Müge İplikçi: ‘Bir gün kazanacak o güzelim çocuklar!’
Çağdaş edebiyatımızın duyarlı yazarlarından Müge İplikçi, Günaydın Bendi adlı kitabında doğaya ve insana ilişkin lirik bir hikâye anlatıyor. Çevre kirliliğini eksenine alan romanında, korkuya ve zorbalığa karşı arkadaşlık, dayanışma ve iyiliği yüceltiyor, iyi-kötü, geçmiş-gelecek, güzel-çirkin gibi karşıtlıkları düşündürüyor.
Çağdaş
edebiyatımızın duyarlı yazarlarından Müge İplikçi, Günaydın Bendi adlı romanında,
doğaya ve insana ilişkin lirik bir hikâye anlatıyor. Çevre kirliliğini eksenine
alan, korkuya ve zorbalığa karşı arkadaşlık, dayanışma ve iyiliği yücelten roman,
geçmişe ve bugüne tanıklık eden bir kurgu içinde, iyi-kötü, geçmiş-gelecek,
güzel-çirkin gibi karşıtlıkları düşündürüyor. Müge İplikçi’nin unutulmaz
karakterleri Belgrad Ormanı’nda cesaret ve umut dolu bir zaman yolculuğuna
davet ederken, sanatçı Huban Korman’ın renkli desenleri zamanlararası geçişleri
boyutlandırıyor.
‘GÜNAYDIN BİR BAŞLANGIÇ!’
-
Günaydın Bendi… İlk olarak neden günaydın?
Günaydın,
bir başlangıç elbette. Merhaba demenin bir başka yolu. Aynı zamanda kurgu
boyunca genç çocukların ana sarılış biçimi de. Onları o haliyle kafamda
canlandırırken gençliğin hele çocukluğun nasıl bir define olduğunu bir kez daha
hatırladım. Sadece olumlu yanlarıyla değil elbette!
Ancak
hemen her seferinde güne, yaşama devam edebilme potansiyelleri karşısında şapka
çıkardığım da bir gerçek. Oynarken kendilerini kaybetme ustalıkları, vb.
Günaydın, bu noktada, her ne olursa olsun ya da her ne olduysa oldu, devam
edelim demek-galiba.
Bendi’ye
gelecek olursak... Onu kitap okuruna bir sır olarak saklama niyetindeyim. Küçük
sürprizlerden biri de o kitapta çünkü! Dille yola çıktığım bir oyunun parçası
da diyebilirim.
Kitabı
okuyan genç kitap kurdu arkadaşlarımdan bu yönde çok ilginç cümleler duyuyorum.
O oyunu ilk etapta fark etmediklerini söylüyorlar. Bu onları ilk etapta
şaşırtmış. Günaydın Bendi, sürprizli bir ad. Esasen kitap da öyle. Bir ağustos
sonunda, bir ikindi vakti bu sürprizle zihnime dalıverdi. Yol boyunca da ısrar
etti, benimle kaldı. Sonra da malum son!
‘KENDİMİZİ ÖLDÜRMÜŞÜZ, ORMAN NE Kİ…’
- Kitabın
odağa aldığı vurguları açar mısınız?
İlk
etapta, hemen hemen tüm çocuk kitaplarında peşine düştüğüm farklılıkların ne
olduğu ve ne olmadığı soruları mevcut. Farklı olana karşı, yetişkinlerin
tercihleriyle şekillenen dünyanın çocuklara nasıl yansıyabileceğini
tasarlayarak yola çıktığımı söyleyebilirim.
Bir de
kitapta bir orman sorunumuz var elbette! Ormanları öldüren bir canlı türünden
ne hayır gelir ki çıkarsamasının etrafında dolanıyorum bol bol. Cevap belli:
Hiçbir hayır gelmez... Ormanını, yaşamını yok sayan feci bir canlı türüyüz.
Ancak
şu da var. Sadece çevremize mi böyleyiz? Ya da bu halin kaynağında, özünde
neler var sorusu da kitap boyunca takip edilebilir. Takip edilince de varılan
cevap pek parlak değil... Kendi içimizde boğulup kalmışız. Kendimizi
öldürmüşüz. Orman ne ki... Bakınız Mays Canavarı’nın halleri.
Onu
sevebilir miyiz? Pek sevimli gözüküyor. Öyle değil mi? Kitabın kapağında da
duruşu vb. sevilesi bir hal. Ancak burada da şunu düşünmek isterim. Bizim onu
sevmemiz değil, onun kendini sevmesi lazım. Ve derken kötü haber geliyor: Mays
Canavarı kendinden nefret ediyor! Sıkıntı burada.
KÜL YUTMAZ, DOĞA TUTKUNU NEŞE!
- Mays
Canavarı’na geleceğiz ama biz yine de önce çok kahramanlı kitabınızın dokuz
yaşındaki bilmiş mi bilmiş yeni kuşak Neşe’sini merkeze alarak devam edelim… Annesine
laf yetiştirmekte üstüne yok. Zehir zekâ… Karşısına çıkanın işi zor öyle ki
sadece laf yetiştirmekle kalmıyor, bir tür Mays Canavarı olarak hayal de
ediveriyor onları. Neşe neler öğrendi, ne dersler çıkardı serüveninin sonunda?
Doğrusu
Neşe’den ben de korkuyorum! Kül yutmazın önde gideni o. Ona yalan
söylemezsiniz. Kaçamazsınız. Sizi kovalamaya tenezzül de etmez bu arada. Biraz
bencil, kısacası. Doğaya tutkun ama başarıya da odaklı biri. Anne ve babasının
romantizmi onda mevcut değil. Lakin sevmeyi onlardan daha iyi biliyor!
Yine
de yenildiği yerler var elbet. Ancak, kanımca hikâyeden sonra, onun için de bir
şeyler değişecek. O değişimi kitapta tam olarak göstermedim. Özellikle...
Doğrusu biraz da okurun hayal gücüne bırakmak istedim orasını.
Neşe
nasıl değişecek? Dünyayı seviyor ama bunun yetmediğini gördü yol boyunca. 21.
yüzyıla özgü bir değişim geçireceği muhakkak. İnsancıllığının yeryüzüyle
kesiştiği bir yerle uzlaşacak mutlaka.
Ancak
sesini nereye kadar duyurabilecek? Ya duyurmaktan vazgeçerse o zaman ne olacak?
Bu
yüzden ayağım frende bitirdim kitabı. Ona güveniyorum demenin yeterli olmadığı
bir kavşakta bıraktım. Belki de onu emanet ettiği yerin adı büyümektir. Ya da
kısaca yaşama güvenmek ve Neşe’yi yaşamın ta kendisine teslim etmek.
Hata
yapacaktır. Bırakalım yapsın. Ancak o savaştan düzgün biri olarak çıkacağına
inanıyorum. Dünyaya iyi gelecek bir ruhla mücadelesine devam edeceğine...
‘KÖTÜLÜĞE KAFA TUTAN ÇOCUKLAR HEP OLACAK’
- Ve
Mays Canavarı! Bu kötücül ve zamanlar arası varlığın metnin metaforik
yapısındaki yerini ve ona kafa tutan korkusuz çocuklarımızı anlatır mısınız?
Mays
Canavarı, zamanlar arası mekik dokuyor, evet. Neden mi? Çünkü insanın içindeki
kötülük zamanları aşıyor ve bitmiyor. Ona çare bulamadık... İnsanlık adına o
reçeteyi bulmanın yolu için, ilk etapta, hastanın hastalığını kabullenmesi
şart. Peki bu mümkün mü? Keşke mümkün olsa-ydı... Şimdiye kadar insanlık iyilik
adına bu önemli bariyeri tam olarak atlayamadı. İyiliğe giden yolun kendi
içindeki kötülükle yüzleşmeyi önerdiği o bariyeri. Ya Mays Canavarı’na kafa
tutan çocuklar? Onlar da zamanları aşar boyutta elbette. Geçmişte de vardılar,
şimdi de varlar ve gelecekte de olacaklar. Ve bir gün, kötülüğe karşı gerçekten
kazanacak o güzelim çocuklar! Bütün zamanları aşarak. Biliyorum.
‘ORTAK YANLARI DÜŞLERİ OLMASI’
- İki
kuşak öyküler… İki kuşak çocukluk… İki kuşak haylazlık, merak, keşif… Ve
bozulan doğa… Leylekler, göller… Doğayı çöplüğe çeviren Mays Canavarı’na pabuç
bırakmamış, büyümüş çocuklar Berk, Berrak, Ahmet ve Çiğdem… Ve Günaydın
Bendi’nin galip geldiği o unutulmaz maceraları… Romanın yetişkinleri yani
büyümüş çocuklar ile onların çocuklarının yaşadıkları maceraların ortak
noktaları neler?
Ortak
yanları düşlerinin olması. Düşler zaman tanımaz. İyi ki öyleler. Kitabın
geçmişle şimdi arasında okuduğu mekiğe de uygun düştüler... Diyorsunuz ya; “İki
kuşak öykü… İki kuşak çocukluk… İki kuşak haylazlık, merak, keşif… Leylekler,
göller…” Bunların tümü hem geçmişin hem şimdinin düşleri arasında gezinen ve
beni tetikleyen fırsatlardı.
Bozulan
doğaya gelecek olursak, orada işler karışıyor elbette. Bundan kaçamayacağımı
biliyorum artık. Çirkin şeyleri de göze almak durumundayım. Eğer
yazacaksam. Eğer edebiyatçıysam.
Kitapta
Günaydın Bendi galip geliyor. Yani şimdilik! Birlikte olursak başarırız
gibisinden, yazarken biraz zorlandığım bir mesaj var orada. Ancak zaman olarak
o kadar büyük kötülüklerin yaşandığı bir yüzyılın içinden geçiyoruz ki kendime
engel olamadım desem yeridir!
Ama
gerçekten, yalan değil, birlikte olursak başarabiliriz. Hiçbir şeyi olmasa da
yaşamın hakkını vererek başarabiliriz. Kuşaklar boyunca altını çizmeye çalıştığım
da bu oldu kitapta. Zaman zaman dozunu kaçırmış olabilirim... Genç okurlarım
beni affetsinler.
‘SEVECEN BİR DİL ARADIM’
- Bizi
ta çocukluktan kuşatan önyargılara ve sabırsızlıkla bileşen yüz çevirişlerimize
karşı da nasıl duruyor Günaydın Bendi sevecen bir dille?
Sevecen
bir dil... Bu kitaptaki özel arayışımdı. O dili oluşturmak için epey ter attım.
İki zaman arasında ve özellikle de şimdiki zamanı geçmiş zamana akıttığım
yerlerde beni epey köşeye sıkıştırdı. Bereket leylekler imdadıma yetişti! Onlar
tüm sivrileşen anlara ve o anların sözcüklerine şifa verir. Kitapta da öyle
oldu. Huban Korman’ın çizimleri bu anlamda da harika eşlik ediyor öyküye.
-
Çocuk ve gençlik kitaplarındaki içerik gelişimini, bu yöndeki olumlu ve olumsuz
değişimlere ilişkin görüşünüz?
Çocuk
edebiyatı konusunda çok kitap okumaktayım. Şaka değil! Bu alanın yenisi
olduğumu düşündüğümden belki de. İyi yazılmış eser karşısında ise çok
heyecanlanıyorum. Şu büyükler için tasarlanmış konuların çocuklar için
anlatılabilir olduğunu gördüğüm eserler... Kanımca edebiyatımızın bu konuda
aşacağı eşikler var. Yavaş yavaş aşılacaktır kanısındayım.
- Son
olarak üzerinde çalıştığınız kitaplarınızdan da bahseder misiniz?
Şu an
bir yetişkin dosyası üzerine çalışıyorum. Sanırım bir roman! Çocuklar için de
planladığım bir sürpriz mevcut diyebilirim... Bir yandan da her şeyin bunun
dışına taşması mümkün. Şu aralar bir sürü öykü kapımı çalıyor. O öykülerden
hangisini içeriye buyur edeceğimi ise zaman gösterecek. Hele şu dar zamanlı
günleri atlatalım...
Günaydın Bendi / Müge İplikçi / Günışığı Kitaplığı / 120 s.
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Çiçekçiyi yumrukla öldürmüştü: İstenen ceza belli oldu