Eski yıldızlar geçidi

Dünyada ve Türkiye’de bugün gösterime giren The Expendables 3(Cehennem Melekleri 3) eski starlarla yeni genç oyunculardan oluşan efsane kadrosuyla çok beğenilen dizinin üçüncü bölümü. İlk bölümü(2010) yazıp, yöneten, başrolünde oynayan, 247.470 milyon dolar dünya getirisiyle tüm zamanların en büyük bağımsız yapımı ünvanını kazanan aksiyon–serüvende Sylvester Stallone(Barney Ross) ve seçkin paralı askerleri(Jason Statham, Jet Li, Dolph Lundgren) bir Latin Amerika diktatörüyle ve Somalili korsanlarla savaşırlar. Konuk oyuncularsa bir zamanların ünlüleri Mickey Rourke, Eric Roberts, Bruce Willis, Arnold Schwarzenneger’dir.  İkinci bölümü(2012) Simon West yönetir, bu kez kadroya Jean–Claude Van Damme’la Liam Hemsworth(Thor) eklenir. Onlar silah tüccarı Vilain’le(Kötü, Van Damme) ile çatışırlar, filmin dünya getirisi 300.428 milyon dolara ulaşır. Üçüncü bölümdeyse(2014) yönetmen Patrick Hughes gişe çıtasını iyice yükselterek kahramanlarımızı güncel bir konuya yerleştirir, böylece oyuncu kadrosunu daha da zenginleştirir.

CIA bölge operatörü Max Drummer(Harrison Ford) Barney’den(Stallone) Kuzey Afrika ve Orta Doğu’ya silah satarak milyarder olan silah kaçakçısı Conrad Stonebanks’i (Mel Gibson) yakalamasını ister. Amerikan hükümeti Stonebanks’i canlı istiyordur, savaş suçlarından ötürü mahkemeye çıkarılacaktır. Üçüncü bölümün yıldızlarıysa Mel Gibson, Wesley Snipes, Antonio Banderas ve Harrison Ford’dur. Eski ekip başarısız olunca Drummer Ross’tan genç, enerjik bir ekip kurmasını ister. 21.yüzyıla ayak uydurmak zorunda kalan Ross, şöhrete aç, kurşun yemekten çekinmeyen adamlar bulur, ekibe gözüpek kadın Luna’da(Ronda Rousey) katılır. Artık oyun gençlerin oyunudur. Aksiyonla mizahın karışımı film tıpkı 007 James Bond’daki gibi çok sayıda coğrafyada(ABD, Meksika,Somali, Rusya, Çeçenistan,  Romanya) geçer. Cehennem Melekleri tam anlamıyla bir buddy movie’dir(erkek
dayanışması filmi). Ana sekanslar zırhlı trenden helikopterle Doktor’un(Snipes) kaçırılması, Çeçenistan ordusuyla savaş, Ross’la Stonebanks’in karşılaşmasıdır. Stonebanks’in “CIA tehlikeli yerlerde amansız şeyler yapmak isteyince bizi arardı, Çünkü ellerini kirletmek istemezdi. Amerika için çalışan bir Amerikalıydım ama  onlar kendi çocuklarını yediler” konuşması da anlam yüklüdür. Bu askerler her an gözden çıkarılabilirler ama yine de  vazgeçilmezlerdir. Drummer’ın deyişiyle bu operasyon kayıt dışıdır.

Savaş suçlusu Stonebanks rolü için Mel Gibson biçilmiş kaftandır. Kevin Costner’la aynı zamanda ünlenen, 80’lerle 90’ların aksiyon yıldızı, Avustralya kökenli Amerikalı Gibson, rastlantı sonucu Mad Max’in(1979) başrolünü alınca bir anda ünlenir. Kendini alkol, para, şiddet arasında savrulan bir yaşamın ortasında buluverir. The Bounty’nin(Gemide İsyan/1984) setinde alkolle savaşır. Sarhoş araba sürmekten tutuklanır. Braveheart(Cesur Yürek/1995) ona film ve yönetmen Oscar’larını getirir. The Passion of Christ’i(İsa’nın Çilesi/2004) kendi parasıyla çeker, Yahudi düşmanlığıyla eleştirilir. Los Angeles’ta yeniden içkili araba sürmekten tutuklanır, polislere –Sizler Yahudi misiniz, dünyadaki tüm savaşların nedeni Yahudiler- der. Koyu dindarlığıyla, eşcinsel, kürtaj,  kök hücre araştırmaları karşıtlığıyla, alkol tutkusuyla da tanınan,  Apocalypto(2006), Edge of Darkness(2010), The Beaver(2011) filmleri iş yapmayan Mel’i Hollywood dışlar. Get the Gringo(2012) gösterime girmez. Hollywood’un istemediği Mel’i Sylvester kadroya alır. Kevin Costner için 3 Days to Kill (Son 3 Gün/2014) ne ise Mel içinde Cehennem Melekleri 3 odur: kurtuluş, sinemaya  yeniden dönüş bileti. Mel aslında Sylvester, Wesley, Arnold gibidir, dışlanmışlardır ama  yine de diz çökmemişlerdir, ayakta kalmayı sürdürmektedirler. Bir zamanlar Hollywood’un sırtlarından para kazandıkları şimdiyse dışladıkları eski yıldızlar Avrupa ve bağımsız yapımlarla direnerek, dayanışarak güçlenmişlerdir.