İlk stüdyo albümü ‘Dönersen Islık Çal’ ile parlayan Manuş Baba, ikinci albümünü çıkardı:

İlk stüdyo albümü “Dönersen Islık Çal”ı iki yıl önce yayımlayan Manuş Baba’nın, ikinci uzunçaları “İki Gözümün Çiçeği” Manuş Baba Music Production etiketiyle tüm dijital platformlarda yerini aldı.

İlk stüdyo albümü ‘Dönersen Islık Çal’ ile parlayan Manuş Baba, ikinci albümünü çıkardı:
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 19.04.2019 - 23:01

Söz, müzik ve düzenlemelerin Manuş Baba’ya ait olduğu albümde yeni olan şarkı ve türkülerin yanı sıra, önceden bestelenmiş şarkılar da var. “İki Gözümün Çiçeği” gelecek hafta da CD olarak raflarda...
Balat’ta, komşusu Sibel Abla’nın sevimli atölyesinde buluştuk Manuş Baba’yla. Komşuluk ilişkilerine, dostluklarına değer veren; kendine benzettiği semtlerde yaşamayı tercih eden Manuş Baba, yaptığı işle yaşamını bütünleştirerek ürettiği son albümü “İki Gözümün Çiçeği”ni anlattı.

Ayşen Gruda’ya ithaf

- Albümün ismiyle, ve sendeki hikâyesiyle başlayalım...

“İki Gözümün Çiçeği” ismine çok önceden karar vermiştim aslında, “Dönersen Islık Çal”la birlikte. Konserlerde hep şey derdim “İki gözümün çiçeği, dönersen ıslık çal” aslında bir bütünlük içerisinde her şeyi planlamıştım. Ama tabii ki en büyük hatıra, en sevdiğim film “Çöpçüler Kralı”nın bende bıraktıkları. Albümün ismi çok önceden belli olsa da, bu noktada Ayşen Gruda’ya ithaf ediyorum. Albümün kayıt sürecinde, bir son dakika haberiyle öğrendim Ayşen Gruda’yı kaybettiğimizi ve bu albüm daha anlamlı oldu o an. Çocukluğunu, karakterini büyütmüş; sana dostluğu, sevgiyi öğretmiş insanlar birer birer gidiyor. Böyle güzel dostlukları televizyonlarda göremiyoruz artık. Bu albümü o insanlara ithaf etmek onur verici. Bunun arkasına sığınıp nemalanmak gibi bir derdim olmadı asla; bunları taşımaktan, hissetmekten ve dile getirmekten dolayı onur duyuyorum sadece. İyi ki böyle şeyleri dile getiriyorum ve iyi ki böyle şeyler yapmaya çalışıyorum hayatımda.

- Sen de bu albümle insanlara benzer duyguları mı hissettirmek istedin?

İnsan sanatla birlikte istediği her şeyi düşündürebilir karşısındakine. Müziğin dünyada bir şeyleri değiştirebileceğine inanıyorum. Ben bu coğrafyada yaşayan insanlara ağıdı, acıyı yakıştıramıyorum. Niye öyle bir hüzün, keder... Böyle şeyleri hiç içime sindiremiyorum, elimde olsa bir anda herkesin kalbine mutluluk çiçekleri vermek isterim. Bu albümde de hep şunu düşündüm; 80’lere, 90’lara dair hatırası olan ne varsa bunu bir şekilde hissettirmekti amacım. Albümde üç tane türkü yazdım, yedi tane de şarkı var. Hikâyesi bize ait şarkılar, türküler... Mardin’deki bir konserde insanlar şarkılarımla halay çekiyorken, İstanbul’da insanlar dans ediyor mesela. Böyle kültürel ve toplumsal birliktelikleri yakalayabilmek aslında meselem. Çünkü sanat böyle bir güç veriyor, ben de bu gücün farkında olarak; bunu doğru algılamak ve doğru yönlendirmek istiyorum.

Özgürlük...

- Bu albüm kendi prodüksiyon şirketinle çıkardığın ilk albüm olma özelliği de taşıyor. Piyasanın hangi koşulları bunu yapmaya itti seni?

“Dönersen Islık Çal”ı başka bir şirketle yapmıştık ve ben bu süreçte çok fazla yoruldum. Piyasanın getirdikleri, yapmam istenen şeyler, kendi bağımsızlığım, karakterim dışında hareket etmek zorunda kalmam; kendi özgürlüğümü aramaya itti beni. İstanbul’a yeni geldiğin bir süreç ve birilerine verdiğin o el senin için prangaya dönüşüyor... Ben de o zinciri kopardım, kendi özgürlük mücadelem için de kendi yapım şirketimi kurdum. Kendi albümümü kendim çıkardım, kendi ekibim var, konserlerime kendim karar veriyorum, kendimi ifade ederken çok daha rahatım. Geleceğe umutla bakmak istiyorum, sanatımın ve yapmak istediklerimin engellenmesini istemiyorum. Kendimi hâlâ yeterince ifade edebileceğim bir alan oluşturmuş da değilim; belki üç, dört albüm sonra olur. Hâlâ tamamlamam gereken çok şey var hayatımda.

‘BİZ SEVGİYLE, EL ELE  TUTUŞARAK BÜYÜDÜK’

- Yaşadığı semtle nasıl bir bağı var Manuş Baba’nın, ürettiklerine nasıl yansıyor? 

Biz sevgiyle, dostukla; el ele tutuşarak büyüdük. Biri ağlasa herkes ağlardı, hâlâ da öyle. Balat’taki komşuluk ilişkileri de böyle işte, birinin evinde bir şey olsa, herkes koştura koştura gidiyor. Bana çok sık soruyorlar “Neden hâlâ burada yaşıyorsun” diye. Çünkü insan biraz da kendine benzeyen bir yerde yaşamak istiyor, ben de kendimi buraya benzetiyorum; Tarsus’a, Mersin’e benzetiyorum... Değişmek istemiyorum, ve tabii ki bu üretim aşamasına da yansıyor. Yaşamımla yaptığım işi bütünleştirip hayatıma ona göre devam etmeye çalışıyorum.

‘MÜZİK BANA YETMİYOR’

- Albüm kartonetinde kendi çektiğin fotoğrafları kullandın, sanatın diğer alanlarıyla ilişkin nasıl? 

Sanatın her alanıyla ilgilendiğim, kendimce hikâyeler, senaryolar yazdığım bir hayatım var. Sadece müzik yetmiyor bana, analog fotoğraf da çekiyorum mesela. Müzik en iyi yapabildiğim şey şu an evet ama kendimi dile getirebileceğim birçok alan arıyorum. Bu bir kitap olabilir, resim olabilir, yürüdüğüm yol olabilir. İnsan kendine yetemediği noktada başka yollar arıyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler