Gülen sorusuna: Gökten ne yağar ki yer kabul etmez!
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Washington'a hareketinden önce Esenboğa Havalimanı'nda önemli açıklamalarda bulundu. Bir gazetecinin "Geçtiğimiz aralık ayında Sayın Fethullah Gülen'e, 'Bitsin artık bu hasret' diye bir çağrıda bulunmuştunuz. Resmi programınızda yer almıyor ama acaba fırsat olursa görüşme ihtimaliniz olabilir mi" sorusuna da Erdoğan, "Şu anda resmi programımızda böyle bir şey yok ama gökten ne yağar ki yer kabul etmez ayrı bir konu" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Hatay'ın Reyhanlı ilçesindeki bombalı saldırılara yönelik istihbarat zaafı olmadığı yönündeki kanaatini belirterek, "Gerek emniyet istihbarat gerekse Milli İstihbarat Teşkilatımız bu tür bir hareketliliğin olduğunu yakalama noktasında olduğuna göre, demek ki burada bir ön bilgi alma durumu söz konusu" dedi.
Erdoğan, Washington'a hareketinden önce Esenboğa Havalimanı'nda yaptığı açıklamada, resmi ziyarette bulunmak üzere geniş bir heyetle ABD'ye gideceğini anımsattı.
Ziyaret sırasında gerek bölgedeki siyasi gelişmeleri gerekse iki ülke arasındaki ekonomik ilişkileri kapsayan önemli başlıkları ele alacaklarını dile getiren Erdoğan, başta Türkiye'yi de yakından ilgilendiren Suriye ve Irak konusu olmak üzere Mısır, Libya, İsrail ve Filistin'de yaşananlar ve diğer ülkelerle olan ilişkileri ABD ile hem model hem stratejik ortaklık bazında değerlendirme fırsatı bulacaklarını kaydetti.
ABD Başkanı Barack Obama ile 16 Mayıs Perşembe günü görüşeceğini dile getiren Başbakan Erdoğan, Başkan Yardımcısı Joe Biden ve ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile iş adamlarının da katılımıyla öğle yemeğinde bir araya geleceğini anımsattı. Obama ile aynı akşam, dışişleri bakanları ve istihbarat sorumlularıyla yemekli bir görüşme yapacaklarını kaydeden Erdoğan, 17 Mayıs Cuma günü Brookings Enstitüsü'nde ve SETA tarafından düzenlenen konferansta konuşma yapacağını daha sonra da Kaliforniya'da temaslarda bulunacağını belirtti.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bütün bu çalışmalarda iş adamlarımızın orada yapacakları ikili görüşmeler, bu ikili görüşmelerle birlikte önümüzdeki döneme çok daha farklı bir heyecanla sıçrayalım istiyoruz.
Zira ABD-AB arasındaki bu ilişkiler ve bizim Sayın Başkan'a yazmış olduğumuz mektupla birlikte yeni bir dönemi birlikte organize etmeye yönelik adımlar, bunların hepsini görüşebileceğimiz bir ziyaret olacak. Dolayısıyla Amerika dönüşü de yeni yol haritamızı, bölge ülkeleriyle olsun geniş çerçevede AB üyesi ülkelerle olsun, onlarla da yoğun bir şekilde sürdüreceğiz. Bu arada BM Güvenlik Konseyi (BMGK), buna yönelik de çalışmalarımızı bu seyahat sonrası tekrar bir gözden geçirerek BMGK'da neler yapabiliriz veya BM Genel Kurulu'na yönelik ne gibi bazı adımlar atabiliriz, oralarda bölgedeki gelişmeleri değerlendirme açısından... Tabii ki son Reyhanlı olayı, yine bizim değerlendirmede masadaki konulardan bir tanesi olacaktır."
"Başbakanlık Teftiş Kuruluna yazılı talimat verdim"
Başbakan Erdoğan, açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını da yanıtladı.
Bir gazetecinin Reyhanlı ilçesindeki bombalı saldırılara yönelik istihbarat zafiyeti olup olmadığına yönelik muhalefet partilerinden gelen söylemlere ilişkin değerlendirmesini sorması üzerine Başbakan Erdoğan, "İstihbarat zaafı olduğu kanaatinde değilim. Gerek emniyet istihbarat gerekse Milli İstihbarat Teşkilatımız bu tür bir hareketliliğin olduğunu yakalama noktasında olduğuna göre, demek ki burada bir ön bilgi alma durumu söz konusu" diye konuştu.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Ama burada emniyet teşkilatı ile istihbarat teşkilatı arasında bir kopukluk söz konusu olabilir. Buna yönelik olarak Başbakanlık Teftiş Kurulunu bu konuları araştırmak, ciddi manada bu işi ele almak üzere, nerede bir zaaf belirtisi varsa, nerede zaaf varsa bir defa bu konuda da bunun gereğini tereddütsüz yerine getiririz. Konuyla ilgili olarak da aynı şekilde İçişleri Bakanıma da söyledim. İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu da bu konuda hemen adımlarını atmalı, Başbakanlık Teftiş Kurulu da bu konuda gerekli adımı atacaktır ve ben yazılı talimatımı Başbakanlık Teftiş Kuruluna şu anda vermiş bulunuyorum, bunu özellikle burada ifade etmek isterim."
MHP'nin suç duyurusu
MHP'nin çözüm sürecine ilişkin kendisine, hükümet yetkililerine, kamu görevlilerine ve Akil İnsanlar Heyetindekiler hakkındaki suç duyurusuna ilişkin değerlendirilmesi sorulan Erdoğan, "Bunun yasal olup olmadığı veya bu tür bir attıkları adımdan netice alıp almayacakları bunlar beni çok ilgilendirmiyor" yanıtını verdi.
Bugüne kadar adımlarının hepsini hukuk devleti ilkeleri içinde attıklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Hukuk devletinin dışında hiçbir adım atmış değiliz. Onlar, Bahçeli'nin kendi geçmişinde olan şeyler olabilir veyahutta o yönetimin kendi anlayışı içerisinde buna benzer şeyler olabilir. Ama biz terörle mücadelede hangi adımı atmamız gerekiyorsa şu anda bu adımı atıyoruz. Terörle mücadeleye yönelik bugüne kadar ne ana muhalefetin ne yavru muhalefetin en ufak bir çözüm önerisi olmamıştır.
Şu anda biz bir çözümün peşindeyiz ve bu çözüm süreci içerisinde de attığımız adımları hukuk devletinin çerçevesi neyse o çizdiği çerçeve içerisinde atarız. Bunun dışına çıkmayız. Bu konuyla ilgili olarak da Bahçeli'nin bize vereceği hukuk dersi yoktur. Bu hükümet bunları gayet iyi bilir. Çizilen çerçeve neyse anayasamızda, yasalarımızda bunun gereğini aynen yerine getiriyoruz, yapmakta olduğumuz da budur."
Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin, "Suriye'nin, saldırının Türkiye ile Suriye halkları arasındaki ilişkileri sabote etmeyi hedeflediği yönünde açıklaması oldu. Şam yönetimi, Ankara ile ortak soruşturma yürütmeye hazır olduğunu söyledi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusu üzerine, Şam'da halkın kabullendiği değil halkıyla savaş halinde olan bir rejim bulunduğunu söyledi.
Suriye yönetiminde, "elindeki gücü halkını öldürmek için kullanan illegal bir yapı" olduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Eline geçirdiği füzeleriyle tüm uçaklarıyla bombardıman etmek suretiyle 100 bine yakın insanı öldürmüştür, 3 milyona yakın insan şu anda ülkesinin dışında veya ülke içinde farklı illerde yaşamaktadır. Şu anda 1 milyonun üzerinde Suriye dışında yaşayan Suriyeli var. Böyle bir yapı söz konusu. Şimdi Suriye'deki bize bu mesajı gönderenler, 'Evet bu işi biz yaptık' mı diyecekler? Bunu mu bekliyoruz onlardan? Biz, müşterek çalışmaya hazırız. Orada bizimle müşterek çalışma yapacaklar mı var? Şu anda bunların en ileri gelen istihbarat örgütlerinin başlarına varıncaya kadar hepsi, ülkeyi terk etmiş durumdalar, hepsi oradan ayrılmış durumda. Böyle bir durumları da söz konusu. Kaldı ki biz, şu anda orada böyle bir rejim, böyle bir yönetim, Hükümet, böyle bir şey görmüyoruz ki. Halkının kabul etmediği bir yapıyı biz, kalkıp da kabul edebilir miyiz? Kaldı ki Arap Ligi'nde bu mevcut yönetim derdest edilmiştir ve Ulusal Koalisyon orada muhatap olarak, Suriye adına onlar kabul edilmiştir. Böyle bir süreç orada söz konusudur. Biz şu anda, bütün bu gelişmeleri hassasiyetle takip ediyoruz. Elimizdeki belgeler, bilgiler, gözaltı olan 13 kişi... Bu süreç, bu şekilde devam ediyor, devam edecek. Öyle zannediyorum ki gelene kadar da çok şeyler değişecektir."
Saldırının asıl hedefin Ankara olduğu yönündeki iddiaların hatırlatılması üzerine Başbakan Erdoğan, "Bunların hepsi birer dedikodu. Ankara veya bir başka şehir, bu tür şeylerin hepsi olabilir" dedi.
"Suriye ile ilgili konuda mutazarrır olan birinci derecedeki ülke biziz"
Erdoğan, "Obama ile görüşmenizde Suriye rejimine karşı daha aktif, daha agresif bir politika uygulamasını isteyecek misiniz, Amerika'dan" sorusunu Erdoğan, "Suriye ilgili konu tabii ki masamızda bir numaralı konu. Bu noktada geleceğe yönelik neler yapabiliriz, daha aktif burada ne gibi adımlar atabiliriz, bunları konuşacağız" yanıtını verdi.
1. Cenevre Anlaşması'nda atılan adımların netice vermediğine işaret eden Erdoğan, şimdi 2. Cenevre Anlaşması gibi yaklaşımların olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"Bunlar da bizi biraz, yani bu işe sanki un sermek gibi geliyor. Bu konuları görüşeceğiz. Daha kestirme yoldan netice almak için ne gerekiyorsa bunları müzakere fırsatını bulacağız. Onun içindir ki Amerika dönüşü yol haritasını belirlememiz gerekir diyorum. Suriye ile ilgili konuda mutazarrır olan birinci derecedeki ülke biziz. Çünkü bizim 910 kilometre sınırımız var. Yani burada, Ürdün, Lübnan, onlar da sıkıntıdadır ama Türkiye'nin sıkıntısı hepsinden daha fazladır. Dolayısıyla uzaktan bu işe bakış, yorum, bunların hepsi çok farklıdır. Birinci derecede buradaki sıkıntı Türkiye'dedir. Irak aynı şekilde, onun da bazı sıkıntıları vardır. Kendi iç sıkıntılarıyla da zaten, durum malum."
"Bu konuda dikleşmeyeceğiz ama dik duracağız"
"Irak ile enerji alanında işbirliği Türkiye'nin gündeminde. Acaba seyahatinizin bu konuya nasıl bir etkisi olacak" sorusu üzerine Erdoğan, bu konuda Türkiye'nin Irak ile münasebetinin belli olduğunu, bunların yeni münasebetler olmadığını belirtti. Erdoğan, şunları kaydetti:
"Irak, özellikle Kuzey Irak yerel yönetiminin bizden talepleri vardır. Dünyanın değişik yerlerinden ülkeler, Irak'ın değişik yerlerinden gelip petrol aramadan, çıkarmaya, ondan sonra uluslararası petrol piyasasına sürmeye varıncaya kadar bu adımları atıyorlar da burada kapı komşumuz olan Irak ile her an her türlü desteği, yardımı veren Türkiye'nin orada karşılıklı çıkar esasına dayalı bir adım atmasından daha doğal, daha tabii ne olabilir. Burada her ülke kendi hesabını yapıyor, Türkiye de kendi hesabını yapacaktır. Hele hele Kuzey Irak yerel yönetimi, yani 'Ben size ham petrol vereyim ama bunun karşılığında sizler bana bunun karşılığında benzin, mazot verin' dediği zaman 'Hayır, ben sana vermeyeyim' mi diyeceğim. Tabii ki vereceğim.
İşin bir diğer boyutu, Kuzey Irak yerel yönetiminin, burada anayasal olarak yüzde 17 tasarruf yetkisi var. Bunu da rahatlıkla kullanabilme noktasında böyle bir tasarrufu olduğuna göre, bu tasarrufu Türkiye ile paylaşmak onun hakkıdır. Karşılıklı olarak bu tür anlaşmaları yapmamız mümkündür. Buna mani bir hal yok. Kaldı ki şu anda Türkiye, bizim petrol şirketimiz, Exxon Mobil ile anlaşma yapmış durumda. O da bir Amerikan şirketi. Bunları yapmamıza mani bir durum söz konusu değil. Başka şirketlerin de yaptığı Türkiye'den orada anlaşmalar var. Bunlar, bu şekilde yapılabiliyor ama bazı lobiler burada ilginç bir şekilde çalışıyor. Bunları da açığa çıkarmak bizim görevimizdir. Biz, bu konuda dikleşmeyeceğiz ama dik duracağız."
"Bu seyahatle Reyhanlı saldırısı arasında bir bağ görüyor musunuz?"
Bir gazetecinin Reyhanlı saldırısı ardından birçok yorumcunun zamanlamaya dikkat çektiğini hatırlatarak, "Bu seyahatle Reyhanlı saldırısı arasında bir bağ görüyor musunuz? Ayrıca bu saldırı ikinci Cenevre Anlaşması çerçevesinde varılan anlaşmadan Türkiye'nin duyduğu rahatsızlığı gündeme getirmede elinizi güçlendirecek mi" soruları üzerine Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Reyhanlı ile ilgili konuda bizim onu gündeme getirmemize gerek yok, ABD yönetimi zaten gündeme getirdiği gibi onlar da tabii ki gündeme getirecekler. Getirdiği zaman herhalde üzerinde biraz şöyle bir düşünce noktasında karşılıklı bir alışverişte bulunacağız. Bunları konuşmamızdan daha tabii bir şey olamaz. Ama bunun ben, bu seyahatimizle ilintili hale getirilmesine katılmıyorum. Bu farklı bir olay. Bunu ilintili hale getirmek yine bizim aslında çözüm süreciyle bu işi ilintili hale getirseler o benim için daha anlamlı olabilir. Çünkü şu anda çözüm sürecinde attığımız adımları şöyle baltalama, bunun önünü kesme gayretleri olarak görebilirim. Fakat ABD seyahati ile onu engellemeye veya onu gölgelemeye yönelik bir girişim olduğunu düşünmüyorum. "
"Bu vahşetin karşısına dikilen ülkelerle de çalışmalarımızı sürdüreceğiz"
Suriye konusunda ABD'nin, BM'nin, uluslararası arenanın geride kaldığı yönündeki yorumlar hatırlatılarak, bunun nedeninin sorulması üzerine Erdoğan, "Bu, BM Güvenlik Konseyinin yapısı bu tür maalesef adımların atılmasına vesile oluyor veyahutta bu tür çekimserliklere vesile oluyor" diye konuştu. Erdoğan, şunları söyledi:
"Bu Güvenlik Konseyinin yapısı böyle olduğu sürece bir ülkenin daimi üyeler içerisinden bu işe 'hayır' demesi, BM Güvenlik Konseyinin karar almasını engelliyor. Şu anda da burada Rusya ve Çin, takındıkları tavırla atılabilecek her türlü adımı engelliyorlar. Yapılan görüşmeler, bizim yaptığımız görüşmeler ve bize söylenenler, bütün bunlara baktığımız zaman 'Haklısınız, biz Beşşar'ın avukatı değiliz, Suriye heyetinin avukatı değiliz' bütün bunları demelerine rağmen şu ana kadar ne Rusya ne Çin bir olumlu adım atmadılar. Biz umudumuzu yitirmiyoruz. Yine kendileriyle bu görüşmelerimizi devam ettireceğiz ama bunun yanında bu sürece olumlu bakan, bu vahşetin karşısına dikilen ülkelerle de çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Tabii batı ülkeleri içerisinde bizimle yaptıkları görüşmelerde 'Haklısınız, bize ne düşüyor, ne yapmamız lazım.' Ne yapmaları gerektiğini de söylediğimizde burada da henüz beklediğimiz neticeleri pek almış değiliz."
"Biz daha tavırlarımızı takınmadık"
Bu nedenle ABD seyahatini önemsediğini belirten Başbakan Erdoğan, "Bu seyahatimizle birlikte çok daha farklı bir yol haritamız önümüzdedir" dedi. Erdoğan, şunları kaydetti:
"Türkiye'nin dışındaki dünya, bu tür bir yaklaşımın içerisine girerken Türkiye'de ana muhalefet ve yavru muhalefete bakalım. Ana muhalefet ve yavru muhalefetin takındığı tavırlar, buradan gidip böyle bir zalimle böyle bir diktatörle yan yana aile fotoğrafları çektirmeyi onu neyle izah edeceğiz? Bir defa böyle zamanlarda bir ülke kendi içinde birlik, beraberlik içinde olur. Çünkü 910 kilometre sınır ve bu sınırı paylaştığımız bu ülkede akrabalık bağları var, her tür bağlar var. Bütün bunların olduğu bu ülke Türkiye'ye karşı şu anda takındığı tavır ki biz daha tavırlarımızı takınmadık, onu da söyleyeyim. Yarın ne olur ayrı bir konu. Biz şu anda insani tavırlarımızı aynen devam ettiriyoruz. Çünkü biz Suriye halkını seviyoruz. Bizim sıkıntımız rejimledir. Şu ana kadar bu adam eğer kendi halkını sevmiş olsaydı terk eder giderdi ve Suriye halkı kendi iradesini ortaya koyar, yönetimini belirler ve böylece bölgede bir sulhu sükun hakim olurdu. Ama böyle bir sürecin içerisine girmedi. Tabii bunları paylaşacağız, ABD ile de AB üyesi ülkelerle de Arap Ligi ile de İslam Konferansı Örgütü ile de hepsiyle bunları paylaşacağız ve ona göre bir yeni değerlendirme ile adımlarımızı atacağız."
"Bozkurtlarınla sınırları koruma altına al demek lazım"
Erdoğan, bir gazetecinin, ABD seyahatinden sonra ortaya konulacak yol haritasında, Suriye muhalefetini Arap Ligi'nde olduğu gibi BM'de de temsil etme hakkı verilmesi gibi bir düşüncenin olup olmadığının sorulması üzerine, "Yapacağımız görüşmelerin, bu görüşmelerden sonra diğer ülkelerle yapacağımız görüşmelere göre, bütün ekibimizle oturacağız konuşacağız ve ondan sonra yol haritamızı inşallah belirleyeceğiz ve adımlarımızı da ona göre atacağız. Bunu yani şu anda konuşmak veya açıklamak doğru değil" yanıtını verdi.
Başbakan Erdoğan, çözüm süreci kapsamında yurt dışına çıkan PKK'lı sayısıyla ilgili soru üzerine de şunları söyledi:
"Bu 15 midir, 25 midir, 50 midir, 100 müdür bunları bilemem. İşte şimdi bu soru, Bahçeli'ye hizmet eden sorudur. Biz ne dedik, 'Biz hukuk devleti içinde çalışıyoruz'. Hukuk devleti içinde çalışan bir yönetim. Çağrımız nedir? Silahını bırakarak çıkmaktan bahsettik. Ne dedik konuşmalarımızda? Bunlar bu ülkeye nasıl girdiyseler, çıkış yollarını da kendileri zaten bilirler. Bahçeli'ye söylemek lazım, sen çok güçlüsün, hadi adım başına, senin bozkurtların var, bu bozkurtlarınla sınırları koruma altına al demek lazım."
"Gökten ne yağar ki yer kabul etmez"
Erdoğan, TPAO ile Exxon Mobil arasındaki anlaşmanın Irak'ta imzalanan anlaşma olup olmadığını ve bu anlaşmaya ilişkin detay verilmesini istenmesi üzerine, "Kuzey Irak yerel yönetimi ile oradaki arama çalışmalarına yönelik bir adımdır. Şu anda bu adımın daha neticelerini almak için şu seyahati de hayırlısıyla atlatalım, adımlarımız ona göre olgunlaştıracağız" diye konuştu.
Bir gazetecinin "Geçtiğimiz aralık ayında Sayın Fethullah Gülen'e, 'Bitsin artık bu hasret' diye bir çağrıda bulunmuştunuz. Resmi programınızda yer almıyor ama acaba fırsat olursa görüşme ihtimaliniz olabilir mi" sorusuna da Erdoğan, "Şu anda resmi programımızda böyle bir şey yok ama gökten ne yağar ki yer kabul etmez ayrı bir konu" dedi.
Bu arada Afganistan'da Taliban tarafından kaçırılan 4 inşaat mühendisinin daha önce serbest bırakıldığını hatırlatan Başbakan Erdoğan, "Diğer 4 Türk'ü de serbest bıraktılar. Onlar da büyükelçiliğimize gelecekler. Teslim aldılar. Böylece 8'i de serbest bırakılmış oldu. Hayırlı olsun diyoruz. Ailelerine buradan böylece müjdeyi vermiş oluyoruz" ifadesini kullandı.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 6 asker şehit olmuştu
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- ‘Toprak bütünlüğü’ masalı ve Suriye: İmkânsız bir ülke