Eskiyle yenilenmek isteyenlere FOÇA
Küçük tepelerin ardından sıyrılıp ilk kez Foça manzarasını gördüğünüzde, "doğru yolda" olduğunuzu anlıyorsunuz... Yeşil ve mavinin buluştuğu yerlerden hep söz edilir. Ancak Foça bu uyumu en iyi yakalamış bölgelerin başında geliyor.
“Foçalılar, dünyanın en güzel mavisinin altında, dünyanın en güzel yeşiliyle sarmaş dolaş, dünyanın en keyifli kıyısında, dünyanın en kusursuz huzurunu soluyarak yaşıyorlar” sözü, ilçenin bizde bıraktığı izlenimi anlatmamıza yeterli olacaktır. İlçe de tarih o kadar canlı ki, Anadolu’nun en eski antik tiyatrosu ile Heredot’un bahsettiği Phokaia’nın büyük surları dünyada “sadece” Foça’da bulunuyor. Foça “eskiyle yenilenmek” isteyen konuklarını bekliyor.
Türkiye’deki 14 Özel Çevre Koruma Bölgesi’nden biri olan Foça’da, Akdeniz fokları da kendilerine yaşam alanı buluyor. İlçe “2008” yılında bile binlerce yıl öncesinin tarihini barındırıyor.
Bölgeye ilk gelişinizde Foça’da bir koku var ki, “İnsan burada ölmez” dedirtecek cinsten... Hatta Foçalılar bile belli bir süre ilçeden uzak kaldıktan sonra geri döndüklerinde o kokuyu duyduklarını söylüyorlar. Ağaçlar, çiçekler ve denizin birlikte oluşturduğu “koku” insana huzur veriyor.
Karşıyaka yolu üzerinden tabelaları izleyerek Foça’ya ulaşabilirsiniz. İzmir’e 70 kilometre uzaklıktaki ilçe, eski ve yeni olmak üzere ikiye ayrılmış. Bunlardan “Eski” olanı deniz kenarına yanaşmış balıkçı tekneleri, tarihile bütünleşmiş mimarisi ve yeşil rengiyle günü birlik turizmin en cazip bölgesi konumunda. Ancak Foça Belediye Başkanı Gökhan Demirağ, kongre, seminer ve sporla turizmiyle ilçeyi tüm yıl ziyaret edilen bölge haline getirmeye kararlı görünüyor. Foça’nın 1. derece SİT alanı olması bölgenin en büyük kazancı. Plansız yapılaşma bu şekilde engellenmiş ve ortaya çizgi filmlerdeki gibi “kusursuz”a yakın yerleşim bölgesi oluşmuş.
Karataş nerede?
Bölgede yaşayanların en çok anlattığı efsanelerin başında Karataş’ın hikayesi geliyor. İlçenin bir bölgesinde Karataş‘ın olduğu söyleniyor. Bu taşın üzerine bir kez basan ilçeye bağlanıp kalıyor. Dünyanın öbür ucuna da gitse, gün geliyor ve Foça’ya dönüyor. Taşın nerede olduğu bilinmiyor ancak Karataş‘ı bulmak için çabalamaya gerek yok Foça’da her yer “Karataş“... Bir kez gelen bir daha dönmek istemiyor.
İlçenin merkezine geldiğinizde sizleri Aşıklar Caddesi üzerinde kurulmuş balıkçılar ve kafeteryalar karşılıyor. İlçeye gelip de denizden yeni çıkmış balıklardan yememek olmaz. Rakının eşliğinde seçtiğiniz balıkları denize nazır yiyebilirsiniz. Küçük Deniz bölgesinde yürüyüş yaparak tarihi kalıntılarla baş başa kalabilirsiniz. Önünüzde sıraya dizilmiş küçük balıkçı sandalları, mavi bir deniz, hafif esen rüzgar güzel geçecek dakikaların habercisi gibi.
Kamp yapmak isteyenler için de iki farklı yer bulunuyor. İngiliz Burnu olarak bilinen bölge denizinin kumlu ve dalgasız olması nedeniyle tercih ediliyor. Genelde araçlarıyla gelenler burada denizin tadını çıkarıyor. İlçenin her yerinden denize girmek mümkün. Foça Belediyesi’nin son çalışması da bu söylediğimizi destekliyor. Önceleri tersane olan bölge şimdi halk plajı haline getirilmiş. Başkan Demirağ, ilçenin merkezinde arıtma tesisi olması nedeniyle istenilen her yerden denize girilebildiğini vurguluyor. Tarih ve denizin bir arada olduğu nadir bölgelerden biri olarak göze çarpıyor Foça. Buraya geldiğinizde ilk işiniz ilçeyi boydan boya yürümek olsun.
Tarih yaşıyor
İlçenin bazı yerlerinde sanki “eski” zaman hala yaşam buluyor. Foça, Yunanistan’daki Dor istilasından kaçarak Ege sahillerine çıkan ve burada Smyrna dahi bir çok yerleşim yerini kuran İonların uygularlıklarını devam ettirdikleri yerleşim yeri olarak biliniyor. Antik Foça kenti 12 İon birliğine dahil olup Aiolis bölgesinde yer alır. Antik kent Phokai adını “fok”lardan alan Foça, elindeki deniz filosuyla Korsika’da ve İspanya’nın doğu kıyılarında yer alan kentlerde koloniler kurmuş. Foça, Persler, Büyük İskender, Cenevizler, Osmanlılar döneminde yaşam bularak farklı kültürlerin karışımını halen ilçede yaşatıyor. İsa’dan önce yedinci yüzyıldan başlayarak, hızlı bir yükselme dönemine giren Phokai kenti “Tarihin Babası“ olarak bilinen Heredot’a göre de denizcilikte büyük başarılar göstermiş. 50 kürekli ve 500 yolcu taşıma gücünde hızlı tekneler kullanan Phokaialılar, uzun deniz yolcuğuna çıkan ilk Helenlerdir. Adriyatik Etruria, İberia ve Tartessos’u Helen dünyasına tanıtmışlardır.
Phokaia bu başarılarıyla bir çok uygarlığın iştahını da kabartıyordu. Bunun ardından milattan önce 546 yılında Persler ilk kez bir İon kentini tahrip etti. Pers istilasıyla kentin görkemli çağı sona erdi. Halk büyük bölümü kenti terketti. Milattan önce 334’te Büyük İskender’in Anadolu’ya ayak basarak Pers egemenliğini ortadan kaldırması yeni dönemin de başlagıcı oldu. İskender’in ölümünün ardından Seleukoslar’ın Bergama Krallığı‘nın ve Romalıların egemenliğine girdi. Bölge Erken Hristiyanlık döneminde “Psikoposluk Merkezi” haline geldi. Bugünkü Yeni Foça’yı da Cenevizlerin kurduğu biliniyor. 1455’te de Foça, Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katıldı. 15 Mayıs 1919’dan 11 Eylül 1922’ye kadar Yunanlılar’ın egemenliğindeydi. Kurtuluş Savaşı‘nda 11 Eylül 1922’de Atatürk Foça’ya girdi ve 11 Eylül Foça’nın kurtuluşu olarak kutlanmaya başladı. Foça, milattan önce11.yüzyıl kadar uzanan tarihi eserleriyle, İzmir Arkeoloji Müzesi ve daha birçok müzenin vitrinlerini süsleyen, gizemli bir antik kent.
Bölgede yaşam binlerce yıldır aynı kentte devam etmesi nedeniyle eski Phokaia’dan kalanlar büyük zarar görmüş. Buna karşın yine de bölgede Arkaik kent duvarı, Antik tiyatro, Liman kutsal alanı, Athena Tapınağı yer alıyor.
Heredot’un bahsettiği Phokaia’nın ünlü surları Maltepe Tümülüsü içerisinde bulunuyor. Oldukça iyi durumda olan bu surların büyük bölümü 1992 -94 yıllarında yapılan kazılarda gün ışığına çıkarılmış. Bu surların en büyük özelliği ise dünyada sadece Foça’da yer alması...
Antik tiyatronun, Büyük İskender tarafından yapıldığı kazılar sonucu anlaşılmış. Varlığı 1991 yılında ortaya çıkarılan antik tiyatronun kuzey bölümü oldukça iyi korunmuş olarak gün yüzüne çıkartılmış. Klasik dönem sonuna ait olan bu tiyatro Anadolu’nun da en eski tiyatrosu olarak dikkat çekiyor.
Ana Tanrıça’ya selam
Yürüyüş yolunuz üzerinde Liman Kutsal Anıtı‘nı göreceksiniz. Beş Kapılar Kalesi’ni geçtikten sonra küçük bir köprünün üzerinden geçerken denizle bütünleşmiş bu anıtın, Anadolu’nun Ana Tanrıçası Kibele’ye adandığı biliniyor. Athena Tapınağı‘nın kuzey yamacında deniz kıyısında bulunarak ortaya çıkarılan bu anıt, kazı ekibi ve belediyenin çalışmalarıyla çevre düzenlemesi yapılarak ilçeye kazandırılmış. Aşıklar Caddesi olarak anılan yoldan giderken Anadolu’nun Ana Tanrıçası‘na selam vermeden geçmeyin..
1952 yılında keşfedilen Athena Tapınağı da Helen dünyasına özgü olan İon düzeni tapınaklarının en eski örneklerinden biri olduğu belirtiliyor. Milattan önce 6 yüzyıla ait bu tapınağın üzerine 1976 yılında lise binası yapılmış.
Fatih Camii, Fatih Sultan Mehmet’in 1455 yılına Foça’yı ele geçirmesinin ardından adına yaptırılan, Kanuni Sultan Süleyman tarafından restore edilen ve günümüzde ibadete açık üç camiden birisi olarak dikkat çekiyor.
Osmanlı döneminden kalma bir çok mezar taşı da aslını korumuş şekilde yerlerinde duruyor. Bu da Türk dönemi mezarlarının bütünlüğü koruması anlamında önemli olduğu belirtiliyor.
Beş Kapılar Kalesi, Osmanlı döneminde kayıkhane olarak kullanıldı. Ege kıyılarındaki kalelerden farklı olan bu yapı, günümüzde görsel sanatlar için kullanılıyor.
Foça’ya girerken sol tarafta Değirmentepe’de üç yeldeğirmeni hemen göze çarpıyor. 18. ve 19. yüzyıllarda yapıldığı düşünülen değirmenlerin yanı sıra tepede Ana Tanrıça Kutsal Alanı da bulunuyor. Kayaya oyulmuş merdivenlerle ulaşılan kutsal alanda 50’ye yakın sunak nişi bulunmuş.
Foça’nın 7 kilometre doğusunda milattan önce 4. yüzyılda Lidya - Likya geleneğinde, Pers etkisinde kalınarak yapılmış anıt mezar bulunuyor. Büyük bir kaya kitlesinin oyulmasıyla oluşturulmuş bu yapı iki katlı ve alt katı mezar odası. Foça geziniz sırasında bu anıt mezarı da ziyaret edilecekler listesine yazın. Mezarın içine girerek tarihi soluyabilirsiniz!
İlçeye 2 kilometre uzaklıkta da milattan önce 4. yüzyıla ait aile mezarı bulunuyor. Çan tepesinin eteklerinde askeri alan içinde bulunan mezar, nedendir bilinmez ama Şeytan Hamamı adıyla anılıyor.
Foça taşından evler
Foça’da, 19. yüzyıl mimarisini 180 kadar tescilli ev bulunuyor. Bu evlerin inşaasında kullanılan temel malzeme “Foça Taşı“ olarak bilinen ve yerel taş ocaklarından çıkarılan “tüf” taşı. Tescilli bu binalardan 30’ü Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından onaylanmış projelere uygun olarak sahipleri tarafından restore edilmiş. İlçeyi gezerken bu taş evler dikkatinizi çekecektir.
Eğer sessizlik ve dinginlik arıyorsanız da Foça’nın irili ufaklı koyları ve adaları sizleri bekliyor. Modern zamanın tüm bağlarından sıyrılarak bu adalara gidip, huzurun sesini duyabilirsiniz. Bunun için merkezdeki tekneler size yardımcı olacaktır.
Kiralayacağınız teknelerle Siren Kayalıkları‘na da gidebilirsiniz. Burası doğanın oluşturduğu en güzel sanat eserlerinden bir tanesi.
Fokların bu kayalıkları yaşam alanı olarak seçmeleri de bunun en büyük kanıtı olarak gösteriliyor. Bu nedenle 1955’ten bu yana bölgenin korunması için giriş yasaklanmış. Siren Kayalıkları büyüleyici görüntüsüyle uzaktan da olsa fotoğraf meraklılarını bekliyor...
Doğal yaşam
Akdeniz Fokları Koruma Bölgesi içinde yer alan Foça, Akdeniz Foku’nun Korunması‘nda Pilot Bölge seçildi.
Dünyadaki sayıları yaklaşık 500 - 600 tahmin edilen bu hayvanlardan, İzmir Körfezi çevresindeki koylarda 10’a yakının yaşadığı biliniyor. Bölge, bir çok memeli türü için de yaşam alanı olarak dikkat çekiyor. Balığınızı yerken denizin üzerinden geçen büyük boyutlardaki martılar insanı biraz hayrete düşürse de, zamanla buna alışılıyor. Martılar ilçeye farklı bir renk katıyor. İlçenin balıkçıları doğal yaşamı korumak için adeta öncülük ediyor.
Foça, dünyanın en büyük ve en prestijli yarışı olan CAP İstanbul 2007’nin 3. etabına da ev sahipliği yaptı. Bu yarışların yanı sıra denizde bir çok yelkenci görmeniz olası... Bu yelkenlerde ilçeye renk katıyor, manzarayı tamamlıyor.
“Yaşanabilir Foça yarattık”
Foça Belediye Başkanı Gökhan Demirağ, Türkiye’deki 14 Özel Çevre Koruma Bölgesi’nden bir tanesi olduğunun altını çiziyor.
Akdeniz Fokları‘nın bölgede yaşadığını da vurgulayan Demirağ, “Dünyada az sayıda bulunan fokların bile bölgede yaşamayı tercih etmesi, buranın ne denli güzel bir yer olduğunun kanıtı“ diyerek, esprili bir dille ilçenin doğallığına vurgu yapıyor.
Güzel ve yaşanabilir Foça için alt yapı çalışmalarını tamamladıklarını, evsel atık tesisleri kurduklarını vurgulayan Demirağ, ilçenin her yanından denize girilebilmesi için eski tersaneyi yıkarak yerine plaj oluşturduklarını dile getiriyor. Engellilerin denize rahatça girebilmesi için denize iskeleler ve iskelelerin yanına özel engelli demirleri oluşturduklarını kaydeden Demirağ, “Herkes kapısının önünden denize girebilecek” diyor.
Foça halkı için alternatif eğlence alanları yarattıklarını da vurgulayan Demirağ şunları söylüyor:
“Foça butik ilçe olma misyonunu tamamladı. Artık bunun meyvelerini topluyoruz. Haftada 3 kez Midilli’ye seferler yapılıyor. Geçen yıl 4 bin turist giriş çıkış oldu. İzmir’e yakın olması da günübirlik turizmin ilçeye önemli getirisi oluyor. Ancak bizim hedefimiz 12 aya yayılmış turizm. Kongreler, seminerler yapılması için bin 275 kapasiteli kültür merkezi yaptırdık. UEFA standartlarında plaf futbol sahası yapıldı. Bunun için her yıl Türkiye Plaf Futbol Ligi’ni bir ayağı ilçemizde oynanıyor. Çevreye ve doğaya olan saygımızla yakın zamanda Foça’nın adını daha fazla duyuracağımıza inanıyorum.”
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Edirne'de korkunç kaza