Futbolun üç atlısı

Türk futboluna yön veren kulüplerin en tepesindeler. Onlar, konuşuluyor, onlar tartışılıyor, onlar eleştiriliyor, onlar alkışlanıyor...

Yayınlanma: 22.05.2016 - 15:30
Abone Ol google-news

Süleyman Seba’yı saymazsanız kulüp başkanlarını en son ne zaman sevmiştik acaba? Tüm spor kamuoyunun hep birlikte onay verdiği kim vardı ki? Biraz Özhan Canaydın?.. Çok kısa bir süre Aziz Yıldırım?.. Hayır, hiçbiri değil. Yuhalanmadan, nefret çekmeden gideni pek az onların. Çünkü sevecek bir yanları yok. Paralılar diye geliyorlar, giderken her seferinde kulübün kasası tamtakır oluyor. Koltuk/iktidar zehirlenmesine hiçbiri direnemiyor. En klası, en havalısı, en iş bitireni bile bir süre sonra teneke kuyrukla ayrılıyor. Çünkü düzen bunu gerektiriyor. Her şeyi kendisi yaptığı hülyasına kapılan, işi yüklendikçe haddini aşan, sorumlulukları ağırlaştıkça hırçınlaşan bir mevkinin hırslı kurbanları onlar. Aslında sadece üç büyükler değil, tüm kulüpleri kapsayan bir hastalık bu. Anadolu’da transfer yüzünden hapse düşen de var, tribünlerde ne zaman görülse yuhalanan da var, bıraktıktan sonra kulübü uçurumdan aşağı itercesine birkaç küme düşüren de, bir sezonda beş hocayla çalışan da... Ama haliyle bazıları daha eşit. Çünkü onlar rol model. Her yere ihraç oluyorlar ve futbol kültürü yaratıyorlar. O yüzden ne geliyorsa başımıza çoğu zaman onlar yüzünden geliyor. Üçü birden toplam 3 milyar liradan fazla borç batağı oluşturan, Finansal Fair Play kuralları yüzünden kulüplerin elini kolunu bağlayan hep onlar. En güzel günlerinde bile pek çekilir değiller. Başarısız olduklarında ise hepten beterleşiyorlar. Şu kesin. Onlar ve genelde onların seçtiği bu yöneticiler olmasa futbol daha güzel olacak.

YARIN: Aziz Yıldırım gerçeği


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon