Küresel ısınma: Antarktika’daki 'Kıyamet Günü' buzulu neden hızla eriyor?
Bilim insanları, hızla eriyen ve deniz seviyesine etkilerinden dolayı en riskli buzul olarak adlandırılan Ankarktika’daki Thwaites Buzulu’ndaki ilk detaylı incelemeyi yaptı. “Kıyamet Günü” olarak da adlandırılan buzulda yapılan incelemeleri, araştırma ekibiyle çalışmalara katılan BBC Çevre Muhabiri Justin Rowlatt yazdı.
İlk gelen görüntüler çok net değil.
Icefin adlı uzaktan kumanda edilen açık sarı renkli robot denizaltı, buzulun içerisinde çekingen bir şekilde ilerlerken, kameranın önünden de tortular uçuşuyor.
Daha sonra görüntü netleşmeye başlıyor.
Icefin, yaklaşık 600 metre boyunca buzun içerisinde ilerliyor. Burası, dünyanın en hızlı değişen büyük buzullarından birisinin ön kısmı.
Bir anda görüntünün üst kısmında bir karaltı ortaya çıkıyor. Her ne kadar ilk bakışta sıradan görünse de, aslında benzersiz ve tarihi bir görüntü bu.
Bunlar, dünyamızı değiştiren bir yapının çekilmiş ilk fotoğrafları.
Thwaites Buzulu'nun ilk görüntülerinin alınmasının ardından Icefin de yolculuğuna devam ediyor.
Bir süre sonra, ılık okyanus sularının azametli Thwaites Buzulu'nun ön kısmındaki buz duvarına temas ettiği noktaya ulaşıyor. Bu devasa buz kütlesinin erimeye başladığı yer de tam olarak bu nokta.
'Kıyamet günü' buzulu
Buzulbilimciler, Thwaites'i dünyadaki "en önemli" ve "en riskli" buzul olarak tanımlıyor. Hatta bazıları bu buzulu "kıyamet günü" olarak adlandırıyor.
Devasa boyutlardaki bu buzulun yüzölçümü aşağı yukarı Britanya adası kadar.
Dünyada deniz suyu seviyesindeki yükselişin yüzde dördü bu buzuldan geliyor. Tek bir buzul için bu çok ciddi bir oran.
Uydu verileri, erime hızının da giderek arttığını gösteriyor.
Bu buzulun tamamen erimesi halinde, deniz seviyesinin de yarım metreden fazla yükseleceği tahmin ediliyor.
Ve Thwaites, tamamı erimesi halinde deniz seviyesini üç metre daha artırma potansiyeli bulunan devasa Batı Antarktika Buz Tabakası'nın tam merkezindeki kilit taşı gibi bir konumda bulunuyor.
Yine de bu yıla kadar, bu buzulla ilgili hiçbir bilimsel çalışma yapılmadı.
Icefin ekibi, yaklaşık 40 bilim insanından oluşuyor. Uluslararası Thwaites Buzul İşbirliği, bu buzulun neden bu kadar hızlı değiştiğini anlamak için İngiltere ile ABD tarafından ortak desteklenen 50 milyon dolarlık, beş yıllık bir proje.
Bu proje, Antarktika tarihiyle ilgili bugüne kadar yapılmış olan en büyük ve en karmaşık bilimsel saha çalışmasını temsil ediyor.
Böylesine önemli bir buzulla ilgili bu kadar az bilgiye sahip olunmasının ana nedenini ise coğrafi ve hava koşullarındaki zorluklar oluşturuyor.
Ekiplerin, araştırma kamplarını bulmalarının da haftalar sürdüğü belirtiliyor.
Yeni Zelanda'dan ABD'nin Antarktika'daki ana araştırma istasyonu McMurdo'ya yapılan uçuşlarda sık sık aksamalar yaşanıyor.
Hatta bir aşamada, McMurdo'dan Batı Antartika'ya yapılan uçuşların tamamı 17 gün boyunca durduruldu. Bu da tüm bir mevsim boyunca yapılan araştırmaların iptal edilmesine neden oldu.
Thwaites neden önemli?
Batı Antarktika, dünyanın en fırtınalı kıtasının en fırtınalı noktasında yer alıyor.
Thwaites de Antarktika standartlarında bile oldukça ücra bir yerde bulunuyor. Bu buzulun en yakın araştırma istasyonuna mesafesi 1600 kilometre.
Bugüne kadar buzulun en uç noktasına sadece dört kişi ulaşabildi. Bu kişiler de bu yıl yapılan araştırma için gönderilen öncü ekibin üyeleriydi.
Ancak, bilim insanları için bu buzulda tam olarak neler yaşandığının anlaşılması, ileride deniz suyu düzeylerinin nasıl yükseleceğini doğru tahmin edebilmeleri açısından kritik önem taşıyor.
Antarktika'da bulunan buz, dünyadaki temiz su kaynaklarının yüzde 90'ını oluşturuyor. Kıtadaki buzun yüzde 80'i de doğuda yer alıyor.
Doğu Antarktika'daki buz kütlesinin ortalama kalındığı yaklaşık 1,6 kilometre ve oldukça yüksek bir noktada bulunuyor. Buradaki buzların bir kısmının milyonlarca yıldır burada olduğu düşünülüyor.
Ancak Batı Antarktika'daki durum çok daha farklı. Buradaki kütleler, Doğu'ya kıyasla daha küçük olmasına karşın halen oldukça devasa boyutlarda. Dahası, değişimlere karşı riski de daha yüksek.
Doğu'nun aksine yüksek rakımlı bir yerde bulunmuyorlar. Aslında tabanı, deniz seviyesinin altında yer alıyor. Eğer burada buz olmasaydı, üzerinde birkaç ada olan derin bir okyanus parçası olurdu.
Araştırma ekibinin kampı, buzulun okyanusla buluştuğu noktadaki buz kütlesinin üzerine kurulu. Önlerindeki görev de oldukça zorlu.
Buzulun okyanusun üzerinde durmaya başladığı noktayı yaklaşık 800 metre derinlikte kazmak istiyorlar. Bu işlem, daha önce hiç bu kadar büyük ve hareketli bir buzul üzerinde yapılmadı.
Araştırma ekibi, bu deliği kullanarak, buz kütlesinin erimesine neden olan deniz suyuna ulaşmak ve bunun nereden geldiğini, bu buzu neden bu kadar hızlı bir şekilde erittiğini anlamak istiyor.
Zamanları ise oldukça kısıtla.
Antarktika'da yazlar çok kısa sürüyor ve bu nedenle yaşanan her gecikme, hava koşulları ciddi anlamda bozulmadan önce çalışmalara elverişli gün sayısını da azaltıyor.
Oregon Üniversitesi'nden Buzulbilimci Dr. Kiya Riverman, elinde paslanmaz çelikten yapılmış, burgu şeklindeki büyük buz matkabıyla buzulu deliyor ve içine ufak patlayıcılar yerleştiriyor.
Ekibin geri kalanı da buzun içinde delikler açarak, patlamaların su ile buz katmanları arasından dip kayadan çarparak yaptığı yankıyı dinleyen elektronik cihazlar "jeoçubuk" ve "jeofonları" yerleştiriyor.
Thwaites deniz tabanının üzerinde duruyor
Bilim insanlarının Thwaites konusunda kaygılı olmasının nedeni deniz tabanının aşağı doğru kayıyor olması. Bu da, buzulun iç kesimlere ilerledikçe giderek daha da kalınlaştığı anlamına geliyor.
En derin noktada, buzulun tabanı, deniz seviyesinin yaklaşık 1,6 kilometre altında ve suyun üzerinde de yaklaşık bir bu kadarlık buz kütlesi bulunuyor.
İlk tespitlere göre, buzulun denizin içine ileriye doğru uzanan uç kısmının altındaki boşluğa ılık okyanus suları ulaşıyor ve bu alttaki kısmı eriterek, oyulmasına neden oluyor.
Buzulun altı eridikçe üstteki kütleyi tutan yapı da zayıflıyor.
Bu durum, üçgen bir peynir dilimini sivri ucundan başlayarak kesmeye benziyor. Geriye doğru ilerledikçe kesilen parçanın boyutları da büyüyor. Üstelik bu durumun yol açtığı tek sonuç bu da değil.
Yer çekimi nedeniyle buzullar da dümdüz bir zeminde durmak ister. Buzulun ön kısmı eridikçe, arkasındaki kütle de ağırlığıyla birlikte ileriye doğru iter.
Dr. Riverman bu durumu, buz kütlesinin "iteklemeye başlamak" istemesiyle açıklıyor. Dr. Riverman'a göre, buz uçurumu ne kadar yüksek olursa "itekleme" isteği de o kadar yüksek oluyor.
Buz kütlesi eridikçe, içindeki buzun da denizin üstünde yüzmeye başlaması da o kadar hızlı oluyor.
Dr. Riverman, "Bu süreçlerin çok daha hızlanmasından endişe ediliyor. Bu, bir kısır döngüye dönüşmüş durumda" dedi.
Böylesine zorlu koşullar altında bilimsel araştırma yapmak, birkaç bilim insanını dünyanın ücra bir köşesine taşımaktan çok daha öte bir çalışma gerektiriyor. Araştırma ekibinin özel ekipman, on binlerce litre yakıt, çadır, kamp malzemeleri ve gıda da götürmesi gerekiyor.
Buraya giden bilim insanları, buzulun üstünde kurdukları kamplarda bazen iki ay, bazen daha uzun süreli kalıyor.
Bilim insanları ve malzemeleri, projenin Batı Antarktika Buz Tabakası'nın ortasındaki ana toplanma alanına ABD'nin Antarktika Programı'na ait buza iniş yapabilen Hercules kargo uçaklarının yaptığı 10'dan fazla seferle taşındı.
Daha sonra buradan araştırma yapılan alana da Dakota ve Twin Otter tipi daha ufak uçaklarla götürüldüler.
Aradaki mesafenin yüzlerce kilometreyi bulmasından dolayı, yarı yolda uçakların yakıt ikmali yapması için bir başka kamp daha kuruldu.
İngiltere Antarktik Araştırmaları'nın bu zorlu yolculuğa yaptığı katkı da tonlarca yakıt ve kargo getirmek oldu.
Bir önceki yaz ayında Antarktika Yarımadası'nın ucundaki buzdan uçuruma, iki tane buz kırabilen gemi demirlemişti. Daha sonra özel buz araçları, bu gemileri dünyanın en zorlu zemin ve hava koşullarında buz tabakasının üzerinde 1500 kilometreden uzun bir mesafe boyunca çekerek, kullanılacakları bölgeye götürdü.
Gemiler çekilirken ortalama hızı da saatte 16 kilometreye ancak ulaşabildi.
Buzun delinmesi süreci
Bilim insanları, araştırmanın yapıldığı bölgede buzun üzerinde delik açmak için sıcak su kullandı. Bunun için ihtiyaç duyulan miktar ise yaklaşık 10 bin litre su. Bu da 10 ton karın eritilmesi gerektiği anlamına geliyordu.
Bunun için buzun üstüne küçük bir yüzme havuzu boyutlarında, kalın plastikten devasa şişme bir küvet yerleştirildi. Araştırma ekibi, kürekle bu havuzun içini buzla doldurdu.
Daha sonra, bir dizi kazanda kaynama noktasının hemen altına kadar ısıtılan su, havuzda toplanan buzun üzerine püskürtülerek, erimesi sağlandı.
Ancak, dünyanın en uzak noktasında yer alan buzulun ön kısmında yaklaşık 800 metre kalınlığındaki buz kütlesinin içine 30 santimetre genişliğinde bir delik açmak için başka şeyler de yapmak gerekiyordu.
Delik açılacak buzun sıcaklığının yaklaşık -25 derece olması, açılan kısmın yeniden donacağı ve tüm bu sürecin gidişatının da hava koşullarındaki değişime bağlı olacağı anlamına geliyordu.
Ocak ayı başı itibarıyla buz havuzu, onu eritmek için gereken su ve diğer tüm ekipman hazırlanmıştı. Ancak fırtınanın yaklaşmakta olduğu bilgisi iletildi.
Kutup bölgesindeki fırtınalar çok sert olabilir. Kasırga gücüne ulaşan rüzgarların ya da çok düşük sıcaklıklar, bu bölge için sıra dışı olaylar değil.
Başlayan fırtına Güney Kutbu için nispeten hafif olsa da yine de rüzgarın hızının yer yer saatte 80 kilometreye çıktığı oldu. Fırtına, kamp bölgesinin üzerine buz parçacıkları taşıyarak, tüm ekipmanın kaplanmasına ve çalışmalara ara verilmesine yol açtı.
Araştırma ekibi, bu dönemi çadırlarına kapanıp, çay içip iskambil oynayarak geçirdi. Zaman zaman buzulların ne kadar bu kadar hızlı eridiğine dair tartışmalar da yapıldı.
Bilim insanlarına göre, bu buzulda yaşananların arkasında iklim, hava ve okyanus akıntılarının bir araya gelmesi yatıyor. Buradaki esas mesele dünyanın başka noktalarında başlayan deniz suyundaki ısınma.
Meksika Körfezi'nden başlayıp İngiltere'nin kuzeyine kadar devam eden su hareketi Körfez Akıntısı (Gulf Stream), Grönland ile İzlanda arasında soğuyor ve dibe çöküyor. Dibe çöken bu su, tuzlu ve bu nedenle de ağırlığı daha fazla. Ancak sıcaklığı da donma seviyesinin birkaç derece altında oluyor. Bu yoğun, tuzlu su, derin okyanus akıntısıyla Atlantik Okyanusu'nun güneyine kadar taşınıyor.
Bu noktada Antarktika Kutup Çevresi Akımı'nın bir parçası haline gelip, çok daha soğuk olan bir su tabakasının yaklaşık 530 metre altında akmaya başlıyor.
Antarktika bölgesinde, suyun yüzeye yakın kesimi yaklaşık -2 derece sıcaklığında. Bu, tuzlu suyun donma noktası.
Dipteki ılık kutup çevresi suyu, kıtanın etrafında dolaşıyor ancak giderek daha çok Batı Antarktika'nın donmuş ucuna doğru ilerliyor.
Yılda üç kilometrelik buz denize kopuyor
Burada da iklim değişikliği kendini gösteriyor.
Bilim insanları, Pasifik Okyanusu'nun ısındığını ve Batı Antarktika kıyılarındaki rüzgar biçimleri değişiklik göstermeye başladığını söylüyor. Bu da dipteki ılık suyun, kıta sahanlığının üzerine çıkıyor.
Araştırma bölgesindeki en kıdemli bilim insanlarından New York Üniversitesi'nden okyanusbilimci David Holland, "Derindeki ılık kutup çevresi suyu, 1-2 derece sıcaklığındaki üstteki sudan sadece birkaç derece daha ılık olmasına karşın, bu buzulun erimesine neden oluyor" dedi.
Hem iklim hem de coğrafi koşullar, buzulun yavaş yavaş zayıflamasına, kırılmasına ve parçalanmasına yol açıyor.
Bazı yerlerde, büyük buz kitlelerinin çatlamasıyla kopan devasa buz dağları denizin üstünde yüzüyor.
Buzulun ön kısmı yaklaşık 160 kilometre genişliğinde ve yılda üç kilometre denizin içine çöküyor. Bu, çok ciddi bir çöküş hızı ve Thwaites'in dünyada deniz suyunun yükselmesinde neden bu kadar önemli rol oynadığını da açıklayan bir etken.
Ancak yine de bu erimeyi daha da hızlandıracak bazı şeyler yaşanabilir.
Erime hızı artış gösteriyor
Deniz üzerindeki buzulların çok büyük bir bölümünde, "buz pompaları" yer alıyor.
Deniz suyu tuzlu ve yoğun. Bu nedenle de ağırlığı da fazla oluyor. Buzun erimesiyle ortaya çıkan ise temiz su ve bu nedenle de daha hafif oluyor.
Buzulun erimesiyle birlikte temiz su da yukarı doğru akmaya ve arkasından daha ılık olan deniz suyunu çekmeye başlıyor.
Deniz suyu soğuk olduğunda bu süreç de çok yavaş işliyor. Buz pompası nedeniyle yılda yalnızca birkaç 10 santimlik bir erime meydana geliyor ve bu da yapan karla birlikte oluşan yeni buzlarla dengeleniyor.
Ancak bilim insanlarına göre, ılık su nedeniyle, bu doğal süreçte değişimler görülüyor.
Diğer buzullardan elde edilen kanıtlar, buzula ulaşan ılık su miktarının artması halinde buz pompasının da çok daha hızlı çalıştığını ortaya koyuyor.
Bilim insanları, bu durumda erime hızının 100 katına kadar çıkabileceğini belirtiyor.
Buzulda yapılan bu son araştırmalar, derindeki ılık kutup çevresi suyunun buzulun altına girdiğini teyit ederken, bu süreçte çok ciddi miktarlarda veri toplandı.
Robot denizaltı Icefin, beş kere buzulun altındaki deniz suyuna ulaşmayı ve olağanüstü görüntüler elde etmeyi başardı.
Ekibin topladığı bilgilerin tamamının incelenmesi ve bulguların deniz seviyesindeki yükselişin gelecekteki seyrini tahmin etmek için kullanılan modellere eklenmesi yıllar sürecek.
Yükselen deniz seviyesi
Thwaites, bir gecede yok olup gitmeyecek. Bilim insanları bunun 10 yıllarca, hatta muhtemelen 100 yıl süreceğini söylüyor.
Yine de bu, çok rahatlatıcı bir durum değil.
Deniz seviyesinde meydana gelen bir metrelik bir yükseliş, özellikle de bazı yerlerde üç-dört metrelik gel-gitlerin olduğunu göz önünde bulundurunca, kulağa çok fazla gelmeyebilir.
Ancak İngiliz Antarktik Araştırmaları'ndan Bilim Direktörü Prof. Dr. David Vaughan, deniz seviyesinin fırtınanın oluşumunda çok kritik bir rol oynadığını söylüyor.
Örneğin Londra'da, su seviyesinde meydana gelebilecek 50 santimetrelik bir artış sonucunda 1000 yılda bir oluşacak bir fırtınanın oluşma sıklığı da 100 yıla kadar gerileyecek. Bu artışın bir metreye yükselmesi halinde ise bu süre 10 yıla kadar düşecek.
Karbondioksit seviyelerinin sürekli olarak artması, atmosfer ve okyanusların ısınmasına yol açıyor.
Sıcaklık enerji üretilmesi anlamına geliyor ve enerji de hem hava hem de okyanus akıntılarını yönlendiriyor.
Prof. Dr. Vaughan, sistemdeki enerji miktarının artmasıyla birlikte büyük küresel süreçlerin değişmesinin de kaçınılmaz olduğunu belirtiyor.
Araştırma ve Grafikler: Alison Trowsdale, Becky Dale Lilly Huynh, Irene de la Torre.
Fotoğraflar: Jemma Cox ve David Vaughan.
Ek Araştırma: Leeds Üniversitesi'nden Professor Andrew Shepherd
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- ‘Hepinize test yapalım, bakalım kim ne kadar geçiyor!’
- Erdoğan'ı protesto eden gençlere işkence iddiasına yanıt