Korku İmparatorluğu/4

DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, siyasi iktidarın, muhalefet dinamiklerini peşinen cezalandırma yöntemleri, yargı üzerinde, medya üzerindeki ağırlığını bariz bir şekilde hissettirdiğini belirterek son günlerde yeniden gündeme gelen 'telekulak' olaylarının toplumda güvensizlik ve korku yarattığını söyledi.

Korku İmparatorluğu/4
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 10.12.2009 - 10:05

Çelebi “AKP’nin tek belirleyen olma isteği, kendilerini ‘Cihan-ı Âlem’ saymaları ve yeni bir iktidar biçimi uygulamaya çalışmalarının literatürdeki karşılığı çeşitli diktatörlük biçimleridir” dedi.

DİSK Başkanı Süleyman Çelebi

AKP’nin “tek başına yönetme arzusu” emek ve meslek örgütlerine karşı baskıyı da beraberinde getirdi. Siyasi iktidarın muhalefet dinamiklerini peşinen cezalandırma yöntemleri yargı ve medya üzerindeki ağırlığını hissettirdi.

Financial Times: Türkiye’deki dinlenme skandalları, piyasaları istikrar konusunda kaygılandırdı.

Suddeutsche Zeitung: Dinlemelerin arkasında Adalet Bakanlığı var. Yeni skandalın yarattığı dalga Türk kamuoyunda huzursuzluk yarattı.

DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, Türkiyenin karşı karşıya kaldığı en büyük sorunun temelinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP hükümeti temsilcilerinin kendilerini salt iktidarolarak görmelerinin yattığını belirterekTek belirleyen olma isteği, kendilerini Cihan-ı Âlemsaymaları ve yeni bir iktidar biçimi uygulamaya çalışmalarının literatürdeki karşılığı çeşitli diktatörlük biçimleridir. Mahalle baskısı ve kadrolaşmayla toplum abluka altına alınmıştır dedi.

Çelebi, Yargıtay ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Enginin dinlenmesiyle yeniden gündeme gelen kurumlar üzerindeki siyasi baskıya ilişkin gazetemize değerlendirmelerde bulundu. Çelebi, siyasi iktidarın, muhalefet dinamiklerini peşinen cezalandırma yöntemleri, yargı üzerinde, medya üzerindeki ağırlığını bariz bir şekilde hissettirdiğini belirterek, son günlerde yeniden gündeme gelen telekulakolaylarının toplumda güvensizlik ve korku yarattığını söyledi.


‘12 Eylül dönemindeki gibi'

Çelebi,Yargıtay gibi bir kurumun bile dinlemeye alındığı, başsavcıların dinlendiği, Danıştay gibi bir kuruma girip silahlı saldırıda bulunulan bir ülkede vatandaş kendini nasıl güvende hissedecektir? Devlet kurumlarındaki aşırı kadrolaşmayı ve mahalle baskısını da saymadan geçemeyiz. Toplum abluka altına alınmış, farklı düşüncelere tahammül kalmamıştır. Farklı düşünenler potansiyel suçluolarak görülmektedirdiye konuştu. AKP hükümetinin basın üzerinde sürdürdüğü baskının toplumun farklı seslerinin duyulmasını engellediğini de ifade eden Çelebi, hükümet politikalarına karşı oluşturulan kitlesel eylemlerin dahi medyada hak ettiği ilgiyi görmediğini benzer bir medya baskısının 12 Eylül askeri darbe döneminde yaşandığını anımsattı.

 

‘AKP iktidarından emek ve meslek örgütlerine baskı var’

AKP iktidarının tek başına yönetme arzusunun emek ve meslek örgütlerine karşı baskı ve müdahaleyi de beraberinde getirdiğini söyleyen Çelebi, yurttaşlara Susma, sustukça sıra sana gelecek sloganıyla seslendi. Çelebi, sözlerini şöyle sürdürdü: Ekonomik Sosyal Konsey gibi sosyal tarafların, görüş ve önerilerini, taleplerini dile getirecekleri platformlar, iktidarın kendi görüşlerini dikte ettiği, keyfe keder toplanan, işlevsiz organlar haline getirilmiştir. Bunun yanında iktidar, kendine muhalif emek ve meslek örgütlerinde kendine yandaş olabilecek yönetimlerin seçilmesi için, mevzuat değişikliği yapmak dahil çeşitli girişimlerde bulunmakta, bunu beceremediği örgütler üzerinde de çeşitli baskı mekanizmalarını devreye sokmaktadır. Bu süreçte DİSK ve DİSK üyesi bütün sendikalar anayasa, yasa ve uluslararası ILO sözleşmelerine aykırı bir şekilde denetlenmişler, 100 bin TLyi aşan vergi cezalarına çarptırılmışlardır. AKPli bazı belediyelerde, işten atma tehditleriyle sendika değiştirme operasyonları düzenlenmektedir. Çaykur ve Tarım Bakanlığı işletmelerinde bizzat AKPli bürokratlar tarafından yapılan benzer operasyonları kamuoyu yakından izledi. 2007, 2008 yıllarında 1 Mayısı Taksimde kutlamak isteyen DİSK, KESK, TTB ve TMMOBnin ve üyelerinin karşılaştığı baskılar dehşetengiz manzaralarla hafızalarda. 2008 1 Mayısında DİSK binası saatlerce abluka altına alındı, gaz bombalı saldırılara maruz kaldı. Bu durum, sendikal yaşamımda, ciddi endişeye düştüğüm, can güvenliği kaygısı yaşadığım ender anlardan birisiydi. DİSK Genel Merkezi, gazlı saldırılara ve kötü muameleye ne sıkıyönetim dönemlerinde ne de 12 Eylülde uğradı. Dileriz ki, bugün susmaya devam edenler, sustukça sıranın onlara geleceği gerçeğini görsünler. Wolfgang BorchertinSonra Yapılacak Tek Şey Varşiirinde dediği gibi, bütün bu yaşadıklarımıza yüksek sesle Hayırdemesini becermeliyiz.

 

Baskının nedeni iktidarın suçluluk duygusu

Okuyan, AKP iktidarı dönemindeki baskı, yıldırma ve hukuksuzluğun Cumhuriyet tarihinin en olumsuz örneklerinden biri olduğunu söyledi

Eski Çalışma Bakanı Yaşar Okuyan, AKP iktidarının baskı, yıldırma ile eleştiriye olumsuzluk anlamında Cumhuriyet tarihinin en olumsuz örneklerinden biri olduğuna dikkati çekerek, Bu baskı ve yıldırma politikalarının toplumsal olarak işe yaramadığını söylemek, şimdilik mümkün değil. Çok sayıda insanın geri çekildiğini, sustuğunu görüyoruz. İktidar, tam bir biat istemektedir dedi.

Baskı, yıldırma, eleştiriye tahammülsüzlük denilince akla askeri müdahale dönemlerinin geldiğini anlatan Okuyan, sivil dönemlerde de baskı politikalarının yaşanabileceğini AKP iktidarı döneminin buna örnek oluşturduğunu, hatta bu dönemdeki hukuksuzlukların 12 Mart ve 12 Eylül dönemiyle kıyaslanabileceğini söyledi. Okuyan, şunları anlattı: “AKP neden böylesi bir tahammülsüzlük örneği gösterdi diye düşündüğümüzde, iki noktada odaklaşmak gerektiği inancındayız: Birincisi, iktidar olabilmek ve iktidarda kalabilmenin yolu olarak, ABD ve AB ülkelerinin desteğine ihtiyaç duymaları, bu ihtiyacın sonucunda da, o ülkelerin tavsiye ve telkinleri ile Türkiyenin dış ve iç politikalarını şekillendirmeye kalkışmaları. Bu gerçek, BOP, ılımlı İslam isimlendirmeleri ile Bush döneminin politikalarının peşine takılarak yürümeyi, Obamanın aynı içerik ama daha sinsi politikalarında da görev üstlenmeye amade bir çizgide ısrarla yürümeyi getirmiştir. Getirmiştir de, geleneksel İslamcı siyasetlerle ve tabanıyla da bir çelişki ortaya çıkmıştır. Bu çelişkinin iç dünyalarında bir suçluluk duygusu yaratmış olduğuna eminiz.


"İktidar kendi zenginin yarattı"

İkinci bir nedenin de, iktidardaki ekibin içerisinde yer alan yükselen yeni sınıf olduğunu belirten Okuyan, Bu kesim iktidar gücünü zenginleşme aracı olarak görmektedir. Hiçbir kural tanımayan, sıkıştığı her yerde ihale kanunu başta olmak üzere yasalarla bin bir çeşit yöntem icat ederek oynayan, ne olursa olsun zenginleşen bir yeni sınıf. Cumhuriyet tarihinin her döneminde az veya çok yolsuzluk olayları olmuştur. Ama, bu dönemdeki kadar çok ve yoğun bir yolsuzluk, hırsızlık, kamu gücünü kullanarak zenginleşme olayı, hiçbir iktidar döneminde yaşanmamıştır. İşte bu tablo da, suçluluk telaşını yaratan ikinci ana damarı oluşturmuşturdeğerlendirmesinde bulundu. Okuyan, iktidardakilerin giderek ağırlaşan suçluluk telaşı ile kendine güvensizliğin artmasının da, eleştiriye tahammülsüzlüğün artmasına ve baskıya neden olduğuna dikkat çekti.


Medya ve iş adamları korkuyor

Medyaya yönelik baskılara da işaret eden Okuyan, İlhan Selçuk neden yargılanıyor, Mustafa Balbay niçin hâlâ tutuklu, Tuncay Özkan niye susturulmaya çalışıldı? Özel görüşmeleri yayımlayan kaç tane gazeteci hapse atıldı da, son olarak Başbakanın telefon konuşmalarını yayımlayan gazeteciler apar topar hapse yollandı sorusunu yönelterek, demokrasi ve hukuk mücadelesinin korkularla verilecek bir mücadele olmadığını belirtti. Okuyan, AKPnin gidişi sandıkta olacaktır. AKP giderken, demokrasimiz, ulusal birliğimiz daha da güçlenecek, hukuk devletimizin eksiklikleri tamamlanacaktır. Bunun da yolu, siyasi birliktelikten geçmektedir dedi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler