Gülen'in ABD'den iade süreci: Kendi elleriyle diplomat diye tanıştırdıkları insanlara şimdi terörist diyorlar; inandırıcı değil
Şebnem Arsu Türkiye-ABD ilişkilerini anlattığı yazı dizisinde Fetullah Gülen'in iade sürecine ilişkin detayları da yazdı. Arsu, yazısında bir siyaset uzmanının görüşüne de yer verdi. Türk hükümet yetkilileri, Dışişlerini devreden çıkararak Gülencileri uzun yıllar Washington’da gayri resmi temsilcilik olarak kullandı” şeklinde konuşan bir siyaset uzmanına göre, “Kendi elleriyle diplomat diye tanıştırdıkları insanlara şimdi terörist diyorlar; inandırıcı değil.”
Türkiye’nin Ege kıyısında 23 yıldır ailesi ile yaşamakta olan Amerikalı Pastor Andrew Craig Brunson, 2016 yılı Ekim ayında gözaltına alınıp tutuklandığında yakınlarına bir yanlışlık yapıldığından emin olduğunu söylemişti. Bugün, 50 yaşındaki din adamına isnat edilen terör ve casusluk iddialarını büyük bir yanlışlık olarak tanımlayan ve tepki gösteren taraf ise tüm kurumları ile Washington.
ABD ve Türkiye arasında uzun zamandır gergin seyreden ilişkilerde önemli bir kırılma noktası olarak tanımlanan bu adli olayı, siyaset gündemine çeken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısı oldu. Eylül 2017’de yaptığı bir konuşmada Fethullah Gülen’in ABD’den iadesine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “‘Papazı verin’ diyorlar. Bir papaz da sizde var, bize verin, yargılayalım, biz de onu size verelim. ‘Onu karıştırma’ diyorlar” ifadelerini kullanmıştı.
ABD makamlarının “kıyas dahi edilemez” dediği iki dosyanın bir arada telaffuz edilmesi uluslararası kamuoyunda Ankara’nın “rehine siyaseti” uyguladığına dair eleştirileri arttırdı.
Kongre’de kırılma
Çoğu bürokrata göre, Brunson’un tutukluluğu, Türkiye’ye karşı çoğu zaman ılımlı yaklaşım sergileyen Amerikan Dışişleri ile sert eleştirilerde bulunan Kongre arasındaki görüş ayrılıklarının hızla kapanmasına neden olacak güçte. Ancak, Türkiye aleyhine esen rüzgârın yönünü belirleyen gelişme yalnızca tutuklamalar değil.
2017’de Washington’ın Sheridan Meydanı’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı protesto eden gruba Türk korumaların müdahalesi ilişkilerde bir başka dönüm noktası olarak görülüyor. “Amerikan vatandaşlarının dövülmesi hadisesi kongrede bir kırılma yarattı” diyen Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü Türkiye Araştırmaları Program Direktörü Soner Çağaptay, ekliyor: “PKK sempatizanı da olsa ABD makamları nezdinde bu kişiler ABD vatandaşı ve kendi topraklarında saldırıya uğramaları mazur görülemez.”
Siyasette şimdiye kadar denenmemiş araçlara başvuran Başkan Trump yönetimi için, Türkiye’ye verilecek yanıtın iç politikada bir değeri var. “Trump ve çevresindekiler de, Türkiye’deki siyasetçiler gibi, yeri geldiğinde iç politikaya oynuyor” diyen Washington merkezli McCain Enstitüsü İnsan Hakları Program Direktörü Berivan Oruçoğlu altını çiziyor: “Ulusalcılık ve ırkçılık ivme kazanmışken tutukluluğu devam eden ABD vatandaşlarının sahiplenilmesinin oy olarak bir karşılığı var.”
Yeni ‘Midnight Express’
Hakkındaki iddiaları kesin bir dille reddeden Brunson, Türkiye’de tutuklu tek ABD vatandaşı. Ayrıca, ABD makamları, çifte vatandaşlığa sahip tutukluların 10 kadar olduğunu belirtiyor. Bir de ABD’nin İstanbul ve Adana konsolosluklarında görevli TC vatandaşları, Metin Topuz ve Hamza Uluçay var.
Her iki memurla, yıllarca birebir çalışmış Amerikalı diplomatların Washington kulislerinde bu tutuklamaların ne kadar temelsiz olduğunu usanmadan tekrar ettiği söyleniyor.
Brunson’ın durumuna ABD kamuoyunun verdiği tepkinin anlaşılması için, 2003’te Irak Süleymaniye’de Türk askerlerinin başına çuval geçirilmesinin Türkiye’de yarattığı infial ve ‘yeni Midnight Express’ gibi benzetmeler yapılıyor. Pastörün, dindar kişiliği ile tanınan Başkan Yardımcısı Pence’in bağlı olduğu ve Trump’ın seçmen kitlesi üzerinde oldukça etkili Evanjelist kiliseye mensup olduğu da unutulmamalı.
Twitter hesabından, Brunson’a yapılan casusluk suçlamalarına atfen, “Ben ondan daha çok casus olabilirim” diyen Trump, meseleyi bizzat sahiplendiğini göstermiş oldu. Brunson’un tutukluğunun devamına hükmedildiği 7 Mayıs’daki duruşma sonrası Cumhuriyetçi James Lankford’un senatoda yaptığı konuşmaya da bakmak gerek. Lankford, “NATO müttefiki artık tanınmaz hale geldi” diyerek sonuç vermeyen diplomasi yerine yaptırımların devreye girmesi için sert bir çağrıda bulundu.
“Hıristiyan bir din adamının, bir şekilde, bir Müslümanla, Türkiye’de, askeri bir müdahalede işbirliği yapıyor olması başlı başına absürd” diyen senatör, bir de Kuzey Kore göndermesi yaptı: “Türkiye’nin Kuzey Kore’yi örnek almasını ve Amerikalı rehineleri serbest bıraktığını görmek istiyorum.”
‘Yaptırım siyaseti’ mi?
Diplomatik yollarla sorunların çözümünde ısrar eden çevrelere göre, tutuklulukların devamı, yaptırım taraftarlarının elini güçlendiriyor. Cumhuriyetçi senatör Thom Tillis ve Demokrat Jeanne Shaheen’in hazırladığı ve Türkiye’ye F-35 savaş uçaklarının satışının durdurulmasını öngören yasa tasarısı Perşembe günü senatonun alt komitesinden geçti. Gerekçelerden biri Ankara’nın Rusya’dan satın alacağı S-400 füze savunma sisteminin NATO ve müttefikler için bir güvenlik zaafı oluşturması.
İtici güç ise pastör Brunson’un, isimsiz tanık anlatımlarına dayanarak, somut delil olmaksızın devam ettiği iddia edilen tutukluluk hali.
Yasalaşması uzun bir onay sürecine bağlı olan taslağa ek olarak, temsilcilerin üzerinde çalıştığı bir diğer yaptırım planı bizzat yargı, polis ve hükümet mensuplarını kapsıyor. 2019 yılı ‘Devlet, Dış Operasyonlar ve İlgili Programlar Bütçe Tasarısı’ onaylanırsa, eklenen bir ifade ile, tutuklamalarda rol alan bazı isimlere vize sınırlamaları getirilecek. “Dışişleri ve Bruson’ın ailesinden gelen istek üzerine ikinci duruşma öncesi taslaktan çıkarılan bu yaptırım ifadesi, tutukluluk devam ettiği için daha sert bir şekilde geri getirilecek” diyen bir senato yetkilisi, şunu da ekliyor: “İlk versiyonda, Başkan herhangi bir isimlendirme yapmama özgürlüğüne sahipken, şimdi verilen isimler arasından seçim yapmak zorunda kalacak.”
Türkiye’nin Washington Büyükelçiliği’nin de konu hakkında bilgilendirildiğini belirten yetkiliye göre, tasarının geri çekilmesinin tek şartı tutuklulukların acilen sona erdirilmesi.
Konuşulan bir diğer alternatif ise Global Magnitsky Yasası diye bilinen ve ABD Hazine Bakanlığı tarafından uygulanan şahıs bazında vize yaptırımları.
Taslak için büyük ölçekte insan hakları ihlalleri ve yolsuzluğa karıştığı şüphe götürmeyecek delillerle tespit edilen yetkililerin isimleri gerekiyor. Türk yetkililer için uygulanma ihtimali şimdilik olası görülmese de bir araç olarak telaffuz ediliyor. Senato yetkilisine göre, değerlendirilen isimler arasında siyaset, yargı ve emniyet mensupları var.
Rusya ile savunma konusunda işbirliği yapılması ise başlı başına CAATSA diye anılan bir yasanın yaptırımı kapsamında. Türkiye’nin adı S-400’lerin teslimatı gerçekleştiği anda tasarıya eklenecek. Çağaptay’a göre Rusya, Türkiye’nin yaptırım listesine alınması ve ABD ile bağlarının zayıflaması için bu tarihi olabildiğince öne çekmeye çalışıyor. Bütün bu gelişmelerin ışığında, “Sabırlar taşmakta” diyor ABD’li bir diplomat ve ekliyor: “Türkiye ve ABD arasında daha güçlü ilişkilerin olmasını savunanlar kendi argümanlarını destekleyemez hale geldi.”
Seçimin ‘adil’ olması önemli Haziran seçimleri çoklu denklemde alınacak sonuçtan bağımsız değerlendiriliyor. “Seçimlerde, sandık değil kampanya sürecinin adil olup olmadığı ilgi çekiyor” diyen POMED adlı düşünce kuruluşundan Howard Eisenstatt’a göre, 24 Haziran geleceği belirleyecek: “Daha geniş bir çerçeveden bakıldığında ise bu seçimler Washington için Türkiye’nin Batı’dan ne kadar uzaklaştığı ve ne kadar otoriterleştiğinin göstergesi olacak.” Türkiye’nin demokrasiden uzaklaşmasının bir bedeli olacağını söyleyen Kirişci’ye göre jeopolitik önemi dikkate alındığında yine de ABD nezdinde Türkiye ile ilişkiler devam etmek zorunda. “Etrafta Rusya, Çin, İran olduğu ve Türkiye halen Avrupa Birliği, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, IMF gibi uluslararası örgütlerle işbirliği yaptığı sürece, ilişkiler sıfır noktasına inmeyecektir.” |
DİPLOMATİK ÜSLUP ARAYIŞI
Yaptırım sarmalına giren ABD’nin Türkiye eleştirilerinin temelinde 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrası ülkede devam etmekte olan yargı süreçleri ve toplu işten çıkarmalar var.
Amerikan İlerleme Merkezi’nden Alan Makovsky’e göre, ABD başkentinde, darbe teşebbüsünün, “Önemli ölçüde Gülencilerin planı olduğu ve gizli bir kadro tarafından organize edildiği inancı hâkim.”
“Ancak,” diyor uzman, “150 binden fazla insanı, Gülen’le alakası olsun olmasın, toplu olarak cezalandırmakla, hükümet inandırıcılığını yitiriyor; üstelik bizzat destek sağlayan siyasetçiler hiç bedel ödememişken.”
Türkiye’nin terör örgütü lideri olarak nitelediği Fethullah Gülen’in iade talebi sürecinin hangi aşamada olduğu ise netleşmiş değil.
ABD makamlarına, örgüt liderliği ile suçlanan Gülen’in terör faaliyetine karıştığına dair binlerce sayfa belge gönderilmiş olsa da resmi iade talebinin tüm aşamaları ile henüz tamamlanmadığı konuşuluyor.
“Bir iade süreci vardır ve bu, diplomatik bir üslup çerçevesinde yönetilmelidir” diyen Brookings Enstitüsü siyaset uzmanlarından Prof. Kemal Kirişci’ye göre, “Tehdit ederek sonuç elde etmeyi beklemek gerçekçi olmaz.”
‘Gülencilerin’ neyi temsil ettiğine dair ise siyasi çevrelerde net bir görüşün olmadığı söyleniyor. “Türk hükümet yetkilileri, Dışişlerini devreden çıkararak Gülencileri uzun yıllar Washington’da gayri resmi temsilcilik olarak kullandı” şeklinde konuşan bir siyaset uzmanına göre, “Kendi elleriyle diplomat diye tanıştırdıkları insanlara şimdi terörist diyorlar; inandırıcı değil.”
Türkiye hakkında derin bilgisi olmayan ancak isim yapmış ABD’li halkla ilişkiler şirketlerine Gülen’in anlatılması için devlet bütçesinden ödenen yüklü miktarların ise heba olduğu konuşuluyor.
“Gülen konusunda iyi bir diplomasi yürütemedi hükümet” eleştirisinde bulunan Soner Çağaptay’a göre, “Darbeden sonra Türkiye lehine olan hava kısa zamanda tersine dönerken, Ankara haklı olduğu yerde haksız duruma düştü.”
Kirişci’nin “120 yıldır dantel gibi işlenmiş,” dediği Türk diplomasisi için ABD ile ilişkilerin seyri zorlu bir sınav niteliğinde.
Masada, Suriye gibi askeri ve jeopolitik meselelerin yanı sıra Gülen’in iadesi ve Halk Bankası’na İran’a yaptırımları ihlalden kesilmesi beklenen cezaya verilecek tepki var.
ABD’de Türkiye’yi konuşan çevrelerin beklentisi, Gülen’in takas yoluyla iadesinin mümkün olmadığının netleşmesinin ardından Brunson’ın tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılması.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Edirne'de korkunç kaza
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı