Jan-Werner Müller'den 'Popülizm Nedir?'

Popülizm literatüründe sıklıkla karşılaşılan iki öğe mevcut: İlki, kavramın tam tarifinin bulunmadığı. İkincisi, popülizmin bir teorisinin olmadığı. Jan-Werner Müller’in “Popülizm Nedir?” adlı kitabı ikinci öğe açısından bir istisna teşkil etmiyor. Öte çalışma, ilk öğe açısından isabetli bir farklılık sergiliyor.

Yayınlanma: 30.09.2017 - 13:45
Abone Ol google-news

Siyasi bir klişe
 
William Gibson bir süre önce “demokrasinin karabasanı popülizmin çok ahmak ya da bir ihtimal mücrim, hatta bu iki vasfa birden sahip birisinin seçilmesine yol açabileceği”ni yazmıştı.
Gibson sosyolog yahut siyaset bilimci değil, meşhur bir bilim kurgu yazarı. Lakin çetrefilsiz ve zarif tarifi vurgulanmalı: Popülizm demokrasinin karabasanıdır. Zira karabasan her ne kadar bilinçaltına ait olsa da yine de aklın ürünü. Popülizmin temsili demokrasiyle ilişkisi de böyle. Temsili sistemler alanının dışında popülizmden bahsetmek imkânsız. Dolayısıyla “tehlike demokratik dünyanın bizzat kendisinden kaynaklanıyor.”

Gibson’ın esasen Donald Trump’ın yükselişine atıfta bulunduğu aşikârdır. Fakat popülizm elbette Trump’la başlamadı. Onunla da bitmeyecek. Kıta Avrupası’nda son otuz yıldır gözlenen sosyopolitik gelişmeler popülizmin tırmandığını söylüyordu. Üstelik öncesinde popülizmin muhakkak kötücül çağrışımları dahi yoktu.

Oysa bugün kamusal alanı tahakkümleri altına almış Trump, Recep Tayyip Erdoğan, Jörg Haider, Geert Wilders, Viktor Orbán, Nigel Farage ve benzeri siyasi figürlerin takip ettiği politik hat yüzünden, popülizm neredeyse cihanşümûl bir siyasi illet olarak anılıyor. Le Monde diplomatiquei geçen mart ayında birinci sayfasından “popülist devrimler” çağında yaşadığımızı ilan etti. Yaşananlarla birlikte kavram gündelik hayatımıza öylesine girdi ki klişe hâlini aldı. 

Peki, popülizmden kast edilen ne? Jan-Werner Müller’in, akademinin bu olguya günbegün artan ilgisinin son ürünlerinden biri olan küçük kitabı bir cevap bulmamıza yardımcı olabilir.

 
ÇOĞULCULUK KARŞITLIĞI

Popülizm literatüründe sıklıkla karşılaşılan iki öğe mevcut: İlki, yaygın kullanımına rağmen esasen üzerinde anlaşılan bir popülizm tarifine sahip olmadığımıza dair genel geçer kanı. İkincisi, popülizmin bir teorisinin bulunmadığı. Müller’in kitabı ikinci öğe açısından bir istisna teşkil etmiyor. Müller’in kendisi bir teori arayışında olsa da popülizmin bir teorisinin bulunmadığını tekrar ediyor. Öte yandan Popülizm Nedir? adlı kitap ilk öğe açısından isabetli bir farklılık sergiliyor.

Yakın zamanda ortaya konan çalışmaların tespit ettiği üzere popülizm; artık müphem, tarifi belirsiz, dolayısıyla siyasi çözümleme için uygunsuz bir kavram değil. Bir ideoloji olarak popülizm, toplumu nihai olarak iki türdeş ve antagonistik gruba ayırır: Saf halk ve yoz seçkinler. Siyasetin saf halkın umumi iradesinin tezahürü olması gerektiğini söyler. Dolayısıyla popülizmin iki karşıtı var: Seçkincilik ve çoğulculuk.

Müller de seçkincilik karşıtlığının popülistlerin temel niteliği olduğunu söylüyor. Ancak bu yeterli değildir. Yukarıdaki tarife uygun biçimde, popülizmin en önemli bir vasfının da çoğulculuk karşıtlığı olduğunu belirtiyor.

Popülistler muhalefetteyken siyasi rakiplerini ahlaksız seçkinler olarak yaftalar. İktidara geldiklerinde ise meşru bir muhalefet tanımaz. Zira halk bizzat kendileridir. Erdemli ve ahlaken saf halk popülist liderin şahsında vücut bulur. Arda kalan gayri halktır. Türkiye’de popülist liderle özdeşlik kuramayan büyük toplum kesimlerinin varlığının reddedildiğini düşünüp kendini tehdit altında hissetmesi yeterli ipucu sunmuyor mu? Erdoğan, bir parti kongresinde siyasi muarızlarına “Biz halkız, siz kimsiniz?” demiyor muydu? Bunun yanında Farage, Brexit’in ardından referandum sonucunun “gerçek halkın zaferi” olduğunu söylememiş miydi? Farage’a göre Britanya toplumunun yüzde 48’i gayri halktır. Peki ya Trump’ın başkanlık konuşması? Beyaz Saray’a çıktığı 20 Ocak 2017’nin halkın yeniden ulusun yönetici hâline geldiği gün olarak anılacağını iddia etmedi mi?

Müller, popülistlerin sırf bu yüzden dahi bizzat demokrasi kavramına tehdit teşkil ettiğini söylüyor. Popülistlerle baş etmenin yolu, onlarla siyasi tartışmaya girmekten kaçınmak değil. Bilakis. Sorunların çözümüme yönelik çizdikleri çerçeve reddedilmeli ancak siyasi talepleri itibari kıymetleri açısından değil esastan ciddiye alınmalı. Alt edilmelerinin en iyi yolu araçlarının ellerinden alınması değil mi?
 
Popülizm Nedir? / Jan-Werner Müller / Çeviren: Onur Yıldız / İletişim Yayınları / 128 s.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler