Gizli tanık Şemdin Sakık çıktı
Ergenekon davasında, iddianamede 'Deniz' takma adıyla ifadesi bulunan gizli tanık, kendisinin PKK'nin üst düzey yöneticisi Şemdin Sakık olduğunu açıkladı. Sakık, '1993'te Türkiye'nin en büyük darbesi oldu. Devlet kadroları tamamen değiştirildi' diye konuşarak Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, Cumhuriyet gazetesi yazarı Uğur Mumcu, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan faili meçhul cinayetlerin devlet içindeki devlet tarafından yapıldığını anlattı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi yerleşkesindeki büyük salonda görülen davanın 255. duruşması yapıldı. Duruşmaya CHP İzmir Milletvekili, Cumhuriyet gazetesi yazarı Mustafa Balbay’ın da aralarında bulunduğu 33 tutuklu sanık katıldı. Başkan Hasan Hüseyin Özese, gizli tanık Deniz’in tanık odasında vereceği ifadenin salona yansıtılacağını belirtti. Ancak gizli tanık Deniz açık kimliğiyle ifade vermek istediğini söyleyince duruşmaya ara verildi. Kısa bir aranın ardından görüntüsü salona yansıtılan gizli tanık Deniz, gerçek kimliğinin Şemdin Sakık olduğunu açıkladı. Başkan Özese, “Yalçın Küçük ve Doğu Perinçek hakkında beyanlarda bulunmuşnuz. PKK içinde yıllarca bulunduğunuz söylemişsiniz. PKK ne zaman, nasıl kuruldu, dosyamız sanıklrıla ilgisi bulunan var mı, PKK’ye nasıl girdiniz anlatır mısınız” diye sordu. Şemdin Sakık, 12 Eylül darbesinden sonra tek başına dağa çıktığını daha sonra yurtışında PKK’ye katıldığını anlattı. PKK’nin 1978’deki kuruluş hikayesinin örgüt içi eğitimde öğrendiğini ancak doğruları konusunda kuşkuları olduğunu anlatan Sakık “Örgütün gerçek bir Kürt hareketi olarak ortaya çıkmadığını örgütten ayrıldıktan yıllar sonra daha iyi anladım” diye konuştu. Doğu Perinçek ve Yalçın Küçük’ün Bekaa Vadisi’ndeki PKK kamplarına ziyaretine değinen Sakık, bu ziyaretlerin Abdullah Öcalan’ın imajını iyileştirdiğini savundu. Sakık “O güne kadar pos bıyığı, sesi, ifadeleriyle köylü görümümü ile tanınıyor olmasına rağmen Doğu Periçek ile yayınlanın fotoğrafları sayesinde, elinde çiçek, yüzünde gülücük hoş bir önder kişilik olarak kamuoyuna yansıtıldı” diye konuştu.
33 şehit olayı
Sakık, kendisinin suçlandığı 25 Mayıs 1993’te Bingöl kırsalında 33 askerin şehit edilmesine ilişkin şunları anlattı: “Devlet benim o dönemde Kulp kırsalında olduğumu biliyordu. Ruh halimi bile biliyordu O dönem örgüt tek taraflı ateşkes ilan etmişti. Devlet de bu ateşkesi bozmak için her gün operasyon yapıyordu. Örgüt lideri, ‘misilleme eylem yapabilir’ diye talimat verdi. Kimlik sorma, yol kesme, mayın döşeme, gibi eylemler yapıyorduk. Büyük silahlarımız yoktu. Otobüsün yolunu kesince askerleri gördüler. ‘Götürelim mi, vuralım mı’ tartışması yapıldı. Güvenlik kuvvetleri olay yerine gidince ikisini öldürüyorlar. Kimisini öldürüyorlar, kimisini de yanlarında götürüyorlar. Bu olayın tetikçisi PKK'dır. Ancak örgüt liderinin eylem yapın talimatına karşın bu askerler tedbirsiz yola çıkarılmıştır. Ben bu olayda insani olarak sorumluluk kabul ediyorum. Her gün telsizleri dinleyen, nerede ne kadar kişi olduğumuzu bilen, 200 kişi olduğumuzu bilen güvenlik güçleri, bu taburu çıkarırken, eylem yapılacağını bildiği halde neden tedbir almadılar”. Sakık şöyle devam etti: “Özal, Cem Ersever, Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis gitmişti. Uğur Mumcu, Ape Musa (Anter) gitmişti. Güçlü bir savaş için bahaneye gerek vardı. 33 şehit bir zincirin halkasıydı. Sıvas katliamı da aynı yıllardaydı. 1993’teki darbe 12 Eylül’den bile daha kanlı, daha korkunç bir darbe oldu. Sayı olarak da nitelik olarak da daha kanlıydı. Devletin kilit noktasındaki insanlar götürüldü”
Gaffar Okkan olayı
“Ergenekon davasıyla ne kadar ilgilidir bilmiyorum. Bu ölçüde faili meçhul olarak kalan, gizlenen olayların hepsi birbirine bağlıdır Bir gücün işidir” diye konuşan Sakık, eski Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ın 24 Ocak 2001 tarihinde Diyarbakır’da silahlı saldırıda öldürülmesine de değindi. Sakık, cezaevinde görüştüğü Hizbullahçı liderlerinin Okkan cinayetiyle hiçbir ilişkilerinin olmadığını söylediğini belirterek şöyle konuştu: “Lübnan’da, Afganistan’da, hiçbir yerde bu kadar yağdan kıl çekercesine hedefi yüzde yüz ulaşan bir eylem görülmemiştir. Hizbullah’ın bunun çeyreğini bile yapacak gücü yoktur. . Her faili meçhul cinayet yüz de yüz devlet desteklidir. Bu ülkede faile meçhul cinayetlerden biri çözülürse diğerleri peşi sıra gelir. Gaffar Okkan’a, askeri, siyasi, istihbarat açısından bakarsanız kesinlikle Hizbullah işi değildir.” Sakık, 16 Mayıs 2001’de Diyarbakır’dan kalktıktan sonra Malatya’da düşen askeri uçakta bulunan iki kişinin adının üstünü çizili olduğu belirterek “O uçakta ölenlerden birinin Mahmut Yaldırım olduğunu duydum. Mahmut Yıldırım yaşıyor mu yaşamıyor mu devlet bilmiyorsa o artık devlet değildir” diye konuştu. Sakık, örgüt içindeyken yanında tuttuğu ve daha sonra itirafçı olarak çeşitli operasyonlara katılan bir kişinin cezaevinde kendisine “İyi ki benim yüzbaşım o uçağa binmedi. Ben de onunla gidecektim, ben de kurtuldum” dediğini anlattı.
Türkiye’ye getirilişi
Şemdin Sakık, 1998 yılında örgütten kaçarak KDP peşmergelerine teslim olduğunu belirterek şunları anlattı: “Beni KDP’den alıp Türkiye’ye getiren 5 kişilik ekibin başında Mahmut Yıldırım vardı. JİTEM’in MİT’in ve Emniyet’in, Diyarbakır Jandarma Komutanlığı’nın haberi yoktu. Bana beni kimin getirdiğinisordular. Başıma bir şey gelir diye söylemedim”. Sakık “Mahmut Yıldırım, beni getirmek için kimden emir aldı? Demirel döneminde Mahmut Yıldırım Çankaya’ya gitti mi? Çiller ile görüştü mü? 1993’te yıldızı parlayan Mahmut Yıldırım’dır. Kimlerin emrinde çalıştığını bilemiyoruz” şeklinde sorularını sıraladı.
Bahtiyar Aydın’ın vurulması
Sakık, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın iddia edildiği gibi PKK tarafından vurulmadığını belirterek şu iddialarda bulundu: “Aydın, Lice’de helikopterden iner inmez vuruldu. O zaman Lice yakınlarındaydım. Etrafımız kuşatılmıştı. Adeta bitiş seviyesindeydik. Bir anda telsizden ‘paşa vuruldu’ diye bir anons geçti. Telsizden Lice'deki dağlık grubu aradım. Yapmadıklarını söylediler. Telsiz’den ‘Bir tuğgenerali vursak bunu dünyaya yayınlarız’ dedim. Bu olay aydınlatılmadı. Birileri cinayet işliyor, birileri de azabını yaşıyor. Paşayı devletin içinde bir ekip vurdu. Hatta duyduğuma göre vuran asker de öldürüldü. Kimi ‘Ergenekon’, kimi ‘derin devlet’ dedi. Bence ayrımı yok.”
Kürt açılımı
Sakık “Kürtlerin bazı hakları vardır. Bu haklara saygı gösterilmelidir. Ama mücadelemiz sırasında bazı güçler tarafından piyon olarak kullanıldığım için utanç duyuyorum” diye konuştu.
Akın Birdal olayı
Sakık, İnsan Hakları Derneği Onursal Başkanı Akın Birdal’a silahlı saldırı olayına ilişkin şu iddialarda bulundu: “Akın Birdal olayı Yaşar Büyükanıt’ın bilgisi dışında değildir. O olayda Yeşil ve ekibi kullanıldı. Benim üstlenmesi istediler. Kabul etmedim hücreye attılar. Yaşar Büyükanıt’ın da haberi vardı. Türk İntikam Tugayı’nı yönlendirdiğimi söylememi istediler. Bunu da kabul etmedim.”
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!