İntihar eden Nazlıgül Üsteğmen'in ailesi: Kızımızı FETÖ’cü alçaklara kurban ettiler

Fethullahçı Çetenin kumpası ve AKP iktidarının oluruyla Hava Kuvvetleri'yle ilişkisinin kesilmesinin ardından Hava Üsteğmen Nazlıgül Daştanoğlu 7 Kasım 2012'de Kayseri'de bir parkta kalbine tek el ateş ederek canına kıymıştı... ABCgazetesinden Ali Avcu Nazlıgül Üstteğmen'in ailesi ile konuştu.

İntihar eden Nazlıgül Üsteğmen'in ailesi: Kızımızı FETÖ’cü alçaklara kurban ettiler
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 07.11.2017 - 12:46

Fethullahçı Çetenin kumpası ve AKP iktidarının oluruyla Hava Kuvvetleri'yle ilişkisinin kesilmesinin ardından Hava Üsteğmen Nazlıgül Daştanoğlu 7 Kasım 2012'de Kayseri'de bir parkta kalbine tek el ateş ederek canına kıymıştı. Henüz 29 yaşındaydı.

İşte ABCgazetesi'nden Ali Avcu'nun röportajı ve izlenimleri;

 "Nazlıgül Daştanoğlu, aslında hiçte adı gibi nazlı değildi. O hep kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan afacan bir çocuk gibi yerinde duramayan hayat dolu, umut dolu bir kadındı… Kız kardeşi Arda’nın gözünde o bir delikanlı, emrindeki er ve erbaşların deyimiyle o bir anneydi…

 Kayseri 12’nci Hava Ana Ulaştırma Üs Komutanlığında görevli iken, çok başarılı bir subay olduğu halde, FETÖ’cü sözde komutanları tarafından ahlaksızlık ve disiplinsizlik gerekçe gösterilip, 2012 yılında Türk Hava Kuvvetleri'yle ilişkisi kesilmişti. Hava Üsteğmen Nazlıgül Daştanoğlu, bu haksız uygulamanın ardından birliğine silahını teslim etmeye giderken 7 Kasım 2012'de Kayseri'de bir parkta beylik tabancası ile kalbine tek el ateş ederek canına kıymıştı. Kayseri aynı zamanda onun doğduğu (1983) kentti, öldüğünde henüz 29 yaşındaydı.

 Kars nüfusuna kayıtlı olmalarına karşın baba Talip Daştanoğlu'nun Halk Eğitim Müdürü olarak görev yaptığı Osmaniye'nin Bahçe İlçesi'nde toprağa verilen genç kadının emekli öğretmen annesi Nevin Daştanoğlu, ve öğretmen kardeşi Arda’yı evlerinde ziyaret ederek Nazlıgül Üsteğmeni birde ailesinin anlatımıyla siz okuyucularımıza dilimin döndüğü kadarıyla anlatmaya çalışacağım.

 'Ablam burada yatıyor'

 İstanbul’dan çıkıp uzun bir yolculuğun ardından Osmaniye Otogarına geldim. Sabah 6.30 gibi hayli erkendi önce Garda bulunan cay ocağına gidip şöyle demli bir çay içim dedim bir iki derken çay işini bayağı abartmışım 10’un üzerinde öyle ya yaklaşık 10 yıldır memlekete ilk defa geliyordum. Osmaniye’li olmanın verdiği avantajla bir iki eski eş dost ziyareti yaptıktan sonra öğle saatlerine doğru Nazlıgül’ün Öğretmen olan kardeşi Arda’yı arayarak anne baba ve kendisiyle Nazlıgül Üsteğmeni bir de ailesinden dinlemek istediğimi söyledim. Sağolsun Arda öğretmen bulunduğum yeri söylememi istedi ve yaklaşık 20 dakika sonra arabasıyla beni bulunduğum yerden alarak Çukurova’yı doğuya bağlayan Gavurdağı geçidi üzerindeki dağlık yayla havasına sahip adı gibi küçük, şirin ve ismine uygun yeşilliklerle kaplı Bahçe’ye götürdü. 34 kilometrelik yol boyunca Arda hep ablasından bahsetti taa ki ilçe merkezindeki mezarlığın önünden geçene kadar. Mezarlığın yanından gecen yola gelince Arda birden sessizliğe büründü. “İşte ablam burada yatıyor artık” diyerek mezarlığı gösterdi ve suskunluğu baba evine gelene kadar sürdü.

 Nazlıgül’ün baba evine geldik

 Nihayet, Nazlıgül Üsteğmenin baba evinin önüne gelmiştim camdan bakan anne kapı ziline bastı ve ağır ağır merdivenleri çıktım ee o kadar yolu geldikten sonra ne kadar yorulduğumu ve uykusuz olduğumu kendimden bile gizlesem vücut dili kendini ele veriyordu.

 Kapıyı baba Talip Bey açtı ve içeri buyur etti. Hani bir atasözü var “körün istediği bir göz Allah verdi iki göz” misali. Onca yolu gelirken hiç ayakkabıyı ayağımdan çıkarmamıştım. Eyvah ne yapacağım şimdi. Ayakkabıyı ayağımdan çıkarsam berbat bir koku yayılacak ortaya diye düşünürken anne Nevin öğretmen tam ayağımdan ayakkabıyı çıkarmaya yeltenirken “hayır, hayır ayakkabınızı çıkarmayın gördüğünüz gibi evde doğalgaz tadilatı var” diyerek içeriye ayakkabıyı çıkarmadan buyur etti ve derin bir nefes almıştım. Salondaki krem rengi ve içerisinde kahve tonlardan oluşan çiçek deseni bulunan koltuğun üzerine oturdum. Biraz yolculuktan ve kendimden söz ettikten sonra neden geldiğimi ve Nazlıgül Üsteğmenin neler yaşadığını, nasıl biri olduğunu çocukluğunu ailesinden öğrenmek istediğimi belirttim.

 'Kızımı FETÖ’cü alçaklara kurban ettiler'

 Anne Nevin hanımın gözleri doldu salon biran sessizliğe büründü…”Benim kızımı dilim varmıyor ama ahlaksızlıkla suçladılar. O bahsettikleri kadınlara da ben saygı duyuyorum. Biliyor musunuz en zor işi yapan onlar. Benim Nazlıgül’ümü hep öyle adlandırıyorlardı. Nazlımda öyle bir ahlaksızlık yok. O dünya iyisi melek gibi bir kızdı. Benim gibi bir anneydi” diyerek kızının herkesin yardımına koşan zorda olan herkese yardımcı olmaya çalışan bir insan olduğunu gözleri dolarak anlatmaya başladı…

 Baba Talip Bey eşi Nevin hanımın ağlamakta olduğunu görünce lafa girip “Ali Bey kızımız öyle dürüst bir insandı, öyle dürüst insanları bulmak çok zor” olduğunu belirtirken ayrıca Nazlıgül Üsteğmen’in çok yetenekli olduğunu söylüyor ve isyanı ses tonuna yansıyordu. “Ben kızımı Türk Hava Kuvvetlerine verdim onlar kızıma sahip çıkamadı. Onlar Kızımı FETÖ’cü alçaklara kurban etti” diye haklı olarak tepkisini dile getiriyordu.

 'İlk göz ağrımızdı'

 Anne Nevin hanım’a dönerek Nazlıgül nasıl bir çocuktu diye soruyorum… Ve anlatmasını rica ediyorum: Anne Nevin Öğretmen başlıyor anlatmaya” Nazlı bizim ilk göz ağrımızdı. 23 Kasım 1983’de Kayseri’de dünyaya geldi. Kayseri tarumar olsun inşallah” diye isyanını ve tepkisini dile getirerek Nazlıgül’ü anlatmaya devam ediyordu ”O kadar iyiydi ki daha ilk günden beri acıksa bile ağlamazdı. Altını ıslatsa bile, insafsız biri olsa onu öyle bırakırdı. Osmaniye’ye geldiğimde 2,5 yaşındaydı. Ben evde yalnız bırakırdım. Düşünebiliyor musunuz, bakıcı o zaman buralarda yoktu. Televizyonda çizgi film izlerdi, sadece TRT vardı. Tamam, anneciğim derdi. Kahvaltısını hazırlardım, yatakta çizgi filmini izlerdi. Hakikaten öyle yapardı.

 İlkokula başladı, kendi kendine okuma yazmayı öğrendi, Kasım Ekim’in sonları gibi. Ondan sonra canı sıkıldı, öğretmenleri bunu ileri götüremediler. Sonra ben tuttum bunu ilkokul beşinci sınıfta dershaneye verdim. Ondan sonra artık durduramadık” onu diyerek kızının çocukluğundan beri kendisine özgüveninin çok yüksek olduğunu belirtip Üniversite sınavlarında matematik ve fen bilimlerinin yanı sıra edebiyatının da çok iyi olduğunu ifade edip duvarda duran Nazlıgül’ün resmine bakarak durgunlaşıyor…

 'Matematik ve kimyayı çok severdi'

 Baba Talip Bey anlatmaya başlıyor Nazlıgül’ün öğrenciliğini ” Fiziği, matematiği kimyayı severdi. İlkokuldan sonra girdiği bütün sınavları kazandı. Adana fen lisesini kazandı. O zaman fen liseleri illerdeydi Osmaniye henüz il olmamıştı. Adana’ya götürdüm adana fen lisesine yazdırdım. Sonra okulu yurdu beğenmedik geri getirdik. Orada duramaz yatılı bilmem ne sonra geri aldık”

 Osmaniye’de özel bir kolejde öğretmenlik yapan kardeşi Arda Hanım “Kimsenin haberi yokken ÖSS formunda işaretliyor askeri okul istiyorum diye” Sonrada ÖSS’den eve gelen bir zarfla öğreniyorlar askeri okuldan çağrıldığını.

Anne Nevin Hanım Nazlıgül’e baskının askeri okuldayken başladığını anlatıyor…

 Baba Talip Bey, kızına sivil hayatta her şeyin birbirine karıştığını ortamın güvenli olmadığını sen Atatürk’ün yuvasında daha güvendesin kızım dediğinde Nazlıgül babasına şöyle diyor.“Siz rahatsınız, güven altındasınız” Baba diye cevap veriyor. Baba Talip Bey kızının bu sözleri karşısında şaşkınlıkla kızına dönerek nasıl yani kızım ne demek istiyorsun sen diye tekrar soruyor. Nazlıgül ise tekrar babasına askeriyede Atatürkçü kimseye rastlamadığını ifade ediyor. Talip Bey kızının bu konuşmaları karşısında şok olduğunu anlatarak duyduklarına inanamadığını söylüyor. Sonra Nazlıgül babasına anlatmaya devam ediyor. Baba diyor.”12. Hava Ulaştırma Ana Üst Komutanı Tümgeneral Mehmet Cahit Bakır kollarında tespihle arabaya binerken dualarla biniyor, inerken dualarla iniyor” diye babasına 12. Hava Üst Komutanlığındaki durumu kısaca özetliyor.

 Kim bu Avukat?

 Talip Bey, kızının yanında o dönem annesi Nevin Hanım’ın lojmanlarda yanında kaldığını ve biz bu insanları o zaman cemaatçi olarak biliyorduk çevreden öyle söylüyorlardı. İşte bu baskılar mobing uygulaması vesaire o dönemler daha da artarak devam etmiş. Sonra kendini bilmez o Teğmen Arif Özal askeri iç hatlardan kızıma cinsel içerikli mesajlar atıyor. Kızım bu mesajlar üzerine önce Arif’i tartaklıyor. Sonra da taciz davası açtık. Ancak İstanbul Barosuna kayıtlı avukat Müşir Deliduman gönüllü olarak davayı takip edeceğini belirtmesi üzerine kendisine vekalet ile birlikte bazı bilgi ve belgeleri vermiştik. Daha sonra açtığımız taciz davasını takip etmeyerek düşmesine sebep oldu. Kendisini azletmemize rağmen kızımla ilgili belgeleri ne mahkemeye ibraz etti nede bize teslim etti.

 Anne Nevin Hanım lafa giriyor aklı başında biri böyle bir durum olsa askeriye iç hattından böyle bir mesaj atar mı? Diye tepki gösteriyor…

 'Elbirliğiyle öldürdüler'

 Baba Talip Bey, işte o mesajdan sonra kızıma karşı, iftira ve kumpas için düğmeye basıyorlar. “7 sene geriye dönük inceleme başlattılar. Ulan vatana ihanet mi etmiş, hırsızlık mı yapmış. Kayseri’deki yapılan sınavlarda en yüksek notu alan kızım. Teğmen olduktan sonra da sınavlara giriyordu. Hem asiydi hem de görevine son derece düşkündü. Kayseri’de kiminle çalıştıysa sorsunlar herkes aynı şeyi söyleyecektir. Aklıyla beyniyle çalışan bir kadındı diyecektir. İşte onu da elbirliğiyle öldürdüler… “ diyor devam ediyor Talip Bey ve şöyle devam ediyor:

 ”Askeri okullardan atıyorlar, sicilini değiştiriyorlar, görevini değiştiriyorlar. Kışladaki bir konferansa cemaatçi birini getirmişler. İnsan kaynaklarıyla ilgili, anlatırken Osmanlıcılığı överek örnekler vermesinin ardından Nazlıgül de söz alarak, 'komutanım' diyor, 'insan kaynaklarını en güzel değerlendiren ve kullanan Mustafa Kemal Atatürk değil mi?' diye soruyor. Ve devam ediyor sözlerine, “O dönemin şartlarında Türk milletini arkasına alarak zafere ulaştı” deyince herkes arkasını dönerek Nazlıgül’e garip garip bakıyor.

 Haritadan kendine yer beğen

 Arda Öğretmen, bir taraftan babasının ablasıyla ilgili bana anlattıklarını dinlerken diğer taraftan da karşımdaki koltuğun köşesine dirseğini dayamış elini de çenesine yapıştırıp boşluğa dalmış, uzun, uzun bakarken belki de ablası Nazlıgül ile bu salonda… Yaşadıklarını gözünün önünde canlandırıyordu. Kim bilir? Birden sessizliğini bozup “işte o gün devreleri ablama Nazlıgül haritadan yer beğen artık kendine ” diye ablasını uyardıklarını hatırlatıyor.

 Talip bey kızı Arda’nın ablasıyla ilgili hatırlatmalarının ardından devam ediyor anlatmaya “Ali bey, o gün kızım eve geliyor. Arkasından ev telefon yağmuruna tutuluyor. Arayan arayana. Sonra 3 gün geçmeden görevine son veriliyor… Anne Nevin Hanım, ağlamamak için kendisini her ne kadar zorlasa da Nazlıgülünü anlatırken gözleri doluyor… Ve isyanını, tepkisini kontrol etmeye çalışarak kızına yapılan haksızlıkları dile getiriyor. “Sürekli baskı olunca paranoyak oluyorsunuz sanki suç arıyorsunuz. Milli güvenlik derslerine gidiyor, o derslerde sen niye sivil öğretmenlerle konuşuyorsun, niye onlarla geziyorsun” diye sürekli Nazlıgül’ü taciz ettiklerini adım adım takip ederek de kızını paranoyak bir hale getirdiklerini ve kızının bunca taciz, baskıya rağmen direndiğini söylerken, Nazlıgül’ün kendisine “öğrencilere sosyal adaleti anlatıyorum hiç haberleri yok. Atatürk’ün A’ sını bilmiyorlar ne kadar kötü bir nesil. ’’Diye anlattığını sırf bu yüzden Üst komutanı Tümgeneral Mehmet Cahit Bakır’ın kızının peşine sürekli birilerini taktığını anlatıyor.

 15 Temmuz darbe girişiminin başarısızlığa uğramasından sonra kaçarken Dubai'de yakalanan Tümgeneral Mehmet Cahit Bakır’ın Nazlıgül'ün intiharından sorumlu olduğunu belirten Nevin Hanım kızına yalvarıp yakardığını ve bir türlü istifa ettiremediğini en sonunda Nazlıgül’ün kendisine “ Yalvarırım anne ne olur sen söyleme, sen konuşma senden çok etkileniyorum” diye ağlamasının ardından bir daha kendisinin bu konuda bir şey söylemediğini, ifade edip kızının askerlik mesleğine aşık olduğunu belirtiyor.

 Silahını teslim etmeyi kendine yediremedi

 Kız kardeşi Arda, “Ablam” diyor… “O bu alçaklara silahını teslim etmemek için çok direndi. O silahını götürüp teslim etmeyi onuruna, gururuna yediremedi” diye ifade ediyor. Baba ise Nazlıgül’ün mesleğinden vazgeçmeyip “evet kızım o şerefsizlere silah teslim etmeyi kendine yediremedi çekti kendini vurdu” diyerek Nazlıgül’ü olur olmaz ithamlar ile sorgulayan Binbaşı Cem Böke ve Yüzbaşı Soner Moroğlu ile birlikte Tümgeneral Mehmet Cahit Bakır’ın yüzüne tükürmek istediğini söylüyor.

 'Birilerinin bunlara dur demesi gerekiyor'

 Nevin Hanım Nazlıgül’ün kendisine “anne askeriye içerisinde dul olarak insanın barınması, yaşaması çok zor artık bu yobazlar Mustafa Kemalin ordusunu bu hale getirdiler” dediğini birilerinin bunlara dur demesinin gerektiğini annesine söyleyince anne de “istersen mahkemeye veririz dur deriz” kızım diye cevap veriyor. Ve askeriyeden artık kurtulduğunu düşünen anne Nevin hanıma Nazlıgül soruyor “hiç üzülmüyor musun” anne “yok kızım tam aksine askeriyeden ayrıldığına çok sevindim” diyor. Nazlıgül bunun üzerine anneye dönüp “off anne çok rahatladım şimdi” diyerek omuzlarından büyük bir yükün kalktığını ifade ediyor.

 Olmayan vicdanlarına mahkum etmek istedi

 O gece torunu Egemen’in üzerini bile örtmek için uyanamadığını anlatan anne Nevin Hanım, uykusunda kızının sesini duyduğunu ve içinden ben şimdi Nazlıgül’ü yolcu ettim diye düşünürken bu arada da telefonların susmadığını uyku sersemi bir halde telefonlara baktığını ama kimsenin cevap vermediğini… Aslında Nazlıgül o gün Kayseri’deki bir parkta kendi beylik tabancasıyla canına kıyıp son eylemini gerçekleştirerek belki de kendisine bunca haksızlık yapanları olmayan vicdanlarına mahkum etmek istemişti.

 Arda, Ablasının ölümünden sonra Kayseri 12’nci Hava Ana Ulaştırma Üs Komutanlığında verilen bir seminerde. 15 Temmuz darbe girişiminin bir numaralı askeri sanığı olan FETÖ’cü Akın Öztürk’ün seminer sonrası konuyu ablasına getirerek ileri geri laflar edince bir devresi dayanamayarak kendi kendine Akın Öztürk’e küfrediyor daha sonra ismini vermek istemediği ablasının devresi de ordudan benzer gerekçeler ile atılıyor.

 'Son bakış…'

 Nazlıgül’ün son eylemini gerçekleştirmeden önce (canına kıymadan) Facebook’una Sezen Aksu’nun “son bakış” adlı şarkısını paylaştığını anlatan Arda hala o şarkıyı dinleyemiyorum diyor ve ekliyor… “Ablam aslında o son gece ne yapacağına karar vermiş çünkü yazdıklarının ve paylaştıklarının bir anlamı vardı.” Diyerek ablasının son yazdığı ‘’Yanık izleri unutulabilir, her şey unutulur ama kurşun izi unutulur mu? Bu kötü muamele unutulur mu? “ gibi yazıları paylaştıktan sonra Facebook’unu kapadığını anlatırken ablasıyla birlikte, Metin Üstündağ’ın ‘kimsesiz zürafa şiirini dinlediklerini ve bu şiir sanki ablasının sonunu anlatıyordu diyor.

 'Annemi onlar mı öldürdü?'

 Nazlıgül’ün şuan 10 yaşında olan oğlu Egemen televizyondan FETÖ davalarını izliyor ve teyzesi Arda’ya soruyor “teyze annemi onlar mı öldürdü? Neden beni beklemedi biraz sabırlı olsaydı annem bak ben büyüdüm annemi korurdum” dediğini anlatan Arda, en çokta kardeşine vatan hainiymiş gibi muamele yapılmasının kendisini ve ailesini çok üzdüğünü belirterek asıl vatan hainleri belli oldu artık bakın 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişimine kalkışanların bir kısmı ya FETÖ’den tutuklu ya da firar etmiş durumdalar… Daştanoğlu ailesi olarak Sayın cumhurbaşkanı ve yetkililerden ablamın ölümüne sebep olan bu hainlerin gerekli cezalara çarptırılmasını istiyoruz.

 Tüm ahlaksızlıkları ortaya çıktı

 Nazlıgül Üsteğmen ve diğer askeri personele türlü, türlü kumpaslar kuran bu çete Türk Silahlı Kuvvetleri içerisine nasıl sızdığı yada yerleştirildiği ise bir başka tartışma konusu… Şimdilik burada konuyu dağıtmamak için değinmeyeceğim. Ahlak ve disiplinden bahseden bu çetenin gerçek yüzü 15 Temmuz akşamı tüm acımasızlığıyla ortaya çıktı.

 15 Temmuz akşamı Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki Cumhuriyetçi ve vatansever askeri personelin direnişiyle başarısızlığa uğrayan tarihe FETÖ’cü darbe girişimi olarak geçen bu kalkışmanın ardından ortaya çıkanlar ise Nazlıgül Üsteğmen ve diğer askeri personele kurdukları kumpaslar bir bir ortaya çıktı.

 Bu çetenin başında bulunan Tuğgeneral Uğur Buldu’nun Hava Harp Okulunda görev yaparken kaldığı lojmana hayat kadını getirdiği ailelerin şikayeti sonrası ortaya çıkıyor. Ancak olay örgüt üyesi subaylar tarafından kapatılıyor. 2012'de İstihbarat Başkanı olunca FETÖ üyesi olmayan subay ve astsubayları, özel yaşamlarıyla ilgili iftiralarla ordudan attırıyor. Buldu, 14 Temmuz'da vefat eden babasının cenazesini bırakıp darbe girişimi için Ankara'ya gitti. Kalkışmanın bastırılmasıyla tutuklandı.

 Fethullahçı çetenin

 Tümgeneral Mehmet Cahit Bakır: Darbe girişimi gecesi ABD ile Türkiye arasındaki irtibatı sağladığı tespit edildikten sonra Dubai’den kaçarken yakalanarak Türkiye’ye getirilip tutuklandı.

 Üsteğmen Nazlıgül Daştanoğlu'nun alçakça bir kumpas sonucu ölümüne yol açan diğer subaylar ise şunlardı:

 Albay Üryani Kömbeci: İstihbarat Başkanlığı'nda Albay rütbesiyle görev yaparken, 15 Temmuz sonrasında ihraç edildi. Hava Kuvvetlerinden atılan birçok isim şikayetçi oldu.

 Albay Emin Mert: Nazlıgül Üsteğmen dahil birçok subayın atılmasında rol oynadı. 15 Temmuz sonrasında ordudan atıldı. FETÖ üyesi olduğunu kabul etti.

 Yarbay İsmail Aslan : Aynı zamanda Hava Harp Okulu'na öğrenci alımından sorumluydu. Örgüt üyelerinin de Harp Okulu'na alınmasını sağladı. Darbe başarılı olsa, Yarbay olan eşi Emine Gülşen Aslan Hazine Genel Müdürü olacaktı. Akıncı Üssü davasında yargılanıyor.

 Binbaşı Cem Böke: Balyoz kumpasında ıslak imzaları bulunan Böke, örgütün ordudan uzaklaştıracağı isimleri ahlaksız sorularla sorguladı. Böke, 17-25 kumpaslarının ardından Belçika'ya kaçırıldı. Hava Harp Okulu'ndayken porno film arşivi tuttuğu ortaya çıktı ancak hakkında işlem yapılmadı.

Yüzbaşı Soner Moroğlu: 15 Temmuz’da bastırılan darbe girişimi sonrası tutuklandı.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon