Mollaların Gölgesinde/7

İlk oturumunu 7 Ekim 1907'de yapan yeni Meclis, ulema ile birlikte ağırlıklı olarak tüccar ve esnaflardan oluşuyordu. Şah, yürütmenin başı ve ordunu komutanı sıfatını taşısa da birçok yetkisini meclise kaptırmıştı.

Mollaların Gölgesinde/7
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 09.08.2009 - 06:37

O güne kadar devlet gelirlerinin önemli kısmını saraya, saray muhafızlarına ve eşraf lojmanlarına ayıran Şah, artık meclisin kendisi için uygun gördüğü tahsisatla yetinmek zorunda kalacaktı. Anayasayı imzaladıktan sonra ani bir şekilde ölen Şah’ın yerine geçen oğlu Muhammed Ali, meclisten de anayasadan da hoşnut değildi.

 

Meşrutiyetin ilanından birkaç gün sonra yeni sadrazam tarafından davet edilen ulema Tahrana geri döndü. Yeni meclis için Tahranda bir danışma meclisi oluşturuldu. Bu mecliste ağırlıklı olarak ulema ile birlikte tüccar ve esnaf odalarının yöneticileri görev aldılar. Meclis ilk oturumunu 7 Ekim 1906ta gerçekleştirdi. İşe meşrutiyet anayasasını hazırlamakla başladı. Belçika anayasası örnek alınarak hazırlanan anayasada Şahın yetkileri önemli ölçüde azaltıldı.

Şah, yürütmenin başı ve ordunu komutanı sıfatını taşısa da birçok yetkisini meclise kaptırmıştı. Çalışacağı bakanları artık meclis seçecek, borçları, antlaşmaları, tekelleri, ayrıcalıkları belirleme yetkisi meclise ait olacaktı. En önemlisi, o güne kadar devlet gelirlerinin önemli kısmını saraya, saray muhafızlarına ve eşraf lojmanlarına ayıran Şah, artık meclisin kendisi için uygun gördüğü tahsisatla yetinmek zorunda kalacaktı.

Anayasa yurttaşlara da o güne kadar sahip olmadıkları haklar getiriyordu.

Yaşama, mülkiyet edinme, adil yargılanma, keyfi tutuklanmama, yasalar önünde eşitlik hakkı ile toplanma ve örgütlenme özgürlüğü yasalarla güvence altına alındı. Ancak Fransız Aydınlanma devriminin etkilediği İranlı aydınların yasaya koydukları bu temel hak ve özgürlükler, meşrutiyet için ittifak kurdukları mollalara verilen ödünlerle dengelendi. Bakanlar Kurulunda Şii olmayanlar görev alamayacak, yargı yine devlet ve din mahkemeleri olarak iki ayrı koldan yürüyecek, meclis şeriata aykırı yasalar çıkaramayacak, hükümet din karşıtı yayınları ve dernekleri yasaklayabilecek, yasama organından çıkacak yasaların dine uygunluğunu denetleyecek kıdemli din adamlarından oluşan Muhafızlar Konseyi kurulacaktı. Bu konsey, İmam Mehdi gelene kadar vekâleten bu görevi yapacaktı. İranın yeşil, kırmızı ve beyaz şeritli bayrağı da bu anayasa ile belirlendi.


İmza tehditle geldi

Şah anayasayı imzaladıktan beş gün sonra ani bir şekilde öldü. Yerine oğlu Muhammed Ali oturdu. Şah Muhammed Ali, meclisten de anayasadan da memnun değildi. Tahta çıkış törenine meclis üyelerini çağırmadı, anayasada yer alan kuvvetler ayrılığı prensibine karşı çıktı. Ancak halk, anayasa kabul edilmezse eyleme geçeceğini söyleyince Şah imzalamak zorunda kaldı.

 

Şah’ın darbesi iç savaşa neden oldu

Anayasa hazırlığı sırasında laik aydınlar ile ulema arasındaki sıcak ilişkiler yerini gergin tartışmalara bıraktı. Meşrutiyet öncesi başlayan ittifak, anayasa tartışmaları sırasında çözüldü. Aydınların, özellikle laik eğitim ısrarı mollaları rahatsız ediyordu. Mollalardan bazıları, Peygamberin kanununu atıp yerine kendi kanunlarını koymak istiyorlardiyerek tepki koyuyordu. Reformcular arasındaki ittifakın çözüldüğünü gören Şah da mollaları laikler aleyhine kışkırtıyordu.


Şah Mollarları kışkırtıyor

Şah’ı da anayasaya karşı direnmesi için kışkırtanlar vardı. İngiltere ve Rusya, milliyetçi reformistlerden rahatsızdı.

Anayasa konusunda ulemanın tümüyle bir görüş birliğinden söz edilemezdi. Mirza Muhammed Hüseyin Naini gibi anayasayı hararetle savunan da vardı, Fazlullah Nuri gibi açıktan savaş açanlar da... Fazlullah Nuriye göre tek hukuk ilahi hukuktu ve İslamda ne anayasaya ne de bu anayasayı hazırlayacak meclise yer yoktur. Nurinin asıl tepkisini çeken, kızlar için getirilen zorunlu eğitim şartı, gayrimüslimlerin Müslümanlarla yasalar karşısında eşit olması ve düşünce özgürlüğü gibi hükümlerdi. 1907 yılının son günlerinde Top Meydanında anayasa karşıtı büyük bir gösteri düzenleyen Fazlullah Nuri, yaptığı konuşmada reformcularıdünyaya fesat tohumu ekmeklesuçluyor, anayasanın İslami hükümlere aykırı olduğunu savunuyordu. İngiltere, Avrupada giderek güçlenen ve dünya paylaşım savaşına ortak olan Almanyaya karşı önlem olarak diğer sömürgeci ülkelerle ittifak kurma yoluna gitti. Asyada en ciddi rakibi Rusya ile yaptığı anlaşmada İran pilot bölge olarak seçildi. Rusya ile 1907de yapılan anlaşma uyarınca İran üç bölgeye ayrılmıştı. Kuzey bölgesi Rusyaya, güneybatı bölgesi İngiltereye bırakıldı. Geri kalan bölgeler tarafsız bölge olarak ilan edildi.

Meclisi dağıtıp anayasayı rafa kaldırmak için fırsat kollayan Şah, sıkıyönetim ilan etti. Açık hava toplantılarını yasaklayıp reformcu bazı milletvekilleri için tutuklama kararı çıkardı. Kazak askerlerine meclisi topa tutma emri verdi.

Milletvekillerinden büyük bir kısmı kaçmayı başardı. Ele geçirilen altı milletvekili fesat tohumu ektiklerigerekçesiyle sarayın bahçesinde hapsedildi. Bunlardan üçü yargılanmadan saray bahçesinde idam edildi. Ancak Şahın Kazak askerlerin yardımıyla yaptığı darbe, bir süre sonra bumerang gibi dönüp kendisini vuracaktı. Ülkenin dört bir yanında iç savaş patlak vermişti. Tahran, Tebriz, Meşhed, Reşd ve Kafkasyadan gelen parlamento yanlıları, Şah yanlılarıyla çatışıyordu. Şaha karşı savaşanlar enterasan bir kombinasyon oluşturuyordu. İçlerinde Kafkasyadan gelip kızıl bayrak altında savaşan komünistler de vardı, kendisinemücahitve fedaiadını veren dini gruplar da. Azınlıklardan oluşan gönüllüler de bu mücadelede reformcuları yalnız bırakmadı. Bir destek de Necefteki üç büyük müçtehitten geldi. Bu üç müçtehit, Şah yanlısı Fazlullah Nuriye karşı Seyyid Behbehani ile Seyyid Tabatabainin yanında olduğunu belirtince laik aydınlarla ulema ittifakı yeniden kurulmuş oldu.

İç savaştan parlamento yandaşları galip çıktı. 1910 Haziranında Şah tahttan çekilip sürgüne gitmeyi kabul etti. Kurucu meclis toplanarak Muhammed Ali Şahın yerine on iki yaşındaki oğlu Ahmed Şahı tahta geçirdi. Ahmet Şah, reşit olmadığı için amcası onun naibi olacaktı.

Meclis, darbeye karışan ve iç savaşa neden olanları yargılamak üzere özel bir mahkeme kurdu. Şah yanlıları ile birlikte anayasanın ateşli aleyhtarı Fazlullah Nuri halk önünde idam edildi. İlginç olan, Fazlullah Nurinin, bir zamanlar anayasacıları itham ettiği fesat tohumu ekmesuçlamasıyla cezalandırılmasıydı.

Kurucu meclisin aldığı bir önemli karar da seçim sisteminin daha demokratik bir yapıya kavuşturulmasıydı. Yeni seçim sistemiyle meslek grupları ve soylulara ait temsilciliklere son verilirken ülkedeki azınlıkların birer üyeyle temsili sağlandı.

 

Rıza Şah diktatörlüğü

Sovyet Devrimi ile Rusyanın İran’dan çekilmesini fırsat bilen İngiltere, İranın petrol kaynaklarına el koymak için hazırladıkları anlaşmayı henüz reşit olan Şaha kabul ettirdikten sonra parlamentoda da onaylanması için en iyi bildikleri yönteme, rüşvete başvurdular. DArcy şirketinin imtiyazından yararlanarak Anglo-Persian Petrol Şirketini kurup, petrol çıkarmaya başladılar. Petrol miktarı İngilterenin beklentilerinin ötesinde bir miktardı. İngiltere Başbakanı Churcill sevincini, en vahşi rüyalarımızın bile ötesinde, periler ülkesinden gelen mükafatşeklinde dile getirmişti. Ancak gerek ülke içindeki milliyetçilerin rüşvetle satın alınan mebuslar üzerindeki baskısı, gerekse Gilanı alan Sovyetler Birliğinin Tahrana yürüme tehdidi İngilizlerin hevesini kursağında koydu. Bu kargaşa ortamından yararlanan Kazak birliğinin komutanı Rıza Han Tahranı işgal etti ve darbeyle yönetimi ele geçirdi. Başbakanlığa İngiliz muhibbi Seyit Ziya getirilirken Rıza Han da Genelkurmay Başkanlığına atandı. İngiltere, Rıza Hana bu süreçte para ve asker yardımında bulundu. Başbakanlığa İngiliz yanlısı Seyit Ziyayı getirdiği için kendisine İngilterenin adamıgözüyle bakılsa da Rıza Han, ilk dönemlerinde hem İngiltereyi hem de Sovyetler Birliğini idare etti. İngiltere ile olan anlaşmayı yürürlükten kaldırdı. Sovyetler Birliği ile yeni bir anlaşma yaptı.

İngiltere, istediği zaman Rıza Hanı devirebileceğinin hesabını yaparak aleyhlerine gibi görünen bazı gelişmelere sessiz kalmayı yeğledi. Genelkurmay Başkanlığı, ihtiraslı bir adam olan Rıza Hanı kesmiyordu.


Şah'ın kurnazlığı

Seçimlerde laiklerle işbirliği yapan Rıza Han, meclisteki konumunu da güçlendirdi. Mecliste Kaçar Hanedanlığına son verilmesi ve kurucu meclis oluşturuluncaya kadar Rıza Hanın ülkeyi yönetmesi yönünde karar alındı. Bu karara sadece aralarında Muhammed Mussadıkın bulunduğu beş muhalif karşı çıktı. Hem Başbakan hem Genelkurmay Başkanlığı gö- revini alan Rıza Şah, aslında kendi hanedanlığını kurma arzusundaydı. İranın tek hâkimi olmak için bizim hiç de yabancısı olmadığımız bir şark kurnazlığı tasarlayıp sahneye koydu. Her ne kadar Rıza eğitimsiz ve az tahsilli idiyse de İran tarzı siyaseti çok iyi biliyordu. Yaptığı darbeden birkaç yıl sonra kendini gücünün zirvesine getirecek çok iyi planlanmış bir oyun tasarladı. Emekli olup küçük bir köye çekildi. Güya tefekküre dalıp düşünecekti. Hükümetteki bütün görevlerinden istifa etti. Ayrılmadan önce tekrar göreve getirilmesi için yoğun isteklerde bulunulmasını tezgâhlamışdı. Rıza bir müddet reddediyormuş gibi davrandı. Fakat sonra düşündüğü gibi oldu ve herkesin nefret ettiği Şah Ahmet geri dönme niyetinde olduğunu açıkladı. Meclis bu gelişmeden dehşete kapıldı. Ayaklananlar birleşip Kaçar Hanedanlığının sona erdiğini ilan ettiler ve tavuskuşu tahtı Rızaya teklif ettiler. O da 25 Nisan 1926da tahte geçti ve kendisini Şah Rıza olarak ilan etti. Ailenin ismi olan Pehlevinin yeni hanedan adı olacağını açıkladı.” (Şahın Bütün Adamları - Stephen Kinzer)

Rıza Şah, İkinci Dünya Savaşı nedeniyle 1941 İngiliz-Sovyet işgaline kadar geçen süre içinde İranı demir yumrukla idare etti.

 

Ulema Bolşevikleri ‘İslam dostu’ ilan etti

Reformistlerin kurduğu hükümet işbaşına gelince ülkedeki vahim tabloyu gördü. Borç yükü altındaki hazinenin gelirleri giderlerini karşılayamadığı, vergi toplamak için etkin bir teşkilatın bulunmadığı, gümrük ve madenler dahil gelir getirecek ne varsa yabancıların tekeline verildiği bir enkaz devralmışlardı. Sorunlar çözülemeyince parlamento içinde tartışmalar ve gruplaşmalar artıyordu.

Meclis Demokratlarve Ilımlılarolarak iki gruba ayrılmıştı.

Demokratlar, toprak reformu, kadın ve azınlık haklarının iyileştirilmesi, yabancı devletlere verilen imtiyazların kaldırılması, devlet eliyle eğitimin yaygınlaştırılması, sanayileşme, merkezi devlet örgütlenmesinin ve düzenli ordunun kurulmasını yaşama geçirmek için mücadele ediyordu.


Rahatsızlık başlıyor

Çoğunluğunu din adamları, toprak ağaları ve aşiret beylerinin oluşturduğu Ilımlılar ise dini eğitimin yaygınlaştırılması, özel mülkiyet hakkının korunması, azınlık ve kadın haklarının sınırlandırılmasını savunuyordu. Meclisin Morgan Shuster adındaki bir Amerikalı bankeri İranın Hazinesinden sorumlu mevkiye getirmesi Rusya ve İngiltereyi kızdırmıştı. Shuster, İranın aleyhine olan vergi muafiyetleri ile Rusya ve İngiltereyle kapalı kapılar arkasında yapılan anlaşmaları ortaya çıkarmak için kolları sıvadı. Bu durumdan rahatsız olan emperyal iki devlet, Shusterin görevden alınması için parlamentoya ültimatom verdi. Rusya bununla da yetinmeyip 1911de İrana akser gönderdi. Tebrizde askerlerine karşı suikast düzenlendiği bahanesiyle anayasa devriminde önemli roller üstlenmiş müçtehitlerin de bulunduğu kırk üç kişiyi idam ettiler.

İmam Rıza türbesini bombalamaları sonucu 50 kadar hacının ölümüne yol açtılar.

İran, kendi iç sorunları yetmezmiş gibi bir de dahil olmadığı Birinci Dünya Savaşının ceremesini çekmek zorunda kaldı. İngiltere, Rusya, Almanya ve Osmanlının çatışmalarına rızası dışında ev sahipliği yaptı. İngiltere, Ruslarla gizlice yaptığı anlaşmaya göre tarafsız bölgeyi ilhak etti. Allahtan Sovyet Devrimi oldu da hiç olmazsa Rus baskısından kurtulmuş oldu. Yeni kurulan Sovyetler Birliği, İran üzerindeki haklarından ve alacaklarından tümüyle vazgeçti. Kerbeladaki müçtehitler, Sovyetlerin jestine karşılık yayımladıkları fetvada, Bol- şevikleri İslamın dostlarıilan ederken İngilizleri lanetliyorlardı.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler