FETÖ TSK'yi nasıl işgal etti?: Karargâhta tehdit
Gökhan Yüzbaşıoğlu, ‘Kimseye haber vermeden Genelkurmay’a gel denilen’ eski eşine ‘Görüntün de çıkabilir, o zaman seni kim koruyacak’ tehdidinde bulunulduğunu söyledi.
Gökhan Yüzbaşıoğlu’nun bildiklerini yargıya taşıması ve her türlü riski alarak suç duyurusunda bulunması Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki, (TSK) özellikle de Genelkurmay Karargâhı’ndaki FETÖ’cüleri telaşlandırır harekete geçirir. Yüzbaşıoğlu’nın Milli Savunma Bakanlığı’ nda (MSB) çalışan eski eşi Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’na çağrılır. Yüzbaşıoğlu, eski eşiyle ilgili gelişen durumu şöyle anlatıyor:
“Ben Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na ifademi verdikten sonra, savcılık benim iddialarımı Genelkurmay Başkanlığı’na soruyor. O dönem hangarınsesi, paşakeyfi gibi, FETÖ’cülerin hedeflerine koydukları kişileri itibarsızlaştırmak için kurdukları kara propaganda yapan internet sayfaları vardı. karanettv.blogspot. com isimli internet sayfası da bunlardan birisiydi. Eski eşime ilişkin iftira içeren yayın da buradan yapılmıştı. İşte bu yalan haber-her ne kadar sonradan savcı bu konuda suç şüphesi bulamasa da- Genelkurmay Karargâhı’ndaki FETÖ’cüler için kendilerini ele veren çok büyük bir açıktı. Bunu savcı görebilirdi. Bu bir internet sayfasının, bir editoryası, bir yazıişleri falan vardır, yani kafasına göre herhangi bir insan oraya bir şey koyamaz. Şimdi örgüt bunu gördüğü için, ben de bağlantıyı buradan kurduğum için bu bağlantıyı koparmak istediler...”
Hata mı yapmışlar yani?
Sanırım o dönemde kendilerini çok kuvvetli görüyorlardı ve birkaç yıl içerisinde güçlerini bu kadar kaybedeceklerini değerlendirememişlerdi ki, böylesine fahiş bir hata yapmışlardı. Peki, bu durumda ne yapacaklardı? Evet çözüm belli. Eski eşimi çağıracaklar, ‘hakkımdaki bu yalan haberi bahse konu kara propaganda internet sayfasına benimle boşanmak üzere olan eski eşimin husumet içerisinde koyduğuna inanıyorum’ dedirteceklerdi.
‘Habersiz gel’ dediler
Peki nasıl harekete geçtiler? Bir gün eski eşim beni aradı. Oğlumuz rahatsızlandı Ankara’ya gelebilir misin dedi. İlk otobüsle Ankara’ya gittim. Eski eşimle boşanmışız ama aramızdaki güven bağı ayrı bir konu. Eski eşim her konuda bana güvenir. Yanına gittiğimde bana küçük bir not kâğıdı uzattı. “MSB Müsteşarı bugün beni makamına çağırdı ve bana bu notu verdi. Kâğıtta yazan yer ve zamanda hazır bulun. Amirlerine bir şey söyleme, doktora gidiyorum dersin dedi” dedi. Kâğıtta “Alb. Erdal Toğaç, Alb. A., Genelkurmay Fahri Korutürk Salonu, 04 Mart saat: 09.00” yazıyordu. Eski eşime kendisinin MSB personeli olduğunu; MSB’nin kendi istihbarat birimi ve kendi savcısı olduğunu; herhangi bir konuda kendisinin ifadesine başvurulacaksa yetkili birimlerin burası olduğunu; “Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’na git ifade ver ama amirlerine söyleme” şeklinde bir usul olmadığını, bunu MSB Müsteşarı’nın da bilecek tecrübede olduğunu söyledim. “Benim burnuma yanık kokusu geliyor, müsteşarın emrini yerine getir. Git ama konuşma” dedim.
‘İhbarcı’ diyeceklerdi
Neden?..
Çünkü amirlerine bile haber vermeden, herhangi bir yazışma yapılmadan oraya gitmesinin istenmesinin tek bir amacı olabilirdi. Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’na kendisi gelmiş gibi göstermek istiyorlardı. İhbarcı gibi göstereceklerdi. Tek delil elindeki not kâğıdıydı ve onu alıp imha etmek de zor bir şey değildi. Ayrıca benim başıma ne geldiyse, Serkan’ın başına ne geldiyse, Nazlıgül Daştanoğlu’nun başına ne geldiyse subay kılığındaki bu FETÖ’cülere güvendiğimiz için geldi.
Gitti mi?
Gitti, ama bu bilinçle, avantajlı gitti.
Ne oldu?
Ben kendisine İstihbarat Başkanlığı’ndaki kişilerin algı yönetimi konusunda eğitimli ve uzman olduklarını söylemiştim. “Havadan sudan konularla girerler. Senin bir başka konudan bir açığını yakalayıp seni korkutup ‘Evet bunu Gökhan yaptı’ dedirtebilirler. Yapman gereken en hukuki şey susmak” demiştim... İki albay, bir hâkim binbaşı, tam da beklediğimiz gibi havadan sudan sohbetlerle başlayıp, internet sitesine getirmişler konuyu. Eski eşime “hakkındaki yalan haberi buraya Gökhan koydu de” demişler.
İyi polisi oynayan albay: Ben şimdi yukarıya ne anlatacağım
Peki sustu mu?
Evet. Gitti ve çok güzel de sustu. Susma hakkımı kullanıyorum dedi. Susunca ellerindeki en büyük koz da gitti. Algı yönetimi yapamadılar. Şimdi Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’nda yapılan söz konusu idari tahkikat ile ilgili görüyoruz ki, bu kapsamda ifadesi alınanların çok büyük kısmı darbe girişimine katılmış ve cezaevinde. Buradan da idari tahkikatın da aslında düzmece olduğunu anlıyoruz.
Eski eşine herhangi bir baskı oldu mu?
Eski eşim onlara ısrarla diyor ki ben burada konuşmayacağım. İlla benden cevap istiyorsanız sorularınızı yazılı verin. Mecburen soruları yazılı veriyorlar. Eve getirdi soruları. Ertesi gün yazılı cevabını götürdü. Beğenmiyorlar cevaplarını. “Gökhan’dan nasıl şüphe etmezsin. Hiç mi şüphe duymuyorsun” diyorlar. Eski eşim oradan uzaklaşmak için kızım hasta diyor. “Sen bize istediğimizi söyle kızını en güzel doktorlara muayene ettiririz” diyorlar. Oğlumun okul problemi var, öğretmeniyle görüşeceğim diyor. “Oğlunu da en güzel okullarda okuturuz” diyorlar. General giriyor içeri. Kendisine cep telefonu numarasını vermeyi teklif ediyor. “İstediğin zaman, saat kaç olursa ara” diyor. Kabul etmiyor. General dışarı çıkıyor. O ana kadar iyi polisi oynayan Erdal Toğaç albay kırize giriyor. “Ben şimdi yukarıya ne anlatacağım, zaten izne çıkacaktım, bu dosya kucağıma geldi” diye...
O albay nerede şu anda? Şu anda o da darbe girişimi nedeniyle cezaevinde, yargılanıyor. Ders veriyor
General nerede? Emekli olmuş. Diğerlerinin ise şu anda nerede olduklarını ve ne yaptıklarını bilmiyorum. Çünkü kamuya açık değil bu bilgiler.
Peki net olarak söyler misiniz, ne istiyorlardı?
Tek istedikleri şuydu. “FETÖ’nün karanettv. blogspot.com isimli internet sayfasına yalan haberimi boşanma aşamasında beni itibarsızlaştırmak için Gökhan yükledi” de... Ve bunu da, kendisi gelip kendi rızasıyla bize ihbar ettin şeklinde göstereceklerdi.
Eski eşine ‘görüntün çıkabilir, seni kim koruyacak’ tehdidi
Bir tehdit söz konusu oldu mu?
Şöyle: Eski eşim ikinci gün çıkarken Toğaç Albay diyor ki, şu an hapisteki albay, “Bak görüyoruz ki internet sayfasına konmuşsun. Ama yarın öbür gün görüntün de çıkabilir, o zaman seni kim koruyacak, çocuklarını da göremezsin bak” diyor... Yani seni hem itibarsızlaştırırız, hem de hapse atarız şeklinde imalarda ve tehditlerde bulunuyorlar. Bunun boş bir tehdit olmadığını ise epey sonra anladık.
Nasıl oldu?
Eski eşim İstanbul’a taşındığında internetini de İstanbul’a naklettiriyor. Bir gün internet arızalanıyor. Yetkiliyi arıyor arıza kaydı açılıyor. Bir süre sonra yetkili geri dönüyor. “Biz buradan gerekli düzeltmeyi yaptık. Ancak sizin evde statik IP olduğu için sizin de evden reset yapmanız gerekiyor” diyor. Eski eşim statik IP’nin de ne olduğunu soruyor. Yetkili “sanırım evde bakıcınız var. Bebeği olan ve çalışan anneler uzaktan kamera ile evi takip edebilmek için statik IP başvurusunda bulunurlar” diyor. Eski eşim, çocukların büyük olduğunu ve evde bakıcı olmadığını söylüyor.
Özel yaşama müdahale olduğunu mu söylemek istiyorsunuz?
Evet. Tabii eski eşim yine beni arıyor ve bu durumu anlatıyor. Beraber Telekom Müdürlüğü’ne gittik. Durumu anlattık, görevli bilgisayar ekranından kontrol etti. “Öyle bir şey yok. Sizin böyle bir başvurunuz da yok. Olsa zaten size bunun faturası gelir” dedi. Arkasında biraz geride oturan teknik servis görevlisine teyit amaçlı sordu. O yetkili “Evet statik IP var. Ben görüyorum” dedi. Müşteri temsilcisi şaşırdı, böyle bir durumla daha önce karşılaşmamış. Bu konuda eşimin ne bir talebi olmuş, ne de statik IP ile ilgili faturada bir ödeme görünüyor. Müdüre çıktık durumu anlattık. Dilekçe verdik, bu statik IP ne zaman kurulmuş, kim kurmuş araştırılsın dedik. Bir de istemiyoruz kaldırın dedik. Hani eşime albay demişti ya internete görüntülerin düşebilir. Statik IP, ev kamerası, uzaktan görüntü... Albayın o sözleri ile bu fiili durum eşleşince tehdidin gerçekliği ortaya çıktı. Statik IP iptal edilemedi
Müdür ne cevap verdi?..
Ne dedi biliyor musunuz? “Evet statik IP var ama kimin, neden yaptığını bilmediğimiz için iptal de edemiyoruz.” Şu an hâlâ eşimin statik IP’si var. Savcılığa suç duyurusunda bulunduk, savcı “sistemsel bir hata” olduğunu değerlendirerek soruşturmaya yer olmadığı kararı verdi. Tamam belki bir yetkilinin sorumsuzca, sehven yaptığı bir olay. Ama kaldırın o zaman... Kaldırtamadık... Eşim hâlâ banyoya girerken, üzerini değiştirirken endişe duyuyor. Kimin ne hakkı var bunu bize yaşatmaya? 2 yıl geçti ses çıkmadı
Peki, eski eşinin Genelkurmay’a çağrılmasına ilişkin bir suç duyurusu yaptınız mı?
Tabi. Eşim Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’nda bu usulsüz sorgulamaya tabi olduğunda eşzamanlı olarak savcının yanına gittik. Zaten o günlerde bu konularla ilgili yanına rahat gidebiliyorduk. Durumu anlattık, ifadesini aldı. Ancak halen görevde olması sebebiyle kendisi benim kadar rahat şikâyetçi olamadı. Savcı Bey de dedi ki, “o zaman ilerde işleme koymak üzere ifadeni almış olalım. İlerde gerekirse seni çağırır, bunu şikaâyete çevirip işleme de koyarız.” Darbe girişiminden sonra dosyamızın verildiği savcı eşimin bu olayla ilgili yeniden ifadesini aldı. Ancak bugüne kadar geçen iki yıllık süreçte bu suç duyurumuzun da akıbeti ne oldu bilemiyoruz.
Yani senin ve eski eşinin yaşadığı her şey devletin ilgili birimlerinin kayıtlarında bulunuyor...
Evet, 2011 yılından 15 Temmuz darbe girişimine kadar yaşadığımız her şey şu an bizzat Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının kayıtlarında ve soruşturmasında...
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu