabı, İvan Turgenev-Gustave  Flaubert mektuplaşmasıdır. Kitaplığımdaki bu çok sayfalı Fransızca kitabı henüz ne yazık ki gerektiğince gözden bile geçirmemiş olmakla birlikte; hem her iki  büyük yazar, hem başta Rus ve Fransız edebiyatları  konusunda olmak  üzere bir yazınsal hazine olduğunda kuşku yoktur.

             Rainer Maria Rilke’nin “Genç Bir Şaire Mektuplar”ı, genç-yaşlı bütün şairlere ve şiir severlere yazılmış yazınsal mektuplardır ve kendi türünde bir başyapıttır.

             Söz buraya gelmişken, mektup türünde yazılmış romanlara da -iki satırla olsun- değinelim…

           Yazının konusu özel olarak bu olmadığı için, bizim edebiyatımızda bu konuda ilk ya da en çok iz bırakmış  mektup-roman’ın Halide Edip Adıvar’ın Handan’ı olduğu konusundaki ansiklopedik bilgiyi  söylemekle yetineyim..( Açıkçası,henüz okumuş olmadığım, Halide Edip’ten okumayı ya da yeniden okumayı  planladığım öncelikli kitaplar arasında da yer  almayan Handan’ı, bu satırlar yazılmaktayken, internet kaynaklı bilgilere her zaman çok da güvenmediğim için kitaplığımdan çıkarıp gözden geçirdim,  girişteki birkaç mektubu okuyarak bilgiyi doğruladım ve kitabı da bütünüyle öncelikle okunacaklar arasına aldım…)

          Dünya edebiyatından okuduğum ilk mektup-romanlar Caderlos Laclos’un Tehlikeli İlişkiler’i, yanı sıra Dostoyevski’nin ilk romanı “İnsancıklar/ya da Zavallı İnsanlar”), daha sonra da Goethe’nin  Genç Werther’in Acıları’dır…Bunlara dilimize benim çevirdiğim, Puşkin’in bu türde  küçük bir denemesi olan Mektuplarla Roman’ını ekleyebilirim…


                                                ***

     Bizim yazarlarımız arasındaki mektuplaşmalarda sanırım pek çok okur gibi benim  üzerimde de en çok etki bırakan Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Ziya’ya Mektuplar”ıdır. Çok yıllar önce okuduğum için şimdi tam olarak anımsamamakla birlikte bunlar sadece Cahit Sıtkı’nın mektupları olduğu için mektuplaşma dememek gerekir. Ziya Osman’ın Cahit Sıtkı’ya mektupları konusunda  ise doğrusu bilgi sahibi değilim. İkisi de de ayrı ayrı çok sevdiğim, edebiyatımızın  hiç bir zaman unutulamayacak şairleridir.

        Nâzım Hikmet’in  ayrıca–bir gün yayınlanacakları düşünülmeksizin yazılmış- Kemal Tahir’e Mahpushaneden Mektuplar’ı, onun Piraye ve Münevver Hanımlara, başkaca yakınlarına mektuplarını bu tür içinde görmek gerekir….

                                                     ***

        Beni bu yazıya yönlendiren  bir mektuplar kitabından,Erdal Öz-Adnan Özyalçıner-Kemal Özer imzasını taşıyan”Arkadaş Mektupları”ndan(Can Yayınları, 2019)  söz etmek  ise son paragrafa kaldı…  

        Onlar kapakta adı geçen ,- ikisi yazık ki artık hayatta olmayan-  üçüyle birlikte,  mektuplarda adları anılan, unutulmaz Onat’ı, sevgili Ülkü’süyle, çok şükür yaşamakta ve yazmakta olan Doğan Hızlan’ı, Hilmi Yavuz’u, Konur Ertop’uyla, bizim(60 kuşağının) en yakın, en sevgili genç ustalarıdırlar…

             Kitabın şimdilik Özyalçıner’den  Erdal Öz’e  gerçekten şaşırtıcı, hayranlık uyandırıcı mektuplar bölümündeyim……

          Başta genç yazar ve şairlerimiz olmak üzere herkese, bütün edebiyat severlere, bu hem bilgi verici, hem zevkle okunan mektuplar kitabını   okumalarını öneririm…



Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler