Karısının dikiş tutkusu dikiş makinesi ürettirdi
Kimi markaların hikâyeleri aşkla, girişimcilikle ve yaratıcılıkla başlar. Bu hikâyeleri yazanlar ise markalarına hayat vermekle kalmaz, gelecek nesiller için ilham kaynağı da olur.
Markalaşmak yalnızca pazarlama iletişimi yapmakla olmuyor. Arkasında okunmaya, dinlenmeye değer bir hikâyeyi de istiyor. Hâl böyle olunca yüzlerce çalışan sayısına, milyon liralık cirolara ulaşan markaların ilk kurucuları her daim hatırlanmaya değer hale geliyor. Karısının bitmek bilmeyen dikiş uğraşına yardımcı olabilmek için dikiş makinesi icat eden Isaac Merritt Singer veya indirim kuponu hazırlayarak halkın kolonya kullanımını teşvik etmeyi amaçlayan Eyüp Sabri Tuncer veya bahçesinde yetiştirilen lavandaların öz yağlarından elde edilen kolonyayı Türk halkı ile tanıştıran Jean Cesar Reboul bu isimlerden sadece birkaçı. 1-2 kişinin çalıştığı atölyelerde, el ilanlarıyla yapılan pazarlama çalışmalarıyla dünün küçük işletmeleri bugün birer “marka” haline geldiler. Bu zorlu serüvende tarih onlara tanıklık ederken, biz de sizin için bu “yüzyıllık markaların” hikâyelerini derledik.
Singer, ilk makineyi borçla üretti
Isaac Merritt Singer; karısının bitmek, tükenmek bilmeyen dikiş uğraşını görür ve onu bu dertten kurtarmanın yollarını arar. Singer, 1850’lerde dikiş makinesi icat ederek 12 Ağustos 1851’de de icadı için patent alır. Isaac Merritt Singer, ilk düz dikiş makinasını Boston’da; mütevazı bir atölyede, 40 dolar borçlanarak üretir ve New York’lu avukat Edward B. Clark ile birlikte I.M. Singer&Company’i kurar. 1853’te Singer fabrikası New York’a taşınır ve şirket, isim değişikliğine giderek “Singer Manufacturing Company” olur. İlk üretilen makinalar 100 dolara satılmaya başlanır. 1850’lerde ABD’den sonra Avrupa’da da üretime başlayan Singer, ilk çok uluslu global şirket olur. 1857’de ise ilk genel merkezini ve mağazasını New York’ta 458 Broadway’de açar. 1870’te Singer; pazarlamada “jingle” kullanan ilk firmalardan biri olur ve markayı tanıtmak amacıyla bestelenen “Merry Singer” adlı şarkı Singer’in bilinirliğine büyük katkıda bulunur. Singer, 1904’te Türkiye’deki ilk mağazasını ise İstiklal Caddesi’nde açar.
Böylece; Türkiye’de bayilik açan ve fatura kesen ilk yabancı şirket olur. Şirket ilk izinli pazarlama yöntemini 1904’te uygular. Dağ köylerine kadar eğitim kadrosuyla gidip dikiş makinası için tanıtım ve eğitim çalışmalarını başlar.
Şirket bunun ardından Türkiye’deki ilk ilanını Servet-i Fünun gazetesine verir: “Sahib-i zeka olan her zat, Singer makinalarının mevcut bulunan dikiş makinalarının en álásı olduğunu bilir” sloganını kullanır. Tüketicinin iznini alarak, akşamları ev ziyaretleriyle ürün tanıtımı ve satışı yapan marka, “Yetkili satıcı” modelini Türkiye’de ilk uygulayan şirketlerden biri olur. 1939- 1945 yılları arasında İkinci Dünya Savaşı nedeniyle Singer, makina ve ev aletleri üretimini durdurur. Bunun yerine, savaş sanayine yönelik üretime geçer. Türkiye’deki ilk Singer fabrikası ise 1959’da açılır. Amerika’ya bağlı olan ve 54 dönüm üzerine kurulu fabrikada o zamanlar 1000 kişi çalışır. Çalışanlar için tenis kortları, futbol, basketbol sahaları gibi pek çok sosyal olanağı sunan fabrika 2004’te kapanır.Singer Türkiye; bugün Azerbaycan, Kıbrıs, Gürcistan, Irak ve Suriye üzerindeki ihracat operasyonlarından sorumlu.
Kolonya ücretsiz kuponla satılırdı
Eyüp Sabri Tuncer, 1923’te Ankara’da küçük bir üretim atölyesi olarak kurulur. Cumhuriyet’le yaşıt markanın hikâyesi o yıllarda bonmarşe denilen, şemsiye, ayakkabı, baston, kadın çamaşırları, valizler, kozmetik malzemeleri gibi türlü türlü ürünlerin satıldığı bir mağazada başlar ve “müşterilerin her zaman için danışabileceği bir kimse bulabileceği” imajını oluşturmak adına kurucusu olan Eyüp Sabri Tuncer, markaya kendi adını verir. Bonmarşe ürünlerinin satışını yaparken zamanla kolonya üretimine de ilgi duyar ve dönemin şartlarında, ürün görsellerini çizerek hazırladığı broşürüne indirim kuponu ekleyerek, halkın kullanım alışkanlığı kazanmasını sağlar. Kurulduğu ilk yıllarda Eyüp Sabri Bey mağazada satılan tüm ürünler için resimli bir katalog hazırlayarak, ürünlerin karşısına fiyatlarını yazar. Bu girişim, ürün promosyonu alanında, Eyüp Sabri Bey’in o günkü kendi ifadesiyle “bir demet maydanozun bile pazarlıksız satılmadığı” 1930’lu yıllar için oldukça radikal bir girişimdir.
Bu kataloğa promosyon amaçlı bedelsiz kolonya kuponu eklenir. Kolonyaya müşteri kazanmak ve ürünün bir tüketim malzemesi olarak benimsenmesini sağlamak amacıyla bu kataloğun posta kutularına, kapılara bırakılarak dağıtımı gerçekleştirilir.
Bonmarşe dükkânında Eyüp Sabri Bey’in yanı sıra oğlu Sabahattin Bey, kız kardeşi, abisi ve bir tezgahtar olmak üzere beş kişi çalışır. 1920’li yıllarda çalışanların ödemeleri her birinin durumuna göre yapılır, hakkaniyet muhakkak gözetilir. Bugün 650’yi aşkın farklı ürün; Eyüp Sabri Tuncer çatısındaki Gizli Bahçe, Perfume Jewels ve EST 1923 markaları ile satışa sunuluyor. 50 civarında üretici firmanın bulunduğu sektörde yüzde 20 ile en büyük pazar payına sahip markanın çalışan sayısı ise 58.
İstanbul erkeklerinin kokusu oldu
Rebul Eczanesi, 1895’te Jean Cesar Reboul tarafından İstanbul, Beyoğlu’nda, Grande Pharmacie Parisienne- Büyük Paris Eczanesi adıyla kurulur, daha sonra Reboul Eczanesi adıyla devam eder. Cumhuriyet tarihinin ilk eczacılarından Kemal Müderrisoğlu, 1920’de Mösyö Reboul’un yanında çalışmaya başlar. Cumhuriyetin ilk yıllarında, eczanenin alt katındaki laboratuvarda, Türk halkını lavanta ile tanıştıran Rebul Lavanda Kolonyası üretilir. Önceleri Mösyö Reboul’ün bahçesinde yetiştirilen lavandaların öz yağlarından elde edilen kolonya, daha sonra, Fransa’nın güneyinde, Grasse kentine yakın bölgelerden, gün ağarana kadar toplanan lavanda çiçekleriyle üretilir.
Ancak kolonyanın keşfedildiği eczanenin altındaki küçük denemeler son bulmaz. Her defasında lavantanın içinde yer aldığı sabunlar, yüz ve vücut kremleri de üretilir. Sene 1939’u gösterdiğinde Mösyö Reboul ülkesine dönerken eczanesini Kemal Müderrisoğlu’na devreder. Akabinde eczanenin ismi Rebul olarak değişir. Rebul Lavanda Kolonyası, kısa süre içinde Pera’nın erkekleri başta olmak üzere, İstanbul beyefendilerinin kokusu haline gelir. 1973’te Rebul markasının dört kişiyle ilk imalathanesi açılır. Şu anda 111 çalışana olan markanın yıllık cirosu 40 milyon lira. Marka 2015 sonunda 12 mağaza ile tüketiciye hizmet veriyor olacak.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama